16 Ocak 2013 Çarşamba

Ergenekon’un kökleri ve Menemen!-Abdurrahman Dilipak


Menemen de 31 Mart gibi bir komplo idi.. Derin devletin karanlıklarda kalmış faili meçhullerle dolu karanlık ve kanlı bir operasyonu..

Her ikisi de “irtica” senaryoları ile süslendi.. Neydi bu olay: Menemen olayı ya da Kubilay olayı, 23 Aralık 1930 günü Menemen’de gerçekleşti. Askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki’nin bir grup meczup tarafından öldürülmesiyle başlayan ve daha sonra Menemen halkına ve dindar çevrelere karşı başlatılan bir operasyonun bahanesi olarak kullanıldı.. Olayların ardından bölgede sıkıyönetim ilan edildi. Olay bahanesi ile, çok uzaklardaki şehirlerden toplanan birçok dindar kişi Divanı Harp’te idam cezası ile yargılandı ve infazlar gerçekleşti.

Tarihçi Cezmi Yurtsever’e göre: “Kubilay’ı şeriatçılar değil, o günün Ergenekoncuları öldürdü”. “Tarihe Menemen ya da Kubilay olayı olarak geçen olaylar, ‘derin devletin din adamlarını tasfiye projesi” idi. Yurtsever, Genelkurmay Başkanlığı kozmik tarih arşiv belgelerinde araştırma yaptığını vurgulayarak, 23 Aralık 1930 tarihinde İzmir’in Menemen ilçesinde yaşanan olaylardan sonra bütün din adamlarının tek tek fişlendiğine dikkat çekti.

Karanlık ve kanlı bir senaryodan söz ediyoruz ve 80 yıldır bu ülkede Menemen ve Kubilay isimlerinin arkasına saklanılarak, bir cinayet bahane edilerek başka bir cinayet meşrulaştırılmaya, İslâm’a ve Müslümanlara hakaretler edilmeye devam ediliyor.

Kubilay’ın vahşice öldürülmesi olayı hiç kimsenin savunamayacağı bir vahşet elbette.

Menemen olayı ile ilgili olarak, bu olayı derin devletin tertiplediğini öne süren Yurtsever şunları söyledi: “Genelkurmay’ın, Menemen olaylarının içinde yer alan telgraf memuru Nail Bey’in olay gözlem tanık raporu, şaşırtan bilgilerle dolu. 23 Aralık 1930 tarihinde sabah 8 civarında yaşanan Menemen olayları ile ilgili açıklamalar yapan Nail Bey’in ‘Menemen olaylarını yaratanlar telleri kestik diye bağırmaktalar. Bendeniz derhal telleri muayene ettim. Teller iyi ve İzmir’e malumat verdim. Bu sırada Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Fahri Bey gelip şakilerle görüştü. Artık ne görüştüğünü ben anlayamadım. Yalnız kasaplar arasındaki mevkide bulunan halk tarafından alkışlandı. Yüzbaşı Fahri Bey çekilip gitti. Ne tarafa gittiğini şüphesiz bilemiyorum. Kubilay beyin kumandasında bir müfreze geldi. Müfreze kumandanı evkafın kahvesi önünde askeri durdurtup süngü tak emrini verdi. Kendisi şakilerin yakasını tuttu. Asker süngü taktı. Onlar dönmelerine devam ediyor. Beraberlerce Maarif kahvesinin önündeki büyük ağacın hizasına geldiler. Öbür taraftan dönüp gelen diğer arkadaşı bunların o vaziyetini görünce Kubilay Bey’in arkasından bir silahla vurdu’ diye tanık ifadesi yayınlanıyor. Nail Bey, açıklamalarına Kubilay Bey’i korumakla görevli askerlerin birdenbire kaçarak yok olduklarını da açıklıyor. Bundan sonra Kubilay arkadan aldığı kurşun yarası ile hükümet binası ve yanındaki Gazaz Camii bahçesine sığınıyor. Orada yere düşüyor. Mehdi Mehmet ve yanında bulunan şahsın yardımıyla Kubilay’ın kafası kesiliyor.”

Ancak birileri bu vahşetten yola çıkarak astığı astık, kestiği kestik daha vahşi şeyler yapıyorlar.

Bu karanlık planın başında General Muğlalı var. Hani şu 33 askeri kurşuna dizdiren paşa.. Adı kışlalara verilen komutan!

Buraya kadar telgraf memuru Nail Bey’in açıklamalarından resmi tarihin 80 yıldan beri topluma sunduğu ‘Kubilay, Mehdi Mehmet ve adamlarının önüne çıkarak eyleme son vermelerini istediği ve askerlerin manevra fişekleri ile ateş açtıkları ve Mehdi Mehmet’e isabet ettiği halde öldürmediği bunun üzerine Mehdi’nin ‘Bana kurşun işlemiyor, ben Mehdiyim’ konuşması yaptığı yönündeki bilgilerin Genelkurmay belgelerinde yer almadığını aktaran Yurtsever, “Menemen olayı başından sonuna kadar Menemen’deki olayları yakından izleyen Alay Kumandanlığı ve dönemin İçişleri Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde hazırlanan bir tertip olayıdır. Mehdi Mehmet, olay esnasında içki içen serkeş ayyaşın birisidir. Kullanılan, yönlendirilen ve kanlı eylem yaptırılan bir kişidir. Mehdi Mehmet şeriatçı değil ajan da olamaz; yönlendirilen, kullanılan, aklı yerinde olmayan hasta ruhlu bir insandır” ifadesini kullandı.

Genelkurmay sitesinde yer alan tarihi belgeler arasında Türkiye genelinde çok sayıda din adamının rejim için tehlikeli görülerek izlendiği isim listesinin yer aldığını vurgulayan Yurtsever, “Olayların asıl sorumlusu görülen İstanbul’daki Erbilli Şeyh Esat Efendi, aslen Türkmendir. Mehmet Akif Ersoy’a hocalık yapmış, Kurtuluş Savaşı esnasında da General Fevzi Çakmak ile yakın işbirliği içinde olmuştur. Ahmet Yesevi’den Nakşibendi’ye kadar uzanan yüzyıllar içinde devletin destekçisi olan dini bir harekettir. Esat Efendi, Menemen olayından sonra sorgulaması, yapılmaksızın hakkında idam cezası verilmiş, 87 yaşının içinde bulunduğu için yasalara göre 65 yaşından büyük olduğu dikkate alınarak idam infazı yerine getirilmemiş, ancak oğlu ile birlikte 28 kişi asılmıştır. İlginçtir ki Menemen olayı esnasında Kubilay’ı yalnız bırakan askerlerin ve de olay öncesi Mehdi Mehmet ile görüşerek bilgi aktaran Yüzbaşı Fahri Bey ile Mehmet Ali Bey’in ifadeleri yoktur. Bu askerlerin neden ifadesi yoktur?” şeklinde konuştu.

Menemen olayıyla ilişkilendirilen din adamları listesinde Ramazanoğlu Mahmut Sami Bey’in adının geçtiğini vurgulayan Yurtsever, şunları söyledi: “Sami Bey, önce göz hapsine alındı. Sonra susturuldu. Ramazanoğulları ailesinin kuruculuğunu yaptığı Adana şehir merkezindeki vakfa ait yüzlerce dükkan, ırmak hamamı ve mescitler, camiler yıkılmış veya satılarak elden çıkarılmıştır. Hatta, Ramazanoğulları vakıf arazisi içinde yer alan İncirlik arazisi de 1950’li yıllarda Amerikalılara üs olarak verilmiştir. Bir Adanalı tarihçi olarak soruyorum: Ramazanoğlu Mahmut Sami Bey’in suçu neydi? Menemen olayının perde arasında derin devletin din adamlarını tasfiye planı vardır. Konuyla ilgili bütün bilgi ve belgeleri www.cezmiyurtsever.com sitesinde de yayınlayarak Kubilay ve Menemen olayını özgür tarihçilerin tartışmasına açıyorum.”

Menemen’de yargılama sonunda “irticai ayaklanma” gerekçesi ile 37 idam ve 41 kişiye değişik cezalar verildi.. Sanıkların çoğunun Menemen’le hiçbir alakası bile yoktu.. Menemen’de, olayda kullanılan meczuba “ip sattı” diye bir de Yahudi’yi idam ettiler. Öte yandan, siyasi açıdan 1930’da Mustafa Kemal’in emri ile Ali Fethi Okyar tarafından kurulan parti, Menemen Olayı’ndan hemen önce 17 Kasım 1930’da kendi kendini feshetti. CHF’den kaçan halk SCF’ye sığınıyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci ana muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın 99 günlük varlığı Menemen olayının gölgesinde son buldu..

Hadi madem şu 33 kurşun hikayesi ile de kısa bir bilgi verelim. 30 Temmuz 1943 günü akşamüstü, Van’ın Özalp ilçesinde 33 Kürt köylüsü, gözaltında tutuldukları sınır karakolundan alındılar ve içlerinden 32’si, yargısız infaza tabi tutularak kırsal bölgede kurşuna dizilerek öldürüldü. Katliamdan kurtulan tek kişi, bir taşın arkasına gizlenmiş ve cinayetleri başından sonuna kadar izlemişti. 1950’lerin başında Muğlalı idam cezasına çarptırıldı ve bu ceza 20 yıl hapse çevrildi. 1951 yılında kalp krizi geçiren general Muğlalı cezaevinde öldü. Bu general Menemen olayının arkasındaki isimdir aynı zamanda! Sahi dünden bugüne ne değişti? Türkiye nereye gidiyor? 80 yıl yol aldıktan sonra hâlâ buralarda mı olmamız gerekiyordu? Selâm ve dua ile..

Hiç yorum yok: