12 Şubat 2012 Pazar

SELAHADDİN'İ BEKLERKEN - Ali BULAÇ

Moritanya asıllı Muhammed Muhtar eş Şankıtî'nin "Haçlı Seferlerinin Sünni-Şii İlişkilerine Etkisi" konulu doktora tezi Katar'da kabul edildi.

Bölgenin içinden geçmekte olduğu sürece tarihsel açıdan bakan önemli bir tez. Genel kanaate göre 12 ve 13. yüzyıllarda Şam bölgesi ve Mısır'da Şiiliğin gerilemesine yol açan önemli faktör Haçlı savaşları olmuştur. Sebep Sünni devletlerin Haçlı savaşlarına karşı İslam dünyasını savunmaları. Bu hem Sünni siyasetçileri öne çıkardı hem Şiiliğin, İran'a doğru kaymasına yol açtı.

Türklerin tarihte bölge sahnesine girip İslam dünyasında etkili rol oynamaları ve daha sonra askerî ve politik liderliği ele geçirmelerinin arkasında yatan asıl sebep de budur: Haçlı Avrupa'ya karşı İslam'ın hamilik rolünü üstlenmek.

1071'de Alparslan'ın Anadolu'yu fethi, Haçlı seferlerinin yönünü Anadolu'ya çevirdi. 1095-1291 arası iki yüz yıl boyunca Türkler Haçlılara karşı savaştılar. Şiilerin zorlandığı yerlerde, Sünnilerin yardımıyla Haçlıları püskürttüler. Bu daha sonra hem Osman Bey'in hem Selaheddin Eyyubi'nin temel politikasını tayin eden parametre olacaktı.

Şankıtî, başka bir perspektiften bakıp tarihî hafızadaki bölünmeyi açıklamak üzere Sünni ve Şii çağdaş yazarlara atıfta bulunuyor. Sünnilerden Şakir Mustafa ve Muhammed Ali es-Salabi, Şiilerden Salih el-Virdani ve Hasan el-Emin, başvurduğu yazarlar. Şankıtî'ye göre mezhep çatışması, Selefi söylemin baskın gelmesi ile çağdaş Sünni kültürde gözlenen "Hanbelileşme"den, Şii kültürde İran Devrimi'nin ortaya çıkardığı patlayıcı siyasi hareketler aracılığıyla görülen "İsmailileşme"den ve tarihi okumada mutlak yayılmacı görüşün baskın gelmesinden kaynaklanmaktadır. Dış tehdit söz konusu olduğunda iki mezhep müntesipleri hep işbirliği içinde olagelmişlerdir.

Şankıtî, tezinin "Birlik Hissi: Sünniler ve İmamiye Şiası Haçlılara Karşı" başlıklı üçüncü bölümünde Ehli Sünnet ve İmamiye Şiası'nın, bugün yaygınlaştırılan mezhepçi söylemin aksine Haçlılara karşı tek bir safta savaştığını açıklıyor ve Trablus örneğini getirerek şöyle diyor: "İmamiyye Şiası'ndan emir Fahru'l Mülk İbn-i Ammar, Haçlıların Trablus'u 7 yıl kuşatmasına Şam ve Humus'taki Sünni liderlerin desteği ile karşı koydu."

Halep örneğinde de yine İmamiyye anlayışa sahip bir kadı olan Ebu'l Fadıl Bin Haşşab'ın Mardin'den Sünni bir orduyu Haçlı güçlerine karşı Sermada Çatışması'na götürdüğüne dikkat çekiyor: "Şam ve Humus Sünnileri Askalan Şiileriyle bir olarak Haçlılara karşı birden çok savaşa girmiştir. Ayrıca Selahattin Eyyubi'nin Halep ve Şam'daki İmamiye Şiası ile güçlü ilişkileri vardı. Öyle ki bu güçlü ilişki, Şii tarihçi İbn Ebu Tay'ın Selahattin Eyyubi'nin hayatını yazan ilk kişi olması sonucunu doğurmuştur."

Tarihte, Sünni-Şii ayrımının pek işe yaramadığı anlaşıldığında birlik ve ittifak kuruldu, bu sayede Haçlılar bölgeden çıkartıldı. Bunun aktüel örneği bugün İslam dünyasının geniş kapsamlı bir işgal ve hegemonik baskı altında olmasıdır. Türkler, Araplar, Kürtler, Farslar vd.; Sünniler ve Şiiler arasında ittifak kurulmadıkça bu zillet hali devam edecektir.

Mezhep ve etnik çatışmalar güç kaybına yol açar. İslam dünyası Sünni ve Şii iki ana kutba bölünürse, bu bizim felaketimiz olur. Oysa gerek Türklerin Haçlı savaşlarında gösterdikleri dirayet, gerekse Osman Bey'in Bizans politikası ve Selaheddin Eyyubi'nin Şiileri ve Sünnileri İslam ortak paydasında toplayıp asıl hedefi Kudüs olarak belirlemesi, bugün de çıkış yolunun "İslam ortak paydası"nda ve "İslam birliği"nde (İttihad-ı anasır-ı İslam) yattığını göstermektedir. İran Şiiliği, Mısır ve Suudiler Sünniliği, Türkiye laikliği bayraklaştırırsa hepsi kaybeder.

Selaheddin laik değildi, Alparslan gibi Haçlı komutana saygı gösterdi; Kudüs'ün fethinden sonra Yahudi ve Hıristiyanların din ve vicdan özgürlüklerini gözü gibi korudu. Sünniliği ve Şiiliği "İslam ve ümmetin vahdeti" bayrağı altında topladı; bu bayrağın dalgalandığı Daru'l İslam'da Allah'ın "aziz (üstün ve izzetli)" isminin tecellisine hizmet etti.

Bugün de İslam dünyası Alparslanları, Osman Beyleri, Selaheddinleri bekliyor.

Hiç yorum yok: