13 Temmuz 2012 Cuma

Van'ın Kırgızları

Aksakal meclisinin kararıyla 23 yıl önce Van’a gelip yerleşen Kırgızlar, burada kendi kültürlerini ve kimliklerini yaşatıyor. Devletle bütünleşen Van’ın çekik gözlü yerlileri, standartlara uygun hayvancılık yaparak Türkiye’nin AB sürecine katkı sağlıyor. 

 
 


‘Atamızın yadigârı bu. Adetimiz, geleneğimiz yaşasın. Haydi Bismillah.” Aksakallı, kartal bakışlı yaşlı adamın bu sözleriyle, yaşları 18 ile 40 arasında değişen çekik gözlü süvariler atlarını mahmuzluyor bütün güçleriyle... Meydanın ortasında duran içi doldurulmuş oğlak postunu kapmaya çalışan süvarilerin haykırışlarına, nal sesleri ve seyircilerin bağırışları karışıyor. Ortalık toza dumana bulanıyor, yaklaşık 20 dakika süren hengâme sırasında. Yarışı ise oğlak postunu önceden belirlenen hedefe, verilen sürede en fazla götüren kazanıyor. Tabii “Yaşa, bravo.” sesleri arasında... 

Burası Van’ın Erciş ilçesine bağlı Ulupamir Köyü. Oynanan oyunun adı ise gökböğrü. Van ve gökböğrü (buskaşi) kelimelerinin yan yana gelmesi ilk başta insanda şaşkınlık uyandırıyor şüphesiz. Ancak, köyün 23 yıllık geçmişini bilenler için bu hiç de şaşırtıcı değil. Ulupamir Köyü’nde yaşayanlar Kırgız çünkü. 

Pamir Yaylası’ndan Ulu Pamir’e 

Yüksek rakımlı, başında karın hiç eksik olmadığı dağlarla çevrili bir köy Ulupamir. Çevre köylerde Kürtler yaşıyor çoğunlukla. Geldikleri yer ise Afganistan’ın kuzeyindeki Pamir Yaylası. Sovyetler Birliği, 1979’da ülkelerini işgal edince Kırgız nüfusun bir kısmı çareyi Afganistan’ı terk etmekte bulur. Kimi komşu ülkelere sığınır kimi de daha uzak memleketlere. Onların hikâyesi ise bundan 23 yıl öncesine dayanıyor. 

Bir gün hanları Hacı Rahmankul Kutlu, “Aksakal” adı verilen yaşlılar meclisini toplar. Savaşın bütün şiddetiyle sürdüğü bir dönemde Aksakallar, Kırgızların yaşaması için göç etmeleri gerektiğine karar verir. Bunun üzerine bir grup Kırgız, komşu ülke Pakistan’a gider. Yaylada yaşayan Kırgızlar, Pakistan’daki sıcak iklime alışamaz. Hatta, 450 Kırgız bu yüzden hayatını kaybeder. Grubun önde gelenleri çözüm olarak Türkiye’ye gitmeyi teklif eder. Aldıkları Türkiye’ye göç kararını Pakistan’daki Türkiye Büyükelçiliği’ne ileterek yardım talebinde bulunurlar. 

Türkiye’de iktidar, 12 Eylül 1980’de askeri darbe yapan yönetimin elindedir. İslamabad Büyükelçiliği’nden gelen “istek” dönemin devlet başkanı Kenan Evren tarafından 1982 yılında kabul edilir. 1150 Kırgız, Türk uçaklarıyla başlarında hanları Rahmankul’la birlikte Adana’ya getirilir. Sonra Malatya ve Van’ın değişik yerlerine dağıtılır. 1983’te iktidarı devralan Başbakan Turgut Özal tarafından da Van’ın Erciş ilçesi Altındere Köyü’nde inşa edilen konutlara yerleştirilir. Altındere Köyü’nün ismi, Kırgızların isteğiyle Ulupamir olarak değiştirilir daha sonra. Ulupamir Köyü’nde 3 bin Kırgız Türkü yaşıyor bugün. 

Hayvancılıktan köy koruculuğuna 

Her yıl haziran ayında Kırgızlar, “Ayran Şöleni” adı altında etkinlikler düzenleyerek kültürlerini ve kimliklerini yaşatmaya çalışıyor. Manas Destanı’nın okunmasıyla başlayan şenliklerde el sanatları, geleneksel kıyafetler, süs eşyaları sergileniyor. Gökböğrü denilen atlı yarışma da işte bu şenliklerin bir parçası... 

Ulupamir Köyü’nde coğrafî şartlar müsait olmadığı için tarım yapmak mümkün değil. Dolayısıyla köylüler için hayvancılık hayatî öneme sahip. Kaldı ki Kırgızlar da bunun farkında. Bu amaçla, hayvancılığı Avrupa Birliği (AB) standartlarında yapmak için kolları sıvamış durumdalar. Şüphesiz Van Tarım İl Müdürlüğü’nün AB kriterlerine göre hayvancılığı teşvik etmek için Doğu Anadolu Bölgesi’nde başlatılan uygulamada pilot köy olarak Ulupamir’i seçmesinin, onların harekete geçmesinde en önemli faktör olduğunu unutmamak lazım. Halihazırda proje, Kırgızlara küçükbaş hayvanlar dağıtılarak hayata geçirilmiş durumda. 

Kırgızistan’ın Ankara Büyükelçiliği’nden Müsteşar Uran Botabekow, Türkiye’nin Ulupamir’deki Kırgızlara yönelik ilgisinin çok anlamlı oluğunu belirterek, “Buradaki kardeşlerimiz hayvancılığı çok iyi biliyor. AB’ye girmek isteyen Türkiye’nin bu amaçla hayvancılık projesini burada uygulaması başarılı olacaktır. Hem Kırgızlar kazanacak hem de Türkiye.” diyor. Proje kapsamında Ulupamir Köyü’nde bir de kooparatif kurulmuş. Burada toplanan sütler Erciş ve Van’daki mandıralara gönderiliyor. 

Ulupamir Köyü’nü diğerlerinden ayıran özellikler sadece bunlarla sınırlı değil elbette. Kırgızlar, pkk terörünün tırmandığı dönemde uygulanan koruculuk sisteminin de en önemli parçalarından biri. 1985’te başlatılan koruculuk sisteminde Kırgızların “savaşçı” özelliklerinden de faydalanıldı. Her ne kadar sayıları 81 bin 967 olan korucular arasında 180 Kırgız, rakamsal olarak ciddi bir anlam ifade etmeyebilir. Ama, iyi binici olan Kırgızların katılımıyla atlı korucular oluşturulmasının sembolik bir önemi var. Bugün 19 atlı korucu Erciş civarında görev yapıyor. 

Kırgız korucuların en yaşlısı 60 yaşındaki Abdülgafar Erciyes. Koruculuk sistemi kalktığında ne yapacaklarını bilmediğini söylüyor. 17 yıldır koruculuk yaptığını belirterek, “Ben yıllardır koruculuk yapıyorum. Operasyonlara katılıp günlerce evimize gelmediğimiz oluyor. Koruculuk yaptığımız için başka işle uğraşmadık. Kaldırıldığı takdirde yapacak işimiz olmayacak. Ama devlet bizi emekli edip, tazminat öderse o zaman maddi olarak bir gelirimiz olur. Biz Kırgızlar devletimize her zaman sadığız ve devletin yanındayız.” diyor. Aldıkları 360 YTL maaşın kendilerine yetmediğini söylüyorlar. 

Kırgızların sıkıntısı sadece maaş değil. Güvenlik sorunları bulunduğunu da iddia ediyorlar. Abdülgafar Erciyes, silahları alındığında güvenliklerinin tehlikeye gireceğini belirterek, “Bizi burada pek sevmiyorlar. Silahlarımız alınırsa durumumuz çok kötü olur.” diyor. Ulupamir’in çevresinde Kürt köyleri var. Kırgızlar devlet yanlısı olmakla suçlanıyor. Abdülgafar Erciyes, silahların dışarıdan gelecek saldırılara karşı bir güvence olduğunu belirtiyor. 

Her ne kadar çevredeki köylüler tarafından sevilmedikleri söylense de Kırgızların şenliklerine komşu Kürt köylerinden katılanlar da olmuyor değil. Gökböğrü oyununda alkışlarıyla tempo tutsalar da aralarında tam bir birliktelik sağlandığını söylemek çok zor. Aradan yıllar geçmesine rağmen Kürtlerle Kırgızlar arasında herhangi bir evliliğin olmaması da mevcut durumu gözler önüne seriyor. Kaldı ki her iki taraf da buna razı değil zaten. 

 
 

Türkiye vatanımız 

Kürtler, Kırgızların kendi topraklarını işgal ettiğini iddia ediyor. Hacıdere Aşireti’ne ait araziler 1980’de kamulaştırılıyor; ancak aradan geçen süreye rağmen kamulaştırma bedeli ödenmiyor. Bunun üzerine dava açıp kazanan aşiret mensupları, devletin Kırgızlara verdiği topraklarını geri istiyor. Yıllardır bu topraklar üzerinde yaşayan Kırgızlar ise devletin kendilerine verdiği toprakları terk etmek istemiyor. Ulupamir Köyü Muhtarı Cuma Taç, arazilerin Hazine’ye ait olduğunu, kendilerine verilmediğini, dolayısıyla burada herhangi bir haklarının olmadığını söylüyor: “Bu araziler bize dağıtılacaktı ama bu gerçekleşmedi. Arazilerin sahipleri devlete karşı dava açmış ve kazanmış. Şimdi durumumuz ne olacak tam olarak bilmiyoruz. Bu problemin bir an önce giderilmesi lazım. Yoksa insanların tepkisini çekiyoruz.” 

Neredeyse çeyrek asırdır Türkiye’de yaşayan Kırgızlar çevreye uyum sağlamış durumda. Özellikle de yeni nesil. Ulupamir’de doğan ve kimliğinin doğum yeri hanesinde Erciş yazan 16 yaşındaki Kırgız kızı Şengül Galip, Türkiye’de olmaktan mutlu olduğunu söylüyor: “Ben Türkiyeliyim. Ama aslım Kırgız Türkü. Biz Türklerle akrabayız. Sezen Aksu da benim, Kırgız sanatçılar da. Vatanım ise Türkiye. Bu zengin durumdan çok memnunum.” 

Milli takım kazanınca mutlu oluyoruz 

18 yaşındaki Dursun Yıldırım da Şengül’den farklı düşünmüyor. Onun için de Türkiye ile Kırgızistan arasında bir fark yok: “Biz Kırgız dilini ve Türkçe’yi çok iyi konuşuyoruz. Türkiyeliyim demekten gurur duyuyorum. Milli Takımımız kazandığı zaman çok mutlu oluyoruz. At binip bayraklarla kutlama yapıyoruz.” 

Sadece gençler değil, yaşlılar da artık kendilerini Türkiye’nin bir parçası olarak görüyor. 67 yaşındaki Supha Kul, buradaki hayattan memnun olduklarını ve geri dönmeyi düşünmediklerini söylüyor. Türkiye’de gömülmek istediğini belirterek, “Allah devletimize zeval vermesin. Türkiye güçlü bir devlet, onu parçalamaya bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.” diyor. Kendilerini kabul ettiği için Türkiye’ye şükran borçlu olduklarını belirten 75 yaşındaki Lala Güçlü, “Aksi olsaydı, bugün Pamir Han’ından başka hiç kimse hayatta olmayacaktı.” görüşünü savunuyor. 

1990 yılında Ulupamir’de vefat eden son Pamir Hanı Rahmankul Kutlu, ölüm döşeğinde halkına şöyle vasiyette bulunur: “Sizlere yeterince hizmet edemedim. Hakkınızı helal edin. Sizlerden isteğim dininizi ve Türklüğünüzü unutmamanız. Namazlarınızı zamanında kılın ve okumaktan geri kalmayın.” Kırgızlar hanlarının bu vasiyetini yerine getirmek için gayret sarf ediyor. Dillerini ve dinlerini yaşatmaya, kültürlerini gelecek kuşaklara aktarmaya çalışıyorlar. Ancak, “okuyun” vasiyetini yerine getirdikleri pek söylenemez. Zira, Ulupamir Köyü’ndeki okulda 520 öğrenciye 20 öğretmen ders veriyor. Fakat, ilköğretim seviyesinde olan bu okulu bitiren Kırgızlar liseye ve üniversiteye devam etmiyor. Gidebilenlerin sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor. 

Kırgız köyündeki okula geçmiş yıllarda Kırgız edebiyatını ve müziğini öğretmek için Türkiye ile yapılan protokol gereği Kırgızistan’dan öğretmen geliyormuş. Ama, birkaç yıldır Kırgızistan devleti bu köye öğretmen ataması yapmıyor. Köyün Muhtarı Cuma Taç, çocuklarının üniversiteye gitmesinin çok zor olduğunu belirterek, “İlköğretimden sonra Erciş’e gidip lise okumak çok zor oluyor. Gidip yatılı okuyanlar var. Ama bunların sayısı çok değil. Okumaları için çocukları yönlendiriyoruz. Önümüzdeki yıllarda bunun karşılığını alacağız inşallah.” diyor. 

 

Ulupamir zamana direniyor 

Kırgızları ilginç kılan özelliklerinden bir diğeri de kültürlerini günlük hayata taşımaları. Her ne kadar Türkiye’deki şartlardan etkilenmiş olsalar da renkli hayatlarını geleceğe taşımaya kararlı görünüyorlar. Özellikle de kadınlar. Kendilerine özgü renkli kıyafetleri yaşamlarının bir parçası haline getirerek. Örneğin, kadınlar başlarına beyaz, kızlar ise kırmızı örtü örtüyor. Bu aynı zamanda o kişinin evli ya da bekar olduğunu da gösteriyor. Kırmızı örtüyle gezen genç kız bekar olduğunu anlatmaya çalışıyor çevresine. Pembe örtü kullanan ise kendisinin nişanlandığını duyuruyor bütün herkese. Kıyafetler de yaşa göre değişiklik arz ediyor. Yaşlılar kırmızı ve kahverengi karışımı kumaşlardan yapılmış elbiseler giyerken, gençlerin tercihi ise daha çok kırmızı oluyor. Köy halkının genel uğraşısı hayvancılık. Kadınlar, bunun dışında hem ev işi yapıyorlar hem de kendi öykülerini dillendiren birbirinden güzel el işlemeleri... Sonra bunları, köyü ziyaret edenlere satarak ev ekonomisine katkıda bulunuyorlar. 

Kırgız kültürünün yaşatıldığı bir diğer alan ise yemekler. Ulupamir’de yemeğe özel bir önem veriliyor. Bir kere et sofradan hiç eksik olmuyor. Tabii at sütünden yapılan kımız da. Ama, Kırgızların vazgeçilmezi olan kımız son yıllarda çok az yapılır olmuş. Zaten Ulupamir’de yaşayanlar kımızı daha çok köylerine gelen özel misafirlerine ikram ediyorlar. Gelen konuklara yemekle birlikte bir de müzik ziyafeti sunuluyor. Kumuz adı verilen üç telli Kırgız çalgısı eşliğinde gençler hem çalıyor hem de söylüyor. 

Sonuç olarak Van’da bir köy var uzakta. O köyde Kırgız vatandaşlarımız hem Türkiye’ye alışmaya çalışıyor hem de kendi kültürlerini yaşatmaya. 

KIRGIZİSTAN İSTANBUL KONSOLOSU 
RUSLAN KAZAKBAYEV: TÜRKLERLE EVLENMELERİ GEREKİYOR 

Kırgızlar Türkiye’de çok stratejik bir bölgeye yerleştirilmişler. Bu çok önemli bir durum. Türkiye’nin kalkınması ve geleceği için büyük katkıda bulunuyorlar. Kırgızlar dinlerini dillerini burada koruyor. Ama Türkçe’yi de çok iyi konuşuyorlar. Belki ileride Kırgızistan da aynı alfabeye geçerse o zaman birbirimizi anlamamız daha kolay olur. Burada Kırgızlar hayvancılıkla uğraşıyorlar, ekonomik açıdan hem kendilerine hem de Türkiye’ye fayda sağlıyorlar. Ancak Türkiye ile tam kaynaşamamışlar. Kız alışverişleri halen yok. Sadece üç tane Türk kız almışlar ama hiç vermemişler. Bunun değişmesi lazım. Çünkü artık 21. yüzyıldayız ve bu yüzyılın Türk asrı olması için birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Üniversiteye gitmiyorlar. Bence bu kötü alışkanlık değişmeli. Bizde Issık Gölü var. Onun etrafındaki bir yerle Van’ı ve Erciş’i kardeş şehir yapmak istiyoruz. Bu isteğimizi Van valisine ilettik. Kendileri memnun oldu. Amacımız kültürel birliğin bu vesilelerle giderek artırılması. Kırgızistan’da ilişkiler hep İstanbul, Ankara ve Antalya ile sınırlı kalıyor. Buradaki Kırgızlardan dolayı Van’la da iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Hem ticari hem de kültürel olarak. 


ULUPAMİR KIRGIZ TÜRKLERİ TEMSİLCİSİ ABDULMETİN KESKİN: 
KENDİMİZİ TÜRKİYE’DEN AYRI GÖRMÜYORUZ 

Biz artık Türkiye’nin vatandaşı ve onun bir parçasıyız. Bu ülke de bizim. Sahip çıkma adına ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Devletin bize sahip çıkması son derece memnuniyet verici. Ulupamir’de bazı sıkıntılarımız var. Ancak bunlar zamanla giderilecektir. Bölgenin hassasiyeti bakımından Kırgızların orada yaşaması bazı insanlar tarafından tepkiyle karşılansa da biz herkesle kaynaşmaya hazırız. Bizim tek amacımız var; burada yaşayıp ülkemize hizmet etmek. Devlet köyümüze 12 derslikli yeni bir okul yaptı, sağlık ocağımız açılacak. Van Valiliği’ne, Erciş Kaymakamlığı’na ve Belediyesi’ne çok teşekkür ediyoruz.

Hiç yorum yok: