Prof. Mete Gündoğan BDPS (Borca Dayalı Para Sistemi) isimli kitabında bakma ile görme arasındaki farkı ilginç bir örnekle açıklıyor...
Ülkemizdeki cari eğitim sisteminde öğrencilere birçok şeyi öğretiyoruz ancak onlara bir “görüş açısı” veremiyoruz. Dolayısıyla da okullarımızdan mezun olan milyonlarca insan, baktığı yönde neyi görmesi gerektiğini bilemiyor. Bilgi var ama o bilgiyi proses edecek vizyon yok.
Bu şekilde yetişen nesillerde görüş açısı çok çok dar olduğu için, bunun sıkıntısını heryerde görüyoruz. Ekonomide, siyasette, dış politikada, sosyal yaşamda, kısacası, heryerde. Bu konuda ciddi çalışma yapılması gerekir. Bu, özetle, önemli bir eğitim sorunudur.
Bu “görüş açısı”na ilginç bir örnek olsun diye size William Knox d'Arcy'den bahsedeyim. Gerçi bu örnek tam olarak anlatmak istediklerimizi ifade etmez. Ancak kısmen de olsa bir fikir verir.
Avustralyalı amatör bir jeolog olan D‟Arcy, arkeoloji ve tarih çalışmıştır. 1890'lı yıllarda perolün dünyada çok önem ve değer kazanması ile sahip olduğu tarih bilgisini şu şekilde birleştirerek kendisine bir vizyon çizmiştir. Tarihte, İran’da mecusilerin (ateşe tapanlar) varlığını ve onların tapınaklarında sürekli ateş yandığını bilen D’Arcy bu ateşin kaynağını düşünmeye başlamıştır.
“Bu kaynak odun-kömür olamaz çünkü hem çok masraflı hem de büyülü bir süreklilik arzetmez. İnsanlar bulup getirmez ve ateşi takviye etmezse, odun kömür ateşi söner gider. Böyle sönen şeylere insanların çok büyük bir mana vermesi sürekli mümküm olmaz. Bu ateş sürekli yanan, derinden gelen ve hiç tükenmeyecek hissi veren bir şeydir ki insanlar buna bir mana versinler” diye düşünen D'Arcy, bu ateşin kaynağının petrol olabileceğine kanaat getirir.
Bu kanaatinin peşinde İran'a gider ve “arkeolojik çalışmalar”ına başlar. Bu çalışmalar için finansmanı da Londra'daki bankerlerden temin eder. D’Arcy, görünürde İran medeniyetinin köklerini ve tarihini araştırıyordur. Onu en çok da mecusilerin tapınakları ilgilendirir! İranlılar, kendi medeniyetlerini bu kadar araştıran ve İran aşığı (!) olan bu arkeolog D’Arcy’yi çok severler. Hatta, zamanın İran şahı Rıza Han Pehlevi, kendisinden İran‟ın kalkınmasıve bir demiryolu ağı kurulması hususunda yardım ister.
D’Arcy bu konuda Batılıdostlarının desteğiyle Şah'a yardım (yani aracılık) eder. 1901 yılına gelindiğinde ise Şah'tan küçük bir iyilik ister. O da İran topraklarında petrol arama ve çıkarma yetkisidir. Bu İran aşığı ve yardımsever adama Şah, 60 yıllığına petrol arama ve çıkarma hakkı ve yetkisi verir. Bunun karşılığında da D’Arcy Şah’a 20,000 dolar nakit ve çıkacak olan petrollerin satışından yüzde 16 pay vermeyi kabul eder.
Arkeolog mühendis D’Arcy, öncelikle mecusilerin tapınaklarının bulunduğu (Basra Körfezinin kuzeyindeki Shushtar Bölgesi) yerlere petrol sondajları vurur ve bingo. Herbirinden çok zengin petrol fışkırmaya başlar.
İnancı tam bir hristiyan olan D'Arcy, yaşamının sonuna doğru Paris Rothschild Banking Grup ile de işbirliği yapar ve akabinde sahip olduğu petrol arama ve çıkarma imtiyazını iyi bir Hristiyan şirketi olduğuna inandırıldığı Anglo-Persian Oil Company (İngiliz Şirketi) şirketine devreder. Böylelikle BP’nin (British Petroleum) temelleri de atılmış olur.
Tabi, hikaye çok daha detaylı ve derin! Benim burada vermek istediğim, arkeolog D’Arcy’nin mecusilerin ateşinin kaynağını sorgulamaya başlaması ile başlayan ve günümüze kadar uzanan macerası.
İşte, yazımın başında anlatmaya çalıştığım “görüş açısı”na çok dar da olsa
ilginç bir örnek. Bu bir vizyon işi. Bakmak değil görmek gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder