Her madde ömrünü tüketip ‘sıfır’ noktasına (değişim noktasına veya yeniden yaratılma noktasına daha doğru bir tabir olabilir..Örneğin, fosiller ölü iken, benzin olarak tekrar dirilirler) doğru ilerlerken, faiz ‘ölümlü, çürüyen’ tabiatta her an arttıkça artan, palazlandıkça palazlanan bir madde olarak karşımıza çıkıyor. Kısacası, faiz tabiattaki düzene aykırı hareket eden isyankar bir canavar gibi karşımıza dikilmiş duruyor. Faiz, peki bu büyümeyi nasıl sağlıyor?
Faiz canavarı esasen tabiata savaş açıyor. Tabiatın enerjisini kendisine çekip tabiatin normal çürüme hızını arttırıyor ve kendisi bu enerjiyle palazlanıyor. Aynı düşman askerlerinin her birinin ölümünün karşı ordunun gücünü arttırdığı gibi.
Tabiattaki kurala göre herşey çürümeye yüz tutar, dışarıdan ek bir enerji sağlanmadığı sürece. Klasik örnekte, bir küvet ısısını kaybedecek, oda ısısına düşecektir, ta ki dışarıda takviye ısı enerjisi sağlanana dek.
Faiz de tabiatın enerjisini emen bir karadelik gibidir. Bir örnek verelim. Yüzde 30 faizle 100 kilo süt borç aldınız ve bu borcu ödeyemediniz. 1.yıl 100 kilo borcunuz 130’a, ikinci yıl 169, 3. yıl ise 220’ye çıkar. Faiz ‘geometrik’ olarak büyüdüğünden (bir çığ gibi)100 yıl sonunda ise borç 25 trilyon!! kilo süte kadar çıkar ve ödenmediği sürece bu büyüme sonu belirsiz bir rakama doğru büyür gider. Sınırlı dünyada sınırsız süt bulanamayacağına göre, faizci tüm tabiatı kendine köle eder ve emek harcamadan kendi himayesine almış olur.
Tabiatta denge vardır ve bu bir tür alışveriş yoluyla sağlanır İnsan karbondioksit verir, bitki bu karbondioksiti alır, bunun karşılığı insana oksijen verir. Böylece karbondioksit ve oksijen takas edilmiş olur. Lakin bu takas sırasında her iki taraf da gerek oksijeni gerek ise karbondioksidi çıkarırken emek vermiş, ter akıtmışlardır.
Faiz işlemi ise ticaretteki alışverişten farklıdır. Süt borcu misalinden devam edelim. Diyelim ki, 100 yıl sonra borçlunun torunun torunu gelir ve tabiata ekstra bir enerji vermeden bu borcun ödenmesini ister. 25 trilyon kilo sütlük borcu ödeyecek enerji nereden gelecek? Tabii ki tabiattan. İnsan emeği de tabiatın bir parçasıdır ve tabiattaki düzenin devamını sağlar. Faizcinin torunu 25 trilyon kilo sütü haketmek için hiçbir emek sarfetmemesine rağmen tabiattan bunun sağlanmasını talep etmektedir. İşte faiz, düzeni böyle bozar ve emeksiz kazanç yoluyla bir grup insanın, tabiat enerjisini çalmasına aracı olur. Bu dengesizlik sonucu ise ‘tabiatın’ çürüme hızı fazlalaşır. Entropi(bozulma) süratlenir. Bugün bir de bu pencereden bakmak gerekir çevremizin daha da ötesinde insanlığın çürümesine.
Faiz akılsız bir varlıktır. Kendisi de tabiatın bir parçasıdır ve esasen kendine zulüm etmektedir. Fakat kısa günün karı faizcinin uzağı görmesine engel olur. O bugünün az lezzetini, sonraki lezzetlere tercih eder. Lezzetleri öne alır, acıyı erteler.
Günümüzde de faiz ve onu yaşatan zümre ‘ben keyfime bakayım da cefasını gelecek nesiller çeksin bana ne anlayışıyla’ tabiata ve tabii ki bu şaheserin yaratıcısına savaş açmışlardır. Savaşların çoğunun amacı nedir? Belirli bir enerji üzerinde hakimiyet kurmaktır. Bu toprak,su, petrol, insan gücü olabilir. Faizciler de faiz adlı ‘canavar’ ile tabiatın enerjisine göz dikmektedirler. Özellikle günümüzde tabiatın yok olması bu çetin savaşın bir neticesidir. Tabiat kurallarına baş kaldıran bu canavar, tabiatın bir parçası olduğu halde kendisini ondan soyutlamış ve parçasını düşman edinmiştir. Aynı kocasını yiyen dişi örümcek gibi davranmaktadır.
Bu akılsız canavar bir mazoşisttir aslında. Kendine zulüm ederken keyifleniyordur.
Not: Bu yazının hazırlanmasında Frederic Soddy, Georgescu Roegen ve Tarek El Diwany'in fikirlerinden faydalanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder