29 Haziran 2012 Cuma

MİT'ci gazeteciler...-Osman Özsoy


Gazeteci, sanatçı, reklamcı gibi tanınmış isimlerin istihbarat servislerine çalışması ya da yakın temasları sadece ülkemizde değil, tüm dünyada sık sık tartışmalara konu oluyor.
Ülkemizde MİT'e çalışan gazeteciler konusu ise uzun yıllardır, sanki mesleğe ihanete eşdeğer bir yaklaşımla ele alınıyor.
MİT'e çalışan ünlü isimler konusu en son, 'Aziz Nesin'in MİT ajanı olduğunu gösteren belge' başlıklı bir haberle gündeme geldi.
Geçtiğimiz günlerde Star Gazetesi'nde, solun sembol isimlerinden ateist yazar Aziz Nesin'in istihbarat ajanı olduğuna dair belge yayınladı. Vatan gazetesinden Mine Şenocaklı, konuyu MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş'e sorduğunda, ne "evet" ne de "hayır" cevabı aldı. Bu tür yaklaşım tarzı kültürümüzde, zımnen kabul anlamına gelir. 'İddia doğru bile olsa, açıktan size bunu teyit edemem' demektir.
Şimdi gelelim konu hakkındaki kişisel düşüncelerimize...
Gizli servis elemanlığı diğer pek çok meslekten farklıdır.
Bir din görevlisi, bir öğretmen, bir hakim ne kadar devletine hizmet ediyorsa, bir istihbarat elemanı da en az onlar kadar hizmet eder.
Üstelik bu meslekte deşifre olmanın meydana getirdiği can güvenliği riski vardır. Kimliğinin açığa çıkması durumunda toplumdan dışlanma ihtimali vardır. Bu nedenle istihbarat elemanları, kamu görevi yapan tüm meslek kollarından daha hassas bir şekilde devletine hizmet ederler.
Eşinin gerçekte ne iş yaptığı bilmeyen insanlar vardır. Eşini su tesisatçısı, elektrikçi, teknik eleman, tüpçü, kurye sanır, halbuki evlere girip çıkan profesyonel birer istihbaratçıdırlar.
Oğlunu, kızını barmen, en yakın arkadaşını gece kulübünde güvenlik elemanı, sosyete mekanında kuaför, yollarda taksici, hamamda tellak, AVM önünde vale sanır... Kimbilir, belki de bunlar da birer istihbaratçıdırlar. Vale deyip geçmemeli, araç içlerini kontrol etme imkanı bulurlar. Ben devletin istihbaratını yönetseydim, kritik noktalardaki valelerin büyük bölümünü temas kişisi olarak temin etmeyi öncelikli işlerden sayardım.
Fotokopici dememeli, evrakların birer kopyasını da görevi icabı birer nüsha saklama imkanı bulurlar.
Sözün kısası, büyük devlet dediğin herşeyi kontrol etmek, herşeyi bilmek ister.
Büyük devlet dediğin, kendisini hedef alan düşmanlarının ve terör örgütlerinin 1 ve 2 numaralı isimlerini kendisine çalıştıracak kadar temas kişileri elde eder.
Büyük devlet dediğin, karşı istihbarat teşkilatlarının tepe noktalarına kadar sızar.
Büyük devlet dediğin, diğer ülkelerin kabinelerinde unvanı bakan olan temas kişileri, diğer ülkelerin karargahlarında general seviyesinde irtibat kişileri elde eder.
Büyük devlet dediğin hiçbir şeyi şansa bırakmaz. Kamuoyunun oluşma biçimini kontrol altında tutar. Algıları yönetir. Kitleleri istediği istikamette yönlendirir..
Sivil toplum kuruluşlarının, siyaset, sanat, spor dünyasının önde gelen isimlerinden temas kişisi elde eder. Doğrudan veya dolaylı bunlardan yararlanır.
Amerikan istihbarat servisi CIA bağlantılı çok sayıda reklamcı vardır.
Hollywood, yapımcısı ve senaristi ile, oyuncusu ve figüranı ile topyekun Amerikan ulusal çıkarlarına hizmet eder. Ve kimse bunu yadırgamaz.
İnsanlık tarihi boyunca en değerli stratejik unsur, 'bilgi'dir. Bilgiyi kontrol eden insanlığın kaderine de hükmeder. Bilgiye en hızlı ulaşanın, herkesten bir adım önde olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Dün de öyleydi, bugün de öyle...
Mehmet Akif de Osmanlı'nın istihbaratına çalışıyordu Bediuzzaman da..
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal de Osmanlı istihbaratına çalışıyordu, Rauf Orbay da...
Hangi sıfatı üstünde taşıyor olursa olsun, bir insanın devletine hizmet etmesi yadırganacak bir durum değildir. Dün de böyleydi, şimdi de öyle...
Teknolojik gelişmeler istihbarat temini yöntemlerini de değiştirdi.
Önceden bir kişinin bir konuda ne düşündüğünü öğrenmek için tüm riskleri de göze alarak yanına kadar sokulmak gerekiyordu. Şimdi ortam dinlemeleri ile bu işler görüntülü ve sesli olarak kolaylıkla başarılıyor.
İnternetteki sosyal ağların tamamı ABD gizli servisi ile içiçe...
E-posta adresi temin edip mesaj gönderirken, internet ortamına resim ve video yüklerken tek kuruş para ödemememizin bir nedeni de bu. Bu hizmetleri bize sunanlar, dünyadaki tüm iletişimi kontrol altında tutuyorlar. Bilgisayarda yaptığımız tüm işlemler kayıt altında.
ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, beyazperdenin topluma yön veren etkili bir politik araç olduğunu fark etti ve 1933'te hükümetin film yapımına doğrudan müdahalesini yasalaştırdı. Hollywood stüdyolarının kapıları devleteaçıldı.
Aktörlükten ABD Başkanlığı'na geçiş yapan, uzun yıllar aynı zamanda bir aktör olarak Hollywood'da gizli servis elemanı olarak çalışan Ronald Reagan da, politikaları için sinemayı profesyonelce kullandı. George W. Bush, 11 Eylül saldırılarının ardından Hollywood'u göreve çağrıldı.
Tanınmış isimlerin aynı zamanda ülkelerinin gizli servislerine de çalışmış olmalarında yanlış olan bir nokta yoktur. Yanlışlık, bu görevler ifa edilirken yanlış işlere bulaşılması durumunda olur.
Devletin istihbarat teşkilatının sanat, siyaset, medya vb. her meslekten temas kişisi elde edebiliyor olması, o ülkenin vatandaşlarını ancak gururlandırır, kendilerini daha güvende hissetmelerine neden olur..
Güçlü istihbarat teşkilatı demek, kendisine kimlerin hizmet ettiği ortaya çıktığında, topluma 'vay be' dedirtebilmektir.
Bir insanın kendisi yanlış işlere bulaşmadığı sürece, en yakın arkadaşının ülkenin gizli servisine çalışıyor olmasından rahatsızlık duymaması gerekir. MİT'e çalışan gazeteciler konusu da bu bağlamda ele alınmalıdır. Burada sorulması gereken asıl soru, acaba başka ülkenin gizli servisine çalışıp çalışmadıkları olmalıdır...

Hiç yorum yok: