Evrenos Bey Mülknâmesi’nin giriş kısmı |
Akıncı Beyi Evrenos Bey’e Ait Mülknâme Ayşegül Çalı∗
Evrenos Bey, Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’a geçiş sürecinde sınır bölgelerinde faaliyet gösteren akıncı yani uc beylerinin en önemlilerinden biridir. Yüz seneden fazla yaşadığını bildiğimiz Evrenos Bey; başarıları, zenginliği ve kendinden sonra akıncılık faaliyetlerine devam eden oğulları ile ailesinin adını Osmanlı tarihine yazdırmıştır. Rumeli’nin fethi, iskânı ve Türkleşmesinde şüphe götürmez isimlerden biridir. Gelirinin büyük bir kısmını vakfa dönüştürmüştür. Hayatı ile ilgili bilgiler oldukça kısıtlı olup, ismi daha çok yaptığı fetihlerle kaynaklara geçmiştir. Merkez-uc mücadelelerine rağmen, aileye ait mülkiyet hakkının XX. yüzyıla kadar devam etmesi ise en dikkat çekici noktadır. Bu makalede Evrenos Bey’e ait 1603 tarihli I. Ahmed’in tuğrasını taşıyan mülknâmeden ve mülknâmelerin özelliklerinden bahsedilmektedir.
Evrenos Bey Hakkında Kısa Bilgi
Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda yaptığı fetihlerde esas rolü oynayan Evrenos Bey, Hacı İlbeyi, Turahan Bey ve Mihal Bey Rumeli’nin en önemli akıncı beylerindendir. Akıncı, keşif, yağma veya tahrip amacıyla yabancı devlet arazilerine seferler düzenleyen hafif süvari birliklerine verilen askeri bir isimdir1 ve uc bölgelerinde fetih yaptıkları için bunların beylerine uc beyi de denilmektedir. Bu akıncı beyleri fetihlerde kazandıkları ganimetler ile
geçinmişler ve kendilerine verilen timarlar sayesinde yeni topraklarda arazi ve gelir elde etmişlerdir2. Evrenosoğulları, Turahanoğulları, Mihaloğulları gibi ünlü ailelerin isimleri de akıncı beylerinden gelmektedir. Akıncılık teşkilatı, babadan oğula geçen bir yapıya sahiptir. Rumeli’deki ilk akıncı beyi olarak bilinen Hacı İlbeyi’nin ölümünden sonra Evrenos Bey uc önderliği yapmıştır3.
Karesi Beyliği emirlerinden olan Evrenos Bey, 1345 tarihinden itibaren yani beyliğin tamamen Osmanlı hâkimiyetine geçmesinden sonra4 Karesi Beyi Aclan Bey’in veziri Hacı İlbeyi, Orhan Bey’in yanına sığınmış olan Tursun Bey; Gazi Fazıl ve Ece Bey gibi beyliğin ileri gelenleri ile birlikte Osmanlı hizmetinde çalışmaya başlamıştır5. Aşıkpaşazâde, I. Murad’ın Rumeli fetihlerinde yanında bulunan kuvvetlerin “vilâyet-i Karesiden ve kendü vilâyetinden” olduğunu ifade etmektedir6. Hoca Sa‘âdettin, Evrenos Bey’i “san’at-ı tir-endâzîde şerîk ü enbâzı yoğ idi” yani ok atıcılığında bir eşi daha yoktu diyerek övmektedir7. İbn-i Kemal ise Evrenos Bey’in de adını zikrettikten sonra “kılıçları ile dirilirlerdi, bustân-ı meydân-ı gazâda dikilen cedâlarının nihâlleri ne bitürse ânı yirlerdi”8 diyerek akıncı beylerinin maharetlerini ve geçimlerini kısaca özetler.
Orhan Bey’in oğlu Şehzâde Süleyman Paşa ile Rumeli fetihlerine başlayan Evrenos Bey, I. Murad, I. Bayezid, Süleyman Çelebi ve I. Mehmed dönemlerinde hizmetlerde bulunmuş ve hayatı boyunca Osmanlı’nın Balkanlardaki fetih hareketlerine katılmıştır9. Evrenos Bey’e ait ferman sûretlerinin toplandığı ancak yazarı bilinmeyen bir kitapçıkta, Yıldırım Bayezid
tarafından verilmiş bir fermandan bahsedilmektedir. 1361 tarihli bu fermanda Yıldırım Beyazid, Evrenos Bey’e “El-hac El-gazi Evrenos Lalam” diye hitapetmektedir10. Evrenos Bey’in, Bayezid’in oğlu I. Mehmed’e de lalalık yaptığını Temmuz 1413 (Cemâziye’l-evvel 816) tarihli, aslı İdare Meclisi tarafından Süleyman Sami Evrenosoğlu’na geri verilen temliknâme örneğinden anlıyoruz11.
Evrenos Bey’in hayatıyla ilgili bilgiler oldukça kısıtlıdır. Kaynaklarda adı daha çok yaptığı başarılı fetih hareketleri sebebiyle geçmektedir. Fütûhata bizzatiştirak ederek çeşitli dönemlerde kendisine mülknâme verilen uc gazilerine en güzel örneklerden biridir.
Evrenos Bey’in tarih sahnesine çıktığı Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’a geçiş sürecinde Anadolu’da birliği sağlama çalışmaları önemli iken, Rumeli’ye baktığımızda öncü akıncı birlikleri ile hızla ilerleyen bir Osmanlı gücü dikkati çekmektedir. Bu nedenledir ki Rumeli’nin akıncı beylerine ve özellikle de “Via Egnatia” 12 üzerinde fetihlerine devam eden ve itâati elden bırakmayan Evrenos Gazi’ye verilen mülkiyet hakkı yenilenmiş ve bu akıncı ailesinin torunları da bu mülkiyet hakkına sahip olmuşlardır. Evrenos Bey’in oğulları da Rumeli’de akıncılık hizmetlerine devam ederek Osmanlı Devleti’ne hizmet vermişlerdir.Bunlardan en önemlileri 1423’te Selanik kuşatmasına katılan Barak Bey13,1430’da Selanik’in fethinde yer alan Ali Bey14, Arnavutluk’ta ve Epir bölgesinde yapılan akınlara katılan İsa Bey ve Makedonya’daki fetihlere katılan Gazi Ahmed Bey’dir15.
Evrenos Bey, fethettiği yerlerden önce Gümülcine, daha sonra Serez ve son olarak da Yenice-i Vardar’da ikâmet etmiştir16. Kasım 1417’de (7 Şevval 820) Yenice-i Vardar’da vefat etmiş ve burada yaptırmış olduğu türbeye defnedilmiştir17. Öldüğünde 100 yaşından fazla idi. Rumeli fethinde yer alan Mihal Bey, Lala Şahin Paşa gibi bu bölgenin ilk vakıf kurucularındandır18.
Mülknâmenin Tanımı ve Verilme Sebepleri
İslâm memleketlerinde mülkiyeti devlete ait olan mîrî toprakların yanı sıra, kişilere ait olan mülk topraklar da mevcuttur. Mülk, sözlük anlamı itibarıyla “bir şeye sahip olmak, hâkimiyet kurmak, tasarrufta bulunmak” manasında milk19 kökünden gelmektedir ve tasarruf edilen mal anlamında kullanılmaktadır20. Mülknâme, hükümdar tarafından şer’î hukuka uygun olarak, mal sahipliğinin bir veya birkaç şahsa verildiğini gösteren ferman ya da vesika için kullanılmış bir tabirdir. Bunun yerine “mülknâme-i hümâyûn, temliknâme veya temliknâme-i hümâyûn” da denilirdi21. Osmanlı Devleti de İslâm hukukunun mülkiyet
esaslarını kabul ettiği için22 bu durum İslâm toprak hukukuna uygun olarak süregelmiştir23.
Osmanlı Devleti’nde mülkiyet hakkı elde edebilmek ya da diğer bir değişle mülknâme alabilmek için bazı koşulları yerine getirmek gerekmekteydi. Fethedilen topraklar ilk olarak mîrî topraklar olarak kabul ve ilan edilir, daha sonra padişah tarafından temlîk edilirlerdi. Mîrî araziden ayrılan bu tür topraklara “mülk topraklar” denilirdi. Bu topraklar içerisinden fetih sonrasında fâtihlere verilen temlikler24, memleketi imâr ve iskân25 ile devlete hizmeti geçen memur ve askerlere yapılan temlikler26 ve usulüne göre satılarak parası tahsîs edilen topraklar şeklindeki temlikler sahîh temlikler arasındaydı27. Sahîh vakıf,şer‘î kanuna uygun olarak vakf olunan araziye denirdi ve tasarruf hakkı sahibine aitti. Sahîh vakıflarda vakıf şartları yerine getirildiği takdirde, herhangi birkanuna tabi değillerdi yani serbestiyyet üzere tahsîs edilirlerdi28. 1630’da kaleme alınan Koçibey Risâlesi’nde Evrenos Bey’e ait olan vakıflar sahîh vakıflar olarak geçmektedir29.
Akıncı beylerine verilen temliklerle sınır boylarının müdafaası sağlanarak, yeni feth edilen toprakların imâr ve iskânı ile şenlendirilmesi amaçlanıyordu. Böylelikle ya yeni fethedilen yerler ya da genellikle ölü veya çorak topraklar tasarruf altına sokularak, verilen temlikler ile malikâneler yaratılması sağlanmıştır30.Zira malikâne, mülknâme ile temlîk olunan yerler için kullanılan bir tabirdir. Osmanlı Devleti fetihlerle büyüyen topraklarını koruyabilmek için Rumeli fatihlerine feth ettikleri topraklardan bol miktarlarda timarlar veriyor ancak bu timarlar kendi görev ve hizmetleri devam ettiği sürece tasarruflarında kalıyordu31. Verilen timarları malikâne şeklinde evlatlarına geçirebilmeleri için sultandan temliknâme almaları gerekiyordu32. Her padişah değiştiğinde de hüccet ve mülknâmelerin yenilenme mecburiyeti vardı. Yine uygulanan arazi tahrirlerinde her mülk ve vakfın teftişi yapılarak yoklamalar alınıyordu. Yapılan bu gibi teftişlerle birtakım malikaneler eğer daha önce evlatlık vakıf haline dönüştürülmemişlerse dağıtılarak mîrî araziye dahil ediliyorlardı33.
Vakfiyeler, tahsis edilen vakıfların gelir kaynaklarının, vakfın işleyiş şeklinin ve hedeflenen hizmet ilkelerinin belirlendiği belgelerdir. Osmanlı Devleti’nde menkul ve gayrimenkul mal varlıklarının üçte biri vakıftı34. Mülk araziler sahiplerinin istekleri doğrultusunda Allah’ın rızasını kazanma amacıyla halkın herhangi bir ihtiyacını karşılamak üzere vakfa dönüştürülebilirlerdi.
Osmanlı Devleti için temlîk sahibinin haklarının korunması kadar temlîk edilen toprakların sorumluluklarının da yerine getiriliyor olması oldukça önemliydi. Aksi takdirde yani koşullara uyulmadığı zaman verilen mülk geri alınabiliyordu. Örneğin toprağın üç yıl üst üste ekilmemesi yani boz bırakılması halinde temlîk sahibi mülkiyet hakkını yitiriyor ve kanûnen toprak başka birine teslim edilebiliyordu35. Aslında temlikle amaçlanan ve mülkiyeti yasallaştıran tek koşul İnalcık’ın da belirttiği gibi hâlî ya da terkedilmiş toprakların tarıma açılarak, ekilip-biçilmeye başlanması ve böylece de bölgenin şenlendirilerek bayındırlık işleri için yeni gelir kaynaklarının yaratılmasıydı36. Ancak “toprağın padişahın mülkü olduğu” felsefesinden hareket eden padişahlar, çeşitli sebeplerle sultanlık sıfatlarını kullanarak memleket topraklarını istediklerine gelişigüzel temlîk edebildiklerinden37 gayr-ı sahîh temlîklerle de karşılaşmak mümkündür38. Sultanların, kendi iradeleriyle hatta bazen bütün hak ve rüsûmuyla ebediyyet ve serbestiyyet üzere temlîk ettikleri bilinmektedir39. Bazı yerler tapu bedeli alınarak devredilse de genellikle temlikler bağışlama ve hîbe etme şeklindeydi. Bu hususta konumuz olan Evrenos Bey gibi bizzat fütûhata iştirak eden kişiler dışında devlete büyük hizmeti dokunup dokunmaması husûsu da aranmamaktaydı. Barkan bu konuda “kendi gözdelerine ve hatta evlenmek üzere bulunan kızlarına da cihaz olarak köy temlik etmiş oldukları vâki’dir” demektedir40. Ayrıca Barkan, “manasız ve usulsüz temliklerin bile şeklen kusursuz bir hale sokulabileceğini” belirterek, bu konuda padişahı cinlerle ve büyücülükle etkisi altına alan Cinci Hoca için hazırlanan mülknâme örneğini vermiştir41.
Evrenos Bey’in Nüfuzu ve Zenginliği
Evrenos Bey’in uzun yıllara dayanan tecrübeleri Osmanlı sultanları için büyük önem taşımaktaydı. Rumeli’de yapılan savaşlarda sultanlar bölgeyi en iyi tanıyan kişiler akıncı beyleri oldukları için onların düşüncelerine başvurarak savaş taktiklerini dinlerlerdi. Evrenos Bey de bu konuda etkili isimlerden biriydi.Tecrübelerine güvenilen akıncı beyinin I. Kosova savaşı öncesi hacdan dönerek sefere katılması askerler arasında sevinç yaratmıştı42. Evrenos Bey ayrıca şehzade çatışmalarında da oldukça önemli bir rol oynamıştır43.
Akıncı beylerinin nüfuzları kadar elde ettikleri ganimet ve diğer gelirleriyle birlikte zenginlikleri de ön plandaydı. I. Murad, oğlu Bayezid’i evlendirdiğinde Anadolu beylerinin, dönemin sancak beylerinin ve Mısır sultanının da davetli olduğu Bursa’daki ihtişamlı düğüne katılan Evrenos Bey görkemli hediyeler getirmiştir44. Aşıkpaşazâde, düğüne davetli olanları açıklarken “etraf beylerini hep okudular ve Evrenos Gazi’yi okudular” ve “kendi sancağı beyleri geldi ve Evrenos dahi geldi” ifadelerini kullanarak Evrenos Bey’in adını özellikle zikretmiş ve ona verilen büyük değeri göstermiştir45. Ünlü akıncı beyinin bu zenginliğini fetih bölgelerinde yaptırdığı imar faaliyetleriyle de süslemesi oldukça önemlidir.
Sırasıyla kendi üs merkezi olan Gümülcine, Serez ve Yenice-i Vardar’da hayır kurumları, imâret ve misafirhâneler imar ettirmiştir46.Evrenos Bey daha I. Murad döneminde Osmanlı Devleti’nin en büyük timar sahiplerinden biri olmuştur. 1386’da I. Murad tarafından Evrenos Bey’e gönderilen mektuptaki “bu cânibe gelen mektûblarında ba’zı kurâ’ vakf etmek murâd edinüb ve evlâdlarına senden sonra ri’âyet olmak içün hükm-i şerîfim istemişsin”47 ifadesinden Evrenos Bey’in 1386 tarihinden itibaren vakıf sahibi olduğunu ve bu mülklerin evlatlarına kalmasını istediğini öğreniyoruz48.
Evrenos Bey’in Balkan topraklarındaki memleket açmadaki yararlılıklarına ve askeri hizmetlerine karşılık olarak Selanik’teki evkâfının her türlü vergisiyle birlikte serbestiyyet üzere 37 köy ile oğlu İsa Bey’in evkâfı içinde bulunan 6 köy kendilerine temlîk edilmiştir49. Yani bu aileye ait mal varlıklarının temeli Evrenos Bey döneminde atılsa da mülkiyet hakkı ailenin üzerinde kalmış ve bu durum belki de merkezi hükümetin mutlakıyet anlayışını tehdit edecek hiçbir unsur yaratmadığından50 XX. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür51
Kaynaklar Evrenos Bey’in cömertliğinden de bahsetmektedirler ve zenginliğinin büyük bir kısmını ise vakfa bağlamıştır52. Vakfiyesinde Rumeli Vilayeti ve Vardar Nahiyesi’ndeki mallarının özü ve emlakinin en iyisini vakfettiği belirtilmektedir53. Evrenos Bey tarafından önemli bir merkez haline getirilen Yenice-i Vardar da bu konuya güzel bir örnektir54. Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde Evrenos Bey’in vakıf şehri olan Yenice-i Vardar hakkında
şöyle bilgi verilmektedir: “Ta Gazi Evrenos zamanından berü binâ olunmuş câmi’leri ve dükkânları ve hânları ve mesâcidleri ve bir aded hamamı olup hala Gazi Evrenos evkâfı bir
yaylağ-ı azîm olup “öşr-i aded-i ağnâmı mü’ebbedü’d-devrân” deyu hatt-ı şerîfler ile bu yayla Evrenos Bey evkâfıdır”55. Bu şehir Osmanlı döneminde önemli bir Türk askerikültür
merkezi haline gelmiş, özellikle de Trakya ve Makedonya’da seferler yapan büyük uc beyi Evrenos’un takipçileri olan gazilerin merkezi olmuştur56.
Evrenosoğulları Rumeli’nin fethinde ve Türkleşmesinde büyük yararlılıklar göstermiş ve savaşlarda kazandıkları başarılar neticesinde de Osmanlı Devleti’nden “cenk asâleti” rütbesi kazanan önemli ailelerden biri olmuştur57. Bu da Osmanlı Devleti’nin önemli bir akıncı ailesi olan Evrenosoğulları’na verdiği büyük değeri göstermektedir.
Evrenos Bey Mülknâmesi’nin Özellikleri
İncelemekte olduğumuz mülknâme, Osman Ferid’in güzel bir şekilde ifade ettiği gibi “Evrenos Bey’e verilen ve evlâdı zamanında tecdîd edilen fermanların bir tarihçesini muhtevîdir”58. Her padişah değiştiğinde temliknâmelerin de yenilenmesi gerektiğinden, elimizdeki belgeye tecdîdnâme ya da mukarrernâme de diyebiliriz. Tecdîdnâmelerin mülknâmelerden farkı, mülkiyet hakkı daha önceden verildiği için önceki sultanlar tarafından mülk tahsîs edildiğine dair açıklamaların yer almasıdır.
Bazı kaynaklarda Evrenos Bey’e (H. 760) 1358-1359 tarihinde Keşan ve Dimetoka taraflarına akınlarda bulunduğu dönemde Rumeli’deki başarılı fetihleri nedeniyle ilk olarak Orhan Bey tarafından gönderilen bir fermanla kılıç ve kaftan hediye edildiği ve vakıf kurması için istediği yerlerin kendisine temlîk edildiği belirtilmektedir59. Doğruluğunu kesin olarak tespit edemesek de bunun Evrenos’a verilen ilk mülknâme olma ihtimali büyüktür. Ancak Evrenos Bey’e I.Murad tarafından gönderilen 1386 tarihli mektuptan, elimizdeki mülknâmenin tarihi olan 1603’e kadar yani 217 sene Evrenosoğulları’na ait mülkler varlığını sürdürmüş ve aileye ait toprakların sınırları zamanla genişlemiştir. Bu mülknâme daha sonraki padişahlar tarafından da tecdîd edilmiştir. Bunlardan biri Temmuz 1413 tarihli I. Mehmed tarafından verilen mülknâme olup, 2 yıl sonra vakfa dönüştürülmüştür60. Ancak bu belgenin sadece çevirisi elimizde olup, yukarıda da bahsettiğimiz gibi aslı Süleyman Sami Evrenosoğlu’na teslim edildiğinden, orijinali ile karşılaştırma imkânımız yoktur. Çalışmamızın konusu olan tecdidnâme ise orijinal olmasının yanında Evrenos Bey’e ait olan son mülknâme olması ve mülk sınırlarının en geniş halini alması bakımından da ayrıca önem taşımaktadır.
I. Ahmed’in tahta çıkışıyla yenileme amacıyla verilmiş olan 10 Ekim 1603 (6 Cemaziye’l-evvel 1012) tarihli Evrenos Bey’e ait mülknâme, Tapu ve Kadastro Kuyûd-ı Kadîme Arşivi’nin Vakf-ı Cedîd Tasnifi Kataloğu’nda 195 numara ile yer almaktadır61. Bilindiği gibi bu kayıtlar, saltanatın kaldırılmasının ardından iki ayrı genel müdürlük olarak Ankara’da örgütlenmiştir. Vakf-ı Cedîd Tasnifi de diğer kayıtlarla birlikte bu nakledilen belgeler arasındadır62. Bu bilgilere dayanarak Defter-i Hakânî kayıtlarından olduğuna inandığımız belgemiz, dîvânî yazı türü ile hazırlanmış olup 33/107 cm. boyutundadır ve bez üzerinde tek parça halinde karton kozalak içerisinde korunmaktadır. Kütükoğlu, XVI. ve kısmen XVII. yüzyıla ait mülknâmelerin beratlardan bir bakışta ayrılabilmelerini, hüccet veya vakfiyelerde olduğu gibi şahit isimlerinin kayıtlı olduğuna bağlamaktadır63. Ancak elimizdeki XVII. yüzyılın ilk yıllarına ait mülknâmede şahit isimleri bulunmayıp, belgenin mülknâme olduğunu belirten bir başlık atılmıştır. Ayrıca üzerinde I. Ahmed’in tuğrasının bulunmasına rağmen sağ tarafına üç adet mühür basılarak sah çekilmiş olması da dikkat çekicidir. Çünkü padişah fermanı olması ve özellikle de I. Ahmed’in tuğrasının bulunması geçerli bir delildir64.
Belgemizi şekil olarak incelediğimiz zaman, XVII. yüzyıl vesikalarına uygun olarak da‘vet (invocatio) kısmı ile başlamaktadır. Bu bölümün özelliği olarak Allah’ın isimlerinden bazıları zikredilmiş ve bir dua cümleciği eklenmiştir. Ardından metnin sol üst köşesine “Evrenos Bey Mülknâmesidir” şeklinde bir başlık atılmıştır. Daha sonra ise padişah emri olduğunu gösteren ve I. Ahmed’e ait olan tuğra yer almaktadır. İkinci bölüm, (inscription) padişaha ait övgü dolu sözlerle, sıfatlarla başlamaktadır. Yüce Allah onun mezarını nurlandırsın diye
başlayan üçüncü bölüm (salutatio) ise du’a kısmıdır. Duanın ardından fermanın yazılma sebebini açıklayan nakil-iblağ (narratio-expositio) gelmektedir ve burada Evrenos Bey’e daha I. Murad döneminden itibaren verilen mülklerden ve daha sonraki sultanlar tarafından yapılan tecdîdlerden bahsedilmektedir. Metnin ana kısmında verilen mülkün sınırları en ince detayına kadar çizilmiştir. Bu bölümün ardından padişahın konu ile ilgili hükmünün yer aldığı (dispositio) emir kısmı gelmektedir. Padişah emrinin ardında da bu emre uymayanlar için te’kid-tehdîd bölümü (sanctio-comminatio) denilen lanetleme kısmı yer almaktadır. Son olarak da belgemizin verilme tarihi kaydedilmiştir.
Sınırlarını dönemin Selanik Kadısı Mevlâna Şemseddin ile Umur adlı görevli kişi ve vilayetin ileri gelenlerinin birlikte çizdikleri mülknâme, Hacı Evrenos Bey’e övgü dolu sözlerle başlamaktadır. Evrenos sülalesine ait olan mülkün sınırlarının tekrar tespit edildiği mülknâmede geçen “merhûmân ve mağfûrân Sultan Murad Han ve Bayezid Hüdâvendigâr tâbe serâhümaya ‘arz etmişler anlar dahi mukarrer ve müsellem dutub hükm-i cihan-mutâ’ verdikden sonra cenâb-ı cennetmekân firdevs-âşiyân merhûm ve mağfûr Ebu’l-feth Sultan Mehmed Han aleyhi’r-rahmet ve’r-rıdvân dahi mukademen verilen ahkâm-ı şerîfeyi mukarrer dutub temlîknâme vermiş” ifadesinden Evrenos Bey’in kendisine Sultan Murad döneminden itibaren mülknâme verildiğini öğreniyoruz. Metinde “‘arz etmişler” demesinin sebebi ise temliknâmenin ya da diğer bir adıyla mülknâmenin başvuru yoluyla alınmasından kaynaklanmaktadır. Başvurular çok farklı amaçlarla yapılabiliyordu. İnalcık’a göre başvuru nedenleri çoğu zaman dinî bir vakıf aracılığıyla cami, medrese, çeşme gibi bir hayır kurumu tesis etmek; daha nadir olarak kendisinin ve çocuklarının yararlanmasını sağlamak ya da söz konusu gelirin zaten var olan bir mülk veya vakfa ilave edilmesidir65. En önemlisi de temliknâmesi alınmak istenen şey, arz edilirken açık bir şekilde ifade edilmek zorundadır. Ancak elimizdeki belge tecdîd amacıyla hazırlanmış olduğundan ve mülkiyetin devam hakkı istendiğinden “arz edilmiştir” ifadesi kullanılmıştır. Yoksa biz 1386 tarihli Sultan Murad tarafından Evrenos Bey’e yazılan mektupta Rumeli fatihine kendi kılıcı ile feth eylediği yerlerin mülkiyet hakkının bizzat Sultan Murad tarafından kendisine tahsis edildiğini biliyoruz.66. Çünkü mektupta geçen “Gazi ve Hacı Evrenos Bey hizmetleri devâm-ı ikbâl kendi kılıcı ile feth eylediği kal’a-i Gümülcine’den kal’a-i Siroz ve Behişte ve Horpeşte’ye varınca bir sancaklık yer i’tibârıyla on kere binlerle verdim ve ol vilâyetlere ‘âmmeten seni guzât-ı mücâhidîne emîrü’lmü’minîn nasb eyledim”67 ifadesinden de anlaşılacağı gibi Evrenos Bey’in feth ettiği yerler Sultan I. Murad tarafından kendisine tevcîh edilmiş ve başarılarının devamı dilenerek, fetihlerine devam etmesi amacıyla ödüllendirilmiştir. Bu durumda ünlü akıncı beyinin arzı olmaksızın başarılarının karşılığı olarak mülkiyet hakkının verilmesi bir taraftan Evrenos Bey’e verilen önemin büyüklüğünü göstermekte olup, diğer taraftan belki de Orhan Bey döneminde ilk defa kendisine mülk verilmiş olmasından kaynaklanmaktaydı. Mektupta Evrenos Bey’e “amma sakın sana Rumili vilayetlerin kendi kılıcım ile açdım ve feth eyledim deyu gurûr gelmesün”68 denilerek de uc beyinin merkeze itaatinin devamı istenerek, Rumeli fâtihi olduğu vurgulanmaktadır.
Evrenos Bey’e de tahsîs edilen bu mülk topraklar, şahısların üzerinde mutlak mülkiyet hakkına sahip oldukları topraklardır. Arazi sahipliği ve tasarruf hakkı kayıtsız şartsız aynı şahsa aittir. Mülk sahipleri isterlerse mülklerini satarlar, isterlerse bağışlar veya vakfederlerdi69. Evrenos Bey vakfiyesinde de bu toprakların hiçbir şekilde satılamayacağı ve bâkî olarak kalacağı belirtilmektedir70. Üzerine ağaç dikmek veya bina yapmak gibi faaliyetler için de kimseden izin almak zorunda değillerdi. Mülk sahibinin ölümü halinde ise
mirasçılarına intikal ederdi. Vâris bulunmaması durumunda da devlete intikal ederek mîrî arazi olarak kayd olurdu71. Ancak mutlak olarak sarf edilen şey, topraktan ve toprak üzerinde yaşayan kimselerden alınan vergilerden ibaretti72 ve mülknâme sahibi çizilen sınırların dışına çıkmamakla yükümlü idi. Metinde de belirtildiği gibi “kat’an tebdîl ve tagyîr etmeye” yani kesinlikle değiştirmeye denilerek sınırlar mülknâmede çizilen şekliyle kesinleştirilmiştir. Ayrıca sınırları çizilen bölgeden alınan vergi gelirleriyle birlikte “hadleri ve sınurlarıyla hîbe ve temlîk edüb” ifadesinden de anlaşılacağı üzere, çizilen sınırlar dâhilinde kendisine hîbe edilmiş ve köylerden toplanan haraç ve ispençeler ile resm-i ağnâm toplama hakkı da verilmiştir. Yani tüm haklar temlik sahibine yani Evrenos Bey’in vârislerine devredilmiş ve “tam serbestiyyet” üzere verilmiştir73.
Sonuç olarak elimizdeki belgelere dayanarak, Evrenos Bey’e daha I. Murad zamanında 1386’da gönderilen mektupla verilen mülkiyet hakkının 217 yıl devam ettiğini ve zamanla genişleyen sınırların ilk temlîk tarihinden itibaren 11 padişah tarafından da tecdîd edildiğini tespit ediyoruz. Makalemize konu olan ve elimize ulaşan I. Ahmed tuğralı 1603 tarihli son tecdîdnâme ile de Evrenos Bey’e ait mülkler, kuzeyde Köstendil’den Filibe’ye ve güneyde Siroz’dan Gümülcine’ye kadar uzanan geniş bir sahaya ulaşmıştır. Nüfuzu ve zenginliği ile de söz sahibi olan ünlü akıncı beyinin imar faaliyetleri de oldukça önem taşımaktadır. Gelirinin büyük bir kısmını ise vakfa bağlamıştır.
Mülknâmenin Transkripti
Hüve’l-azîz , El-mu’nî, El-mu’în, El-mu’tî,El-mu’în tekaddesî esmâ’ihi Evrenos Bey Mülknâmesidir Nişân-ı şerîf-i âlî-şân-ı sâmî-mekân-ı sultânî tuğra-yı garrâ-yı cihân-sitân-ı hakanî, nuffize bi’l-avni’r-Rabbânî bi’l-menni’l-mennân ve’s-savni’s-samedânî hükmü oldur
Bundan akdem âbâ-i kirâmım ve ecdâd-ı ‘izâmım -nevvere Allahu te’âla merâkidehum74- merhûm ve mağfûrün leh El-hâcc Evrenos Bey’e Vardar tevâbi’inde Valtos nâm hassı ve Gülgü ve Malçay nâm köylerin haracı ve ispençesi ve koyunu resmini ve gölüyle ve haddleri ve sınurlarıyla hîbe ve temlîk edüb ahkâm-ı şerîfe erzânî kılmışlar75 ve zikr olunan köylerin sınurların ta‘yîn ve tahdîd etmeğe sâbıkan Selanik kadısı olan Mevlâna Şemseddin ile Umur nâm kul gönderilüb anlar dahi varub ol vilâyetin a‘yânın cem‘ edüb sınurlarını ta‘yîn ve temeyyüz edüb kat‘ etmişler gelüb merhûmân ve mağfûrân Sultan Murad Han ve Bayezid-i Hüdâvendigâr -tâbe serâhümaya76- ‘arz etmişler anlar dahi mukarrer ve müsellem dutub hükm-i cihan-mutâ‘77 verdikden sonra cenâb-ı cennet-mekân firdevs-âşiyân merhûm ve mağfûr Ebu’l-feth Sultan Mehmed Han -aleyhi’r-rahmet ve’r-rıdvân- dahi mukaddemen verilen ahkâm-ı şerîfe(y)i mukarrer dutub temlîknâme vermiş. Eyle olsa halen serîr-i saltanat ve mesned-i hilâfet, cenâb-ı ‘adâlet-me‘âbıma müyesser olub bundan esbak verilen temlîknâme-i hümâyûnun tecdîd olunmasını ricâ eyledikleri ecilden ecdâd-ı ‘izâmım -nevvere Allahu te’âla merâkidehum- verdikleri mülknâmeleri ben dahi mukarrer ve müsellem dutub tecdîd olunmasını emr etdim ve ol mülknâmeler içindeki sınurlar işbu minvâl üzeredir ki zikr olunur. Hudûd-ı cevânib-i erba‘a ibtidâsı budur ki yukaru kavak ağacından Nikör Boveranya ve andan Balluca ırmağına ve andan Donya78 adlu depecüğe ki ve andan Vargar ve Pelü Viranı’na ve andan iki yol çatı ki Estoryi/İstoryi derler ki taş dikilmişdir ve andan Filibe79’den yekağı80 ulu yol sıra varır yol yanında dikilmiş taşa erişür ve andan doğru yerlü kafiri karataşa varır ve andan Ağraşde adlu köye varır ve andan değirmen yerine varır ve andan geçer Valtoz karagende81 Edri adlu köye varur ve mezkûr sınurın ‘alâmetleri çevre yanındağı dikilü taşlar ile ma‘rûf ve meşhûrdur ve mezkûr Valtos Gölü’nün kıbleden yanında birkaç budakları82 vardır çıkar balıklağı83 olur ve bu zikr olan budaklar dahi Valtos’un84 sınurundandır evvelki Budak adı Valcetder ki Edri köyüne muttasıldır ve sânî Budak ki adı Girümirdür ve sâlis Budak adı bir zâtdır ve erbi‘a budak ki adı Vladol derler ve bu balıklağılardan geçer Dilamandari adlu çiftliğe erişür ve Vegarhad adlu çiftliğe muttasıldır andan geçer Valtos’un ayağı ırmak olub denize girdiği yerde İstoka adlu balıklağı vardır oldahi Valtos sınurundadır ve mezkûr Valtos’un helinden? döner çoraklu yerde dikilü taşa erişür andan geçer gölün sınuruyla Eylad/İlad sınuruna eren yola girer ve bu yol sıra uzanur Kiçik (Küçük) İdris Köyü’nün sınuruna muttasıl olur, ol sınurdan çıkar şimal tarafına meyl edüb depecükde dikili taşa erişür ve andan geçer Valtos Köyü’nün tarafını dutub Re’is Hamza Köyü’nün ortasında dikilen taşa erişür andan geçer şimâl tarafından yana meyl eder Tahtalı öyüğe girer andan geçer mezkûr hudûdun evvelinde zikr olan Balluca Irmağı’na muttasıl olur ve ba‘dehu hudûd-ı Gölki ve Maliça bu zikr olan nişanlardır eski Vardar denize koyulduğu yerden uruca çıkar gün batusundan yana Eski Hisar85 berâberliğinde gedüğe erişür ol gedükden Vardar’ın suyu çıkar Küçük arga girer Samuk ve Monik çiftliğine gider yola erişür andan geçer Benefşegören’de iki kavuşduğu yere erişür andan dağa oduna giden yola erişür Nalsikor Viranı’na varınca ki anda taş dikilmişdir andan Fındık Deresi’ne iner ol Fındık Deresi’nden çıkar kıbleden yana Eski Hisârlığa erişür ki anda taş dikilmişdir andan geçer Kurucakuyu’ya erişür andan geçer Yakub Köyü’nün sınuruyla Vardar86 sınuruna eren ulu yola girer ta dikili taşa erişünce andan sonra derenin gün doğusunda sırt sıra gelür iner ulu yolun yanında iki depecüğe erişür andan geçer Valtos’un sınurunda kum depecüğünde dikilü taşa erişür hudûd-ı Söğütlü Dere ve köylerin nişanları bu zikr olanlar evvel sınuru göl beğinün87 kor kuyusunda kim Selanik’den Siroz’a gider yolun katındadır kapucılar dutduğu çiftliğe erişür andan geçer Selanik yoluyla o sınurunun yolcu koşduğu yere erişür andan geçer Siroz yolunda kafiri dikilmiş taşa erişür andan geçer Devi adlu eski hisarlığa erişür andan Lalula adlu dağa erişür ol dağdan doğru iner yana gider ulu yola erişür andan Ulu Dere’ye iner ol Ulu Dere’den doğru çıkar Aya Paraskevi adlu eski kiliseye erişür ve ol kilisenin kıbleden yanından doğru Çitor’a iner andan Galfar/Galgar suyunu geçer karşusunda depeye88 erişür kim anın üstünde taş dikilmişdir ol dikilmiş taşın kıbelinden yanında Mustafacı gölüne varır ol yol sıra doğru Eskine Lakov derler Avrethisarı’nın kıbelinden yanındadır andan geçer Hisarluca yaylasına erişür andan geçer ulu yola erişür ol yol doğru varır Galko suyun geçer ulu yola girer girü ol yoldan geçer Podovne/Poduna adlu depeye erişür ol depenin foryazdan89 yanında bir dereye erişür ol dereden geçer Eskeneş adlu yere erişür andan dağ eteğinde Prosko adlu yere erişür andan Korucu İvaz çiftliğine90 erişür andan geçer mezkûr Gülyeğinik/Gölyeğinik Kıru kuyuya muttasıl olur hudûd-ı Siroz sağışında91 mülklüğe verdikleri sınurın bu zikr olunan nişanlardır mezkûr çiftlik sınuru şimâlîsi ulu yola erişür ve yolca gider Kutlu Bey kuyusuna varır mezkûr kuyudan döner Süleyman Subaşı Bağçesi divarına erişür dahi aşağa tay yerine ulaşur Küçük küre92 gider yola varır hudûd-ı garbîsi(n)de mezkûr yolca gider Kürek orta tasife? uğrar andan geçer Balluca Irmağı’na varır andan Balluca akındısına döner, hudûd-ı cenûbîsi su sıra iner İrgerciğe yoluna varur andan Balluca andan Siroz93’dan yana döner saz içindeki taşa uğrar geçer Büyük Kürek ucunda taşa uğrar andan geçer Esköki/Esgüki yolundağı taşa varır andan geçer Doğancı Soy ekinliği içindeki taşlara varır girü döner mezkûr Esköki/Esgüki yoluna varır andan doğru yolca gider yol gurâkinde94 dikili taşlara uğrayu(b) Evrenos Bey’in bağçesi divarına erişür. Hudûd-ı şarkîsi mezkûr bağçe divarını sıyırdır geçer Mahmud yoluna ve Doğan yerine varır andan ol zikr olan ulu yola muttasıl olur ve otlak ki mülklüğe vermişler sınurlarının nişânı bu zikr s.524.olanlardır: Şarkîsi Atmaca timarı Donya sınuruna erişür ve andan Kadı Şemseddin ve İsmail ve Yerlü Kethüdalar dedikleri taşlara muttasıl olur ve hadd-ı şimâlîsi Ebri adlu sınuruna erişür ve Çeltükci sınuruna ve Subaşı sınuruna ulaşur ve hadd-ı garbîsi İrsizciği?/Ebrsizciği sınuruna ulaşur aradan yol geçer Pavlolovi95 sınuruna varıncadır ve hadd-ı cenûbu Kara Geçesine? şehre Yabalu evi suyuna ulaşur Donya ki mülkliğe vermişler şimâl sınuru Zihne96 suyuna ve Bedreddin Bey timarı uzak sınuruna ulaşur aradan ulu yol geçer yol sıra dikilmiş sınur taşları vardır Seferli sınuru Meçilkü Çiftliği sınuruna ve andan Eksilü Pınadına? sınuruna ulaşur ba‘zı yerlerde ekilür97 köşeler olur her köşede sınur bellü olsun deyu taşlar dikilmişdir ve andan Aşağa Leşkeri yerine ve Katlo Manastırı’na ulaşur aradan yol geçer yol sıra sınur içün taşlar dikilmişdir, sınur-ı garbîsi İsmail Bey sınuruna ve Bedreddin Bey timarı İskamno sınuruna ulaşur aradan Kara Mukbil Köprü’süne gider ulu yolu geçer, yol sıra taşlar dikilmişdir ve sınur-ı şarkîsi mezkûr İskamno ve Zihne sınuruna ulaşur ba‘zı yerde ekilür köşe vardır, her köşede sınur içün taşlar dikilmişdir taşdan taşa varır. Sınur-ı şimâlde zikr olan ulu yola muttasıl olur, muttasıl olduğu yerde dikili kara taş vardır yerlü kethüdalar bilürler ve bundan gayrı Gümülcine ve Ağırcan
tevâbi‘inden Köstebir çiftliği dimekle ma‘rûf olan Anbar Köy ve Küçecik Köyü ve bağlarını ve değirmenlerini bile virüb temlîk etmişler ba‘dehu ecdâd-ı ‘izâmımdan merhûm ve mağfûrun leh Sultan Bayezid Han -aleyhi’r-rahmeti’lgufrân- zamanında dahi ‘arz olundukda zikr olunan mahdûd sınur içinde ve defter-i hâkânîde mukayyed ve mastûr olan vakıf köylerin haracını ve ispençesini ve gölünü ve koyunu resmini ve Köstendil Sancağı’nda Koniçe nevâhîsinde Pranko nâm vakıf köyünü vesâyir hâsıl olan fevâ‘idi bi’l-külliye cüz‘î ve küllî ne var ise mecmû‘unun vakfiyyeti vakfiyye-i ma‘mûlün biha mûcebince mukarrer ve musaddak dutmuş ben dahi mezîd-i avâtıf-ı98 aliyye-i şâhâneden bu cümleyi kemâ-kân müsellem ve muhakkak dutub bu hükm-i şerîf-i vâcibü’littibâ‘ ve cihân mutâ’ı erzânî kılub verdüm ve buyurdum ki Ba‘de’l-yevm dahi evkâf-ı mezbûre ber karâr-ı sâbık vakfiyyet üzere zabt olunub hâsılları vâkıf-ı müşârün ileyh Evrenos Bey’in ma‘mûlün biha vakfiyyesi mûcebince mesârıf-ı mu‘ayyenesine sarf oluna bu bâbda hiç ahad kâ‘inen-menkâne99 bi-vechin mine’l-vücûh100 mâni‘ ü dâfi‘ ve râfi‘ ve münâzi‘101 ü mu‘ârız ve müzâhim olmayub min ba‘d dahl ü ta‘arruz değürmeyüb kat‘an tebdîl ü tağyîr etmeye ve buyurdum ki benim evlâdımdan ve ensâbımdan ve beylerimden ve mübaşirlerimden bu hükm-i şerîf-i lâzımü’l-inkiyâdımı her kim ki tebdîl ü tağyîr edüb muhâlefet ede veyahud etmek isterler ise fe men beddelehu ba‘de ma semi‘ahu feinnema ismuhu ale‘l-lezîne yubeddilûnehu innallahe semî‘un alîm102 ve la‘netu’l-llâhi te’âlâ ve’l-melâ’iketi ve’n-nâs ecma‘în103 ‘azâbına müstehak olalar. Şöyle bileler ‘alâmet-i şerîf-i ‘âlem-ârâ-yı ve cihân-mutâ‘ı mütâla‘a kılanlar mazmûn-ı meymûn-ı sa‘âdet-makrûnu musaddak ve muhakkak bilüb i‘timâd ve i‘tikât ve inkiyâd kılalar. Tahrîren fi’l-yevmi‘s-sâdis şehr Cemâdiye’l-ûlâ min
şühûri sene isna ‘aşere ve elf. (6 Cemadiye’l-ûlâ 1012)104
Mine’l-hicreti’n-nebeviyye aleyhi efdali’s-salâti ve ekmeli’t-tahiyyât
Be-makâm-ı Konstantiniyye
Dipnotlar
∗ Arş. Gör. Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü. (e-mail: aysegulcali@yahoo.com; Tel: 312 310 3280-1283)
1 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.I, İstanbul 1993, s.36.
2 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Karesi Vilâyeti Tarihçesi, İstanbul 1925, s. 71; Necati Tacan, Akıncılar ve Mehmed II., Bayazıt II. Zamanlarında Akınlar, İstanbul 1936, s. 3; Abdülkadir Özcan, “Akıncı”, DİA, c. II, İstanbul 1989, s. 249; İ. Hakkı Uzunçarşılı, “Akıncı”, İA, c. I, M.E.B., İstanbul 1993, s. 239.
3 Halil İnalcık-Mevlûd Oğuz, Gazavât-ı Sultân Murad b. Mehemmed Hân, İzladi ve Varna Savaşları (1443-1444) Üzerine Anonim Gazavatnâme, T.T.K., Ankara 1989, s. 88.
4 Karesi Beyliği’nin ilhâkı meselesi tartışmalı bir konu olup, kaynaklarda farklı şekillerde geçmektedir. İnalcık ise bu beyliğin işgal sürecinin 1335-1345 tarihleri arasında olduğunu belirtir. Bkz. Halil İnalcık, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu”, Türkler, c. IX, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s. 84; Ayrıca bu konu ile ilgili tartışmalı görüşler için bkz. Zerrin Günal Öden, Karası Beyliği, T.T.K., Ankara 1999, s. 60-62.
5 Hoca Saâdettin, Tâcü’t-tevârih I, 1279, Basım yeri yok, s. 51,53; Müneccimbaşı Derviş Ahmed, Sahâ’ifü’l-ahbâr, c. III, İstanbul 1321, s. 288, 305; Mehmed Hemdemî Çelebi, Solakzâde Tarihi, İstanbul 1297, s. 23; İ. Hakkı Uzunçarşılı, “Evrenos”, İA, c. IV, İstanbul 1977, s. 414; I. Melikoff, “Ewrenos”, The Encyclopedia of Islam, Volume II, London 1965, s. 720.
6 Aşıkpaşazâde, Aşıkpaşazâde Tarihi, İstanbul 1332, s. 52.
7 Hoca Saâdettin, Tâcü’t-tevârih I, s. 117.
8 İbn-i Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, II. Defter, Yay., Şerafettin Turan, T.T.K., Ankara 1983, s. 110-111.
9 Hamid Vehbi, Meşâhir-i İslam, c. II, İstanbul 1301, s. 801; I. Melikoff, “Evrenos”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Edit. Alexander P. Kazhdan, Volume II, Oxford 1991, s. 765.
10 Selâtîn-i ‘İzâm Hazretleri Tarafından El-hac Gazi Evrenos Bey’e İ‘tâ Buyurulan Fermân-ı Âliye Sûretleri, Sabah Matbaası, basım yılı yok, s. 5.
11 Vakıflar Genel Müdürlüğü, Defter No: 2108, Sayfa No: 0077, Sıra No: 78.
12 Balkanları İstanbul’a bağlayan üç önemli yoldan biri olan Via Egnatia, II. yüzyılın yarısında kurulmuş bir Roma askeri yoludur. Ancak askeri özelliğinden çok siyasal bir amaçla yaptırılan; ulaşım, meta ve kültür akışını sağlayan bir yoldur. Osmanlı döneminde Rumeli sol kolu olarak isim bulmuş ve İstanbul’dan başlayan güzergahı, Serez-Selanik doğrultusunda Balkanları Yunanistan ve Adriyatik’e bağlamıştır. Daha geniş bilgi için bkz. Cyril Mango, “Egnatia, Via”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Ed. Alexander P. Kazhdan, Volume I, Oxford 1991, s. 679; Sol Kol, Osmanlı Egemenliğinde Via Egnatia (1380-1699), edt. Elizabeth Zachariadou, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1999; Halil İnalcık, “Türkler ve Balkanlar” Balkanlar, OBİV Yay., İstanbul 1993, s. 13-14.
13 Ferhan K. Mollaoğlu, Selanik Baş Piskoposu Symeon’un Tarihi Nutku, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 1998, Ankara, s.74.
14 Selanik’in fethi hakkında bkz. Melek Delilbaşı, “Selânik ve Yanya’da Osmanlı Egemenliği’nin Kurulması”, Belleten, c. LI, S. 199, Ankara 1987, s. 75-106; M. Delilbaşı, Johannis Anagnostis, Selânik’in Zaptı Hakkında Bir Tarih (II. Murad Dönemi’ne Ait Bir Bizans Kaynağı), T.T.K., Ankara 1989.
15 H. İnalcık-M. Oğuz, Gazavât-ı Sultân Murad…, s. 89; Fahamettin Başar, “Evrenosoğulları”, DİA, c. XI, İstanbul 1995, s. 540; Christos N. Chatzes, Γιαννιτσά, Ιστορική Επισκόπηση, Giannitsa 2003, s. 24; Αpostolos Vakalopoulos, Ιστορία της Μακεδονίας 1354-1833, Thessaloniki 1992, s. 53-54, 74.
16 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, c. II, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996, s. 500; Aşıkpaşazâde, Aşıkpaşazâde Tarihi, s. 61; Müneccimbaşı, Sahâ’ifü’l-ahbâr, c. III, s. 305, 306.
17 İbn-i Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, IV. Defter, Haz. Koji Imazawa, T.T.K., Ankara 2000, s. 228-229; H. İnalcık-M. Oğuz, Gazavât-ı Sultân Murad…, s. 89; Evliya Çelebi Seyahatnamesi, c. VIII, Haz. Seyit Ali Kahraman-Yüce Dağlı-Robert Dankoff, Y.K.Y., İstanbul 2003, s. 78-79; Vassilis Demetriades, “The Tomb of Ghazi Evrenos Bey at Yenitsa and its Inscription”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies, (BSOAS), Volume 39, Part I, London 1976, s. 332; I. Melikoff, “Ewrenos”, s. 720.
18 M. Nuri Paşa, Netâyicü’l-vukû’at, c. IV, s. 24.
19 Milk: Birinin tasarrufu altında bulunan şey anlamına gelmektedir. Bkz: Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara 1993, s. 648.
20 M. Macit Kenanoğlu, “Mülk”, DİA, c. XXXI, İstanbul 2006, s. 540.
21 M. Z. Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri …, c. II, s. 613.
22 Halil Cin, Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Ankara 1978, s. 6.
23 Barkan bu konuyla ilgili olarak “İslam memleketlerindeki haracî ve öşrî mülk topraklarla, imamlar tarafından mevat araziden ihya maksadıyla mülk olarak terk edilen toprakları ve nihayet miri topraklardan bir kısmını ayırarak temlîk-i sahîh usullerine uygun bir şekilde husûsi şahıslara mülk olarak satılan toprakları İslam memleketlerindeki mülk toprakların misalleri olarak zikredebiliriz” diye belirtmektedir. Bkz. Ömer Lütfi Barkan, “İmparatorluk Devrinde Toprak Mülk ve Vakıfların Hususiyeti”, Türkiye’de Toprak Meselesi Toplu Eserler I, İstanbul 1980, s. 250.
24 H. Cin, Osmanlı Toprak Düzeni…, s. 8-10.
25 Bu tür sahîh mülklere örnek olarak, kendi küreği ile ihdas ettiği çeltik argı olan Yasgüdenli Hızır Bey’e tevcîh edilen mülknâme gösterilebilir. Bkz. Yılmaz Kurt-M. Akif Erdoğru, Çukurova Tarihinin Kaynakları IV, Adana Evkaf Defteri, T.T.K., Ankara 2000, s. 107.
26 Mustafa Nuri Paşa, Netâyicü’l-vukû’ât Tekmileleri (I-III), Ankara T.T.K., 1961, s. 8.
27 Ömer Lütfi Barkan, “Mülk Topraklar ve Sultanların Temlik Hakkı”, Türkiye’de Toprak Meselesi Toplu Eserler I, İstanbul 1980, s. 237.
28 Halis Eşref, Külliyât-ı Şerh-i Kânûn-ı Arâzî, İstanbul 1315, s. 96.
29 Koçi Bey, Koçibey Risâlesi, Haz., Yılmaz Kurt, Ankara 1998, s. 73.
30 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi I, 1300-1600, Eren Yay., İstanbul 2000, s. 163.
31 Ö. L. Barkan, “Mülk Topraklar…”, s. 232.
32 Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisâdî ve İçtimâî Tarihi I (1243-1453), Ankara 1999, s. 298.
33 Ömer Lütfi Barkan, “Malikâne Dîvânî Sistemi”, Türkiye’de Toprak Meselesi Toplu Eserler I, İstanbul 1980, s. 187-188.
34 Bahaeddin Yediyıldız, “Klasik Dönem Osmanlı Toplumuna Genel Bir Bakış”,
Türkler, c. X, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s. 206.
35 H. İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve …, s. 168.
36 Mustafa Nuri Paşa, Netâyicü’l-vukû’at, c. IV, İstanbul 1327, s. 24; H. İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve …, s. 168-169.
37 H. Cin, Osmanlı Toprak Düzeni…, s. 31.
38 H. Eşref, Külliyât-ı Şerh-i Kânûn-ı Arâzî, s. 96.
39 Ö. L. Barkan, “İmparatorluk Devrinde Toprak Mülk …”, s. 250, 261.
40 Ö. L. Barkan, “İmparatorluk Devrinde Toprak Mülk …”, s. 261.
41 Bahsi geçen mülknâme için bkz. Ö. L. Barkan, “İmparatorluk Devrinde Toprak Mülk …”, s. 265; Yılmaz Kurt, “Osmanlı Toprak Yönetimi” Osmanlı, C. III, Yeni Türkiye Yay., Ankara 1999, s. 64.
42 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi I, T.T.K., Ankara 1982, s. 253; F. Başar, “Evrenosoğulları”, s. 540.
43 Evrenos Bey’in şehzade çatışmalarında oynadığı rol için bkz: İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi I, s. 253; H. İnalcık-M. Oğuz, Gazavât-ı Sultân Murad…, s. 89; Fahamettin Başar, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Döneminde Hizmeti Görülen Akıncı Aileleri II”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 64, İstanbul 1992, s. 48; Kemal Karpat, “Osmanlı Tarihi’nin Dönemleri: Yapısal Bir Karşılaştırmalı Yaklaşım” Osmanlı ve Dünya, Hz. Kemal Karpat, İstanbul 2006, s. 129.
44 Aşıkpaşazâde, Aşıkpaşazâde Tarihi, s. 57; Müneccimbaşı, Sahâ’ifü’l-ahbâr, c. III, s. 298; Ahmet Refik, Türk Akıncıları, Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi, İstanbul 1933, s. 21-22; D. Salamanga, ‘Γαζή Έβρενόζ, ‘Ο Πρώτος Επικυρίαρχος των Γιάννινων’, ΉπειρωτικήΕστία, c. 2, Ioannina 1953, s. 165; Georgios Vogiatzes, Η Πρώιμη Οθωμανοκρατία στηΘράκη, Άμεσες Δημογραφικές Συνέπειες, Ιστορία Ηρόδοτος, 1998, s. 71.
45 Aşıkpaşazâde, Aşıkpaşazâde Tarihi, s. 57.
46 Machiel Kiel, “Observations on the History of Northern Greece During the Ottoman Rule, The Turkish Monuments of Komotini and Serres”, Balkan Studies, XII/2, 1971, s. 415-462; Vasilis Demetriades, “Problems of Land-owning and Population in the Area of Gazi Evrenos Bey’s Wakf”, Balkan Studies, 22/1,1981, s. 43; G. Vogiatzes, Η Πρώιμη Οθωμανοκρατία …, s. 353; H. Çetin Arslan, Türk Akıncı Beyleri ve Balkanların İmarına Katkıları (1300-1451), Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2001, s. 79-108. 47 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Esas Evrakı (Y.E.E.), Dosya No: 91, Gömlek Sıra No: 49.
48 Evrenos Bey’e ait elimizdeki vakfiye 1415 (H. 818) tarihli olup, ölümünden 2 yıl önce hazırlanmıştır. Vakfın mütevellisi ise büyük oğlu Barak Bey’dir. Bkz. Vakıflar Genel Müdürlüğü, Defter No: 2113, Kuyûd: 949/1377; Zeki Salih Zengin, “İlk Dönem Osmanlı Vakfiyelerinden Serez’de Evrenuz Gazi’ye Ait Zâviye Vakfiyesi”, Vakıflar
Dergisi, c. XXVIII, Ankara 2004, s. 103-120.
49 Ö. L. Barkan, “İmparatorluk Devrinde Toprak Mülk …”, s. 262.
50 Çünkü İnalcık’ın da belirttiği gibi merkez uc beylerine karşı hassas idi ve sultanlar ellerinde güç ve toprakları olan uc beylerine karşı tedirginlerdi. Bkz. Halil İnalcık,Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ 1300-1600, İstanbul 2004, s. 196-197. Ayrıca Turahan Bey örneği için bkz: Gülsüm Ayvalı-Elizabeth Zachariadou-Andones Ksanthynakes, Το Χρονικό των Ουγγαροτουρκικών Πόλεμων (1443-1444), Iraklio 2005, s. 32-33. Merkez ile uc beyleri arasındaki hoşnutsuzluk konusunda kendisi ile konuşma fırsatı yakaladığım Sayın Prof. Dr. Halil İnalcık Hoca’mıza benimle Evrenos Bey hakkında fikirlerini paylaştığı için ayrıca teşekkürü bir borç bilirim.
51 V. Demetriades, “Problems of Land-owning …”, s. 44; V. Demetriades, “The Tomb of Ghazi Evrenos Bey …”, s. 329-330. Ayrıca Makedonya arşiv bilgilerine dayanarak Evrenos Bey’e ait Serez’deki vakfının 1910 yılına kadar varlığını sürdürdüğü bilinmektedir. Bkz. Evangelia Balta, Les Vakıfs De Serres Et De Sa Region (XVe et XVIle s.), Athenes 1995, s. 143.
52 M. Nuri Paşa, Netâyicü’l-vukû’at, s. 124; I. Melikoff, “Ewrenos”, s. 720.
53 V.G.M., Defter No: 2113, Kuyûd: 949/1377.
54 Α. Vakalopoulos, Ιστορία της Μακεδονίας …, s. 239-240; Ch. N. Chatzes, Γιαννιτσά, s.19.
55 Evliya Çelebi Seyahatnamesi, c. VIII, s. 78.
56 V. Demetriades, “Problems of Land-owning …”, s. 328.
57 İ. H. Uzunçarşılı, “Evrenos”, s. 414.
58 1909’da kurulan Tarih-i Osmânî Encümeni’nin yardımcı üyelerinden olan Osman Ferid, “Evrenos Bey Hanedânına Âid Temliknâme-i Hümâyûn” adlı makalesinde Evkaf Nezâreti Meclis İdaresi Başkanlığı’ndan emekli olan Evrenos’un torunlarınan Selim Paşa nezdindeki aslından temlîknâmeyi harfiyyen nakletmiş olduğunu belirtse de elimizdeki nüsha orijinal olması bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Ayrıca ifade ve kelime farklılıkları bulunmaktadır. Osman Ferid, a.g.m, TOEM, Cüz: 30-36, 1334, s. 433.
59 Feridun Bey, Mecmû’a-i Münşe’âtü’s-selâtîn, İstanbul Matba’a-i Âmire, 1174, s.71; Evrenos Bey’e İ‘tâ Buyurulan Fermân-ı Âliye Sûretleri, s. 15; H. Vehbi, Meşâhir-i İslam, s.808; İ. H. Uzunçarşılı, Karesi Vilâyeti Tarihçesi, s. 106; K. Kâni, “Evrenos Bey”, Kaynak, c.III, S. 36, Balıkesir 1936, s. 924; F. Başar, “Evrenosoğulları”, s. 539.
60 V. G. M., Defter No: 2108, S. No: 0077, Sıra No: 78.
61 Yılmaz Kurt, “Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyûd-ı Kadîme Arşivi Vakf-ı Cedîd Tasnifi Katalog Çalışması”, Uluslar Arası Kuruluşunun 700. Yıldönümünde Bütün Yönleriyle Osmanlı Devleti Kongresi, Konya 2000, s. 455-475. Tasnifin adı her ne kadar “vakf-ı cedîd” olarak belirtilse de mülknâmenin 1603 tarihli olmasından da anlaşılacağı gibi bu katalog çalışması sadece yeni defter ve belgelere ait olmadığı gibi sadece vakıf kayıtlarından da ibaret değildir. Hazırladığı bu çalışma ile elimizdeki mülknâmeyi bulmamızı kolaylaştıran ve benden desteğini esirgemeyen Sayın Yılmaz Kurt Hocama teşekkürü bir borç bilirim.
62 Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi için bkz: Sevgi Karakurt, Defter Emâneti’nden Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne, Ankara Üniversitesi D.T.C.F. Basılmamış Lisans Tezi,Ankara 2001.
63 Mübahat Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İstanbul 1994, s. 137.
64 Belgelerin orijinalliği konusunda yapılan tartışmalar hakkında daha fazla bilgi için bkz. Feridun Emecen, “Orhan Bey’in 1348 Tarihli Mülknâmesi Hakkında Yeni Bazı Notlar ve Düşünceler”, İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2005, s.187-207.
65 H. İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve …, s. 164-165.
66 Y.E.E., D. No: 91, G. No: 49.
67 Y.E.E., D. No: 91, G. No: 49.
68 Y.E.E., D. No: 91, G. No: 49.
69 H. Cin, Osmanlı Toprak Düzeni…, s. 11, 26, 37.
70 V.G.M., D.N: 2113, , Kuyûd: 949/1377.
71 H. Cin, Osmanlı Toprak Düzeni…, s. 37.
72 Ö. L. Barkan, “İmparatorluk Devrinde Toprak Mülk …”, s. 253; H. Cin, Osmanlı Toprak Düzeni…, s. 37.
73 H. İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve …, s. 165.
74 Nevvere Allahu te’âla merâkidehum: Yüce Allah onların mezarlarını nurlandırsın.
75 Erzânî kılmak: Layık görmek, liyakat etmek.
76 Tâbe serâhüma: Onların toprağı, kabri iyi ve temiz olsun
77 Hükm-i cihan-mutâ‘: Dünyanın boyun eğdiği ferman, hükum.
78 Donya, 1874 yılında Pirlepe-Manastır’a bağlı nahiye idi. Bkz. T. Sezen, Osmanlı Yer Adları, s. 157.
79 Filibe 1362’de Rumeli eyaletinin merkezi, 1520’de Edirne eyaletine bağlı sancak, oluştur. Bkz. T. Sezen, Osmanlı Yer Adları, s. 186.
80 Yekağı: Yanı, tarafı.
81 Karagen: Kır demektir.
82 Budak metinde göz, pınar anlamında bulak yerine kullanılmıştır. (Bulak için) Bkz: Derleme Sözlüğü, c. II/B, s. 778.
83 Balıklağı: Balık kulağı olarak da kullanılır. Kışın balıkların biriktiği ve çok olduğu yer anlamındadır. Bkz: Derleme Sözlüğü, c. II/B, s. 505.
84 Burada bir karalama görülüyorsa da metin akışı normal devam etmektedir.
85 Eski Hisar 1865 yılında Filibe’de Edirne vilayetine bağlı kazadır. Bkz. T. Sezen, Osmanlı Yer Adları, s. 178.
86 Vardar, 1867’de Selanik vilayetine bağlı nahiyedir. Bkz. T. Sezen, Osmanlı Yer Adları,s.524.
87 Gölbek: Küçük su birikintisi, gölcük. Bkz: Derleme Sözlüğü, c. VI/G, T.T.K., Ankara 1972, s. 2140-2141.
88 Metinde harekeli yazılmıştır.
89 Foryaz, boryaz: Poyraz anlamına gelmektedir. Bkz. Yeni Tarama Sözlüğü, Der: Cem Dilçin, T.D.K., Ankara 1983, s. 37, 89.
90 Metinde çiftliğinin şeklindedir.
91 Sağışında: Sırasında, hizasında.
92 Küre: Maden ocağı.
93 Siroz, 1867 tarihinde Selanik vilayetine bağlı sancak idi. Bkz. T. Sezen, Osmanlı Yer Adları, s. 462.
94 Gurakinde: Uğrağında.
95 Katip bu kelimede hareke kullanmıştır.
96 Zihne, 1867’de Siroz-Selanik vilayetine bağlı kaza idi. Bkz. T. Sezen, Osmanlı Yer Adları, s. 554.
97 Kelime harekelenmiştir.
98 Mezîd-i avâtıf: Karşılık beklemeden gösterilen sevginin artması
99 Kâ‘inen-men-kâne: Kim olursa olsun
100 Bi-vechin mine’l-vücûh: Ne şekilde olursa olsun
101 Münâzi‘: Ağız kavgası eden, çekişen
102 Kur‘an-ı Kerîm, II/181: “Artık ölünün vasiyetini işittikten sonra onu değiştirenin günahı ölüye değil, değiştirenin üzerinedir…”.
103 Bütün insanların, bütün meleklerin ve yüce Allah’ın laneti onun üzerine olsun.
104 10 Ekim 1603.
Kaynakça
I-Arşiv Belgeleri
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Esas Evrakı (Y.E.E.), Dosya No: 91, Gömlek Sıra No: 49.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM), Tapu Arşiv Dairesi Başkanlığı, Kuyûd-ı Kadîme Arşivi, No: 195. (Evrenos Bey Mülknâmesi)
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Defter No: 2108, Sayfa No: 0077, Sıra No: 78.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Defter No: 2113, Kuyûd: 949/1377.
II-Kronikler
Aşıkpaşazâde, Aşıkpaşazâde Tarihi, İstanbul 1332.
Hoca Sa‘âdettin Efendi, Tâcü’t-tevârih, 1279, Basım yeri yok.
Mehmed Hemdemî Çelebi, Solakzâde Tarihi, İstanbul 1297.
Mustafa Nuri Paşa, Netâyicü’l-Vukû’at, c. I-IV, İstanbul 1327.
Müneccimbaşı Derviş Ahmed Efendi, Sahâ’ifü’l-ahbâr, c. III, İstanbul 1321.
III-Tedkik Eserler
Akdağ, Mustafa, Türkiye’nin İktisâdî ve İçtimâî Tarihi I (1243-1453), Ankara 1999.
Arslan, H. Çetin, Türk Akıncı Beyleri ve Balkanların İmarına Katkıları (1300-1451), Kültür
Bakanlığı Yay., Ankara 2001.
Ayvalı, Gülsüm–Zachariadou, Elizabeth-Ksantynakes, Andones, Το Χρονικό των Ουγγαροτουρκικών Πόλεμων (1443-1444), Iraklio 2005.
Balta, Evangelia, Les Vakıfs De Serres Et De Sa Region (XVe et XVIle s.), Athenes 1995.
Barkan, Ömer Lütfi, “İmparatorluk Devrinde Toprak Mülk ve Vakıfların Hususiyeti”,
Türkiye’de Toprak Meselesi Toplu Eserler I, İstanbul 1980, s. 249-280.
Barkan, Ömer Lütfi, “Malikâne Dîvânî Sistemi”, Türkiye’de Toprak Meselesi Toplu Eserler I,
İstanbul 1980, s. 160-190.
Barkan, Ömer Lütfi, “Mülk Topraklar ve Sultanların Temlik Hakkı”, Türkiye’de Toprak Meselesi Toplu Eserler I, İstanbul 1980, s. 231-247.
Başar, Fahamettin, “Evrenosoğulları”, DİA, c. XI, İstanbul 1995, s. 539-541.
Başar, Fahamettin, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Döneminde Hizmeti Görülen Akıncı
Aileleri II”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 64, İstanbul 1992, s. 47-50.
Chatzes, Christos Ν., Γιαννιτσά, Ιστορική Επισκόπηση, Giannitsa 2003.
Cin, Halil, Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Ankara 1978.
Delilbaşı, Melek, “Selânik ve Yanya’da Osmanlı Egemenliği’nin Kurulması”, Belleten, c. LI, S. 199, Ankara 1987, s. 75-106.
Delilbaşı, Melek, Johannis Anagnostis, Selânik’in Zaptı Hakkında Bir Tarih (II. Murad Dönemi’ne Ait Bir Bizans Kaynağı), T.T.K., Ankara 1989.
Demetriades, Vasilis, “Problems of Land-owning and Population in the Area of Gazi Evrenos Bey’s Wakf”, Balkan Studies, 22/1,1981, s. 43-57.
Demetriades, Vassilis, “The Tomb of Ghazi Evrenos Bey at Yenitsa and its Inscription”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies, (BSOAS), Volume 39, Part I, London 1976, s. 328-332.
Derleme Sözlüğü, c. VI/G, T.T.K., Ankara 1972.
Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara 1993.
Emecen, Feridun, “Orhan Bey’in 1348 Tarihli Mülknâmesi Hakkında Yeni Bazı Notlar ve Düşünceler”, İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2005, s. 187-207.
Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, c. VIII, Haz. Seyit Ali Kahraman-Yüce Dağlı- Robert Dankoff, Y.K.Y., İstanbul 2003.
Feridun Bey, Mecmû’a-i Münşe’âtü’s-selâtîn, İstanbul Matba’a-i Âmire, 1174.
Halis Eşref, Külliyât-ı Şerh-i Kânûn-ı Arâzî, İstanbul 1315.
Hamid Vehbi, Meşâhir-i İslam, c. II, İstanbul 1301.
İbn-i Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, II. Defter, Yay., Şerafettin Turan, T.T.K., Ankara 1983.
İbn-i Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, IV. Defter, Yay., Haz. Koji Imazawa, T.T.K., Ankara 2000.
İnalcık, Halil – Oğuz, Mevlûd, Gazavât-ı Sultân Murad b. Mehemmed Hân, İzladi ve Varna
Savaşları (1443-1444) Üzerine Anonim Gazavatnâme, T.T.K., Ankara 1989.
İnalcık, Halil, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu”, Türkler, c. IX, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s. 66-88.
İnalcık, Halil, “Türkler ve Balkanlar” Balkanlar, OBİV Yay., İstanbul 1993, s. 9-32.
İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ 1300-1600, İstanbul 2004.
İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi I, 1300-1600, Eren Yay., İstanbul 2000.
Kâni, K., “Evrenos Bey”, Kaynak, c. III, S. 36, Balıkesir 1936, s. 923-925.
Karakurt, Sevgi, Defter Emâneti’nden Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne, Ankara Üniversitesi D.T.C.F. Basılmamış Lisans Tezi, Ankara 2001.
Karpat, Kemal, “Osmanlı Tarihi’nin Dönemleri: Yapısal Bir Karşılaştırmalı Yaklaşım”
Osmanlı ve Dünya, Hz. Kemal Karpat, İstanbul 2006, s. 119-155.
Kenanoğlu, M. Macit, “Mülk”, DİA, c. XXXI, İstanbul 2006, s. 540-542.
Kiel, Machiel, “Observations on the History of Northern Greece During the Ottoman
Rule, The Turkish Monuments of Komotini and Serres”, Balkan Studies, XII/2, 1971, s. 415-462.
Koçi Bey, Koçibey Risâlesi, Haz. Yılmaz Kurt, Ankara 1998.
Kurt, Yılmaz – Erdoğru, M. Akif, Çukurova Tarihinin Kaynakları IV, Adana Evkaf Defteri, T.T.K., Ankara 2000.
Kurt, Yılmaz, “Osmanlı Toprak Yönetimi” Osmanlı, c. III, Yeni Türkiye Yay., Ankara 1999, s. 59-65.
Kurt, Yılmaz, “Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyûd-ı Kadîme Arşivi Vakf-ı Cedîd Tasnifi Katalog Çalışması”, Uluslar Arası Kuruluşunun 700. Yıldönümünde Bütün Yönleriyle Osmanlı Devleti Kongresi, Konya 2000, s. 455-475.
Kütükoğlu, Mübahat, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İstanbul 1994.
Mango, Cyril, “Egnatia, Via”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Edit. Alexander P. Kazhdan, Volume I, Oxford 1991, s. 679.
Melikoff, I., “Evrenos”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Edit. Alexander P. Kazhdan,
Volume II, Oxford 1991, s. 765.
Melikoff, I., “Ewrenos”, The Encyclopedia of Islam, Volume II, London 1965, s.720-721.
Mollaoğlu, Ferhan K., Selanik Baş Piskoposu Symeon’un Tarihi Nutku, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 1998, Ankara.
Mustafa Nuri Paşa, Netâyicü’l-vukû’ât Tekmileleri (I-III), T.T.K., Ankara, 1961.
Osman Ferid, “Evrenos Bey Hânedanına Âid Temliknâme-i Hümâyûn”, TOEM, Cüz: 30-36, 1334, s. 432-438.
Öden, Zerrin Günal, Karası Beyliği, T.T.K., Ankara 1999.
Özcan, Abdülkadir, “Akıncı”, DİA, c. II, İstanbul 1989, s. 250-251.
Pakalın, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c. I, İstanbul 1993.
Salamanga, D., ‘Γαζή Έβρενόζ, Ο Πρώτος Επικυρίαρχος των Γιάννινων’, Ήπειρωτική Εστία, c. 2, Ioannina 1953, s. 163-165.
Selâtîn-i ‘İzâm Hazretleri Tarafından El-hac Gazi Evrenos Bey’e İ‘tâ Buyurulan Fermân-ı Âliye
Sûretleri, Sabah Matbaası, Basım yılı yok.
Sol Kol, Osmanlı Egemenliğinde Via Egnatia (1380-1699), ed. Elizabeth Zachariadou, Tarih
Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1999.
Süreyya, Mehmed, Sicill-i Osmani, c. II, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996.
Tacan, Necati, Akıncılar ve Mehmed II., Bayazıt II. Zamanlarında Akınlar, İstanbul 1936.
Uzunçarşılı, İ. Hakkı, “Akıncı”, İA, C. I, M.E.B., İstanbul 1993, s. 239-240.
Uzunçarşılı, İ. Hakkı, “Evrenos”, İA, C. IV, İstanbul 1977, s.414-418.
Uzunçarşılı, İ. Hakkı, Karesi Vilâyeti Tarihçesi, İstanbul 1925.
Uzunçarşılı, İ. Hakkı, Osmanlı Tarihi I, T.T.K., Ankara 1982.
Vakalopoulos, Apostolos, Ιστορία της Μακεδονίας 1354-1833, Thessaloniki 1992.
Vogiatzes, Georgios, Η Πρώιμη Οθωμανοκρατία στη Θράκη, Άμεσες Δημογραφικές Συνέπειες, Ιστορία Ηρόδοτος, 1998.
Yediyıldız, Bahaeddin, “Klasik Dönem Osmanlı Toplumuna Genel Bir Bakış”, Türkler, c. X, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s. 183-215.
Yeni Tarama Sözlüğü, Der: Cem Dilçin, T.D.K., Ankara 1983.
Zengin, Zeki Salih “İlk Dönem Osmanlı Vakfiyelerinden Serez’de Evrenuz Gaz’ye Ait Zâviye Vakfiyesi”, Vakıflar Dergisi, C. XXVIII, Ankara 2004, s. 103-120.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder