19 Ekim 2012 Cuma

İLK FETİHTEN SALTUKLULARA ERZURUM Doç. Dr. Mehmet Azimli*


Giriş


Bu çalışmamızda Erzurum’un isminin tarihsel süreci konusunda bir takım bilgiler verdikten sonra, İslam öncesi Erzurum’un tarihi üzerinde bazı bilgiler aktarıp, Erzurum’un Müslümanlar tarafından fethedilmesinden Saltukluların hakimiyetlerine kadar ki döneminde meydana gelen siyasi olaylara değinmek ve bu dönemdeki Erzurum’un yönetilişi, zaman zaman Bizans’ın eline geçişi ve tekrar Müslümanlarca zaptı gibi konuları klasik İslam Tarihi kaynaklarından alıntılar yaparak değerlendirmeler yapmak istiyoruz.



Erzurum’un İsmi



Tarihte Erzurum şehrinin birkaç isminin kullanıldığını görüyoruz. Erzurum’un ilk isimlerinden biri Karin’dir. Dede korkut hikayelerinde de bu kullanımın Karun şeklinde olduğundan bahsedilmektedir.1 Bir kısım Gürcü ve Ermeni ve tarihleri de bu isim ile Müslümanlar döneminde kullanılan Kalikale ismini birleştirerek, Karn-u Kalak şeklinde kullanmışlardır.2



Romalılar da bir dönem şehre Karno-i Kalak demişlerdir. Bazı araştırmalarda Kalikale’nin adı konusunda “Romalıların Hisarı”3 veya “Romalıların en yüksek yeri”4 anlamına gelen “Arx Romanum” şeklinde kullanımlar olduğu şeklinde bilgiler de aktarılmaktadır. Ancak genel olarak Bizans döneminde, M. 415-422 tarihleri arasında şehri inşa ve imar eden, M. 408-450 yılları arasında hüküm süren Bizans Kayseri II. Teodosios’a nispetle “Theodosiopolis” denmiştir.5



İslam öncesi Bizans ve Sasaniler arasında sık sık el değiştiren Erzurum’un adı Müslümanların hakimiyetiyle “Kalikala” olarak değiştirilmiştir. Klasik İslam tarihleri Kalikale isminin menşei konusunda şu bilgiyi aktarırlar: İslam öncesi bölgeye İranlılar hakimdi ve onların ayrılışından sonra bölgeye bölgesel liderler anlamında kullanılan Tavaif-i Müluk hakim oldu. İşte bu dönemde Erzurum’un hakimi olan şahıs, buraya bir kale yaptırdı.6 Kali ismindeki hanımına hediye olarak adını “Kali’nin Hediyesi” anlamına gelen “Kalikale” adını verip kadının resmini de kale kapılardan birinin üzerine kazıttı. Araplar burayı fethedince Kalikale ismini Kalinin Kalesi anlamında yorumlayıp kullanmışlardır.7 Bazı kaynaklarımız bu bilgiyi biraz farklı şekilde verirler. Buna göre İslam öncesi buraya hakim olan Patrik Ermanokos’un, Kali ismindeki kızı adına bu burayı inşa ettiği ve “Kali’nin İhsanı” anlamında Kalikale ismini koyduğu, bu kızın bir resminin de şehrin kapılarından birine konulduğu8 ve Arapların bu ismi “Kali’nin Kalesi” anlamında kullandıkları veya burayı Kali isimli birinin yaptığı şeklinde bilgiler aktarılır.9 Ancak Kalikale isminin Karnukarak isminden türemiş olduğunu söyleyenler de vardır.10


İslamî dönemde kullanılan bu isimlendirmeden dolayı o dönemlerde bu bölgeden çıkan bilginler için Kalî nisbesi kullanılmıştır.11 Nitekim Yakut el-Hamevî’nin bahsettiği bunların en meşhurlarından biri olan ve Kalikale’li olup 456/1064 Endülüs’te vefat eden Ebu’l Kasım Ali el-Kalî’dir.12 Bazı araştırıcılar, Rum ve Ermeni kaynakların İslam’dan önce bu şehir hakkında Kalikale ismini kullanmadıklarından hareketle, halının İslam döneminde Müslümanlarca burada icat ve imal edilmiş olabileceği sonucunu çıkarmışlardır.13


Bu ismin Anadolu’ya Türklerin göçü sırasında Selçuklular tarafından Bitlis dolaylarındaki Erzen şehri ele geçirilince, buradaki halk Kalikale’ye göçmüş ve bunun üzerine Türkler, Erzenlilerin sığındığı bu şehrin adını Erzen-i Rum şeklinde kullanmaya başlamışlar, bu isim de sonuçta bu günkü kullandığımız Erzurum şekline dönüşmüştür.14



Sonuçta Urfalı Mateus’un da dediği gibi Erzurum’un tarihte kullanılan değişik isimleri şunlar oldu. Bunlar sırasıyla Karin, Theodosiopolis, Kalikala ve Erzen-i Rum’dur.15 Bu noktada şunu da hatırlatmakta fayda vardır. Bazı İslam Tarihi kaynaklarında Erzurum’un ismi ile Anadolu kastedilmektedir. Bu da bir karıştırmaya sebep olabilir. Nitekim bir örnek verirsek, Kalkaşendi, Memun’un Erzurum’da öldüğünü belirtir.16 Ancak buradaki Erzurum ile kastedilen, Rumların yaşadığı beldeler anlamında kullanılan Anadolu’dur. Yoksa Erzurum şehri değildir. Zira Memun, Adana Pozantı’da ölmüştür.17 Kabri de Tarsus Ulu Camii haziresindedir.18 Bu Mısır’dan olayı değerlendiren bir tarihçinin Anadolu’ya bakışını gösterir. Ona göre Anadolu tamamen Rum diyarıdır yani Erzurum’dur.



İslam Öncesi Erzurum



Erzurum, eskiden beri doğudan İran’dan gelen ticari kervanların uğradığı ve buradan malların Erzurum yoluyla Trabzon’a götürülüp gemilere yüklendiği bir önemli kavşak noktasıydı.19 Batıya giden malların karayolundan Karadeniz üzerinden deniz yoluyla Doğu Avrupa’ya ulaştırıldığı Kafkasya-İran üzerinden devam eden ipek yolunun yegane koluydu. Ticari öneminin yanı sıra aynı zamanda doğudan gelen istilalara karşı bir adeta Anadolu’nun kaderini belirleyen bir serhat şehri oldu.20



Tarihinde müstakil-yarı müstakil bir çok devletin elinde kalmış, sayısız istilalar görmüş olan Erzurum’a bir dönem Doğu Avrupa’ya hakim olan Hunlar’da gelmişti.21 İslam öncesi Hurriler, Urartular, Medler, Persler ve Bizanslıların hakimiyetinde kalmıştı.22 Bizanslıların elindeki Erzurum, M.502’de Sasanilerden Kubat tarafından ele geçirilmiş ve tahkim edilmişti.23 M.504’te Bizanslılar tekrar ele geçirmişse de, M.554’de tekrar Sasanilerin eline geçti.24 Sasaniler bölge halkına merhametli davrandılar.25 Müslümanların bölgeyi ele geçirmesinden önce iki devlet arasında kalan ve bir müddet karışan bölgeye Ermeni kökenli Kus isimli birisi hakim oldu. Ondan sonra da yukarıda bahsettiğimiz Kali isimli bir kadın tarafından yönetildi.26 Klasik İslam Coğrafya kitapları, Kalikaleyi değişik tasnifler ile genelde Armeniyya adı altında Hilat(Ahlat),27 Samsat,28 Erciş ile birlikte aynı bölge olarak sayarlar.29 Erzurum’u tanıtırken de Fırat nehrinin buradan geçtiğinden ve Erzurum’da içinde içenlere şifalı suların zehir gideren toprağın30 bulunduğu bir kilisenin olduğu şeklinde bazı efsanevi türde haberlerden bahsederler.31



Hulefa-i Raşidin Dönemi



Müslümanların tarih sahnesine çıktığı dönemlere kadar Bizans-Sasani mücadelesine sahne olan Erzurum bundan sonraki dönemde İslam-Bizans mücadelesine zemin olacaktır.32



Erzurum’un Hz. Ömer Döneminde İyaz b. Ğanm tarafından yoklama niteliği taşıyan bir fethinden bahsediliyorsa da33 bu bilginin menşei genelde Vakıdînin Futuh’l-Şam adlı eserine dayanmaktadır. Ancak bu eser muteber kabul edilebilecek bir eser değildir. Vakıdi’ye nispet edilse de, Vakıdi’den asırlarca sonra yazıldığı veya muhtemelen Vakıdi’nin aynı adı taşıyan eserine ilaveten ona nispet edildiği rahatlıkla anlaşılmaktadır. Konumuzla ilgili olması açısından örnek verirsek; Vakıdi Erzurum adını kullanarak fetihten bahseder, ancak o dönemde buranın adı Erzurum değildir, Kalikale’dir. Erzurum ismini alması için Vakıdi’den sonra en az üç asır geçmesi gerekmektedir. Anlaşılan muhtemelen bu dönemlerdeki bir kişi veya müstensih kendi döneminde elde ettiği bu bilgileri Vakıdi söylemiş gibi esere ilave etmiştir. Meselenin bu boyutuna dikkat etmek gerekmektedir.34



Ayrıca İslam fetihlerinin o dönemde Toros dağları hattının güneyini takip ettiğini ve genel olarak Torosların kuzeyine geçmediğini belirterek gerçek fethin, Hz. Osman Döneminde 25/645 tarihinde Anadolu yöresinde cihada çok düşkün olduğu için Habibu’r-Rum denilen35 Habib b. Mesleme36 ile tamamlandığını söyleyebiliriz. İslam tarihçilerinin verdiği kayıtlara göre Hz. Osman, Habib b. Mesleme’yi bizzat atayarak veya Şam valisi Muaviye vasıtasıyla bu bölgelere fethe göndermişti. Habib, Kalikale’yi altı veya sekiz bin kişilik ordusuyla kuşatınca halk teslim olmayı ve cizye vermeyi veya şehri terk etmeyi kabul etti. Bu arada içlerinden bazı kimselerin sürgün edilmesini de rica ettiler. Bunlar muhtemelen Bizans askerleri idi. Habib de onları Rum illerine sürdü ve burada aylarca kalıp etraftaki bazı bölgeleri de ele geçirdi.37 Bundan sonraki dönemde Kalikale Müslüman fatihler için adeta bir atlama taşı oldu. Müslümanların merkezi bir karargahı oldu.38 Habib buradan gönderdiği ordularla fetihlerine devam etti.39



Bu arada 31/651 tarihinde Kafkas halklarından bir ordu ile Patrik Ermanokusun Erzurum üzerine geldiği haberi ulaşınca, Habib halifeden yardım istedi. Muaviye, bu yardım çağrısına Hz. Osman’ın emriyle iki bin kişi gönderdi. Habib gelen bu kişileri, buraya ikta yolu yerleştirip bölgenin muhafızı yaptı. Bu arada Hz. Osman, Kufe valisi Said b. As’a da Erzurum’a yardım göndermesi konusunda mektup yazmıştı. Bunun üzerine Selmanu’l-Hayl komutasında Kufelilerden oluşan altı bin kişilik bir grup yola çıktı. Ancak bu yardım gelmeden önce düşman ordusu Erzurum’a ulaşmıştı. Bunun üzerine düşman üzerine saldıran Habib, düşmanı Fırat kıyısında bozguna uğrattı. Kufe’den gelen yardım ordusu Erzurum’a ulaştığında Habib ve ordusu zafer kazanmışlardı. Bunun üzerine gelen ordu ganimetten pay istedi. Habib ve çevresindekiler de onların savaşmadıkları gerekçesiyle onlara ganimetten pay vermeyince, aralarında bir tartışma çıktı. Bu tartışma o kadar büyüdü ki, hatta Habib’in emrindeki askerler, yardıma gelen ordu komutanı Selman’ı ölümle tehdit ettiler. Kufeliler de eğer komutanları olan Selman’ı öldürürlerse, kendilerinin de Habib’i öldüreceklerini söylediler. Mesele, Hz. Osman’a yazıldı. O da ganimetin Habib ve ordusuna ait olduğunu belirtip, Selman ve ordusuna da Arran taraflarına sefere gitmelerini emretti.40



Emeviler Dönemi



Erzurum, Müslümanların elinde yaklaşık otuz yıllık bir dönem kaldıktan sonra İslam dünyasında ikinci iç savaş diyebileceğimiz Abdullah b. Zübeyr ile Emevilerin çatışmaları sırasında Anadolu’daki bazı kentler gibi Müslümanların elinden çıktı. Bizans Kayseri II. Justinianus, 66/686 da Kalikale’yi ele geçirdi. Bu dönemde halifelere muhalif düşen bazı kişiler bile, Bizans’ın elindeki Kalikale’ye sığınıyorlardı. Nitekim onlardan biri olan Abdülmelik döneminin ünlü Şairi Cehh, Abdülmelik ile arasındaki bir meseleden dolayı buraya sığınmış ve bu dönemde 70/689’da Trabzon ile Kalikale arasında gidip gelmiştir.41



İç karışklıklar sırasında bu şekilde Müslümanları elinden çıkan Kalikale, Abdülmelik döneminde tekrar ele geçirildi. Abdülmelik, Abdullah b. Zübeyr ile meselesini halledip tekrar İslam Dünyasına hakim olduktan sonra, 81/700 tarihinde oğlu Ubeydullah b. Abdülmelik’i Kalikale üzerine göndermiş42 ve burayı Bizans’ın elinden almıştır.43



Daha sonraki dönemde Kafkas cephesinde savaşan Cerrah b. Abdullah’ın orduları bölgede savaşırken müthişbir yenilgiye uğradılar. Komutan Cerrah öldürüldü. Emevi orduları 112/731 de Erdebil, Diyarbakır, Musul’a kadar geri çekilmek zorunda kaldı. Olayları duyan halife Hişam çok endişelendi ve tekrar kardeşi Mesleme’yi bölgeye gönderdi.44



Kalikale, Emevilerin devletinin yıkılış sürecine girdiği sırada tekrar Bizans’ın eline geçinceye kadar ki dönemde Müslümanların elindeydi. Bizans, 133/750 yılında bu karışıklık döneminden yararlanıp önce Malatya’yı ele geçirdi. Sonra Bizans Kayseri Konstantin’in gönderdiği Kevsan el-Ermeni komutasındaki ordu Kalikale’yi kuşattı.45 ġehirdeki halkın sayısı azdı ve valisi Ebu Kerime isminde birisiydi. ġŞehir kuşatmaya dirense de şehirdeki iki ermeni kardeş, surdaki gizli bir delikten Bizanslıları şehre gizlice soktular. Şehri ele geçiren Ermeni ve Bizans kuvvetleri şehirde katliam yaptılar, erkekleri öldürüp kadınları esir ettiler. Ele geçirdikleri esirleri de aralarında paylaştılar.46 Şehir harap edildi.47 Halk esir edilip, Trakya’ya bölgesindeki Bulgar hududuna yerleştirildi.48



Abbasiler Dönemi



Abbasilerin iktidara gelmesiyle birlikte Cezire bölgesinden sorumlu olan halifenin kardeşi ve veliaht Ebu Cafer Mansur, valiliği döneminde bölgeyle ilgisinden dolayı buraya önem verdi. İlk ele geçirme girişimi 138/755 tarihinde Mansur’un kardeşi Abbas ile denense de soğuktan dolayı Erzurum Bizans’ın elinden alınamadı.49 Ancak bir yıl sonra 139/756 yılında Ebu Cafer Mansur’un iktidarı döneminde bölge tekrar ele geçirildi. Mansur bununla da kalmadı Kalikale’li ve o zaman sağ olan esirleri kurtarmak için Bizans’a fidye ödedi ve kurtardı. Kurtulan kimseleri Kalikale’ye gönderip yerleştirdi ve burayı yeniden bina edip tamir ettirdi.50 Ayrıca Erzurum’u güçlü bir sınır şehri yapmak için Cezire bölgesinden buraya asker yerleştirdi ve bölgeyi bu şekilde koruma altına almış oldu.51 Kalikale bölgesi bundan sonraki dönemde Abbasilerin elinde kaldı. Ancak zaman zaman yöredeki Hıristiyan ahalinin bölgeyi Müslümanlardan kurtarıp Rumlara vermeye yönelik çabaları devam etti.52



155/772’de bölgedeki Ermenilerin vali Hasan b. Kahtabe’ye karşı isyan ettikleri, Erzurum’u kuşattıkları, Mansur’un bunlara karşı Amir b. İsmail’i gönderip Erciş dolaylarında bunları mağlup ettiğini görüyoruz.53 Mehdi döneminde bölgeye belki de Hunlardan sonra ilk Türklerin iskan edildiğini,54 ayrıca 62/778’de bölgeye Yezit b. Useyd es-Sulemî’nin görevlendirildiğini,55 Yezit’in bölgede gazalar tertip edip, üç kale fethettiğini, esirler aldığını görüyoruz.56



Mutasım döneminde devleti temelden sarsan Babek isyanı sırasında57 Anadolu’ya yürüyen Bizans İmparatoru Theophilos, 222/837’de Malatya bölgesini ele geçirip büyük katliamlar yaptıktan58 sonra buraya yönelmiş şehri düşürmeye çalışmıştı. Kalikale surları mancınıklarla atılan taşlara rağmen Mansur döneminde sağlamlaştırıldığı için direnmişti. Ancak neredeyse yıkılıyordu. Büyük tahribat oldu. Babek meselesini halleden Mutasım Anadolu’ya yöneldi ve Kalikale surlarını beşyüz bin dirhem harcayarak yeniden sağlamlaştırdı.59



Kalikale’de 225/840’da deprem oldu. Bu depremin tesiriyle kalenin on sekiz kulesi yıkıldı. Şehirde iki yüz kişi öldü.60 Bu dönemlerde zaman zaman Bizans ve Ermenilerin, şehri kuşattıklarını görüyoruz.



Bundan sonraki dönemde Abbasi güçlerinin azalması üzerine Erzurum’un Bizans ve Ermenilere karşı korunmasını Anadolu’ya yakın ve buradan sorumlu olan Hamdaniler gibi değişik devletler üstlenmeye başladı. Nitekim 310/922 Bizanslılar tarafından kuşatılan kenti kurtarmak için Musul hakimi Nasr b. Hacib’in oğlu Muhammet b. Nasır hızla buraya doğru sefere çıktı.61



322/934 tarihinde Bizans’ın bölgeye saldırıp yağmaladığını görüyoruz.62 328/940’da Hamdanilerin ünlü lideri Seyfu’d-Devle, Kalikale’ye sefer yaptığında Bizanslılar bölgede tahkim faaliyetleriyle meşguldüler ve inşa etmekte oldukları Hafcic kalesinin inşaatını yarım bırakıp kaçtılar.63 Bu arada tekrar elden çıkan Kalikale’yi 336/948’de Hamdaniler’in meşhur reisi Seyfu’d-Devle’nin kölesi Necahil el-Haseki’yi göndererek ele geçirse de bir yıl sonra tekrar Bizans’ın eline geçtiği için 338/949 Seyfu’d-Devle tekrar sefere çıkmıştı.64 Bu tarihten sonra ise Selçukluların eline geçinceye kadar Bizans’ın elinde kaldı.65


Selçuklular Dönemi


Selçuklular, Anadolu’da görünmeye başlamalarıyla birlikte Anadolu’daki Müslüman-Bizans mücadelesini üstlendiler. Nitekim bu bölgelerin ele geçirilmesiyle ilgili olarak Selçuklular tarafından 437/1047’de ibrahim Yenal görevlendirildi. Maverau’n-Nehir’den göçüp gelen oğuzları da bu bölgeye doğru yönlendiren66 ibrahim Yenal, Kalikale’yi altı gün boyunca kuşattı67 ve ele geçirdi.68 Burası ele geçirilirken atılan mancınıklardan çıkan alevlerle şehir yandı. Bir ara Erzurum’a Kara Erzen denmesinin sebebi budur.69

Bir ara tekrar elden çıkan Erzurum’u 445/1054’te Büyük Selçukluların lideri Tuğrul bey, 70 Çağrı beyin oğlu Yakuti vasıtasıyla ele geçirdi. 71 Ancak Selçuklular orduları Anadolu içlerinde fetihle meşgul olduğundan olsa gerek, burada daimi bir birlik ve ordu bulunduramadılar. Bu yüzden bu dönemde sık sık el değiştiren Erzurum ve yöresinde bir boşluk göze çarpıyordu. Hatta bir ara Erzurum, Malazgirt sonrası Gürcü general Gregoris Bakurian tarafından gürcü kralına bağlı olarak yönetildi.72 Artık Erzurum’da dahil bütün Doğu Anadolu’nun kimde kalacağı meselesi Malazgirt ile belli olacaktı. Bu başı boşluk Malazgirt ile halledildi ve Alparslan Erzurum’u Selçuklu sülalesinden olan komutan Ebu’l-Kasım’a ikta etti. Bu döneme kadar Erzurum bir müddet Bizans’ın elinde kaldı ve muhtemelen Selçuklular 1071 veya 1080’e kadar sadece aldıkları vergi ile yetindiler. Türkler bu tarihten itibaren buraya yerleştiler. Bazı araştırmacılar bu tarihi 1071 olarak verirken,73 bazıları ise Erzurum’un tam olarak bu aileye teslim tarihini 1080’lere kadar uzatanlar vardır.74


Erzurum bu noktada coğrafi açıdan önemli bir konumda bulunuyordu.75 Selçuklular bu durumu göz önüne alarak buranın idaresine önem veriyorlardı. Bu sebeple Selçuklular dönemi nüfusu Hıristiyanların fazla olduğu Erzurum’da içki ve domuz alenen yenebiliyordu.76 Zaten daha sonra da her ne kadar Selçuklulara bağlı olsalar da Saltuklular Erzurum’da sanki bir ayrı bağımsız beylik görünümündeydiler77 ve Erzurum’da kalıcıislami eserler artık genellikle bu dönemde yapılmaya başlandı.



Dipnotlar


* Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi islam Tarihi Anabilim Dalı BaĢkanı.
1 ibrahim Hakkı Konyalı, Erzurum Tarihi,istanbul, 1960, 12.
2 Gürcüler Tarihi, Çev; Hırant Anderesyan, Ankara, 2003, 147.
3 Halil inalcık, Erzurum, İA, IV, 342.
4 Konyalı, 25.
5 Cevdet Küçük, “Erzurum”, DİA, XI, 321.
6 Belazuri, Futuhu’l-Buldan, Beyrut, 1991, 200.
7 Yakut el-Hamevî, Mucemu’l-Buldan, Beyrut, 1979, IV, 300.
8 ibnü’l-Esir, el-Kamil, Beyrut, 1995, III, 84.
9 Kazvini, Asaru’l-Bilat ve Ahbaru’l-İbad, Beyrut, 1998, 551.
10 inalcık, 341.

11ibnü’l-imad, Şezeratü’z-Zeheb, Dimeşk, 1989, V, 206.

12 Yakut, IV, 340.
13 inalcık, IV, 347.
14 Ahmet Demir, İslam’ın Anadolu’ya Gelişi, istanbul, 2004, 199.
15 Urfalı Mateos, Vekayiname, Çev; Hırant Anderesyan, Ankara, 1987, 117.
16 Kalkaşendi, Subhu’l-Aşa, Beyrut, 1987, III, 270.
17 ibnu’l-Esir, VI, 428.
18 Bilgi için bkz. Mehmet Maksutoğlu, Osmanlı Tarihi, istanbul, 2003, 34.
19 Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, Çev; Erol Üye Pazarcı,istanbul, 2000, 119.
20inalcık, IV, 347.
21 Ali Sevim, Anadolu’nun Fethi, Ankara 1993, 33.
22 Muammer Çelik, Erzurum Kitabı, istanbul, 1997, 26.
23 Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, Çev; Fikret Işıltan,istanbul, 1970, 8.
24 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev; Fikret Işıltan, Ankara, 1991, 65.
25 Abu’l-Farac, Gregory, Abu’l-Farac Tarihi, Çev; Ömer Rıza Doğrul, Ankara, 1987, I, 149.
26 Yakut, IV, 300.
27 Yakubi, el-Buldan, Beyrut, 2002, 208.
28 ibn Fakih, Kitabu’l-Buldan, Beyrut 1996, 583.
29 Belazüri, 197.
30 ibn Fakih, 583.
31 Kazvini, 421.
32 Sevim, 35.
33 Misal için bkz. şemsettin Sami, “Erzurum”, Kamusu’l-Alam, istanbul, 1894 , II, 54.
34 Bkz. Vâkidî, Tarîhu Futûhi’l- Cezire ve’l- Hâbûr ve Diyarbekr ve’l- lrâk, Dımeşk., 1996, 230 vd.
35 Ezdî, Fütuhu’ş-Şam, Kahire, 1970, 42. yezidin kızı ile evliydi habib
36 Habib, II. Emevi halifesi olan Yezit b. Muaviye’nin kızıyla evliydi. Erzurum seferi sırasında da yanındaydı. Bkz. Belazüri, 202.
37 Ġbnü’l-Esir, III, 84.
38 Bu sefer sırasında gelip Erzurum’da şehit düşen ve burada türbesi olduğu söylenen Abdurahman Gazi’nin gerçekten sahabe olmadığı konusundaki görüş için bkz. Konyalı, 361, vd.
39 Belazuri, 202.
40Belazuri bu haberleri Kalikale’li şeyhlerden öğrendiğini ve buranın kadısı el-Attaf b. Süfyan ebu’l-Asbağ’dan aldığını belirtir. Bkz. Belazuri, 201.
41 ibnü’l-Esir, IV, 321.
42 Taberi, III, 620.
43 ibnü’l-Esir, IV, 457.
44 Taberî, Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülük, Beyrut, 1995, IV, 139.
45 ibnü’l-Esir, V, 447.
46 Belazuri, 202.
47 Abu’l-Farac, I, 199.
48 Ostrogorsky, 155.
49 Süryanî Tell Mehre’den naklen, inalcık, IV, 347.
50 ibnü’l-Esir, V, 488.
51 Belazuri, 202.
52 Belazuri, 189.
53 Yakubi, II, 310.
54 Küçük, XI, 322.
55 ibnü’l-Esir, VI, 58.
56 Taberi, IV, 564.
57 Geniş bilgi için bkz. Mehmet Azimli, Babek İsyanı, Ankara, 2004.
58 Yakubi, Tarihu’l-Yakubî, Beyrut, 1993, II, 436.
59 Belazuri, 202.
60 Abu’l-Farac, I, 299.
61 ibnü’l-Esir, VIII, 138.
62 ibnü’l-Esir, VIII, 295.
63 Honigman, 78.
64 ibnü’l-Esir, VIII, 480.
65 Çelik, 29.
66 ibnü’l-Esir, IX, 546.
67 Sevim, 51.
68 Azimî, Azimî Tarihi, Haz; Ali Sevim, Ankara, 1988, 8.
69 inalcık, IV, 347.
70 Sevim, 54-56.
71 Abu’l-Farac, II, 306.
72 inalcık, IV, 349.
73 Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, Ġstanbul, 2001, 19 vd.
74 inalcık, IV, 349.
75 şemsettin Sami, II, 832.
76 Cahen, 162.
77 Cahen, 197.

Hiç yorum yok: