14 Nisan 2012 Cumartesi

Peygamberimiz ve M. Kemal - Kazım Güleçyüz


Prof. Dr. Zafer Toprak, Ezgi Başaran’a verdiği ve 9 Nisan’da Radikal’de yayınlanıp ertesi gün Yeni Asya’ya manşet olan mülâkatında, 30’lu yıllardaki eğitimi anlatırken “Atatürk’ün din sorunu vardı.

Bunu tarih tezlerinden ders kitaplarına kadar her yerde gözlemlemek mümkün. O dönemde evrim teorisini gündeme getirmek ancak Atatürk’ün yapabileceği birşeydi. Mantık, jeoloji, biyoloji kitaplarında Darwin var. Tarih kitapları Darwin’den esinlenilen ‘hayat zinciri’ne yer veriyor” derken, son derece önemli bir “detay”ın da altını çiziyor:


“Hazret-i Muhammed, 1930’larda artık Muhammed olmuş, sıfatı kaldırılmış durumda.”

Yeni dönemde, artık bir hürmet ifadesi olan  “Hazret” dahi denilmiyor. Dahası, M. Kemal Kâzım Karabekir’e “Kur’ân’ı Türkçeye tercüme ettirme” niyetini açıklarken, Peygamberimiz (a.s.m.) için “Araboğlu” kelimesini kullanıyor.
(Said Nursî ve M. Kemal kitabımız, s. 58)

Toprak’ı teyid eden sözleri Sadık Albayrak’ın İbrahim Altay’a verdiği mülâkatta da görüyoruz:

“Cumhuriyetten önce Hz. Muhammed’e övgüler düzerken, 10 yıl sonra liseler için hazırlattığın kitapta ‘Arap bedevisi, akıllı bir adamdı, diğer dinleri incelemiş, onlardan beğendiklerini almış ve Kur’ân diye bir kitap ortaya koymuş’ diyorsun. Bunu yıllarca okutuyorsun. 1950’ye kadar bu kitaplar okundu.” (Sabah-Pazar, 8.4.12)

Bu anlayışın nasıl neticeler verdiğini gösteren bir örnek, o günün Türkiye’sini anlatan Turkey To-Day (1928) kitabının yazarı Grace Ellison’a konuşan bir maarif müfettişinin söyledikleri:

“Bizim peygamberimiz Gazimizdir. Biz o Arabistanlı şahıs ile ilişkimizi sona erdirdik. Muhammed’in dini Arabistan’a uygundu; ama bize yaramaz.” (Şükrü Hanioğlu, Zaman, 22-3.11.08)

(Said Nursî ve M. Kemal kitabımız, s. 73)
***
Zafer Toprak’tan ilginç bir anekdot da şu:

“30’lu yılların düşünce yapısını belirleyen, İngiliz sosyalist tarihçi H. G. Wells. Onunla birlikte tarih anlayışı geniş bir zamana yayılıyor; geçmiş milyonlarca yıl geriye çekiliyor. Atatürk bir şekilde onun ‘İnsanlığın Tarihi’ adlı kitabını bulup okuyor. Bu kitap Türkiye’de tarihçiliğin dönüm noktalarından biri. Nutuk’ta atıf yapılan tek yabancı isim o. Uhrevî nitelikteki Adem-Havva’dan başlayan tarih onun kitabıyla milyonlarca yıl geriye çekilip dünyevî bir tabana oturtuluyor.”
Şu pasaj da Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu’dan:

“Mustafa Kemal’in Wells’i okuduktan sonra yaptığı ‘İnsanlar sürüngenler gibi sudan çıktıkları için ilk atamız balıktır. İşler daha ilerledikçe o insanlar primat zümresinden türediler. Biz maymunuz, düşüncelerimiz insandır’ benzeri tesbitler, aslında Wells’in, tıpkı Büchner gibi, Huxley aracılığıyla, Haeckel’den, bilhassa Die Radiolarien (1862)’den, alarak uyarladığı, rekapitülasyon kuramına dayalı evrim şemasının dile getirilmesiydi. (Aynı tez Wells’den neredeyse aynen tercüme edilerek resmî ders kitaplarına da konulmuştu: ‘Filhakika rüşeymî hayat ile cenin hayatı devirlerinde insan, evvelâ bir balık olacakmış gibi başlar; yerde sürünen hayvanları hatırlatan birtakım şekillerden geçer; [h]ulâsa insanlar, sularda kaynaşıp çırpınan bir mevcuttan, çok yavaş yürüyen bir tekâmülle, bugünkü şekle geldiler.’ Tarih I [1931], s. 5)” (Zaman, 22-3.11.08, Said Nursî ve M. Kemal, s. 136)
***
Kâzım Karabekir’in Lozan’dan sonra İnönü’ye sorduğu “İsmet, bu din aleyhindeki fikirler size Lozan’da telkin edildi değil mi?” sualine İsmet Paşanın “Biz savaşa Macarlar ve Bulgarlarla beraber girdik. Hepimiz kaybettik, ama sadece bizim bağımsızlığımız ortadan kaldırıldı. Müslüman kaldıkça bağımsızlığımızın tehlike altında olacağını bilmemiz lâzım” diye cevap verdiğini belirten Mustafa Armağan’ın aktardığı anekdot da bir başka önemli boyutuyla konuyu tamamlıyor (Emeti Saruhan, Yeni Şafak-Pazar, 1.4.12).

Hiç yorum yok: