12 Nisan 2012 Perşembe

NATO Denilen Hain Tuzak -Erol Bilbilik


Kurucu 12 devlet komünizme, SSCB’ye karşı 4 Nisan 1949’da NATO antlaşması imzalamış ve bu antlaşma 1949’da yürürlüğe girmiştir. Kurucu devletler 22 Ekim 1951’de Londra’da yaptıkları toplantıda bir protokol imzalayarak; NATO’ya katılmak isteyen Türkiye ve Yunanistan’a resmi bir çağrıda bulunmuş, gerekli işlemler tamamlanarak her iki devlet te 18 Şubat 1952’de NATO’ya üye olmuştur. NATO ülkeleri, ulusal ordularının tümünü ya da bir bölümünü NATO Avrupa Müttefik Yüksek Komutanlığı emrine tahsis etmiştir. Türkiye, 18 Şubat 1952 tarihinden itibaren ulusal ordusunun tümüne yakınını NATO Komutanı’nın emrine tahsisiyle diğer NATO ülkeleri gibi ulusal ordusunu tasfiye sürecine sokmuştur.
NATO’nun temel amacı ulusal orduların tasfiye edilmesidir. Bu olgu bugüne kadar ne yazık ki anlaşılmamıştır. Ulusal orduların tasfiyesi; ulusal devletlerin, ulusal sınırların, ulusal tarihin, ulusal ekonominin, ulusal kültürün, ulusal dilin ve ulusal dini mensubiyetin tasfiye edilmesidir. NATO, ilk günden bu yana ABD kapitalist emperyalist sınıfının silahlı saldırı ve işgal gücüdür. NATO’ya savunma örgütü olarak bakmak, temel amacı görmezden gelmektir. Bu da en hafifinden gaflettir. Ne yazık ki Türkiye’de, 59 yıldır hala bu somut olguyu kavrayamamış olanlar çoğunluktadır. Bu nedenle “NATO’da kalarak ta ulusal devletimizi ve ulusal çıkarlarımızı koruyabiliriz” diyen asker ve sivil NATOperestler Türkiye’yi kuşatma altına almakta başarılı olmuşlardır.
NATO denince, sadece tek bir NATO olduğu anlaşılmamalıdır. NATO içinde deyim yerinde ise 6matruşka NATO daha vardır. Bunların ilki; NATO içindeki “Süper NATO”dur, NATO özünde Gladyo’dur. NATO’ya taraf devletler arasında “Kuvvetlerin Statüsüne Dair Anlaşma” (KSDA), “Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği” (AGSK), “Uluslararası Güvenlik Destek Gücü” (UGDG), “Barış İçin Ortaklık” (BİO), ve “Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı” (AGİT) de birer NATO matruşkalarıdır. Buradan çıkan sonuç şudur: Ulus-devletlerin karşısında onları tasfiye etmeyi amaçlayan toplam altı NATO örgütü vardır. O nedenle Türkiye’nin işi altı defa daha zordur.
ABD zaman zaman, devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı NATO zirve toplantıları düzenleyerek temel antlaşmaya yönelik stratejik konsept değişikliklerine giderek hayati çıkar alanlarını daha da genişletmeye çalışmaktadır. 1999 tarihli NATO Stratejik Konsepti ile NATO’nun doğuya doğru genişlemesini, alan dışı kullanılmasını, BM kararlarını dikkate almaksızın hareket etmesini, Uluslararası Müşterek Mobil Kuvvetler kurulmasını ve bu kuvvetlerin kritik görevlerde kullanılmasını; politik baskı ve dayatmalarla üye ülkelere kabul ettiregelmiştir.
Son olarak ta Kasım 2010’daki Lizbon NATO Zirvesi’nde “Avrupa İçin Aşamalı Ve Uyarlanabilir Füze Savunma Sistemi”ni uygulamaya sokacak antlaşmayı imzalatmıştır. Bu antlaşmayla ABD; Türkiye’ye yerleştireceği orta menzilli füzesavar füze ve radar sistemi ile bir taraftan Türkiye’yi “Birinci Derece”, İran’ı ise “İkinci Derece” tehdit olarak hedefine alırken, diğer taraftan da “Müstakbel Kürdistan”ı füze koruması altına almıştır.

Hiç yorum yok: