Çanakkale ve 'Osmanlı veraset savaşı'..

'İttihatçılar olmasaydı, Osmanlı savaşa girmezdi ve parçalanmazdı' gibi bir görüş hep dile getirilir. İttihatçılar yenildiği için geçmişin günahları üzerlerine kaldı. Halbuki Osmanlı'nın I. Dünya Savaşı'na girmesi, İttihatçıları aşan olaylar dizisinin sonucuydu. Girmemiş olsaydı bile savaşın içine çekilecek idi. Zira savaşın açıkça belirtilmeyen hedefiydi. İngilizler, Fransızlar, Ruslar Osmanlı'yı lime lime etmek için anlaşmışlardı.

Osmanlı'nın savaşa girmesiyle ilgili ülkemizdeki tarih çalışmalarına büyük ölçüde politikanın gölgesi sinmiştir. Bilimsel çalışmalar yeni yeni günyüzüne çıkmaya başladı. Bu çalışmalardan biri, Dr. Mustafa Aksakal'ın 'Harb-i Umumi Eşliğinde Osmanlı Devleti Son Savaşına Nasıl Girdi?' kitabıydı. Daha çok Alman arşivlerine dayanan çalışmada Enver Paşa ve arkadaşlarının savaşa girmemek için gerilim romanlarına konu olabilecek türden girişimleri anlatılır. Koç Üniversitesi'nden Dr. Sean McMeekin'in 'I. Dünya Savaşı'nda Rusya'nın rolü' başlıklı çalışmasında ise en geniş yeri Rus arşivleri tutuyor.
98. yıldönümünü idrak ettiğimiz 'Çanakkale Deniz Zaferi'nin tarihi değiştirdiği doğrudur. Çanakkale'nin düşman tarafından geçilmesi, 1917'de Bolşevik Devrimi'ne maruz kalan Rusya için çok daha farklı sonuçlara yol açardı. Rusya, İstanbul ve Boğazlar'ı almak için bu 'ganimet savaşı'na dahil olmuştu. İngilizler de Rusların bu büyük rüyasını sömürmüşlerdi. Sean McMeekin'in verdiği bilgilere göre Rusya, Osmanlı savaşa girmeden evvel 'gizli seferberlik' ilan etmişti ve İstanbul'dan gelen anlaşma tekliflerini geri çevirmişti.
Müslümanlara Birinci Dünya Savaşı diğer nedenlerden ziyade yeryüzündeki son büyük İslam devletini, Osmanlı Devleti'ni parçalayıp yıkmaya dönük bir kumpas olarak görünür. 'Bunda belli bir gerçeklik payı olduğunu kavramak için, daha çılgınca komplo teorilerine itibar etmeye gerek yoktur' diyen McKeein şöyle devam ediyor:
'Türklerin 1911-1913'te dövüştüğü İtalyan(Trablusgarp) ve Balkan Savaşları sonuçta büyük devletlerin zaten Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak için dövüşen daha küçük devletlere katıldığı 1914'teki dünya savaşının bir tür peşrevi değil de neydi? Küresel çatışmayı İtalyanların 1911'de Osmanlı Libya'sını istilası ve Türk bağımsızlığını(birçok Osmanlı toprağı üzerindeki hak iddiasından vazgeçmesiyle birlikte) nihayet tanıyan 1923 Lozan Antlaşması arasındaki bir paranteze alan bir bakış açısıyla, I. Dünya Savaşı çok rahatlıkla 'Osmanlı Veraset Savaşı' olarak adlandırılabilir.'
McMeekin'e göre I. Dünya Savaşı Almanya'dan çok Rusya'nın savaşıdır. Bu, Çarlık Rusyası Dışişleri Bakanlığı kayıtlarında anlatılan bir hikayedir. Rusya'nın milyonluk ordularını seferber ederek, savaşa 'küçük Sırbistan' devleti için girdiğini düşünmek saflıktır. Birinci Körfez Savaşı'nda ABD'nin öncülüğündeki koalisyonun sahiden Kuveyt'in toprak bütünlüğünü korumak için savaşa girdiğine inanmak gibidir. Oysa Körfez Harekatı, 'yeni dünya düzeni' açısından Basra Körfezi petrol yataklarında düzeni ve öngörülebilirliği yeniden sağlama ve bölgeyi karıştırabilecek başka saldırgan girişimleri caydırmak gibi kirli ama gerekli bir işi örtmeye dönük yararlı bir retorik kılıftır.