22 Aralık 2012 Cumartesi

Yenilgide yenilenen kültür -Akif Emre


Yenilgide yenilenen kültür

Maria Todorova Bulgar asıllı bir tarihçi.
Maria Todorova Bulgar asıllı bir tarihçi. Yaşayan en önemli Balkan tarihçilerinden biri olarak bilinir. Onunla tanışmamı sağlayan Büşra Ersanlı olmuştu. Sanırım 90'lı yılların ikinci yarısında bir konferans için geldiği Boğaziçi Üniversitesi'nde Balkanlarda Osmanlı mirası üzerine bir söyleşi gerçekleştirmiş, özellikle Bulgar kimliğinin oluşumundaki Osmanlı etkisi üzerine ufuk açıcı tespitler yapmıştı. En önemli tespitlerinden biri Osmanlı olmasaydı Bulgar kimliğinin gelişmeyeceği ve Yunan Ortodoks kimliği içinde eriyeceği yönündeydi. Osmanlı, Bulgarların asimile olmalarını önledi, kimliklerini korudu. Bu tespitten 'Bulgarların hala Osmanlı yönetiminde kalmak istedikleri' gibi bir anakronizmi kastetmiyor doğal olarak. Bir tarihçi olarak Osmanlı-Bulgar ilişkine dair bizim de alışık olmadığımız tespitlerde bulunuyordu. O gün yaptığım söyleşiden bugüne kalan en ilginç ayrıntılardan biri de, 'Osmanlı Bulgaristan'dan çekildikten sonra bazı alanlarda kültürel etkisi daha da yaygınlaşmıştır. Söz gelimi Osmanlı mutfağı Bulgarlar arasında Osmanlı sonrasında daha da etkin olmuştur' açıklamasıdır.

1999 FİLİBE

Yer ismi olarak hala Türkçelerinin kullanıldığı bu şehirde geçmişten kalan her şey müthiş bir estetik, incelik ve insani boyut taşıyor. Eski Filibe evlerinin önemli kısmının hala ayakta olduğu eski Filibe'de köhnemiş geçmiş zaman evleri, sokakları değil bakımlı, yaşayan, her ayrıntısında Osmanlı inceliğini, konut mimarisini yansıtan evler…

Daha önemlisi lokantaların vitrinlerinde Kiril alfabesiyle yazılan 'işkembeci' yazısını okudukça Todorova'nın sözleri aklıma gelecekti. Bu nasıl kültürdü ki siyasal egemenliği yitirdikten sonra daha çok kabul görüyordu?

2010 TETOUAN

Cebelitarık Boğazı'nın Güney kıyılarına bakan yamaçta kurulmuş bu şehrin adeta saklanmak isteyen bir konumlanışı var. Eski kalesi sırtını dağa vermiş, denizle birkaç kilometre mesafesi olan bir mevkide. Şehrin ana caddelerinden kolonyal müdahaleye uğradığı hemen belli oluyor. Ama derinliklerine indikçe Arap, hatta Endülüs çehresi kendini gösteriyor. Mimari özellikleri Boğazın karşı kıyısından, Endülüs'ten esintiler taşımıyor sadece; bizzat Endülüs mirasının devamı. Göz kamaştırıcı bir inceliğin, estetiğin günlük hayatın içine bu kadar nüfuz ettiğini görünce Elhamra'nın hiç de istisnai olmadığını daha iyi anlıyorum. Burası Endülüslü Müslümanların kurduğu ve daha sonra yerli halka karıştığı bir şehir.

Tetouan gibi, Akdeniz'in Batı ucunda, Osmanlı'nın doğrudan egemen olmadığı Fas'ın bir şehrinde Osmanlı kültür izleriyle karşılaşmak şaşırtıcı geliyor. Osmanlı gündelik hayat etkisinin burada yaygınlaşmaya başlamasının 19. yüzyılda kendini göstermesi ise sosyolojik olduğu kadar tarihsel gerçeklikler açısından da açıklanmaya muhtaç.

Muhammed Benaboud, Edinburgh'da doktora yapmış bir tarihçi. Özellikle Tetouan tarihi üzerine çalışmaları var. 'Cezayir'in Fransız işgaliyle karşılaşmasından sonra Tetouan yoğun göç aldı. Bunlar arasında kökü Osmanlılarla bağlantılı köklü aileler de vardı. Hem bu aileler hem de Arap ve Berberi halk arasındaki Osmanlı etkisi buraya taşındı. Baklava gibi Türkçe kelimeler ve tatlarla Tetouanlıların tanışması bu döneme rastlar.'

BULGARiSTAN'DAN FAS'A UZANAN BiR ÇÖKÜŞTEN DOĞAN BİR YÜKSELiŞ ÖYKÜSÜ MÜ?

Çağdaş kültür ve tüketim ilişkileri başka bir olguya karşılık geliyor. Markalar hegemonik bir etkinin temsilcisi. Bir zamanlar bunun en sembolik ifadesi Coca Cola idi. Bu içeceğin girdiği ülkelerin Amerikan tüketim alışkanlıklarının tesiri ve Amerikan siyasal etkisi altına girmesi anlamına gelirdi. Bir içecek olarak bu marka mutfak kültüründen çok belli bir hayat tarzını benimsemenin, o hayat tarzının siyasal sonuçlarına o bölgenin hazır hale getirilmesinin zeminini hazırlardı.

Gündelik hayatta bu tür semboller artık hayatımızın her alanına girmiş durumda. Artık Türk kahvesi içilecek mekanları özellikle arayarak bulmak zorundasınız. Oysa 'fast food'dan Amerikan markası kahve zincirlerine kadar pek çok satış alanı, şehirlerimizin merkezi yerlerini tutmuş durumda.

Gündelik alışkanlıklarımız, mutfak kültürümüz gibi giysilerimiz de kalite ve zevkin çeşitlenmesinden çok öykünmeyi işaret ediyor. Dahası bununla beraber gelen küresel tüketim ekonomisine eklemlenmeyi… Dünyayı sarmalayan bir tüketim ekonomisinin müşterileri haline geliyoruz.

Osmanlı'nın askeri olarak yenilip çekildiği topraklarda kültürünün yaygınlaşması ile bizim işgal edilmeden küresel pazara müşteri haline getirilmiş olmamızın nedenleri ve mahiyeti, hakkında düşünmeye değer.

Hiç yorum yok: