'Ben 11 yıldır başbakanlık yapıyorum, ama ülkemizde Gladyo türü gizli bir şebekenin varolduğundan tamamen habersizim.'
Belçika Başbakanı Wilfred Martens, 1991
Bu günlerde karartma operasyonları olduğu gibi devam ediyor. Ergenekon ve benzer davaları küçümsemek için belirli medya grupları var güçleriyle çalışıyorlar.
Tamam, Özal zehirlenmemiş olabilir. Adnan Kahveci ters yola girdiği için kendi hatasıyla hayatını kaybetti. Eyvallah. Ama 1993'te o kadar çok cinayet, provokasyon, şüpheli ölüm var ki, insan hepsi mi tesadüf demeden kendini alamıyor. Mevcut koro bunları küçümsemek için elinden geleni yapıyor ama nafile.
Üzerindeki sır perdesi aralanmamış olan en kritik olay Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in ölümüdür. Kürt meselesinde mevcut yapıdan farklı düşünen, Turgut Özal'ın vizyonerliğine yakın ve en önemlisi ABD'nin Çekiç Güç fikrine baştan karşı olan bir komutandı Eşref Bitlis. JİTEM'in yargısız infazlarını onaylamadığı da iddia edildi.
Amerika'nın PKK'yı Çekiç Güç üzerinden desteklediğini söylemekten çekinmeyen Bitlis'in helikopteri 17 Kasım 1992'de taciz edilmişti. Amerikalılara bildirildiği halde Irak'ın Selahaddin kentine giden Eşref Bitlis'e ilk gözdağı buydu.
17 Şubat 1993'de Ankara'dan Diyarbakır'a gitmek üzere bindiği helikopter Yenimahalle PTT binası önünde yere çakıldı. Olayın üzerinden birkaç gün geçmeden buzlanma denildi. Halbuki buzlanma olup olmadığının anlaşılması kolay değildi. Askeri savcılık böyle bir açıklama yapmada bir beis görmedi.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş bu yılın Şubat ayında Savcı Mehmet Özgür'e verdiği ifade de üretici firmanın, 'uçak satmayız' tehdidi karşısında olayda kaza ihtimali olup olmadığını araştırmadıklarını söyledi.
Ortada daha girift durumlar da var. Eşref Bitlis'le ilintili olan bazı muvazzaf ve generaller de şüpheli bir şekilde öldü ya da öldürüldüler. Eşref Bitlis'e yakın subaylardan Albay Kazım Çillioğlu'nun büyük oğlu Tayfun Çillioğlu, kamuoyuna yaptığı açıklamada, 'Bizim komutanımız Eşref Paşa'ydı. Babamın ajandasında bir fotoğraf bulduk. Bitlis'in yanı sıra aralarında generallerin de yer aldığı 10 kişiden 7'si bugün hayatta yok. Hepsi bir şekilde ölmüş. Bazı şeylerin sonuçlanmasını bekliyorum, sonra babamın arşivini, günlüklerini, fotoğraflarını ilgililere vereceğim' demişti.
O yedi kişiden Eşref Bitlis dışında ikinci kişi Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın'dı. Halkla çok samimi ilişkiler yürüten ve Kürt halkına bakışı birçok komutandan farklı olan Aydın Lice'de 1993'de vurularak öldürüldü. Olayı PKK üstlendi. Ama perde arkasında JİTEM'in olduğu da söylendi. Devlet içinden bir iş olduğu kesindi.
Üçüncü isim Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Temel Cingöz'dü. Cingöz 1991'de öldürüldü.
Dördüncü isim emekli korgeneral Hulusi Sayın'dı. Temel Cingöz'ün öldürüldüğü gün Sayın da Ankara'da hain bir cinayete kurban gitti. Her iki cinayeti de Dev-Sol üstlendi ama bu sadece örtmeydi.
Beşinci isim Mardin Jandarma Alay Komutanı Rıdvan Özen'di. 12 Ağustos 1995'de PKK'yla girdiği çatışmada öldürüldüğü söylendi. Ancak eşi Tomris Özden buna inanmadı. Bir PKK itirafçısı Özden'i yanındaki asker öldürdü dedi. Yani JİTEM'i işaret etti. Ancak Genelkurmay bunu yalanladı ve PKK konusunda diretti. Tomris Özden, Veli Küçük'le eşi Bahtiyar Aydın'ın sorunları olduğunu ısrar etti ama netice almadı.
Altıncı isim Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu'ydu. Lojmanında intihar ettiği söylendi. Ancak mezarı açılan ve otopsi yapılan Çillioğlu'nun öldürüldüğü yönünde emareler kuvvetlendi. Hatta öldürülmeden önce darp edildiği de Adli Tıp tarafından özellikle belirtilmişti.
Yedinci isim Jandarma Binbaşı -JİTEM kurucularından- Cem Ersever'di. Ersever Güneydoğu'da pis işlerin olduğunu söyledi. Uyuşturucu ticareti ve PKK-derin devlet yapılanmasından şikayet etmeye başlayan Ersever Ankara dışında 1993'de öldürüldü.
Bu cinayetlerin ortak noktası JİTEM, Veli Küçük ve Yeşil'dir. Perde arkası deşilse ortaya kim bilir ne ilişkiler çıkar? Kirli planlar birer birer ortaya dökülür. Bu kadar asker ölecek ve bunlardan şüphe etmeyeceksiniz öyle mi? İki üç ölüm de şüphe yok diye onlarca olayı görmeyecek miyiz? Siz neden bahsediyorsunuz?
Devletin içinde birileri istediği gibi at oynatacak, sonra da hiçbir şey olmamış gibi ortalarda gezecekler ve kimse de bunlara ses etmeyecek? Peki ya bu kadar kirli oyunları görmeyenlere ne demeli? Acaba onlar da sistemin bir parçası mı durumundalar? Niçin bazı gerçeklerin üzerinin örtülmesini ısrarla istiyorlar? Yakında öğreniriz diye umalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder