2. Abdülhamid'den bu yana tek bir olayı gün ışığına çıkartamadık.
Meramımı doğru anlatmak için bandı biraz geriye sarmam lazım; 130 yıl geriye, 1881 senesi Haziran’ına.
2. Abdülhamid, amcası Sultan Abdülaziz’in katillerini cezalandırmak maksadıyla iki yıl süren polis soruşturması ve adli sorgulamanın ardından hazırlanan raporu Şeyhülislam Uryanizade Ahmed Esad Efendi, Dahiliye Nazırı Mahmud Nedim Paşa, Tunuslu Hayreddin Paşa ve Şûra-yı Devlet Tanzimat Dairesi Başkanı Mahmud Celaleddin Bey’den meydana gelen bir komisyona; Sadrazam, Şeyhülislam ve Hariciye nazırının katılmasıyla teşekkül eden ikinci bir üst heyete inceletti. Padişahın isteğine uyarak bakanlar, sanıkları ve şahitleri tek tek huzurlarına çağırıp ifadelerini aldılar. Abdülhamid bununla da yetinmedi, sarayda çalışacak olağanüstü yetkilerle donatılmış bir Soruşturma Meclisi’nin kurulmasını istedi. Sonunda Sadrazam Said Paşa’nın başkanlığında toplanan Osmanlı Bakanlar Kurulu, meseleyi karara bağladı:
Suçlanan kişilerin yargılanması gerektiğine, yargılanma için kâfi delil elde edildiğine hükmetti. Dosyalar, Yıldız Sarayı’nın Boğaz tarafındaki girişinde bulunan Malta Karakolu’nda çalışacak mahkeme heyetine gönderildi. Abdülhamid yargılamanın açık olmasını, yerli ve yabancı, isteyen herkesin Adliye Nezareti’nden davetiye almak şartıyla duruşmaları izleme imkânı bulmasını istiyordu. Nitekim öyle yapıldı. Ancak karakol binası küçük olduğu için, duruşma salonu olarak kullanmak üzere büyükçe bir çadır kuruldu.
Yerli ve yabancı gazetelerin muhabirlerinden kordiplomatiğe, sanık ailelerinden sıradan vatandaşlara, davetiye alabilen herkes duruşma safahatını izledi. Davaya bakmakla temyize bağlı İstinaf Mahkemesi bünyesindeki Cinayet Mahkemesi görevlendirilmişti. Temyiz heyeti başkanlığını Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’nın yaptığı mahkemede aksaklık yaşanmaması için, çalışmalara Adalet Bakanı Ahmet Cevdet Paşa nezaret ediyordu.
2. Abdülhamid’den bugüne
Heyet, aralıksız bir hafta süren yargılama neticesinde kararını açıkladı. Üç tetikçinin itirafı, görgü şahitlerinin ifadesi sonucu başta bir numaralı sanık sabık Sadrazam Mithat Paşa olmak üzere darbeciler, suikastın faillerini cinayete azmettirdikleri gerekçesiyle idama mahkûm edildiler. Sultan Abdülhamid’in bu cezaları tasdik etmediği biliniyor. Mithat Paşa’nın 1881 Haziran’ında sürgün olarak Taif’e gönderildiği de...
Biraz uzun oldu ama nihayet endazenin ucunu kaçırdığımız yere geldik. Yani ‘milli tavır’ haline getirdiğimiz duruşa!.. Cinayete, soruşturmaya, itirafa, tanığa, davaya, darbeye v.s. aldırmayıp sabık Sadrazam Mithat Paşa’yı alabildiğine parlatıp Sultan Abdülhamid’i karalamayı ilericilik, cumhuriyetçilik sanışımıza.…
Acı olan netice şu ki söz konusu ‘duruş’ sebebiyle o günden bugüne tek bir hadiseyi bile soruşturamadık, günışığına çıkartamadık!
İttihat ve Terakki tetikçileri Yüzbaşı Kör Nuri, Yahya Kaptan, Serezli Çerkez Ahmet, Saftanlı Amero, emrinde onlarca tetikçi bulunan Yakup Cemil’in işlediği yüzlerce/binlerce cinayet soruşturulmadı. Geleneği Ankara devraldıktan sonra Topal Osman çıktı sahneye. Muhalif milletvekili Ali Şükrü Bey TBMM’de katledildi, Ardahan milletvekili Halit Karsıalan TBMM binası içinde vurulduktan sonra beş gün bir odada acı içinde kıvranıp öldü. Milletvekilleri üzerindeki heyüla Cumhurbaşkanlığı fahri muhafızı Topal Osman Ağa’ydı. Sonunda o da üzerine sevk edilen asker tarafından öldürüldü. İstiklal Mahkemeleri’nde işlenen cinayetler, Kâzım Karabekir, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Adnan Adıvar, Hüseyin Avni Ulaş gibi uydurma dava ve kovuşturmalarla siyaset dışına itilen insanları hedef alan komplolar sorgulanmadı. Tabii Takriri Sükûn faciası, Şeyh Said hadisesi, Dersim, Varlık Vergisi vurgunu v.s. de... Saymaya kalem yetmez. 6-7 Eylül provokasyonu, Yassıada, 9 Mart darbe girişimi...
Kilit söz: Bu dava bitmedi
Abdi İpekçi suikastını sorgulayıp Mehmet Ali Ağca’nın arkasında kim/ne var aydınlatabildik mi ki, Hrant Dink suikastında gerçeğe neden ulaşamadığımıza şaşıralım? Kemal Türkler’i, Doğan Öz’ü, Gün Sazak’ı, Özdemir Sabancı’yı, Nihat Erim’i, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Necip Hablemitoğlu’nu kim öldürdü? Aydınlattık diyebileceğimiz tek bir siyasi cinayet var mı? Bırakın cinayeti, adi suçlarda bile iş devlet katına uzandığında donduk kaldık. Tüm NATO ülkeleri arasında Lockheed yolsuzluğuna ilişkin soruşturmayı tamamlayamamış tek ülke, Türkiye.
Hrant cinayeti, işte bu arka plan dolayısıyla önemliydi. Çarkın nasıl işlediğini biliyorduk; tetikçiyle karar odağı arasındaki bağlantı mekanizmasını ve halkaların önemli bir kısmını da... Ne yazık ki beceremedik!..
Fakat güçlü bir ışık yandı. Öylesine pislik kokusu kapladı etrafı, öylesine baskı oluştu ki fesat çarkının üzerinde ‘bu dava bitmedi’ sözü, belki bu defa çözülen derin ilişkilerin şifresini önümüze koyabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder