12 Şubat 2012 Pazar

Başbakanlıktan sürgüne sürgünden Meclis’e Rauf ORBAY - Cemil Koçak


Rauf Orbay, Millî Mücadele döneminin önde gelen siyasî kişiliklerinden biriydi; eğer en önde gelenlerinden biri değilse… Sonra İstiklâl Mahkemesi’nde yargılandı ve on yıla mahkûm oldu.

Rauf Orbay, cumhuriyetten önce başbakanlık olarak tanımlayacağımız icra vekilleri heyeti başkanlığı bile yapmıştı. Sonra İnönü ve Atatürk ile Lozan görüşmeleri sırasında hayli ters düştü ve muhalefete geçti. Nutuk’ta da deyim yerindeyse ağzının payını aldı. Atatürk’ün Orbay hakkındaki değerlendirmeleri çok sertti.

 Elbette bunun nedenleri vardı: Orbay, sadece Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na katılmakla kalmamış; fakat partinin ikinci başkanı da olmuştu. Partinin kapatılmasından kısa bir süre sonraAtatürk’e karşı girişilen İzmir suikastı nedeniyle Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından İzmir’dediğer paşalarla birlikte yargılanmıştı. Suikasta karıştıkları gerekçesiyle yargılanan partinin diğer kurucularından aynı zamanda parti başkanı olan Kâzım Karabekir ile Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele beraat etmişlerdi. Ama Orbay nedense bu kadar şanslı değildi ve on yıla mahkûm olmuştu. Yargılama sırada Türkiye’de değildi; Londra’daydı ve hükmün açıklanmasından sonra da ülkeye geri dönmemişti. Gerçi 1933'te cumhuriyetin onuncu yıldönümü vesilesiyle çıkan af yasasından yararlanabilirdi, fakat Orbay bu imkânı da kullanmamıştı. Hakkındaki hüküm af yasasından dolayı düşmüştü, ülkeye geri dönebilirdi; ancak o temize çıkmadan ülkeye dönmemekte ısrarlıydı. Yakınlarının ısrarı üzerine ancak iki yıl sonra 1935'te Türkiye’ye geri dönecektir.

Atatürk hayattayken kendisiyle yeniden temas kurmak istemişti. Atatürk’le Orbay arasında Ali Fuat Cebesoy aracılığıyla Cebesoy’un anılarında anlattığı şekilde bir ilişki kurulmuşsa da, Orbay’ın yeniden siyasal hayata dönmesi mümkün olamamıştı. Bunun nedeni, Orbay’ın mahkûmiyetine ilişkin resmî bir temize çıkma kararı talep etmesiydi. Atatürk ise yine Cebesoy’un anılarında anlattığı kadarıylaCHP Genel Sekreteri Recep Peker’in Orbay’ın CHP’den resmî istifa yazısını geri alması ve ancak bundan sonra CHP’nin resmî adayı olarak milletvekili seçilmesini talep etmesi üzerine, Orbay’ın milletvekilliğinde daha  fazla direnememişti. Orbay, hem resmen iadei itibar talep ediyor, hem de CHP listesinden bağımsız milletvekili seçilmek istiyordu. Orbay, CHP ile ilişkisini resmî düzeyde kurmaktan kaçınıyordu. Anlaşılan bütün bu talepler tepki yaratmıştı ve Atatürk de Peker’in görüşüne katıldığından uzlaşma yolu bulunamamıştı. Orbay, Cebesoy aracılığıyla İstanbul’dan Ankara’yagelmiş, fakat bir sonuç elde edemeden yeniden İstanbul’a dönmüştü. Bu gelişmeden sonra Orbay’la Atatürk arasında bir daha temas kurulmayacaktır. Orbay anılarında bu öyküyü de anlatıyor.

İnönü Orbay’la barışıyor

Atatürk’ün ölümünden hemen sonra Millî Şef döneminin hemen başında İnönü, 4 Mart 1939’da İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen bir çay davetinde Rauf Orbay’la da görüşür ve onunla yemek yer. Orbay anılarında bu daveti şöyle anlatıyorCebesoy, İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Orbay’ın kendisine henüz tebrik telgrafı çekmemiş olmasının anlamlı olduğunu hatırlatıyor ve tebriği ihmal etmemesini rica ediyordu. Ancak Orbay isteksizdi; Cebesoy’a yanıtında, uzun yıllardan beri sürekli polis gözetiminde yaşadığını belirttikten sonra tebrik telgrafının “riya” olarak algılanabileceğinden duyduğu endişeyi dile getirmişti.Cebesoy’un yazışmalardan İnönü’yü de haberdar etmesi üzerine İnönü gerekirse kendisinin Orbay’ın ayağına gideceğinden söz edecektir. Gerisini Orbay’ın anılarından okuyalım: “Aradan birkaç gün geçince İsmet Paşa’dan hemşirem İffet aracılığıyla bir mesaj aldım. Hafta sonunda İstanbul’a geleceğini ve yeğenim Melike ile beni Dolmabahçe Sarayı’nda çaya davet etmek istediğini tahassür ve sevgi ile kucaklayarak bildiriyordu. Nitekim dört gün sonra yazılı olarak aldığım daveti çok eski hukukum olan memleketin bugünkü Cumhurreisi tarafından vâki olduğu hakikati içinde reddetmem elbette mümkün değildi. Beni bilen ve tanıyan istisnasız bütün dostlarımın tasdikindedir: Hayatımda kin, nefret, adavet gibi hislerden Cenabı Hakka binlerce şükür masun ve uzak idim. Eğer haksızlıkların sahipleri bir müddet sonra bunları hatırlamıyorlar ise, [bunu] daima iki noktaya bağlamışımdır: Ya hatalarını anlamışlardır, bunu aldıkları vaziyet ile itiraf etmektedirler ya da ‘mazi geçmiştir; hâle ve istikbâle bakalım’ felsefesini tercih etmişlerdir. Benzer hâdiselerde hiçbir zaman geçmiş muhasebesine girmeyi düşünmemişimdir. İsmet Paşa, beni çok eski günlerin samimiyeti ve benim o günlerde kendisi için gönülden izhâr ettiğim dostluk ve istikbâli üzerinde delâlet ettiğim günleri unutmamış olduğunu belirten hava içinde karşıladı. Kucakladı. Elimden tutarak karşısındaki koltuğa götürdü. Sohbet sırasında bana sormak istediklerini Melike’yi muhatap yaptı. Refikası Mevhibe Hanımefendi her zamanki nâzik ve kibar ev sahipliği ile bizimle meşgul oluyordu. Çaydan sonra koluma girerek, salonun denize nazır bölümünde dolaşırken birden durdu ve teklifini yaptı: ‘Rauf Bey kardeşim, sizinle çalışmak istiyorum; benim ve memleketin buna ihtiyacı var’ dedi. Samimi olduğuna şu anda da kâniim. Benim iradem harici diyebileceğim bir hisle yıllardır keyfî, haksız, hatta zalim bir kararla elimden alınmış vatan hizmetlerimin kalp inkisârı içinde cevap verdim: ‘Bu beraber çalışma nasıl mümkün olur? Ben vatan hizmetlerinden mahrum edilmiş bir adamım.’ Kolumda idi. Hissedeceğim kadar bir kuvvetle sıktı ve kat’î edâ ile dedi ki, ‘Onu bana bırak. Öyle bir hâl bulduracağım ki, ortada seni üzen hiçbir tortu kalmayacak.’ dedi.”

Barışmanın koşullarını anlatıyor

O zamana kadar CHP’den milletvekilliği adaylığını reddeden Orbay’ın nihayet anlaşmaya vardığı anlaşılıyor; anılarında şöyle anlatacaktır: “Birkaç gün sonra Ali Fuat [Cebesoy] bana gelmişti. İsmet Paşa ile konuşmamızın safhalarını kendisinden dinlediği anlaşılıyordu. Ali Fuat Paşa ile aramızdaki sarsılmaz dostluğu bildiği için [İnönü’nün] ona bilgi verdiğini ve endişeme mahâl olmadığı teminatını kendisine ilettiğini anladım. Mevzu üzerinde hassasiyetimi bilen Ali Fuat bana bunu açıklamamakla beraber, ‘Hâdiselerin memleket için aldığı ehemmiyet gözlerinin önünde. Hiçbir hisle kendini bütün ömrünü vakfettiğin ülkeyi en olgun devrinde hizmetlerinden mahrum edemezsin. İnönü, seni her bakımdan tatmin edecek hukukî bir formül için ilmine güvendiği otoritelere talimat vermiş. Zannediyorum meclise bir an evvel girmen için açılmış tek milletvekilliğinden istifade edecek.’ dedi. Aradan sadece yedi gün geçmişti. Reisicumhurun teşebbüsünün bu kadar süratli neticeleneceğine ihtimal vermediğim bu müddet içinde hukukçular isnat ve mahkûmiyetime mesnet bu iddiayı bertaraf eden formülü bulmuşlar.”

Yargılansaydı kesinlikle beraat ederdi

Bu beyanname tamamen siyasî mahiyetteydi. Hukukî herhangi bir geçerliği yoktu. Çünkü 1924 anayasasına göre yargı kararları kesindi ve yargı siyasî öz taşıyan yasama ve yürütme organının olası müdahalesinin tamamen dışında bırakılmıştı. Meclis ancak af yasası çıkarabilirdi. Herhangi bir yargı kararını geçersiz kılması ise asla mümkün değildi. Oysa Refik Saydam imzasıyla yayınlanan beyannameyle İstiklâl Mahkemeleri’nin kararlarının siyasî mahiyeti açıkça itiraf ediliyordu. Orbay’ın ve tabiî bu arada onun yanında İstiklâl Mahkemeleri’nde yargılanarak mahkûm olan, hatta asılarak idam edilenler de dahil olmak üzere tüm sanıkların itibarı iade ediliyor ve suçsuz oldukları üstü örtülü bir biçimde açıklanıyordu. CHP’nin bildirisi, İstiklâl Mahkemeleri kararlarını oldukça kuşkulu hâle getiriyor ve bir anlamda da siyasî alanda geçersiz kılıyordu. Rauf Orbay, anılarında bunu şöyle değerlendirecektir: “Beni haksız, insafsız, hukuk yoksunu bir mahkûmiyetle senelerdir dertlendiren aynı iktidarın ‘mahkeme iade edilebilseydi beraatinin muhakkak olacağı kanaatine varılmış olduğu’ ikrarı, benim neslimi ve gelecek nesilleri elbette ürper[t]erek düşündürecekti: Peki, idam edilmiş masumların yaşama hakkını geri getirmek mümkün mü idi? Onların darağacındaki cesetleri üzerine yapıştırılan ihanet-cinayet yaftasının evlât-ahfâdının taşıyacakları elem ve ızdırap ne olacaktı? Böylesine komplonun zaman aşımı olabileceğini kabul etmek hangi âdil vicdanın tasdik edeceği laubalilikti?”

Rauf Orbay CHP milletvekili seçiliyor

22 Ekim’de yapılan ara seçimde Orbay CHP adayı olarak Kastamonu milletvekili seçilir; anılarında partiye katılmayıp bağımsız kaldığını vurguluyor. Mücadelesine de devam eder: anılarında, o güne kadar verilmeyen emekli aylığı işini de hâlletmek için askerî temyiz mahkemesine müracaat ettiğini ve bir yolunu bulup İzmir suikastı davasını yeniden açtırdığını ve beraat kararını almayı başardığını da anlatıyor.

Hiç yorum yok: