Özal
Rahmetli Özal, devleti biliyordu. Sadece devleti değil özel sektörü ve ABD'yi de iyi tanıyordu. Nerede ne yapacağını çok iyi hesap ediyordu. Gece yarılarına kadar CNN International izlerdi.
Dünyayı Ankara'dan ibaret saymazdı.
Kafası Ortadoğu'da, gözü Batı'daydı...
Peki ne oldu 17 Nisan 1993'te?Gelin biraz geriye sarıp anlatalım.
Parçaları birbirine eklemezsek havada kalır, kafalar karışır...
Hadi o zaman... Özal, 12 Eylül darbesinden sonra siyasette sivrildi. Kenan Evren, KONTRGERİLLACI Turgut Sunalp'i isterken sandıktanÖZAL çıktı. 1983'te Başbakanlık koltuğuna oturdu.
Bildiğini sandığı devlet hakkında hiçbir şey bilmediğini fark etti.
Önemli kararlar ona rağmen alınıyordu. Ankara'daki GİZLİ
BİR EL kritik olan hiçbir kararı ÖZAL'a bırakmıyordu.
Yıllar önce rahmetli Ecevit'in "Bu ülkede kontrgerilla vardır" sözünü bizzat yaşıyordu.
Her türlü zorluğa rağmen gemiyi yüzdürmeyi başardı. Ülkeyi PAZARA dönüştürmek için yapılan 12 Eylül'ü fırsata çevirdi.ABD'nin bir kanadı, İngiltere ve İsrail'i bir süre hiç kırmadı. Korkuyordu. Başına nelerin geleceğini iyi biliyordu. O korku dolu yıllardan sonra kendini KÖŞK'e attı. SSCB'nin yıkılmasıyla Türkiye için doğan fırsat kaçırılmıştı. Orta Asya ile bütünleşmemiz önlenmişti. Hem Moskova'yı hem Washington'u çok iyi okuyordu. Yine de hayati önem verdiği bir "hamle"şarttı.
İleride büyük SORUN olacağını düşündüğü KÜRT sorununu çözmek için start verdi.
Baba Bush'un bile "evet" diyemediği Musul-Kerkük'ün alınmasını, Türkiye'ye bağlanmasını istiyordu. Türk ve Kürt'ün bin yıldır kardeş olduğunu düşünüp BARZANİ'yi Anadolu'ya eklemek istiyordu. ABD'nin bir kanadı buna sessiz kalarak onay verdi. Ancak Neo-Con'lar, İngiltere ve İsrail çıldırdı.
Bunların rahatsızlığı ORDUYA yansıdı. Zaten Başbakanlığı döneminde Necdet Öztorun'u görevden almıştı. Askerle çatışması ilk değildi. Kuzey Irak'ı istiyordu. Ancak Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay "Musul-Kerkük başımıza bela olur" diye diretiyordu.
Hatta bir gün Köşk'te birbirlerine girdiler. Torumtay geri adım atmayınca Özal "Seni Yüce Divan'a vereceğim.
Atatürk'ün isteğini yerine getirmekten korkuyorsun" diyerek rest çekti... Kürtler'i Türkiye'ye bağlamak isteğinden hiç vazgeçmedi. Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu.
Köşk'te özel misafirleriyle konuşurken bile RADYOSUNUN sesini açmak zorunda kalıyordu. Hiç rahat değildi. Daha fazla böyle sürmezdi. ABD'nin malum kanadı, İngiltere ve İsrail'le düğmeye bastı. Büyük Türkiye hayali kuran ÖZAL zehirlenip ortadan kaldırıldı...
Peki ne oldu daha sonra?
Asıl önemli olan da bu!Devam...
Özal'ın ölümünden sonra KÖŞK için tek aday Süleyman Bey'di. Operasyonu yapanlar bunu iyi biliyordu. Demirel, Çankaya'ya çıkınca Başbakanlık Çiller'e kaldı. Özal'ın bütün hayali çöpe gitti. Yaptıkları hiç yaşanmamış sayıldı. Misak-ı Milli dışına kimse kafasına kaldırıp bakmadı. ABD'ye yakın olan Çiller, Başbakanlığı döneminde iki önemli işe imza attı. 5 Nisan 1994'te, yüzde 104'lük Cumhuriyet tarihinin en büyük üçüncü DEVALÜASYONUNU yaptı! Bu BÜYÜK PATRONLARIN daha da zenginleşmesi demekti. Bir de GÜMRÜK BİRLİĞİ'ni sağlayan isim oldu... Bu da Patronlara vurulan 'GEM'di... Çiller, daha sonra ERBAKAN'la iktidar ortağı oldu.
Ancak önceden çıkardığı "mevduata yüzde 100 garanti" yasası ortada duruyordu. Özal'la başlayan bütün politikalar yerle bir olmuştu. Zaten sağlığında, Demirel, İnönü ve Mesut Yılmaz tamamen Özal'ın karşısında yerini almıştı.
28 Şubat gelip çatmıştı. Özal'dan sonra sahne alanlar BANKALARIN içinin boşaltılmasına SEYİRCİ kaldı.
Neo-Con, Londra ve Tel Aviv işbirliği ile ülkenin PARALARI çuvalla kaçırıldı. Ankara'da paylaşıldı. POST MODERNsoygunculuk tamamlandı!
Özal'ın ortaya koyduğu "Büyük Türkiye"den eser kalmamıştı. Türkiye, onun ölümünden 4 yıl sonra yerle bir oldu! Londra'ya bağlı BARONLAR yine kazanmıştı.
İsrail'in keyfine diyecek yoktu.
Neo-Con'lar gülücük dağıtıyordu. Türki Cumhuriyetler'le ilişki kurmaya kalkan ANKARA tehdidinin yok olması Rusya'yı havalara uçuruyordu!
28 Şubat, Özal'ın ölümüyle başladı.Büyük düşünen Türkiye'nin cezalandırılması gerekiyordu.
Öyle de oldu. Konu Türkiye olunca bütün mahalle birleşti. Ve her zaman olduğu gibi yine İÇERİDEN yıkıldık!
Peki daha sonra ne oldu?ABD'nin WASP kanadı, yani YAHUDİ BARONLARLA çarpışan kanadı, Türkiye'nin LONDRA elinde oyuncak olmasına daha fazla seyirci kalmadı. Ortadoğu, rakiplerinin elinde olacağına Türkiye'nin elinde olmalıydı. Londra'nın hiç hesap etmediği bir hamle yaptı. ÖCALAN'ı tutup MİT'e verdi.
Amaç Özal'dan sonra kurulan siyaset yelpazesini silip atmaktı.
Avrupa yanlısı İSİMLERİ bertaraf etmekti. Nitekim Mesut Yılmaz gibi Alman ekolüne yatkın isimler bir sonraki seçimde olmayacaktı!
Londra'daki BARONLAR ile ABD'nin BEYAZ GÜCÜ savaşıyordu.
Obama'nın temsil ettiği güç Ankara'nın yanındaydı. Ama Özal'dan sonraki 10 yıl bize çok pahalıya patladı.
Türk devletleriyle ve Kürtler'le olan bağımız kesildi.
Bankalarımız boşaltıldı. Ayağa kalkmak isterken "bacaklarımıza sıkıldı"...
Son soru?Peki Türk devletlerine ve Kürtler'e ulaşmamak ne anlama geliyordu?
Çok önemli soru bu!
Özal'ı öldüren sebep de bu!Bir gün ara verelim kaldığımız yerden devam ederiz...
NOT 1: Turgut Sunalp, 12 Eylül'den sonra neden 41 arkadaşıyla MİLLİYETÇİ DEMOKRASİ PARTİSİ'ni kurdu? 41'in önemi neydi?...
Bir gün bekleyin...
Anlatacağım...
Söz...
Özal'ın Katili!
Bir gün ara verdikten sonra Özal suikastına devam edelim. Özal konusunu da sakın 20 YIL ÖNCEKİ bir olay gibi değerlendirmeyin. Çünkü aynı mücadele bugün çok daha şiddetli olarak devam ediyor...
Rahmetli Özal, kendini KÖŞK'e attığında Türkiye'nin sorunlarını çözeceğini düşünüyordu. O KRONİK sorunlar bugünkülerle aynıydı.
Neydi bu önemli 3 sorun?
ENERJİ, GÜNEYDOĞU, CARİ AÇIK...
Özal'a ilk uyarı, Kartal Demirağ tarafından 18 Haziran 1988'de ANAP kongresinde verildi. Tetiği çektiren güç özellikle MİLLİYETÇİ geçmişi olan birini istiyordu. O da Demirağ'dı. Oyun böyleydi. Tetikçi, Türkler'in en büyük hayalinin peşinden koşan Özal'a neden kurşun sıktığını haliyle bilmiyordu. Ama milliyetçiydi. Hep dediğim gibi adamlar oyunu böyle kuruyordu. Özal iktidara gelirken, kafasına bu üç sorunu çözmeyi koydu. Bunu sadece en yakınları biliyordu. Ancak en yakınlarının bile bilmediği bir başka gerçeği kimseye anlatamıyordu! Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı da olsa Ankara'daki 41 kişilik BARONLAR KONSEYİ'NİN sözünü aşamıyordu. Bu konseyi kendisine ilk haber veren Kemal Yamak Paşa'ydı. Köşk'e çıkarsa her şeyi çözeceğini sandı. Oysa BOĞAZ'da oturanBARON çok tehlikeli ve kararlıydı. Özal onu test etmek istedi...
Rahmetli Turgut Bey Köşk'e çıktıktan sonra Kürt sorununa eğildi. Barzani ve Talabani'yi Ankara'dan hiç eksik etmedi. PKK lideri Öcalan'la defalarca telefonda konuştu. Talabani'nin ofisi BULUŞMAnoktası olmuştu! Zaten Öcalan'ın toprak talebi falan yoktu. Telefondaki Öcalan, AF YOLUNUN açılması ile PKK'yı tasfiye edeceği sözünü verdi. Hazırlıklar hızlı ve sessiz bir şekilde sürdürüldü. Ama O GİZLİ EL'in şakası yoktu. Pimini çektiği bombayıANADOLU'ya bıraktı. Ülke kan gölüne döndü.
Tarih 1993'tü...
Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın gibi PKK'yı çözmeye kararlı askerler ile terörün arka planını yazacak olan Uğur Mumcu, ortadan kaldırıldı. Ankara'nın BEYNİ Adnan Kahveci, aracıyla YANLIŞ yola girerek hayatını kaybetti!
Sivas'ta 37 kişi yanarak can verdi. HEP'li Mehmet Sincar öldürüldü."Türk milleti Güneydoğu'da olup biten her şeyi öğrenmelidir. Gerçekler halktan saklanıyor" diyen Cem Ersever bu çıkışından kısa bir süre sonra katledildi.
Birileri ileri giden ÖZAL'ı uyarıyordu! Ama Özal ölümü göze almazsa bunu başaramayacağını biliyordu. Kafasındakini gerçekleştirirse, Türkiye tam BAĞIMSIZ bir ülke olacaktı... Bu hayalle gözünü budaktan esirgemedi... Bu kararlılığı görenBARONLAR son kararı verdi. Uyarılara aldırmayan Özal, kesin hedefti. Bu kez kurşun değil, ZEHİR kullandılar. 17 Nisan sabahı Özal hayata gözlerini yumarken Türkiye KOCA bir devlet olma yolundan döndürülüyordu...
Peki Özal'ın ölümüyle iş bitiyor muydu?
Elbette hayır!
Özal, Kürt liderler Barzani, Talabani ve Öcalan'ı kendine bağlamıştı.
Kürtler'i kucaklayıp ENERJİNİN göbeğine oturacaktı. Turgut Bey'i bu üç ismin dışında çok sayan bir lider daha vardı.EBULFEZ ELÇİBEY... Kendini "Atatürk'ün askeriyim" diye tanımlayan Elçibey, Özal'ın kurgusunda BAŞROLDEYDİ. Elçibey, ülkesinin bağımsızlığı için KGB tarafından zindana atılmış işkence görmüş bir isimdi. Özal'a sonuna kadar inanıyordu. Görevi TÜRK CUMHURİYETLERİ'nin enerjisini Türkiye üzerinden geçirmekti. Bunun için elinden geleni yaptı. Özal'ın verdiği "TURAN ve KUR'AN" kalkanına sahip çıktı. Enerji köprüsü kurulduğunda dünyada Türk rüzgarı eseceğini herkesten iyi biliyordu.
Ancak Özal'ı öldüren GÜÇ çok beklemeden onu da DARBE ile indirdi.
Azerbaycan'dan çekilirken silahları SÜRET HÜSEYNOV'a bırakan Ruslar, oyuna dahil olmuştu. Haydar Aliyev de Hüseynov'a katılınca Elçibey zor duruma düştü. Bakü'yü bırakmak zorunda kaldı. Türkler'in büyük oyunu durmuştu.
Özal'ın ölüm haberini aldığında "Eyvah adamı zehirlediler" diyen Öcalan bile şoktaydı. Türkiye bu iddiayı ilk kez Öcalan'nın ağzından duyarken, Süleyman Demirel de KÖŞK için yola çıkmıştı bile...
Köşk koltuğuna oturan Süleyman Bey, Özal'ın çizgisini silip attı. Kürt sorununun çözümü için elini taşın altına sokmadı. Uzak ve mesafeli durdu.
Ama iş Azerbaycan'a gelince işin rengi değişti. Elçibey'in indirilmesinden iki yıl sonra bir TÜRK ekibi, karşı DARBE için Azerbaycan'a gitti. Çiller hükümeti bunu Demirel'den habersiz yürüttü. Elçibey'in gelmesi için gereken yardım yapıldı. İşler tıkır tıkır giderken Özdem Sanberk ayrıntıları Süleyman Bey'e aktardı. Şaşıran Demirel bir süre sonra İSLAMABAD'da biraya geleceği ALİYEV'i, Danimarka'da buldu. Kırmızı telefondaki görüşmede Azeri lidere "Dönüşte seni havaalanında vuracaklar. Kendine dikkat et" diyerek bilgileri verdi. Darbeyi haber alan Aliyev, ülkeyi kan gölüne çevirdi. 400 kişi can verdi. Ankara'dan giden Ferman Demirkol, Kenan Güler ve hareketin lideri Ruşen Cevadov yakalandı. Cevadov daha sonra öldürülürken, Demirkol özel bir uçakla Türkiye'ye getirildi. ENERJİ yollarını GERİ almak isteyen Türkiye'nin son hamlesi DEMİRELtarafından önlenmişti.
Elçibey ve Özal'ın hayali yine hayata geçmemişti.
İki önemli Türk, yani Özal ve Elçibey ortadan kalktıktan sonra Türk Cumhuriyetleri ile Azerbaycan'ın bütün enerji kaynaklarıİNGİLİZ-RUS işbirliğine terk ediliyordu! Aliyev ilk işi olarak "yüzyılın projesi"
denilen anlaşmayla İNGİLİZLER'e 5 milyar sterlinlik imza attı.
Özal'ın hayalini kurduğu, Türkler'i uçuracak bir proje artık İngilizler'deydi!
Aliyev'i kurtaran Ankara da olan biteni uzaktan izliyordu... Türkiye içe kapanıyor, terör azıyordu. Özal'ın sağlığında çözüm aşamasına gelinen ENERJİ ve GÜNEYDOĞU kanamaya devam ediyordu!
Şimdi yazının başlığına dönelim.
Ve "Özal'ı kim öldürdü?" sorusunun cevabını arayalım...
Sizce bulur muyuz?
NOT1
Özal'a saldıran Hürriyet o günlerde terbiye sınırlarını zorluyordu.
Gazetenin patronu Erol Simavi Turgut Bey'i tehdit ediyordu. Aynı gazete ne ilginçtir ki Erdoğan için de "Muhtar bile olamaz"manşeti atıyordu! Dertleri neydi acaba?
NOT2
12 Eylül'den hemen sonra yapılan seçimlerde Özal'ın karşısına çıkan Turgut Sunalp, Milliyetçi Demokrasi Partisi'ni 41 kişiyle kuruyordu. Bu rakam yuvarlak masanın etrafında toplanan BARONLARIN sayısını temsil mi ediyordu!
Rahmetli Özal, kendini KÖŞK'e attığında Türkiye'nin sorunlarını çözeceğini düşünüyordu. O KRONİK sorunlar bugünkülerle aynıydı.
Neydi bu önemli 3 sorun?
ENERJİ, GÜNEYDOĞU, CARİ AÇIK...
Özal'a ilk uyarı, Kartal Demirağ tarafından 18 Haziran 1988'de ANAP kongresinde verildi. Tetiği çektiren güç özellikle MİLLİYETÇİ geçmişi olan birini istiyordu. O da Demirağ'dı. Oyun böyleydi. Tetikçi, Türkler'in en büyük hayalinin peşinden koşan Özal'a neden kurşun sıktığını haliyle bilmiyordu. Ama milliyetçiydi. Hep dediğim gibi adamlar oyunu böyle kuruyordu. Özal iktidara gelirken, kafasına bu üç sorunu çözmeyi koydu. Bunu sadece en yakınları biliyordu. Ancak en yakınlarının bile bilmediği bir başka gerçeği kimseye anlatamıyordu! Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı da olsa Ankara'daki 41 kişilik BARONLAR KONSEYİ'NİN sözünü aşamıyordu. Bu konseyi kendisine ilk haber veren Kemal Yamak Paşa'ydı. Köşk'e çıkarsa her şeyi çözeceğini sandı. Oysa BOĞAZ'da oturanBARON çok tehlikeli ve kararlıydı. Özal onu test etmek istedi...
Rahmetli Turgut Bey Köşk'e çıktıktan sonra Kürt sorununa eğildi. Barzani ve Talabani'yi Ankara'dan hiç eksik etmedi. PKK lideri Öcalan'la defalarca telefonda konuştu. Talabani'nin ofisi BULUŞMAnoktası olmuştu! Zaten Öcalan'ın toprak talebi falan yoktu. Telefondaki Öcalan, AF YOLUNUN açılması ile PKK'yı tasfiye edeceği sözünü verdi. Hazırlıklar hızlı ve sessiz bir şekilde sürdürüldü. Ama O GİZLİ EL'in şakası yoktu. Pimini çektiği bombayıANADOLU'ya bıraktı. Ülke kan gölüne döndü.
Tarih 1993'tü...
Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın gibi PKK'yı çözmeye kararlı askerler ile terörün arka planını yazacak olan Uğur Mumcu, ortadan kaldırıldı. Ankara'nın BEYNİ Adnan Kahveci, aracıyla YANLIŞ yola girerek hayatını kaybetti!
Sivas'ta 37 kişi yanarak can verdi. HEP'li Mehmet Sincar öldürüldü."Türk milleti Güneydoğu'da olup biten her şeyi öğrenmelidir. Gerçekler halktan saklanıyor" diyen Cem Ersever bu çıkışından kısa bir süre sonra katledildi.
Birileri ileri giden ÖZAL'ı uyarıyordu! Ama Özal ölümü göze almazsa bunu başaramayacağını biliyordu. Kafasındakini gerçekleştirirse, Türkiye tam BAĞIMSIZ bir ülke olacaktı... Bu hayalle gözünü budaktan esirgemedi... Bu kararlılığı görenBARONLAR son kararı verdi. Uyarılara aldırmayan Özal, kesin hedefti. Bu kez kurşun değil, ZEHİR kullandılar. 17 Nisan sabahı Özal hayata gözlerini yumarken Türkiye KOCA bir devlet olma yolundan döndürülüyordu...
Peki Özal'ın ölümüyle iş bitiyor muydu?
Elbette hayır!
Özal, Kürt liderler Barzani, Talabani ve Öcalan'ı kendine bağlamıştı.
Kürtler'i kucaklayıp ENERJİNİN göbeğine oturacaktı. Turgut Bey'i bu üç ismin dışında çok sayan bir lider daha vardı.EBULFEZ ELÇİBEY... Kendini "Atatürk'ün askeriyim" diye tanımlayan Elçibey, Özal'ın kurgusunda BAŞROLDEYDİ. Elçibey, ülkesinin bağımsızlığı için KGB tarafından zindana atılmış işkence görmüş bir isimdi. Özal'a sonuna kadar inanıyordu. Görevi TÜRK CUMHURİYETLERİ'nin enerjisini Türkiye üzerinden geçirmekti. Bunun için elinden geleni yaptı. Özal'ın verdiği "TURAN ve KUR'AN" kalkanına sahip çıktı. Enerji köprüsü kurulduğunda dünyada Türk rüzgarı eseceğini herkesten iyi biliyordu.
Ancak Özal'ı öldüren GÜÇ çok beklemeden onu da DARBE ile indirdi.
Azerbaycan'dan çekilirken silahları SÜRET HÜSEYNOV'a bırakan Ruslar, oyuna dahil olmuştu. Haydar Aliyev de Hüseynov'a katılınca Elçibey zor duruma düştü. Bakü'yü bırakmak zorunda kaldı. Türkler'in büyük oyunu durmuştu.
Özal'ın ölüm haberini aldığında "Eyvah adamı zehirlediler" diyen Öcalan bile şoktaydı. Türkiye bu iddiayı ilk kez Öcalan'nın ağzından duyarken, Süleyman Demirel de KÖŞK için yola çıkmıştı bile...
Köşk koltuğuna oturan Süleyman Bey, Özal'ın çizgisini silip attı. Kürt sorununun çözümü için elini taşın altına sokmadı. Uzak ve mesafeli durdu.
Ama iş Azerbaycan'a gelince işin rengi değişti. Elçibey'in indirilmesinden iki yıl sonra bir TÜRK ekibi, karşı DARBE için Azerbaycan'a gitti. Çiller hükümeti bunu Demirel'den habersiz yürüttü. Elçibey'in gelmesi için gereken yardım yapıldı. İşler tıkır tıkır giderken Özdem Sanberk ayrıntıları Süleyman Bey'e aktardı. Şaşıran Demirel bir süre sonra İSLAMABAD'da biraya geleceği ALİYEV'i, Danimarka'da buldu. Kırmızı telefondaki görüşmede Azeri lidere "Dönüşte seni havaalanında vuracaklar. Kendine dikkat et" diyerek bilgileri verdi. Darbeyi haber alan Aliyev, ülkeyi kan gölüne çevirdi. 400 kişi can verdi. Ankara'dan giden Ferman Demirkol, Kenan Güler ve hareketin lideri Ruşen Cevadov yakalandı. Cevadov daha sonra öldürülürken, Demirkol özel bir uçakla Türkiye'ye getirildi. ENERJİ yollarını GERİ almak isteyen Türkiye'nin son hamlesi DEMİRELtarafından önlenmişti.
Elçibey ve Özal'ın hayali yine hayata geçmemişti.
İki önemli Türk, yani Özal ve Elçibey ortadan kalktıktan sonra Türk Cumhuriyetleri ile Azerbaycan'ın bütün enerji kaynaklarıİNGİLİZ-RUS işbirliğine terk ediliyordu! Aliyev ilk işi olarak "yüzyılın projesi"
denilen anlaşmayla İNGİLİZLER'e 5 milyar sterlinlik imza attı.
Özal'ın hayalini kurduğu, Türkler'i uçuracak bir proje artık İngilizler'deydi!
Aliyev'i kurtaran Ankara da olan biteni uzaktan izliyordu... Türkiye içe kapanıyor, terör azıyordu. Özal'ın sağlığında çözüm aşamasına gelinen ENERJİ ve GÜNEYDOĞU kanamaya devam ediyordu!
Şimdi yazının başlığına dönelim.
Ve "Özal'ı kim öldürdü?" sorusunun cevabını arayalım...
Sizce bulur muyuz?
NOT1
Özal'a saldıran Hürriyet o günlerde terbiye sınırlarını zorluyordu.
Gazetenin patronu Erol Simavi Turgut Bey'i tehdit ediyordu. Aynı gazete ne ilginçtir ki Erdoğan için de "Muhtar bile olamaz"manşeti atıyordu! Dertleri neydi acaba?
NOT2
12 Eylül'den hemen sonra yapılan seçimlerde Özal'ın karşısına çıkan Turgut Sunalp, Milliyetçi Demokrasi Partisi'ni 41 kişiyle kuruyordu. Bu rakam yuvarlak masanın etrafında toplanan BARONLARIN sayısını temsil mi ediyordu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder