Bizzat İstiklâl Mahkemeleri üyelerinin anılarından ve resmî belgelerden öğrendiğimize göre, İstiklâl Mahkemeleri devleti temsil eden isimlerle doğrudan temas halinde çalışıyordu.
Bu mahkemeler yönetime teslim olmayan, övgü yağdırmayan herkesi ya bizatihi “düşman”, ya da “potansiyel düşman” olarak görüyordu.
Farklı inanmak, farklı düşünmek, farklı yaşamak isteyen herkese bir “kulp” takılıyor, önce zindanla, ardından idamla tanıştırılıyordu.
Yani hükümete “kayıtsız-şartsız teslim” olmayan herkes açısından “büyük tehdit”ti.
Rejimin adı “Cumhuriyet”ti, ama korku kol geziyordu.
Başlangıçta süresi iki yıl olarak belirlenen İstiklal Mahkemeleri’nin süresi 4 Mart 1929’da doldu...
Bu tarihte hukuki varlıkları sona erdi...
Ancak 31 Temmuz 1922’de çıkarılan İstiklal Mahkemeleri Kanunu ve ekleri, 1949 yılına kadar yürürlükte kaldı.
Böylece İstiklal Mahkemeleri, tüm tek partili dönem boyunca, rejim muhaliflerinin korkulu rüyası olmayı sürdürdü.
İstiklâl Savaşı’nı kazanan kadronun başında bulunan komutanlar bile bu mahkemelerden geçirilip bir bir idama gönderiliyordu.
Birkaç meşhur ismi birlikte hatırlayalım...
Kazim Karabekir Paşa: İstiklâl Savaşı’nın bir numaralı askeri gücüne sahip bulunan Paşa, İzmir Suikastı sürecinde İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanmış ve zar-zor idamdan dönmüştür...
Ali Fuat Cebesoy Paşa: Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından biri olan Ali Fuat Cebesoy, İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanmış, idamdan dönmüştür...
Refet Bele Paşa: İstiklâl Savaşı’nı başlatan beş komutandan biri (diğerleri Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir ve Rauf Orbay) olan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında İçişleri Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığında bulunan Refet Bele, İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanmış, idamdan dönmüştür...
Cafer Tayyar Paşa: Çanakkale Cephesi’nde 1. Tümen Komutanlığı yapan, Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne bağlanmasında önemli rol oynayan, Yunanlılarla savaşırken esir düşüp 32 ay esir kalan kahramanlarımızdan Cafer Tayyar Paşa da İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanmış, o da zar-zor idamdan dönmüştür...
Rüştü Paşa: İstiklâl Savaşı kahramanlarından meşhur Rüştü Paşa, çoktan emekliye ayrılmış olduğu halde, İzmir Suikastı’na karıştığı gerekçesiyle asılmıştır.
Atatürk Anadolu’ya geçerken annesini emanet ettiği ve Şişli’deki evinin anahtarını verdiği İsmail Canbolat, idam edilmiştir.
Lozan’da İsmet Paşa’ya mali konularda danışmanlık yapan Maliyeci Cavit Bey idam edilmiştir...
Bir vakitler Atatürk’ün cephe ve sofra arkadaşı olan “Ayıcı” lâkabıyla meşhur Albay Arif idam edilmiştir...
İstiklâl Savaşı kahramanlarından Sarı Edip Efe, yine İzmir Suikastı vesilesiyle idam edilmiştir...
Atatürk’ün en yakın, en güvendiği arkadaşlarından (o kadar güvenmektedir ki, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı ona kurdurmuştur) ve başbakanlarından Fethi Okyar, idamla yargılanmamak için yurt dışına kaçmıştır...
Yine Atatürk’ün yakın arkadaşlarından ve başbakanlarından Rauf Orbay, idam ihtimaline karşı ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır...
Bütün bunların gerçek sebeplerine ulaşmak için, Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi, yalnız Dersim arşivlerinin değil, tüm arşivlerin açılması gerekiyor.
Yoksa hakikat, alaca karanlık kuşağında kalmaya devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder