25 Şubat 2012 Cumartesi

Kadın Tanzifat Ameleleri-Mehmet Mazak


İnsanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisini oluşturan ve dünya tarihinin en kanlı savaşlarından biri olan I. Dünya Savaşı’nda (1914-1918) V. Mehmet Reşat yönetimindeki Osmanlı İmparatorluğu, İttifak Devletleri’nin safında savaşa katılmıştı. Savaşa katılma kararıyla birlikte eli silah tutan gençler göreve çağırılmış, ayrıca cephede değerlendirilmek üzere temizlik işlerinde kullanılan atlara ve arazözlere ordu tarafından el konulmuştu. Böylece, büyük meblağlara mal olan teşkilat sekteye uğrarken, zaman içerisinde şehrin sokaklarında da çöpler birikmeye başlamıştı.
II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte Osmanlı kadını toplumun içerisinde daha fazla görünerek yavaş yavaş iş dünyasında da kendine yer ediniyordu. Feminizm hareketini Amerika’dan Osmanlı’ya taşıyan, İstanbul’da bisikletle ve peçesiz olarak sokağa çıkan ilk kadın olan Mary Mills Patrick, 1876 yılında henüz 26 yaşında genç ve idealist bir kadın iken, Üsküdar’da faaliyet gösteren İstanbul Kız Koleji’nde felsefe hocalığına başladı. Kolejde 1890’da müdireliğe başlayan Patrick, 1924 yılına kadar bu görevde kaldı. Bu dönemin Osmanlı kadını üzerindeki değişimini şu sözlerle ifade etmekteydi:
Kadınların peçesi üzerine mücadeleler özellikle savaşın ilk yılında dikkat çekiciydi. Eski günlerde hiçbir zaman bir Türk kadını sokakta peçesiz görülmezdi. Ancak savaşın ilk zamanlarında peçeler kayboldu, etekler kısaldı ve artık kadınlar her türlü ilerleme ve eğitime hazırdı.
Feminizm Fikrini Amerika’dan Osmanlı’ya Taşıyan Kadın
Mary Mills Patrick
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Türk kadının iş hayatına girme çabalarını “Kadın Meselesi” adlı yazısında şu şekilde dile getirir: “Artık Türk kadını yemeğini ocağa vurduktan, çocuğunun salıncağını çardağın altına kurduktan sonra, manide, şarkıda kafesinde şakıyan kanarya ile yarışacak dağdasız, saf ve sefalı hayatı yaşayamayacak. Kadınlarımız nazik yaradılışı ile hiç uygun düşmeyen süfli ve ağır hizmetlere kadar girişti. Sokaklarda kadın çöpçüler görüyoruz. Yarın öbür gün yeldirmeli lostracılara, başörtülü hamallara, küfecilere rastlarsak garipsenmez. Muhabirlik isteği ile matbaalara başvuran kadınlara rastladım. Evet, şimdi kadın geçim sahnesinde erkekle omuz omuza yürümek zorunda kaldı.”
Hüseyin Rahmi, Türkiye’de Batılı anlamda tiyatronun gelişmesinde önemli bir değişimi sağlayan, Osmanlı’daki ilk konservatuar kurumu olarak da kabul edilen Darülbedayi’nin geliştiği dönemde aktör Küçük Kemal’in tavsiyesi üzerine “Kadın Erkekleşince” adlı tiyatro eserini yazarak kadının iş hayatına girmesiyle evde meydana gelen değişimi eserinde anlatmaktadır. Dersaadet’in peçeli kadınlarının karşımıza ana, eş, hala, teyze, anneanne ve babaanne olarak çıkmasına alışmış bir toplum olarak yaşadık. Artık bu alışılmış imajın bir adım ötesine geçen kadınlarımız bazen zorunluktan, bazen de değişime ayak uydurma gayretinden, farklı sıfatlarla İstanbul sokaklarında görülmeye başlamıştı.
Sokaklara Hanımeli Dokunuyor
Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği şartlar doğrultusunda Şehremaneti, Nezafet-i Fenniye Müdürlüğü bünyesineKadın Tanzifat Ameleleri (kadın çöpçü) yerleştirme kararı alarak, İstanbul sokaklarının ve evlerdeki çöplerin fenni temizliğe uygun olarak temizlenmesini sağlamaya çalışmıştır. Osmanlı’nın nazik yaradılışlı, cefakâr ve vefakâr kadınları, kocaları, babaları, amcaları, dayıları, oğulları orduya yazılıp cepheye sevk edilince başkentin her türlü ihtiyacını karşılama gayretine girmişlerdir. Bu doğrultuda bazen fırıncı, bazen sütçü, bazen de Şehremaneti’nde bir memur olarak karşımıza çıkmaya başlamışlardır. Böyle bir ortamda Nezafet-i Fenniye Müdürlüğü bünyesinde kadın çöpçüler istihdam edilmiştir.
Birçok kaynakta ilk kadın tanzifat amelesinin Elif Yazgan adında bir hanımın olduğu belirtilse de bu ismin doğruluğu şüphelidir. Çünkü Şehremaneti bünyesine bu dönemde birden çok kadın çöpçü alındığı bilinmektedir. Dersaadet sokaklarına hanım elinin değmesiyle birlikte temizlik işinde yeni bir dönem başlamış oluyordu. Dersaadet’in hanımları zaten evlerinin-konaklarının içini, bahçesini ve çevresini her gün temizleyen, temizlik konusunda mahir hanımlardı. Şartların getirdiği zorunluluktan dolayı artık İstanbul caddelerine narin ve nazik hanım elleri değmeye başlamıştı.
1877 yılında Büyükada’da doğan, 17 yaşında, Osmanlı’nın New York konsolosuna sekreter olarak Amerika’ya giden ve orada Amerikalı biriyle evlenen Rum kökenli Demetra Vaka, 1921 yılında İstanbul’a dönmüş ve buradaki gözlemlerini ve kadınlarımız üzerindeki izlenimlerini kaleme almıştır. Demetra Vaka İstanbul’daki sosyal değişimleri ve kadın çöpçülerine kitabında şöyle yer vermişti:
İstanbul’daki değişimleri yavan ve sıradan kılan bir manzara ile karşılaştım. Yüzleri peçesiz, gri pantolonlar giyinmiş Türk kadınlar sokakları süpürüyorlardı. Sonradan öğrendiğime göre bunlar, Osmanlı başkentinin tek temizlik görevlileriydi ve bu zorlu işle uğraştıkları sırada onları dikkatle izleme zahmetine katlanan biri, çoğunun genç ve güzel yüzlü olduğunu görebilirdi. İçlerinden birine gülümsediğimde, bana tatlı, cüretkâr ve kadınsı bir zarafetle dolu bir gülümsemeyle karşılık verdi. Bu kadın çöpçülerin dokunaklı görüntüsü bendeki etkisini hiç yitirmedi. Kadınların bu işi yapmasına içerlendiğimden değil; zira çalışmak hayattaki en soylu şeydir ve tüm bir şehrin daha temiz ve sağlıklı hale gelmesini sağlayan faydalı bir iş iki kat değerlidir. Durmaksızın yerleri süpüren, pervasız trafikten sıyrılmak için sürekli manevralar yapmak zorunda kalan bu sessiz, gri figürlerin görüntüsünde bana asıl acı veren şey, bunların Osmanlı debdebesinin hüküm sürdüğü günlerde satın alınan, üzerlerine titrenen ve gözlerden ırak tutulan kadınlar olduğunu düşünmekti. O zamanlar bu kadınlar fetihçi bir soyun haz kaynağıydı. Şimdi ise yenilgiye uğramış ve aciz duruma düşmüş olan o fetihçiler, kadınlarının, beş yüz yıldan uzun süre boyunca peçesiz yürümelerini yasakladıkları bu sokakları temizlemelerine izin veriyorlardı.

Hiç yorum yok: