Türkler ile Ermeniler arasında düşmanlık tohumlarının atılmadığı zamanlardan kalma hüzünlü bir insanlık öyküsü: Sultan Abdülhamid'in büyük kızı Zekiye Sultan ile Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa'nın oğlu olan kocası Nureddin Paşa, 1924'te Osmanoğlu ailesinin bütün mensuplarıyla beraber Türkiye'den sürgüne gönderilmiş ve Fransa'nın İspanya sınırı yakınlarındaki Pau kasabasına yerleşmişlerdi. Son senelerinde açlık ve sefalet çeken Sultan ile kocasına Pau'daki bir Ermeni otelci kucak açmış, hayatlarının sonuna kadar bakmış ve cenazelerini de o kaldırmıştı.
AMERİKAN Temsilciler Meclisi'nin Dış İlişkiler Komisyonu'nun 1915 olaylarını "soykırım" olarak kabul etmesi, Türkiye'yi ayağa kaldırdı.
Konu senelerden buyana yazılıp çizildiği ve son oylamadan sonra gazetelerimizde ve TV'lerimizde de günlerdir bahsedildiği için, içimden 1915'te olup bitenler yahut tehcir kararını alanlar hakkında birşeyler yazmak gelmedi. Bunun yerine, Ermeniler ile Türkler arasında bir zamanlar normal şekilde seyreden şahsî ilişkilerden bahsetmek ve bazı insanî öyküleri nakletmek istedim.
Meselâ, 1940'lı senelerde Fransa'nın İspanya sınırı yakınlarındaki Pau şehrinde yaşayan bir ailenin, Sultan Abdülhamid'in büyük kızı Zekiye Sultan ile Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa'nın oğlu Nureddin Paşa'nın dramını...
Abdülhamid, kızlarından ikisini, Naime ve Zekiye Sultanlar'ı, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa'nın iki oğluyla, Kemaleddin ve Nureddin Paşalar ile evlendirmişti.
Evliliklerin, hükümdarın o senelerde memleketin en meşhur askeri olan Gazi Osman Paşa'yı her zaman gözönünde tutmak istemesinden dolayı ısrarla ve bir yerde de zorla yaptırıldığı söyleniyordu. Sultan Abdülhamid, muhaliflerinin Gazi Osman Paşa'yı aleyhinde kullanabilecekleri endişesi ile Plevne dönüşünde "Mabeyn Müş'iri" yani "Saray Maraşalı" unvânıyla Yıldız Sarayı'na almış ve vefatına kadar yanıbaşında tutmuş, askerî işlerle ilgilenmesine izin vermemişti. Üstelik, Paşa'nın iki oğlu ile iki kızını evlendirmiş ve dünür olmuştu.
Ama bu evliliklerden biri, çok büyük bir skandalla neticelendi...
Ortaköy, o senelerde "sultanlar sahili" idi ve yalılar hükümdarların çocuklarına tahsis edilmişti.
Sultan Abdülhamid'in Gazi Osman Paşa'nın oğullarından Kemaleddin Paşa ile evli olan kızı Naime Sultan kocası Nureddin Paşa ile bu yalılardan birinde yaşıyordu ve hemen bitişiğindeki yalı, tahtından indirilmiş olan bir önceki hükümdarın, Beşinci Murad'ın kızı Hadice Sultan'a aitti...
Sıradan bir devlet memuruyla evlendirilmiş olan Hadice Sultan, babasının tahttan indirilmesinden amcası Sultan Abdülhamid'i sorumlu tutuyor, üstelik amcasının aleyhinde "Kendi kızlarını Gazi Osman Paşa'nın oğullarına verirken bana bu adamı lâyık gördü" diye heryerde konuşuyordu.
Kemaleddin Paşa'nın arada bir başka hanımlarla ilgilendiği zaten biliniyordu ve Hadice Sultan hem kendisinin, hem de babasının intikamı olacağına inandığı bir plan hazırladı: Kemaleddin Paşa'nın hanımlara olan zaafını kullanıp kendine âşık etmeyi ve gizliden gizliye mektuplaşmayı başardı. İki yalı arasındaki yazışmalar aylarca devam etti, sıcak ama yasak bir aşkın ifadesi olan mektuplar günün birinde her nasılsa Abdülhamid'in eline geçti ve bütün İstanbul, bir anda Ortaköy'deki skandalı konuşur oluverdi.
Hükümdarın mektupları görmesini bizzat Hadice Sultan'ın sağladığı ve "Amcamdan intikamımı aldım" dediği söyleniyordu.
Abdülhamid bir padişah ve bir baba olarak ihanete uğramıştı ve gazabı şiddetli oldu: Kızı Naime Sultan'ı Kemaleddin Paşa'dan hemen boşattı, sabık damadını bütün unvanlarını aldıktan sonra Bursa'ya sürgüne gönderdi, kızını bir başkasına nikâhladı ve yeğeni Hadice Sultan'a da yalısından dışarıya adım atmasını yasak etti. Hadice Sultan'ın rezalete tahammül edemeyen kocası Ali Vasıf Bey de karısını boşadı ve kayıplara karıştı.
Ama, asıl dramı padişahın diğer kızı Zekiye Sultan ile kocası Gazi Osman Paşazade Nureddin Paşa yaşadılar.
Sultan ile Paşa'nın nikâhları 1889'un 20 Nisan'ında Yıldız Sarayı'nda kıyılmış, onlar da Ortaköy'deki yalılardan birine yerleşmişlerdi.
Hayatları refah içerisinde geçiyordu ve Zekiye Sultan'ın elinin açıklığı dillere destandı. Yalıda verdiği iftarlarda diş kirası olarak her ramazanda 2 bin 500 altın dağıtır, bayram sonrasında kâhyasının getirdiği hesabı gördükten sonra "Allah'a çok şükür" diye dua eder ve dinî vazifesini yapmış olmanın verdiği zevkle, hemen gayet düşkün olduğu enfiyesini çekerdi.
İşte, böyle bir servetin sahibi olan Zekiye Sultan ile kocası Nureddin Paşa, son senelerinde pek kimselerin yaşamadığı bir sefalete düştüler...
Osmanoğlu ailesinin bütün mensuplarının 1924 Mart'ında Türkiye'den sınırdışı edilmesinden sonra, Sultan ile kocası önce Paris'e, oradan da Nice'e gittiler ve bir müddet Sultan'ın mücevherlerini satarak geçindiler.
Satacak kıymetli birşeyleri kalmayınca daha ucuz bir yer arayıp Fransa ile İspanya arasında, Pirene Dağları'nın eteklerinde Pau adında bir kasabayı buldular ve Pau'da çok küçük bir apartman dairesi kiraladılar.
Birkaç sene ellerindeki nisbeten değersiz eşyayı ve küçük mücevherleri satarak geçti, günün birinde hiçbirşeyleri kalmadı ve asıl dram işte o zaman başladı: Artık ekmek parası bile bulamayan Zekiye Sultan ile kocası, Pau'da otelcilik yapan bir Ermeni aileye iltica etti! Fransa'ya İstanbul'dan gitmiş olan ve Sultan'ın babası Abdülhamid'in seneler önce iyiliğini görmüş olan Ermeni otelci, Zekiye Sultan ile Nureddin Paşa'ya küçük otelinde bir oda tahsis etti, her gün yemeklerini verdi ve son günlerine kadar kol-kanat gerdi.
Sultan Abdülhamid'in bir zamanlar Ramazan ayında iftara gelen misafirlerine diş kirası olarak binlerce altın dağıtan büyük kızı Zekiye Sultan, hayata 1950 Temmuz'unda Pau'daki bu otel odasında veda etti. Sultan'ın Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa'nın oğlu olan kocası Nureddin Paşa da hanımının ardından sadece üç sene yaşadı ve o da aynı otelde can verdi. Her ikisinin cenazelerini sığındıkları otelin sahibi olan İstanbullu Ermeni kaldırdı ve Pau'ya defnetti...
Sultan ile kocasının şimdi kayıp olan mezarları, Türk ve Ermeni milletleri arasında düşmanlık tohumlarının henüz atılmadığı zamanların hayallerde kalmış bir nişânesi gibidir...
Abdülmecid'in gelini, zengin bir Ermeni ailenin yanına sığındı
ŞEHZADE Mehmed Abdülhalim Efendi, Sultan Abdülmecid'in çocuklarından Selim Süleyman Efendi'nin oğluydu.
1894'te Ortaköy'deki saraylardan birinde dünyaya geldi, 1924 sürgününden sonra Fransa'ya gitti, orada iki sene yaşayabildi ve hayata 26 Mayıs 1926'da veda etti. Cenazesini Şam'a götürüp Sultan Selim Camii'nin avlusundaki hanedan mezarlığına defnettiler.
Abdülhalim Efendi, 10 Ağustos 1913'te Samiye adında Çerkes bir hanımla evlenmiş ve bir kızı ile bir de oğlu olmuştu.
Şehzadenin kızı Samire Sultan, Mısırlı bir diplomatla evlendi ve 1990'larda Amerika'da vefat etti.
Ama, oğlu Şehzade Cengiz Efendi'nin hayatı çok hüzünlü oldu.
Annesi ile beraber Paris'te yaşayan şehzade, geçinebilmek için iki ayrı iş yapıyor, gündüzleri Renault'nun otomobil fabrikasında çalışıyor, geceleri de boksör olarak ringe çıkıyordu.
1950'nin 10 Ekim gecesi ringde bir yumruk yedi, bayıldı ve bir daha kendine gelemedi. Beyni hasar görmüştü ve kaldırıldığı hastahanede birkaç saat sonra vefat ettiğinde henüz 25 yaşında idi.
Bahtsız şehzadenin annesi Samiye Hanım, Fransa'da tek başına ve beş parasız kaldı. Paris'ten güneye, Akdeniz sahilindeki Nice'e taşınıp İstanbul'dan tanıdığı Hampartzumyan adında zengin bir Ermeni ailenin yanına sığındı.
Osmanlı hükümdarı Sultan Abdülmecid'in oğlunun gelini Samiye Hanım, 1950'lerin sonuna kadar, Hampartzumyan ailesi sayesinde hayatta kalabildi. Nice'de öldü ve mezarı kayboldu.
Burada, Samiye Hanım'ın 18 Nisan 1935'te, Paris'ten Nice'de sürgünde yaşayan Son Halife Abdülmecid Efendi'ye gönderdiği noter tasdikli bir belgeyi yayınlıyorum. Samiye Hanım, bu belgede hanedan mallarının geri alınması halinde yapılacak ödemenin önceden belirlenmiş oranını kabul ettiğini ifade ediyor.
Malların geri alınması hayali, hiçbir zaman hakikat olmadı...
Merak edenler için, Abdülhalim Efendi'nin ailesi hakkında bir ayrıntı daha vereyim:
Son dönem Osmanlı Tarihi'nin en önemli isimlerinden olan Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, 1914'te Abdülhalim Efendi'nin iki yaş küçük kızkardeşi Naciye Sultan ile evlenmişti ve Şehzade'nin eniştesi oluyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder