“Onüçüncü Kabile”
Yahudi Türk Devleti
Hazar Kağanlığı
Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki Yedinci Yıldız
Karaim Türkleri
Türklerin Ortaasya'daki ilk dinleri Şamanlıktı. Türk boyları yüzyıllar içinde anayurtlarını terkedip başka başka yerlere göç ettiler. Dinsel inançlarında da değişikler oldu, içinde bizim de bulunduğumuz Türk boyları ve devletleri Müslümanlığı, bir kısmı Hristiyanlığı, bir kısmı Budizmi bir kısmı da Yahudiliği seçti.
Burada sizlere Yahudiliği din olarak seçen Türk boylarında Hazar Kağanlığı ve onların günümüzde torunları kabul edilen Karaim Türkleri'ni anlatmaya çalışacağız.
Göktürk İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra batı kanadı, Don-Volga-Kafkasya üçgeninde 650 yılında Hazar Devletini (Hazar Kağanlığı) kurdular, başkentleri İtil, Etel veya Belencer'di. Hazar kelimesi Türk kökenli bir kelimedir ,( gazar, kezer, gezer) kökünden olup göçebe, dolaşan anlamına gelmektedir. Hazarlar kendilerine Sabar demişlerdir.
Cumhurbaşkanlığı Forsu'ndaki yedinci yıldız ve bayrak Hazar Kağanlığı'nın bayrağıdır.
Bizanslılar, Sabarların yaşadıkları bölgeye de Sabariya demişlerdir. Bu bölge bugünkü Sibiryadır.
Hazarlar, bizim de içinden çıktığımız Oğuz boyundandırlar, dört yüz sene Hazar denizi ile Karadeniz arasında devlet olarak varlıklarını sürdürdüler. Hazar Türkleri alfebe olarak Orhun yazıtlarının alfebesi olan Göktürk alfabesini kullandılar, Türk dilinin Kıpçakça lehçesini konuşurlardı. Bu lehçe Türk dili içinde Oğuz lehçeleri gurubunda yer alır ve en çok konuşulan gurubu oluşturur. Konuşulan bölgeler ise: Türkiye, Azerbaycan, Irak Türkmenleri, Batı Avrupa, Bulgaristan, Gagauzya-Moldovya ve Doğu Türkistan'dır. Hakanlarına, Büyük Kagan, Kagan Beg, Hakan Beg, Şad Tarkan, Yabgu diye hitap ederler. Şehirlerinin adları Saksın, Sakarkent, Yüzkent, Begkent (Beykent), Hakanlarının adları da, Bulan, Ubaca, Bünyamin, Yusuf ve Sabutay'dır.
Hazar İmparatorluğu
Türk Hazar devleti çağının ve doğu Avrupanın en mühim ve en modern devletlerinden biri idi. Bu gün Cumhurbaşkanlığı forsundaki yedinci yıldız ve yedinci bayrak Türk Hazar Kağanlığını temsil etmektedir.
Önceleri Gök Tengri ve Şaman inancına sahip olan hazarlar 780 yılında, diğer Türk devletlerinin Müslümanlıkla yavay yavaş tanıştığı yıllarda , bir taraftan Müslüman Arapların, diğer tarafta Hristiyan Bizansın baskılarından kurtulmak için Museviliğin onıki mezhebinden biri olan Karaim mezhebini kabul ederek Museviliği seçtiler.
Karaim mezhebi Hazarların daha önceki dinleri Şamanizmle benzerlikler göstermekte idi . Tarihte Yahudiliği kabul etmiş tek Türk topluluğudur. Tarihçiler Hazarların Yahudiliği kabul etmesinin altında siyasal nedenlerin yattığında birleşirler. İslam dinini kabul etmek Halifenin emri altına girmek demekti, Hristiyanlıkta ise kilisenin bağımlısı haline gelmek tehlikesi vardı, bu dini kabul etmekle Halifenin ve Bizansın baskısından kurtulacaktı. Arthur Koesler "Onüçüncü kabile" adlı kitabında " Hazarlar sekizinci yüzyılda en parlak dönemini yaşamışlardır, ekonomik ve askeri bakımdan güçlü olmasalardı Yahudiliği alamazlardı." demiştir. Çevredeki bazı komşu devlet ve kırallıklar Hazar Kağanlığına "Yahudi Krallığı" da demişlerdir.
Zamanla zayıflayan ve eski ekonomik ve askeri gücünü kaybeden Hazarlar komşu devletlerin ve Rusların saldırıları ile 980 yıllarında dağalmıştır., 1100 yıllarında da tarih sahnesinden tamamen silinmişlerdir. Hazar Kağanlığının yıkılmasından sonra dağalan Hazarların bir kısmı, Kıpçaklar, Peçenekler, Selçuklular gibi Türk boylarına karışmış bir kısmı da Ukrayna, Litvanya, Macaristan Kırım ve Polonya'ya ve Romanya'ya dağalmışlardır.
Hazar İmparatorluğu dağıldıktan sonra "Hazar Göçleri" ve "Göç Yolları"
Geniş topraklarını işletecek nüfustan yoksun Litvanya Prensliği 1370 yılında Türkçe konuşan Hazar Yahudilerini zorla Polonya ve Litvanya'ya yerleştirir ve göçmen çekebilmek için geniş ayrıcalıklar tanır.
Dağılan Hazarlar artık gittikleri yerlerde Hazar Türkü değillerdir. Bağlı oldukları mezhepten dolayı onlara Karay Türkleri , konuştukları Türkçe'ye de Karaim Türkçesi denildi, bu mezhebin tamamı zaman içinde Türklerden oluştuğu için "Karaim" sözü bir mezhebi ifade etmekten çok, Yahudi Türkleri anlatan bir terim oldu. Kelimenin aslı İbranicedir ve "oku" anlamına gelir. Cumhuriyet devri yazarlarımızdan Refik Halit Karay'da bunlardan biridir. İsrail Yahudileri ise onlara "Kuzeri" dedi.
İsrailoğullarının dini olan Museviliğin oniki mezhebi vardı, bu mezhepler, Nuh peygamberin oğlu "Sam"ın torunlarından Yehuda'nın oniki oğlunun kabilelerine ait mezheplerdi, bütün dünyadaki Yahudilerin ve Doğu Avrupa Yahudilerinin bu oniki kabileden geldiğine inanılırdı.
Kendisi de , Macaristana göç eden Hazar Türkü ve Yahudi bir ailenin çocuğu olan yazar Arthur Koestler "Onüçüncü Kabile" adlı kitabında bunun böyle olmadığını, Doğu Avrupa (Aşkenaz) Yahudilerinin Türk kökenli Hazarlar olduklarını yani Onüçüncü kabileden geldiklerini savunmuştur. Hazar Kağanı Yusuf Yabgu, İspanyollara yazdığı bir mektubunda soyunun Nuhun üçüncü oğlu Yafes'in torunu ve Türklerin atası sayılan "Turg-arma" (dilbilimciler "Türk" olarak okurlar) dan geldiğini yazmıştır.
Hazar İmparatorluğunun dağalması ile Kırım'a giden bir kol burada bir müddet varlıklarını sürdürürler, daha sonra buradan Rusların baskısı ile bir kısmı direk İstanbul'a bir kolu da önce Romanya'ya oradan Edirne'ye gelir. Fatih Sultan Mehmet Edirne'ye gelen bu kolu İstanbul'a getirtir.
Karaimlerin Kiev'deki ibadethaneleri (Kenesa)
İstanbul yeni fethedilmiştir, harap bir haldedir yeni binalar yeni eserler yapılması gerekmektedir, Karaim Türkleri bu işlerde yetenkli ve ustadırlar. İstanbul'a getirilenler daha önce bir şekilde gelmiş olanların oturduğu Eminönü Yeni Cami bölgesine ve Karaköye yerleştirilirler. Karaköy'e yerleştirilen Karay'ların oturduğu yer anlamında halk buraya Karayköy der, sonraları söylene söylene Karaköy olur.
1560 yıllarında Eminönündeki yeni Cami'nin yapımı sırasında Karaim Türkleri buradan diğer Yahudi cemaatlerin yaşadığı Hasköy'e yerleştirilirler.
Eminönü ve Karaköyden gelen cemaat burada bulunan Karay mabedinin etrafında toplandılar.1918 yılında çıkan bir yangından sonra Hasköy'den de dağaldılar.
İstanbul'daki Karaim Türkleri'nin Okmeydanı'ndaki Mezarlıkları ( resimler aşagıdaki sitededir)
Hasköy'de sadece Kenesa'ları,(mabetleri) ve mezarlıkları kaldı. Bugün azda olsa küçük bir Karay Cemaati Hasköy'de yaşamaktadır her Cumartesi ibadethanelerinde ayinlerini yapmaktadırlar. Karay'ların ibadethanelerinin adı "Kenesa" dır. Allahın adını "Tengri" olarak anarlar, nadiren "Alla" adını kullanırlar. Son zamanlarda Kırım Karayları, İstanbul'dakileri maddi ve manevi olarak desteklemişlerdir. Karaylar İstanbul'da İstanbul Türkçesinin dışında, Karay Türkçesinin Trakay-Galits ağzını konuşmaktadırlar. Atatürk 1934 yılında yapılan Türk Dil Kurultayı'na Karaim Türklerini de çağırmıştı.
Bugün dünyada 30.000 kadar Karaim Türkü vardır. Bunun bir kısmı İsrail'de Amerika Rusya,Polonya, Macaristan Litvanya ve Estonya ve Türkiye'de yaşamaktadır.
Discovery Kanal da "Kültür vasıtasıyla ulaşmak, kaybolan diller" ara spotlarında Litvanyadan konuşan Karaim Türkü kız, anlaşılır bir Türkçeyle,"Biz Karaim Türküyüz, altıyüzyıl önce Litvanya'ya göç etmek zorunda kaldık", o günden bu yana örf ve adetlerini koruduklarını elli aile kadar kaldıklarını dillerini yaşatabilmek için büyük çaba sarfettiklerini anlatmakta ve çiğ börek tarifi yapmaktadır. Arka fonda bir kadın Karayca bir türkü söylemektedir bu türkünün Türkçe versiyonu ise "Şu limandan yük yükledim gemim dolmadı" dır.
Ne yazıktır ki, binlerce kilometre uzakta dilimizi konuşan "Ben Karay Türkü'yüm" diyen kızın sözlerini "Ben Karay'ım " diye tercüme etmişler.
Geçen yıl ülkemizde yapılan Eurovision şarkı yarışmasında Litvanya'yı Karaim Türklerinden bir grup temsil etti. Fakat TRT spikeri, topluluğu değişik bir dil konuşan Litvanyalı küçük bir azınlık diye takdim etti. Basında da bu konuda bazı gazetelerde cılız iki satır haberden başka bir şey çıkmadı.
Türkiye'de Karay Türklerinin sayısı 1985 yılında 150, 1995'te 90, bugün de 80-90 kişi olarak tahmin edilmektedir. Kendilerine "Karaist" demektedirler
Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi adlı eserinde: Türkolog Zogockowski'nin ,Karaim Yahudilerinin eski Hazar Türkleri'nin bu güne dilleri ile ulaşan en katkısız torunlarıdır, dediğini yazar.
Bir Karay atasözü şöyle der.
"Kısme bolsa eger bu kaderi ile" (Kaderlerinde varsa kısmet olur)
Doğan Avcıoğlu -Türklerin Tarihi c.2
Arthur Koesler-13.cü Kabile
Ahmet Ağaoğlu-Türkr Alemi-Türk Yurdu c.1-2
İbrahim Kafesoğlu-Türk Milli Kültürü
Büyük Larus-c.1
Yusuf Akçura-Yeni Türk Devletinin Öncüleri
Reşat Ekrem Koçu-Osmangazi'den Atatürk'e
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder