15 Şubat 2012 Çarşamba

“Nusret” isimli bir gemi -Yavuz Bahadıroğlu


Tarih 7 Mart 1915 akşamı, Miralay Cevad Bey, son kalan mayınların Boğaz’a bırakılması amacıyla Mayın Gurup Kumandanı Binbaşı Nazmi Bey’i çağırıyor. 

Gerisini Nazmi Bey’den dinleyelim...

“İçeriye girdiğim zaman ayakta bulunan Miralay Cevad Bey yanıma geldi. Elini omzuma koydu ve gözlerimin içine baktı: ‘Oğlum’, dedi, ‘Sana çok mühim bir vazife terettüp ediyor (düşüyor). 
Ve bir hakikati gizlemiş olmamak için söyleyeyim ki, üzerine alacağın işte, ölmek ihtimali, sağ dönmek umudundan çok daha fazladır. Fakat şunu da bil ki, bu vazife uğrunda ölmenin şerefi, bu kadar şerefli bir vazifeyi deruhteden (yerine getirmekten) mahrum kalan kahramanların azaplarından çok büyüktür.’ 

“Cevad Bey, bana kendini takip etmemi emrederek köşedeki geniş masaya yaklaştı. Boğazın büyük haritasından, harp sahasının o en tehlikeli noktasını gösterdi: ‘Bu gece Nusret Vapuru’yla buraya mayın dökeceksin!’

“Gemide yirmi tane mayın vardı. Kepez’de, düşman karakol gemilerinin yollarını Seddülbahir’e çevirmelerini bekledik. Onların arkasından Karanlık Liman istikametini tutarak yine yol almaya başladık. Nihayet Erenköy önlerine vardık. Ve bütün mayınları, zikzaklama, yani irtibatsız olarak serptik. O geçidi tamamıyla tıkadıktan sonra, dönmeye başladık...” 

“Fakat o zamana kadar düşman karakol gemileri de geri dönmüşler, aramızdaki mesafeyi gittikçe azaltarak arkamızdan geliyorlardı. Asıl facia, ara verdikleri projektörle tarama ameliyesine başladıkları zaman kopacaktı. Mutlaka görülecek ve mutlaka yanacaktık.” 

“...Nihayet korktuğumuz başımıza geldi. Düşman karakol gemilerinin projektörleri yandı. Artık görülmemek ve kurtulmak umudu kalmamış gibiydi. Nitekim projektörlerden birisi bizim istikametimize çevrilmişti. Işık dalgası, sahilleri, dalgaları taraya taraya, arada bir durarak, arada bir gerileyerek ağır ağır üstümüze doğru geliyordu.” 

“Ölüm ve ışık dalgasının içine girmemize sekiz, on, nihayet on beş saniye kalmıştı. Fakat tam o sırada bir şey, bir harika, bir mucize, hem de mayın dökmeye gelirken, görünmekten kurtuluşumuzdan daha yaman, daha büyük bir mucize oldu.” 

“Bizim sahilde birdenbire yanan projektörlerimizle düşman projektörleri birkaç saniye içinde göz göze geldiler ve ortalığı sise yakın, kesif bir beyazlığa boğan bu umulmadık ışık anaforu bizi yaşama umutlarımıza kavuşturdu. Zira karşılaşan dost ve düşman gözleri kamaşmış, birbirlerini boğmuşlar, kör etmişlerdi.” 

“Bu vaziyet devam ettikçe, bizim görülebilmemize imkân kalmamıştı. Düşman projektörü kendisini görmek imkânından mahrum bırakan vaziyetten kurtulmaya çabalıyor, kaçıyor, fakat bizimki mütemadiyen izini takip ediyor, bir lâhza boş bırakmıyordu. Ve biz, bazen üstümüzde, bazen yanımızda cereyan eden ışık çarpışması altında kaçıyorduk.” 

“O anlarda duyduğumuz heyecan bütün bir ömrü doldurabilir, bütün bir ömrü eritebilir diyebilirim. Nihayet, her saniyesi bir asır geçen uzun bir kaçıştan sonra tehlikeli mıntıka haricine çıkabildik...” 
Binbaşı Nazmi Bey, sevinç içinde, kader arkadaşı “Tophaneli” namıyla maruf Yüzbaşı Hakkı Bey’e döndü: “Geçmiş olsun Hakkı.”

Fakat Yüzbaşı Hakkı Bey cevap veremedi. Nusret Mayın Gemisi Kumandanı’nın birkaç gün önce kriz geçiren hasta kalbi yaşadığı heyecan kasırgası içinde duruvermişti.

Binbaşı Nazmi Bey o anı şöyle anlatıyor: “Ben, şüphe yok ki, hayatımın en bahtiyar gününü, hayatımın en korkunç gecesinin sabahında yaşadım. Fakat Nusret’in cesur süvarisi Tophaneli Hakkı Kaptan, maalesef, üçüncü gecemizin sabahındaki bayrama kavuşamadı. Zira atlattığımız vartanın heyecanı, onu öyle sarsmıştı ki, biçare o gece, şafağa kavuşamadan öldü!” 

Bu zaferden sonra Miralay (Albay) Cevat Bey “Paşa”lığa terfi etti. İstiklâl Savaşı boyunca da kahramanca savaştı. Buna rağmen “Resmi Tarih” ondan pek hazzetmez.

Ayrıca Nusret Mayın Gemisi’nin diğer kahraman subayları da “es” geçilir...

Minnet duyguları içinde şuracığa kaydediyorum: Güverte Yüzbaşısı Hüseyin, Onyüzbaşı Çarkçı Ali, İkinci Çarkçı Ahmet, Üçüncü Çarkçı Yüzbaşı Hasan, Elektrik Zabiti Mülazım Hasan, Top Zabiti Mülazım Kadri Bey...

Ve elli dört isimsiz kahraman daha...

Hiç yorum yok: