Pek çok ekonomi hocası ilgili derslerde “Aynı şeyi çok müşteriye sattığınız halde tutuklanmayacağınız tek meslek bankacılıktır” derken Kısmi Rezerv Bankacılığını (fractional reserve banking) kastetmektedir.
Kısmi rezerv diye isimlendirilen olayı teknik terimlere boğmadan basitçe anlatmaya çalışalım.
Tüm bankacılık sistemini bir para havuzuna benzetmek mümkündür. Olayı basitleştirmek için döviz gibi diğer para/malı hariç tutarsak bu havuza kaynak olarak iki yerden para akmaktadır. Birisi üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti” yazan ve devletçe basılan az miktardaki madeni paralar. Bunlar çerez mesabesinde olup piyasadaki mevcut fiziksel paranın çok azını teşkil etmektedir. Bu devlet kaynaklı madeni para çeşmesi havuza bir şekilde para sağlamaktadır.
Fiziksel paranın diğer kısmı ise Merkez Bankaları denen yarı devlet veya özel/özerk bankalar tarafından basılmaktadır. Türkiye’de de “Cumhuriyet Merkez Bankası AŞ” olarak anılan farklı ortaklardan oluşan bu özerk kurum kâğıt parayı basan ana kaynak olarak havuzun ortasında bulunmaktadır. Şimdi piyasadaki tüm parayı toplasanız toplam “yaratılan” paranın %10’u eder.
Paranın kalan %90’lık kısmı ise diğer bankalar tarafından kaydi (hayali) olarak “yaratılmakta” ve yok edilmektedir. Pekiyi bu nasıl gerçekleşmektedir?
Havuz sistemindeki tüm bankalar bu havuzdan güçleri (zorunlu karşılıkları) oranında yararlanabilmektedir. Kısmi rezerv denen bu yöntemde diyelim 10 lira paraya sahip bir banka 90 liralık parayı havadan üretme gücüne sahiptir. Yani olmayan 90 lira kredi kullandırma sürecinde havadan üretilmektedir.
Örneğin bir bankanın toplam 1000 lirası var. 10 000 lirası varmış gibi para üretmektedir. Birisi gelip bankadan 9 000 lira kredi istediğinde kendisinin bir şeyleri ipotek göstermesine ve borçlanma senedine karşılık kendisine ya bir yazı verilir ya da fiziksel para. Yazıyla olduğunda kolay. Kredi isteyene 9 000 liralık kredi yazısı verilir. Kişi de gider o kâğıdı paraymış gibi örneğin ödeme yapmak istediği galericiye verir. Galericinin de o havuz içindeki diğer bankada hesabı olduğundan yazıyı bankasına götürdüğünde galericinin hesabına alacak sizin hesabınıza borç kaydedilir. Dikkat ederseniz ortada fiziksel para filan yok.
Diğer bir durum şöyle. Diyelim bir kişi ev için 100 bin liralık fiziksel para şeklinde kredi almak istedi. Banka elinde yoksa diğer şubelerden temin edecektir. Oralarda da bulamazsa havuzdaki diğer bankalardan veya en son Merkez Bankasından karşılayacaktır. Neticede parayı aldıktan sonra verdiğiniz kişinin de havuz dahilindeki bir başka bankada hesabı olacağından götürüp oraya yatırdığında para yine havuza dönmüş olacaktır.
Katılım bankaları ise krediyi direk verme yerine kar payı denilen mekanizmayla havadan para “yaratmaktadırlar”.
Peki bu işlem nasıl yapılmaktadır?
Olayı basitleştirmek için fertlerin tüm hesabını toplu tek rakama indirerek anlatalım. Diyelim bir banka/katılım bankasının elinde 700 milyon TL ve Merkez Bankasının izin verdiği zorunlu karşılık %10 olsun. Yani bizim sıvıyağ kralının deposunda %10 zeytinyağı tutup kalanı satması ve yerine su doldurması gibi. Tek farkı şu. Bankacının su doldurmasına gerek yok. Bilgisayarlarında tuttuğu elektronik kayıt yeterli. Kalan %90 parayı tekrar tekrar ödünç verebiliyor.
Banka önce 700 milyonun %10’u olan 70 milyonu tutuyor ve kalan 630 milyonu veriyor. Daha sonra havuz sistemi gereği birisi getirip bankaya yatırıyor. Gelen bu 630 milyonun %10’u olan 63 milyon tutuluyor ve 567 milyon ödünç veriliyor. Neticede bu olay zincirleme olarak, örneğin 9 kez devam ettiğinde 700 milyonluk paraya ilave olarak 3.858 milyar lira para (630+567+510+459+413+372+335+301+271=3.858 milyar) havadan yaratılarak toplam mevduat 4.558 milyar liraya yükseliyor. Bu döngü teorik olarak 7 milyara kadar devam edebilir.
Gelelim Türkiye geneline… Yeni büyüme miktarı ve önceki dönemlerde sistemce üretilmeyen faiz/kâr payı miktarlarını da içine alacak şekilde borca dayalı olarak basılacak yeni paraları işe kattığımızda toplam mevduatın yaklaşık 700 milyarı bulduğunu görüyoruz. Piyasada ise sadece 50 küsur milyar fiziksel para var. Yani elimizdeki fiziksel paranın en az 10 katı bir mevduat.
Merkez Bankası zorunlu karşılıkları her düşürdüğünde piyasaya para sağlanacak denildiğinde aslında bankaların daha fazla olmayan parayı “yaratmasını”anlamalısınız. Bu şekilde aslında piyasaya fiziksel olarak para sürülmüyor. Bankalar daha fazla hayali para (kaydi para) en doğrusu ise daha fazla borç üretiyor.
Kısmi rezerv bankacılığının nasıl bir şey olduğunu zeytinyağı bankacısı örneğiyle verelim…
Kısmi Rezerv bankacılığını anlatırken “Pek çok ekonomi hocası ilgili derslerde “Aynı şeyi çok müşteriye sattığınız halde tutuklanmayacağınız tek meslek bankacılıktır” derken Kısmi Rezerv Bankacılığını (fractional reserve banking) kastetmektedir.” demiştik. Gelin şimdi bu işi fiziksel olarak yapmaya çalışıp tutuklanan adamın hikayesini anlatalım.
Kısmi rezerv sistemi fiziksel olarak sürdürülebilir değildir. Ancak kâğıt para ve günümüzde de sayısal bilgiden ibaret elektronik para sayesinde mümkün olabilmektedir. 1971 yılında Nixon’ın altın penceresini kapatmasıyla bugünkü devasa boyutuna ulaşmıştır. Fiziksel olarak sürdürülemez olduğunu göstermek için yaşanmış bir örneği hatırlatalım.
1960′lı yıllarda Yemeklik Sıvıyağ Kralı (Salad Oil King) olarak bilinen Anthony DeAngelis kısmi rezerv bankacılığını model alarak bunu sıvıyağ stoklarında uygulamış.
DeAngelis, bankacılardan esinlenerek sıvıyağın da para gibi mübadele edilebilirlik, herkesin aynı anda çekmek istememesi gibi özelliklerinden dolayı çok büyük depolar inşa eder. Kendisi “Allied Crude Vegetable Oil Company” adıyla dev ambarlara sahip işletmesinde çok miktarda yağ tankına sahiptir. Önce milyonlarca litreye yakın yağı satın alarak tanklarında toplayan DeAngelis depolarında yağ olduğunu kanıtlamak için bu faturaları kullanır. Bunlarla çeşitli bankalardan bol miktarda kredi de alır.
Daha sonra bu yağın %90’ını sattığı halde çok sayıda müşterinin yağını onlar adına depolamaya ve depo ücreti de almaya başlar. Bazı müşteriler gelirse diye %10 yağı yerinde bırakan uyanık tacir deponun kalan %90 kısmına su basar. Yağın su üzerine çıkma gibi bir fiziksel özelliği olması nedeniyle gelen teftişlerde de kimse tankların altındaki suyu fark etmez.
Bu şekilde piyasadaki yağ fiyatlarını kısa sürede kontrol etmeye ve yurt dışıyla da aynı işi yapmaya başlar. Sonunda sahip olduğu yağ rezervlerinin tüm Amerika’dakinden fazla olduğu gözükünce ciddi bir denetimde hilesi sona erer. 7 sene hapse mahkûm olur.
Ancak fiziksel şekilde sürdürülemeyecek olan bu sistem günümüzde bankacılıkta rahatlıkla sürdürülebilmektedir. Düşünsenize toplam büyüklüğü 70 trilyon dolar olan dünyayı 10 kereden fazla satın alabilecek 760 trilyonluk para büyüklüğünü. Bu büyüklük içinde altının miktarı sadece 468 milyar dolar. Yani dolar altın penceresinden çıkarılmamış olsaydı ve küresel para dolar ekseninde kısmi rezerv bankacılığı bu kadar yaygınlaşmasaydı bugün ancak 468 milyar dolara nispetle bir dünyadan bahsedebilecektik.
Bugünkü 760 trilyonluk para ve para türevlerine baktığımızda sadece bir bankanın 78 trilyon dolar ile dünyayı satın alabilecek mevduata sahip olduğunu, 5 küresel bankanın 238 trilyon dolarla dünyayı birkaç kez satın alabilecek rakama sahip olduğunu görüyoruz. İyi de birden fazla dünya yok ki…
Kısaca dünyada gözüken bu kadar paranın hayali olan %90’lık kısmı bankaların kısmi rezerv sayesinde havadan “yarattığı” miktardır.
Borca dayalı dediğimiz bu finans sisteminde kısmi rezerv bankacılığı sanırım küresel krizin boyutlarını göstermektedir.
KISMİ REZERV BANKACILIĞI VİDEO
http://www.youtube.com/watch?v=8639FR2-K1g
http://www.youtube.com/watch?v=8639FR2-K1g
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder