23 Nisan 2012 Pazartesi

‎23 Nisan 1920 - Yavuz Bahadıroğlu


Nisan, soğukça bir ay sayılır bizim Karadeniz’de: Soğuk ve yağışlı… Bu yüzden üşürdü çocukluğum! Her 23 Nisan bayramlarında okulun önünde sıra olur, incecik önlüklerimizin içinde iliklerimiz üşürdü.

Denizden esen rüzgâr dere tarafından gelen poyrazla birleşince okulun avlusu buzhaneye dönerdi. Titreşip dururken, şiir okuma sıram gelirdi. Bas bas bağırmaya başlardım:

“Güzel yurdum ellere, bir mal gibi satıldı/ Ata’mın gür kaşları birden bire çatıldı…

“Binerek kendi gibi şahlanan kır atına/ Haykırdı ‘alçak’ diye, Sultan’ın suratına.

“Eğer damarlarında olsa halis Türk kanı… (Bu mısra tam böyle miydi?) Satar mıydı Padişah, keyfi için vatanı?” (Ama bu mısra tam böyleydi).

“Keyif için vatanını satan padişah” portreleri yıllarca kafamda dönüp durdu. Sonra sorgulamaya başladım: “Vatan satan padişahlar” dünyayı nasıl dize getirmişlerdi? Bizans’ı nasıl yere sermişler, tekmil Avrupa’yı nasıl kendilerine muhtaç etmişlerdi?

Avrupa’nın haşmetli krallarını kendine denk kabul etmedikleri için, sadrazamlarının atlarının üzengilerini öptüren büyük gücü nasıl oluşturmuşlardı?”

Bizim başaramadıklarımızı, “Hain padişahlar” nasıl başarmışlardı? Niğbolu, Kosova, Varna, Preveze, Çaldıran ve daha nice zaferleri nasıl kazanmışlardı?

Başöğretmenim Hikmet Bey’e sormaya kalktım ya, parmağını dudaklarının üstüne koyarak, “sus” işareti yaptı: “Sorma, sadece inan ve tekrarla” derdi zaten. Ne inanabildim, ne tekrarlayabildim. Gördüğünüz gibi bir “imalât hatası” olarak hayata atıldım! Şimdi dönüp çocukluğuma baktığımda “Cumhuriyet/ Hürriyet” kafiyeli şiirlerden oluşmuş bir hayal dünyası görüyorum. Ama ben hâlâ Ergenekonsuz, darbesiz, kansız, kinsiz bir demokrasinin kurulmasını bekliyorum! Belki de bu yüzden, çocukluğumdaki gibi saf bir inançla, “Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” diyemiyorum. Kısacası neşe dolamıyorum!

Oysa ilk Büyük Millet Meclisi ne umutlarla açılmıştı, Ankara’da. İlk milletvekilleri ne hayallerle oturmuşlardı tahta sıralara… Çok büyük ve ulvi gayeleri vardı. Bunu açılış öncesinde kâğıda geçirdiler ve “Heyet-i Temsiliye Namına Mustafa Kemal” imzasıyla valiliklere gönderdiler:

1. Kerim olan Allah’ın izniyle (İnşallah) 23 Nisan (1920) Cuma günü Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.

2. Vatanın istiklali, yüce Hilafet ve Saltanat makamının kurtulması gibi en mühim ve hayatî vazifeleri yerine getirecek olan Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününü Cuma’ya denk getirmekle zikrolunan günün mübarekliğinden istifade ve bütün milletvekilleriyle birlikte Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde Cuma namazı kılınarak Kur’an’dan ve namazdan feyz alınacaktır. Namazdan sonra Peygamberimiz’in sancağı ve Sakal-ı Şerifi taşınarak Meclis önüne gidilecektir.

Meclis binasına girilmezden önce bir dua yapılacak ve kurban kesilecektir. Bu merasim esnasında, Hacı Bayram-ı Veli Camii’nden Meclis binasına kadar Kolordu Kumandanlığı’na bağlı askerler hususi tertibat alacaklardır.

3. Anılan günün (Cuma günü) kudsiyeti için bugünden itibaren vilayet merkezinde Vali Beyefendi hazretlerinin organizesi ile hatim (Kur’an-i Kerim’in tamamının okunması) ve Buhari Şerif (meşhur ve makbul hadis kitabı) okunmasına başlanacak ve hatm-i şerifin son kısmı teberrüken Cuma günü namazdan sonra Meclis binası önünde tamamlanacaktır.

4. Mübarek ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı şekilde bugünden itibaren Buhari ve Kur’an hatimlerinin indirilmesine başlanılarak Cuma günü ezandan önce minarelerde salavat-i Şerife okunacak ve hutbe esnasında Halife ve Padişahımız hazretlerinin isimleri zikredilirken, padişahlık makamının ve bütün memleketin bir an evvel kurtulması ve saadete kavuşması için dualar edilecektir. Cuma namazının kılınmasından sonra da hatimler bitirilerek vatanın kurtulması, bunun için milletçe gayret gösterilmesinin lüzumu ve Millet Meclisi’nin vereceği vazifeleri yerine getirmenin ehemmiyetiyle ilgili vaazlar verilecektir.

Daha sonra Halife ve Padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu, selâmeti ve istiklâli için dua edilecektir. Bu dinî ve vatanî merasimin yerine getirilmesinden ve camilerden çıkıldıktan sonra, Osmanlı beldelerinin her tarafında, hükümet konağına gelinerek Meclis’in açılışından dolayı resmî kutlamalar yapılacak, tebrikler kabul edilecektir. Her tarafta Cuma namazından önce münasip şekilde Mevlid-i Şerif okunacaktır.

5. Bu tebliğin derhal neşredilmesi ve yayılması için her vasıtaya müracaat edilecek ve en hızlı şekilde en ücra köylere, en küçük askerî birliklere, memleketin bütün teşkilat ve müesseselerine ulaştırılması temin edilecektir. Ayrıca büyük levhalar halinde her tarafa yazılacak ve mümkün olan yerlerde matbaada bastırılıp çoğaltılarak ücretsiz olarak dağıtılacaktır.

6. Cenab-ı Hakk’tan tam bir muvaffakiyet niyaz olunur.”

23 Nisan 1920 tarihinde açılan BMM, ilk toplantısını aynı gün, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey Başkanlığında yaptı…

BMM kürsüsüne çıkan Şerif Bey, kısa açılış konuşmasında şöyle dedi:

“Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah’ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.”

Bu konuşmasında, geçici Meclis Başkanı Şerif Bey, yeni Meclis’in adını da koymuştu: “Büyük Millet Meclisi”… Bu isim 8 Şubat 1921’e kadar böyle kaldı. O tarihte yapılan bir Bakanlar Kurulu toplantısında alınan karar sonunda “Türkiye Büyük Millet Meclisi” (TBMM) olarak tescillendi.

Meclis, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa’yı başkanlığa seçti.

Şimdi var mısınız, ilk Meclis’te söylenenlerle sonradan yapılanlar arasındaki farkı bulmaya?

Hiç yorum yok: