2 Mayıs 2012 Çarşamba
Danıştay, ah Danıştay! -Abdurrahman Dilipak
O gün Tansel hanım üzerine vazife olmadığı halde konuşuyordu, bugün konuşması gerekirken susuyor..
Tansel Çölaşan, Cindoruk ailesi ile akraba.. Cindoruk da biliyorsunuz Demirel'in kankası!
Tansel hanım Osman Paksütlerle de çok yakın bir isim. Hani şu ulusalcı AYM üyesi. O da İstiklal Mahkemesi üyesi malum 3 Ali'den Ali Çetinkaya'nın torunu..
Bunların sağı solu yok.. Hepsinin ortak adresi, Mason locaları..
Hani Tansel hanım, "saldırgan silahını ateşlerken 'Allahuekber' diye bağırdı" diyordu ya, aslında o iş Ergenekonun yalanı imiş.
İddianamede ortaya çıkan bir bilgi de, saldırıdan 2 gün önce kameraların aktif ve çalışır vaziyette olduğunu gösteriyor.. OYAK Genel Müdürü Şerif Coşkun Ulusoy'dan elde edilen ajandada cinayetten iki gün önce "15 MAYIS" tarihinin altında "Danıştay video sistemleri çalışıyor. Orhan Alb. aradı." notu yer alıyor. 16 Mayıs'ta Danıştay kameraları arızalı olduğu gerekçesiyle sökülürken, 17 Mayıs'ta Türkiye'yi sarsan Danıştay saldırısında Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin öldürülmüş 4 kişi de yaralanmıştı. 19 Mayıs'a 2 gün vardı.. Birileri her şeyi planlamıştı!
Tesadüfler (!) bununla sınırlı değil.
Peki, bozuk olduğu söylenen kamera kayıt sisteminin sökülen hard diski şimdi nerede?
Sürpriiiz! İsrail'de.. Hep diyorum ya, bu işler Türkiye'de başlayıp bitmiyor, bir ucu dışarıya taşıyor diye.. Bakalım bu olayda, bu işin dışarıya çıkan ucu üzerinde bir çalışma yapılacak mı? Askerler, Emniyet ve MİT bu konuda birtakım bilgileri mahkemeye intikal ettirecekler mi? MGK Genel Sekreterliği'ne atanan Mardin Valisi bu konuda kendi arşivindeki bilgileri yargıya gönderecek mi, ya da Milli Güvenliği yakından ilgilendiren bu konuda bir çalışma başlatacak mı?
Hani bu Ergenekon ve terör olaylarının bir yerinden İsrail bu işlere bulaşmamış olsun.. Hani derler ya, "hangi taşı kaldırsanız altından İsrail çıkıyor.."
Geçen gün de İHA'larla ilgili, TSK içinde bir radar karartma olayı yaşanmıştı. Adamların eli-kolu uzun. Her yere uzanıyorlar. Borsaya bakıyorsunuz onlar var, TSK'da onlar. Olmadıkları bir yer yok ki! Çok fazla içli dışlılar.. Bazan İngiliz, bazan Amerikalı, bazan Avrupalı gözüküyorlar, ama bir şekilde hep varlar..
İddianamede, "Ergenekon terör örgütünün kaos ortamı oluşturmak amacıyla Danıştay saldırısından sonra yapılan açıklamalar ve medyada çıkan haberler, kaos ortamının oluşmasına hizmet ettiği kanaatine varılmıştır" denildi. Mustafa Yücel Özbilgin'in cenaze töreninde atılan sloganlar hatırlatılarak iddianamede, "Katılımcıların tepkileri ve sloganlarına bakıldığında ülkede nasıl bir kaos ve kargaşa ortamı oluşturulmaya çalışıldığı açıkça görülmektedir" ifadeleri yer alıyor.
Gazetelerin attığı manşetlerden, STK'ların açıklamalarına, bazı yazarların ürettikleri senaryolara kadar hepsi planlı.. Hatta cenaze töreni, öncesi ve sonrasında söylenen sloganlar bile..
Tansel hanımın açıklamaları da sanki bu süreçte bir işaret ateşi gibi duruyor..
Böyle bir olayın içinde dindar bir söyleme sahip ülkücü, üstelik de hukukçu bir gencin ne işi var? İşte Ergenekon böyle bir şey.. Demirel, Cumhuriyet gazetesi, ülkücüler ve dindar maskeli isimler.. Alevisi de var, Sünnisi de.. Türk'ü de var, Kürd'ü de.. Şeyhi de var fahişesi de..
Bu alem maskeli balo gibi..
Şu kayıp HD olayı, bazı derin ilişkileri göstermesi açısından ilginç bir örnek. Savcılık iddianamede Danıştay binasında gerçekleştirilen saldırıdan sonra şüpheliler kendilerinde bulunan hard diskleri adli mercilere veya kolluk kuvvetlerine teslim etmediğini vurgulayarak, sanıkların söz konusu kayıp hard diski üretici İsrail firması Regard'a gönderdikleri belirtiliyor.
Evet, şimdi 28 Şubat soruşturmasını sürdüren savcı, eğer 28 Şubat'ın eklemlenmiş gazetecilerini tesbit etmek istiyorsa, Ergenekon davası iddianamesinde şu manşetleri atan gazetecilerin peşine düşsün: İddianamede saldırının gerçekleşmesinden bir gün önce OYAK Güvenlik tarafından arıza sebebiyle söküldüğü belirtilen hard disklerde, herhangi bir arızanın bulunmadığı, saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Arslan'ın keşif çalışması yaptığı 16.05.2006 tarihine ait görüntü kayıtlarının bilinçli olarak geri döndürülemez bir şekilde silindiği yönünde tespitlerine yer verildi. İddianamede Danıştay saldırısından sonra İsrail'den getirilen bir uzman ile görüntülerin geri döndürülemeyecek şekilde silindiği belirtiliyor. İddianamede Danıştay saldırısı sonrası Ergenekon Terör Örgütü'nün istediği gibi haberler yapıldığı anlatılıyor. Belirtilen haber başlıkları arasında, "Tehlikenin Farkında mısınız?", "Danıştay hükümeti suçladı; Hükümete tavır", "Laikliğe Kurşun" "Allah'ın askeriyiz", "Saldırı rejimin temeline" ve "Laik Cumhuriyete Savaş Açtılar".. Bunlar hangi gazetelerdi ve bu haberi kimler yazdı, yazdırdı. "Topyekün bir savaş" başlatmışlardı. Her şey yeterince açık değil mi? Selâm ve dua ile.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder