9 Nisan 2012 Pazartesi

Yunus Bey -Mehmed Niyazi


Plevne'nin savunmasında iki nokta çok önemliydi; birisi Bulgarların "Grivica" dedikleri "Yanık Bayır" diğeri ise "Krişin" bölgesiydi. Osman Paşa, Yanık Bayır'ı çok güvendiği Adil Paşa, Krişin'i de genç, dinamik, savaş alanlarının borası olan Yunus Bey ile tutuyordu. Osman Paşa, Rus kurmaylarının Krişin'e daha çok önem vereceklerini, buraya hücum eden birliklerin başında da ünlü General Skobelev'in bulunacağını tahmin ediyordu. Tahmininde de yanılmadı.

Skobelev savaşı adeta kutsal bir düğün havasına çevirirdi. "Ölüme hazır olmalıyız." diyerek tepeden tırnağa beyaz giyinir, beyaz bir ata binerdi. Beyazlara bürünmesi, beyaz ata binmesi fiyaka için değil, askerinin onu rahatça teşhis edebilmesi, başında bulunduğuna inanması, şevkle kılıç sallaması içindi. Onun lakabı "Yenilmez General"di. Uzaktan gören Türkler de ona "Ak Paşa" derlerdi. Yunus Bey sanki ideal bir asker olması için yaratılmıştı. Savaşlarda korkak ya da tedirgin davranışını gören olmamıştı; askerleri için en büyük moral kaynağı idi. Yunus Bey'le Skobelev'in kapışmalarını Avrupa basını manşetten "Devlerin savaşı" olarak verirdi.

Plevne'ye ikinci hücumlarında da Ruslar yenilince, askerlerine moral kazandırmanın, dünyada sarsılan prestijlerini onarmanın ihtiyacını duydular; en azından mevzii bir zafer kazanmalıydılar; bunu da ancak Skobelev yapabilirdi. Emrindeki kuvvetleri taptaze birliklerle takviye eden Skobelev, Tultçenica Vadisi'nden hücuma kalktı.

Kurmay heyetiyle savaşı takip eden Gazi Osman Paşa da Yunus Bey'in ihtiyatlarını kuvvetlendirmişti. Savaşın bütün cephelere yayılacağı endişesiyle gerekli önlemleri alan Türk ve Rus kumanda kademeleri top menzilinin dışındaki tepelerden Tultçenica Vadisi'ndeki hesaplaşmayı izliyorlardı. Herkeste iki yaman gladyatör karşı karşıyaymış gibi bir his uyanmıştı. Tarafların piyadeleri top mermilerinin perdesi altında yürüyor, askerler mesafe aldıkça toplar ileriye çekiliyor, mermiler öne kaydırılıyordu. Çevresinde bayraklar, flamalar dalgalanan Skobelev atını sağa sola sürerek ilerliyordu. Gazi Osman Paşa elinde kılıcıyla piyadelerin ön saflarında yer alan Yunus Bey'i dürbünüyle takip ederken kurmaylarına; "Bizim Yunus'un yiğitliğin ne olduğunu cihana göstereceğinden şüphe etmiyorum." dedi. Gerçekten de Skobelev yine arkasında binlerce ölü bırakarak çekilmek zorunda kaldı.

Yarma hareketine girişecek tugayı (Liva) yöneten Miralay Yunus'tu. Şecaati ve gayreti, Rus tarafından seyreden Avrupalı gazetecilere parmak ısıttırırdı. O cehennemi savaşta Türklerin 30 bin civarında askerinin 5 bini hafif yaralı ve hasta idi. Rus ordusunun mevcudu ise 190 bin idi; buna Orhaniye Sofya yolunu kesen, yarma harekatında General Ganetsky'nin emrine kaydırılan, başında General Gurko'nun bulunduğu 130 bin kişilik kuvvet dahil değildi. Rusların Plevne çevresinde toplam 320 bin askeri, 1176 topları vardı. Buna rağmen Türkler 10 Aralık 1877'de sabah saat dokuza doğru ilk hattaki üç siperle, ikinci hattaki iki siperi ele geçirdiler. Önlerinde sadece bir hat kalmıştı; fakat bir önceki gece yaracakları yönü Polonyalı bir Yahudi Ruslara haber verdiği için bu mıntıkaya çok sayıda asker kaydırmışlardı; yeni hatlar oluşturmakta fazla güçlük çekmiyorlardı. Öğleden sonra saat iki civarında Gazi Osman Paşa yaralandı. O sadece ordunun kumandanı değil, aynı zamanda zaferin sembolü idi; yaralanması askeri derinden sarstı.

Gazi Osman Paşa götürüldüğü bağ evinde yaralı ayağına müdahale edilirken, genç subaylar vasıtasıyla savaşı takip ediyor, talimatlar veriyordu. Ama artık durum belli olmuştu; Rus çemberini yarıp çıkmaları mümkün değildi. Bulunduğu odaya giren Tevfik Paşa'nın üzüntüden sesi titriyordu; "Müşir Hazretleri, emir verin de teslim olsunlar. Düşman piyadelerini geri püskürtsek bile etrafımızı çeviren toplar bizi mahveder çünkü karşı koyacağımız silah gücümüz, sığınacağımız yerimiz yok." Müşir nemli gözlerini Tevfik Paşa'ya diker, bir şey söylemez; fakat böyle bir gazap hiçbir faninin gözünde görülmemiştir sanki. Rengi değişen Tevfik Paşa devam eder; "İnanınız ki devletimiz çökmez, bu asker bize lazım olur; bir tanesini kurtarsak kârdır." Derin bir göğüs çeken Müşir gözlerini sarılmakta olan ayağına indirir; kendi kendine söylenir; "Haydi Yunus'um, Adil'im korkunç talihimizi ters çevirin." Ancak Miralay Yunus'un şehadet haberi gelince Gazi Osman Paşa'yı teslim olmaya razı edebilirler.

Gazi Osman Paşa'dan sonra Plevne'nin iki büyük kahramanı var, biri Yunus Bey, diğeri Skobelev. Skobelev'in Plevne dahil pek çok yerde heykeli bulunuyor, hakkında ciltlerle kitap yazıldı, filmler çevrildi. Onu beş defa perişan eden Yunus Bey'in hatırasını yaşatmak için hiçbir şey yapılmadı. Bu aziz vatan evladı milletimizin bile meçhulüdür. Yunus Bey 1844 yılında İstanbul'un Üsküdar semtindeki Nuhkuyusu Mahallesi'nde dünyaya geldi. Önce Üsküdarlıların hemşehrileri, onur duyacakları kahramanlarıdır. Emsali bulunmaz bir askeri, yiğidi milletimize ve dünyaya tanıtmak için Üsküdar Belediyesi kolları sıvamalıdır. Böyle bir şeref çok az kuruma nasip olur.

Hiç yorum yok: