16 Şubat 2012 Perşembe

Kim yönetiyor? - Mahir KAYNAK

Değerli arkadaşım Prof. Ergun Türkcan yazılarıma imza koyacağını söylüyor ama bazı noktalara da itiraz ediyor. Bu konunun tartışılması gerektiğini düşündüğüm için yazıyorum.
Ben dünyanın bazı akil adamlar tarafından yönetildiğini söylerken o gerçekte herkesin kendi çıkarları yönünde hareket ettiğini ve sonucun herhangi bir iradenin eseri olmadan bu davranışların bileşkesi olarak oluştuğunu söylüyor. Yani insanların bazı politikalar üretmesinin, olayları kendi istekleri doğrultusunda oluşturmak istemelerinin, sonucu; onların tayin ettikleri anlamına gelmeyeceğini söylüyor. Yani ben düzenlenen bir dünyadan söz ederken o kaotik bir ortamda yaşadığımızı düşünüyor. Durumu şuna benzetiyorum. Ortada kocaman bir küre var ve herkes kendi istediği istikamete gitmesi için onu itekliyor. Sonunda kürenin bazılarının ittiği yönde ilerlemesi sadece onların eseri değildir ve iten güçlerin bileşkesi onun yönünü belirler.
Ayrıldığımız nokta benim bazı güçlerin çok etkili olduğunu hatta diğer güçlerin nasıl davranacaklarını da tayin ettiklerini düşünmemden kaynaklanıyor.
Şu konular üzerinde fikir alışverişinde bulunuyoruz: Ülkelerin borçları üzerine rakamlar yazılmış kağıt parçalarıdır ve ödenmesi söz konusu değildir. Ancak bu rakamlar siyasete etki eder. Mesela Çin trilyonlarca dolar alacaklıdır ama bunun tahsili söz konusu değildir. Ancak bu alacaklar Çin’in bugünkü konumuna gelmesi için ödediği bedeldir ve bu bedel ulaştığı yere gelmek için ödenecek en küçük bedeldir. Onun gibi sefaletin temsilcisi olan birülke finansal oyunlarla dünyaya yön verecek bir konuma gelmiş, uzay teknolojisi dahil her türlü ileri teknolojiyi kullanabilir bir durumdadır. Hatta komünist olmasına rağmen kapitalizme esir olduğu da tartışmalıdır. O kapitalizmin bugünkü tartışmalı halinin yaratıcısıdır ve muhtemelen kapitalist düşünce eski konumunda olmayacak, sosyalizme yakınlaşacaktır.
İnsanlar yıllardır ses çıkarmadan yaşadıkları otoriter rejimlere başkaldırmış ve baharlar yaşanmasına neden olmuşlar deniyor. Yani halk kendi iradesiyle özgürlük ve demokrasi istemektedir. Bu istek dalga dalga yayılıyor ve bir bölgeyi kaplıyor. Ben bunun da halkın talebi olmadığını, siyasete yön veren güçlerin halkı yönlendirdiğini düşünüyorum. Şöyle bir benzetme yapıyorum: “Halk dağ gibidir ve onun sesi yoktur. Duyduğunuz sesler sizin sesinizin akisleridir.” Halka yön veren medya egemen ekonomik ve siyasi güç tarafından belirlenir. İşe yaramayan sesler yer bulamaz ama iyi sesler çok öne çıkar. Bu nedenle demokrasinin halkın düşünceleri değil tercihleri olduğunu düşünüyorum ve bunu yanlış bulmuyorum. Dünyadaki olaylar kolay anlaşılabilir değildir ve anlaşılması çok güçtür. Onuniçin yöneten güçler halka kendi tercihlerini kabul ettirmek için mükemmel bir sistem kurmuştur. Yani Arap Baharından halkın istekleri değil o güne kadar bölgeyi yöneten gücün yerini alan yeni gücün istekleri çıkacaktır.
Sorun şudur: Dünyaya hükmeden güç iyi şeyler mi yapacaktır? Onu bilemeyiz ve dünyanın geleceğini inanç ya da felsefeyle açıklayabiliriz. Ancak Soğuk Savaş döneminde dünyayı yöneten ABD ve SSCB şunu söyleyebilir: Dünyaya Avrupa egemenken yirmi beş yılda iki dünya savaşı yaşadınız. Biz sizi hayali bir düşmanlık senaryosuyla uyuttuk ama büyük bir savaş yaşamadınız ve refahınız arttı. Bu işi yeniden bize bırakın.

Hiç yorum yok: