Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Sultan III. Selim'in fermânıyla Mısır Valiliğine atandı. (8 Temmuz 1805)
1769'da bugünkü Yunanistan'ın sınırları içinde kalan Kavala'da dünyaya gelen M. Ali Paşa, fıtraten gayet zeki, cevval ve azimli bir kişiliğe sahipti.
Gittiği her yerde, bulunduğu her ortamda kısa zamanda sivrilir ve bu meziyetleriyle temâyüz ederdi.
Bazı kayıtlara aslen Arnavut olduğu rivâyet edilmekle beraber, aslının Anadolu'dan (Konya) Rumeli'ye göç etmiş bir Türk aileye dayandığı şeklindeki rivâyet, tarihçiler arasında genel kabul görmüştür.
Büyük sıkıntılar çekti
Kavalalı, henüz küçük yaşlarda iken babası vefat etti. (Babası, Kavala'nın bekçibaşısı olan İbrahim Ağaydı.)
Babasının vefatıyla, amcasının himayesi altına girdi. Yine de, çok büyük sıkıntılar, dayanılmaz acılar çekti.
Çekmiş olduğu sıkıntı ve acılar, onu hem yoğurmuş, hem de kısa sürede olgunlaştırmış oldu.
Öyle ki, henüz 18 yaşlarında orduya intisap etti. Osmanlı donanmasında bir nefer olarak hizmete başladı.
Bu tarihlerde (1798), Fransız Generali Napolyon Bonaparte Mısır'a asker çıkarmış ve bölgeyi işgale başlamıştı. İskenderiye'den sonra kısa sürede Kahire'yi de işgal etti.
Bunun üzerine, Osmanlı donanması Mısır üzerine sefere çıktı. Donanmanın Kaptan–ı Deryası ise, Küçük Hüseyin Paşaydı.
İşte, Kavalalı M. Ali Paşanın yıldızı da, bu sefer esnasında parladıkça parladı.
Fransızlarla olan mücadele safhalarından, kendisine verilen vazifeleri hakkıyla ifa ettiği gibi, hiç umulmayan bazı başarılara da imza attı.
Büyük düşündü
M. Ali Paşa, bir yandan Fransız kuvvetleriyle çarpışırken, bir yandan da tarafların teknik sahadaki gelişmelerini mukayese etmeye çalıştı.
Baktı ki, Avrupalılar sanayi ve teknolojide çok ileri gitmişler. Osmanlı devleti ise, nisbeten geri durumda kalmış, kendini yenileyememiştir.
Büyük düşündü ve bu durumdan gelecek için iyi dersler çıkarmayı başardı. Mısır'da kaldığı sürece, tarımda, endüstride, sanayide ve bilhassa askerî donanımda yenilikler yapmaya çalıştı. Bunda da büyük ölçüde muvaffak oldu.
Halkın yararına birtakım başarılara imza atmasıyla, bölge halkını da kendine ısındırdı ve yakınlaştırmış oldu.
Her tarafta karışıklık var
1800'lü yıllara geçildiği dönemde, Osmanlı coğrafyasının hemen her tarafında birtakım dinî, millî, fikrî, siyasî ve mezhebî karışıklıklar başgöstermiş durumdaydı.
Özetle:
* Mısır, Fransızların saldırısına ve işgaline uğramış; yerli halktan bazı gruplar Osmanlıya karşı ayaklandırılmaya çalışılıyordu.
* Girit'te büyük bir gaile başlamış, Mora taraflarında ise isyanlar ayyuka çıkmıştı.
* Vahhabiler, Arabistan yarımadasında hakimiyeti ele geçirme mücadelesine girişmiş, hatta Taif'i muhasara altına almışlardı.
* Balkanlar'da Sırp isyanları başlamış, Belgrad elden gitmişti. Bu vahim durum, bölgedeki diğer etnik unsurların da iştahını kabartmıştı.
* Osmanlı devletinin, Fransa dışında ayrıca Rusya ile bir savaş gailesi vardı. 1806 yılı sonlarında yeni bir Osmanlı–Rus savaşı patlak verdi. Kargaşadan istifade eden İngilizler de, donanmalarını Çanakkale Boğazı önlerine sevk ettiler. (Boğazı geçen bazı savaş gemileri, 20 Şubat 1807 günü İstanbul önlerine kadar geldi.)
* Çetin mücadeleler neticesinde Fransızlardan kurtarılan İskenderiye (Mısır), 20 Mart 1807'de bu kez İngilizlere teslim oldu.
* Bütün bu sıkıntı ve gaileler yetmezmiş gibi, bir de merkezi otoriteyi sarsan "Kabakçı Mustafa İsyanı" patlak verdi. (25 Mayıs 1807)
Bir anda, diğer bütün gaileleri bastıran ve hepsini geride bırakırcasına alevlenen bu isyan hareketi, Sultan III. Selim'in halli ile neticelendi. Dahası, zincirleme çalkantılarla, iş padişahın katledilmesine kadar tırmandı.
Merkez sarsılırken, Mısır toparlandı
Osmanlı devlet merkezi bunca sıkıntılarla kıvranıp dururken, Mısır ve çevresinde ise, toparlanma ve hemen her sahada inkişâf devam etti.
Kavalalı M. Ali Paşanın bu bölgede gittikçe güçlendiğini gören merkezî idare, onu Mısır'dan çıkarıp Hicaz'a vali olarak tayin etmek istedi.
M. Ali Paşa, buna razı olmayıp diretince de, Mısır Valisi olma gayesinde muvaffak oldu. (8 Temmuz 1805)
Yeni Mısır valisi M. Ali Paşa, bölgedeki Kölemenlerle Sudan'a müdahale etti ve burayı da kendine bağladı.
Daha sonra Girit ve Mora'daki isyanları da bastırma ve bölgede sükûneti sağlama çabaları gösterdi.
Ardından, Hicaz'daki Vahhabî grupların isyanlarını bastırdı. Böylelikle, Hicaz, Filistin ve Suriye'yi de içine alan geniş bir coğrafyada hakimiyet tesis etti.
İşte, bu derece güçlenen bir vali, gitgide zaten zaafa uğramış olan merkezî otoriteye de kafa tutmaya başladı.
Sultan II. Mahmud zamanında, devletin kuvvetleri ile Mısır valisinin kuvvetleri arasında bazı çatışmalar vuku buldu. Valisini mağlup etmede zorlanan padişah, İngiltere ve Fransa'dan yardım istedi.
İngiltere "Bu işe karışmam" dedi. Fransa ise M. Ali Paşaya yardım etme yolunu seçti.
Sultan Mahmud, bu durumda "yılana sarıldı" ve Kavalalıya karşı Rusya ile Hünkâr İskelesi Antlaşmasını imzaladı. (8 Temmuz 1833)
Rus donanması, İstanbul'a geldi. Bu geliş, hiç de hayırlı olmadı. Rusya, Boğazlar üzerindeki hakları bu vesileyle elde etmiş oldu.
* * *
Sultan II. Mahmud'un Kavalalı'ya karşı almış olduğu tedbirlerden hiçbiri işe yaramadı. Durum daha da kızıştı.
İki tarafın kuvvetleri 28 Haziran 1839'da Nizip'te karşı karşıya geldi. Devletin ordusu, Valinin kuvvetleri karşısında bozguna uğradı.
Nizip Bozgunu haberi, padişahı üzüntüsünden verem etti. (S. Mahmud'un vefatı, bozgundan üç gün sonra, 30 Haziran 1839'da vuku bulmuştur.)
Başka hiçbir çare bulamayan devlet, M. Ali Paşanın isteklerini kabul etmiş, neticede Mısır, Sudan, Hicaz, Filistin, Suriye, Girit ve Cidde'yi kendisi ve oğullarının idaresine verilmesi cihetine gidilmiştir.
1845'te İstanbul'a gelerek padişaha bağlılığını bildiren M. Ali Paşa, 1949'da Kahire'de vefat etti. Onun neslinden gelenler, tâ 1950'lere kadar Mısır'ın yönetiminde etkili oldu.
Son olarak, İttihatçıların elebaşılarından Said Halim Paşanın da, Kavalalı M. Ali Paşanın torunu olduğunu, bu vesileyle hatırlatmış olalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder