İşte seksen yedi yıllık ömrü böyle geçmişti. Vefatı sonrasında da rahat bırakılmadı. 1960 darbecileri bu kadar eziyeti yeterli bulmamışlar olmalılardı ki naşını bile Urfa’daki kabrinden alıp bilinmez bir yere kaçırdılar.
Merak etmiş olabilirsiniz buraya kadar 28 Şubatçıların zulmü nerede diye? Biraz sabredin geleceğim.
Üstad 1926/34 yılları arası sekiz sene Barla’da sürgün olarak kalır. Eserlerinden Sözler, Mektubat, Lemaların yarısı burada telif edilir. Bahar aylarında Çam Dağına çıkar, dağın zirvesinde ağaçlar içerisinde insanlardan uzak bu mekânda ibadetle meşgul olurdu.
Gerçekten görülmeye değer bir yerdir Çam Dağının zirvesi. Barla ve Eğirdir Gölü ayağınızın altındadır. Her yer ormanla kaplıdır. Geceleri yıldızları tutar gibi olursunuz.
İşte o mekânda, tam zirvede, uçurumun kenarında kurumuş bir katran ağacı vardır. Üstad Hazretleri bu katran ağacının tepesine çıkar sabahlara kadar zikredip tefekkür edermiş.
Üstadın vefatından sonra talebelerinden rahmetli Bayram Yüksel abi çürümeye yüz tutmuş o katran ağacını yıkılmaması için ortasına beton dökmüş ve dışına da vernik kaplamış.
Çünkü o katran ağacı adeta Risale-i Nur hizmetinin bir nevi sembolüdür. Üstad hazretlerinden yadigârdır.
Ne hayatı boyunca ne de vefatından sonra rahat bırakılmamış, naşı bile kaçırılmış olan Bediüzzaman Said Nursi’nin kuru katran ağacına bile tahammül edemezler. Ancak Üstad öyle gönüllerde yer etmiştir ki ne cenazesini kaçıran1960 darbecileri ne kuru katran ağacına bile tahammül edemeyen 28 Şubatçılar onu bu milletin kalbinden silememişlerdir.
Bir gün yolunuz Çam Dağına düşerse kesilen o katran ağacının yerine bir fidan dikildiğini göreceksiniz.
O esnada kulağınızı esen rüzgâra verin, o uğultular içerisinde Üstadın ‘Milletimin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur’ dediğini işiteceksiniz. Ruhun Şad olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder