Peygamberimiz, zaman zaman geleceğe dönük mesajlar vermiş, ümmetinin başlarına gelecek bazı musibetlerden söz etmiştir. Günümüze ışık tutan zikredeceğimiz hadisi şerif içinde bulunduğumuz durumu gayet güzel ve net bir şekilde özetlemekte, Peygamberî bir mucize ile ta o zamanda bugüne ışık tutmaktadır. Farklı zamanlarda Müslümanların halini tasvir etmek açısından da büyük önem taşımaktadır.
Peygamber Efendimiz: “Size saldırmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı yemek yiyenlerin sofralarına birbirlerini çağırdıkları gibi, çeşitli ümmetlerin sizin aleyhinize birleşmeleri yaklaşmaktadır.” Buyurunca Ashabtan biri “Ey Allah’ın Resûlü! O gün (sayıca) az olacağımızdan mı (aleyhimizde birleşecekler)? diye sordu. Resûlullah (s.a.v) “hayır, bilakis o gün (sayıca) çok olacaksınız. Fakat selin üzerindeki köpük ve çerçöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı duyduğu “mehâbeti” (hürmetle karışık korkuyu) çekip alacak yani hasımlarınızın nazarında saygısız hale gelecek, güvende olamayacak ve ağırlığınızı hissettiremeyeceksiniz. Kalbinize “vehn” (zaafiyet) atacak (bu sebeple düşmanlarınız sizden çekinmeyecek ve korkmayacak) tır” buyurdu. Ashabtan biri “Ey Allah’ın Resûlü! “vehn” nedir?” diye sordu. Bunun üzerine Peygamberimiz vehn; “Dünya sevgisi ve ölüm korkusu” diye cevap verdi. (Ebu Davud)
Bir toplum, dünyayı, nefislerine bakan yanlarıyla asıl gaye yapar, kalpleriyle ve ruhlarıyla ona yönelir; Allah’ın rızasını da bir tarafa bırakırsa, (yani dünyaya ve onun içindekileri Allah’a tercih ederse) hasımlarınızın nazarında saygısız hale gelecek, güvende olamayacak ve ağırlığınızı hissettiremeyeceksiniz!
Görüldüğü gibi sahâbî, çeşitli milletlerin, Müslümanlara karşı birleşmelerinin, onları bölmek, parçalamak, güçsüz düşürmek ve servetlerine el koymak için işbirliğine gitmelerinin sebebini, ilk planda kemmiyetle irtibatlandırmıştır. Onun bu sorusunu cevaplandırmak ve şüphesini izale etmek için sevgili Peygamberimiz “hayır, o gün (sayıca) çok olacaksınız. Fakat selin üzerindeki köpük ve çerçöp gibi olacaksınız” buyurmuştur.
Hadisi şeriften anlaşıldığına göre, çeşitli İslam dışı güçler ve milletler, Müslümanlarla savaşmak, onların gücünü kırmak, birlik ve bütünlüklerini parçalamak, sahip oldukları vatanlarını ellerinden almak, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürebilmek için, yemek yiyen bir grubun birbirinin sofralarına davet etmeleri gibi, birbirlerini Müslümanların aleyhine birleşmeye çağıracak ve aralarında anlaşacaklardır. Bu hal (maalesef) bu gün Müslümanlar olarak yaşadığımız haldir. İslam coğrafyasındaki işgaller, zulümler, yağmalar, işkenceler, tecavüzler, bu coğrafyanın dışında yaşayan Müslümanların içler acısı vaziyetleri hepimizin düşünüp, kafa yorup çareler aramamızı gerekli kılmaktadır. İslam coğrafyasında kurdun kuzulara padişah olsa yapamayacağı taksimatlar yapılıyor, kurdun kuzuya muamelesi yaşanıyor. Hadisi şeriften anlaşıldığına göre, çeşitli İslam dışı güçler ve milletler, Müslümanlarla savaşmak, onların gücünü kırmak, birlik ve bütünlüklerini parçalamak, sahip oldukları vatanlarını ellerinden almak, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürebilmek için, yemek yiyen bir grubun birbirlerini sofralarına davet etmeleri gibi, birbirlerini Müslümanların aleyhine birleşmeye çağıracak ve aralarında anlaşacaklar, pastadan pay almak için yarışacaklardır.
Rasulüllah Efendimizin, 1400 yıl önce Müslümanların aleyhinde oluşacak küresel bir tehlike ve tehditten bahsetmesi, İslam dışı güçlerin küresel anlamda Müslümanlara karşı birleşeceklerini haber vermesi, Müslümanların dikkatini çekmesi, vatanlarına karşı teşekkül edecek küresel bir organizeden ve tehlikeden bahsetmesi oldukça manidardır.Kur’ân’ın, “Allah’a ve O’nun elçisine tâbi olun ve birbirinizle didişmeyin, çekişmeyin! Sonra direncinizi yitirirsiniz, rüzgarınız da kesilir. Çekingen, korkak ve yılgın hale gelirsiniz. Manevî gücünüz, kamuoyundaki etkiniz ve itibarınız kaybolur. Maddi gücünüz, kuvvetiniz, devletiniz, liderliğiniz elden gider. Kesinlikle sabredin (direnin) Unutmayın ki Allah sabredenlerle beraberdir.” (8 Enfal 46)
“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın” (3 Âl-i İmrân 103) bu vazıh ikazına rağmen birleşemeyen Müslümanlar, âyetlerde açıkça ifade edildiği gibi tefrika, dağınıklık, korku, endişe, ve tereddüt içerisine düşeceklerdir. Bir demografik araştırmaya göre, yaklaşık 50 ülkede Müslüman çoğunluğu bulunmaktadır. İslam nüfusu, 6.6 milyar dünya nüfusunun 1.57 milyar inananı ile %23′ünü oluşturmaktadır. Hal böyle olduğu halde içinde bulunduğumuz durum neyle-nasıl izah edilebilir?
Çeşitli ekonomik, siyasi ve sosyal korkunun yanında, idareyi ellerinde bulunduranların makam ve saltanatlarını kaybetme endişesinin de ortaya koyduğu psikolojik tedirginlik, İslam dünyasında derin zaaflar oluşturmuştur. Bahsedildiği üzere: Allah, düşmanın bize karşı olan “mehâbeti” (korku, saygı, hürmet ve tazimi) düşmanın kalbinden söküp atmış ve kalbimize “vehn” yerleştirmiştir. Bize karşı, düşmanın kalbine yerleştirilen “mehabet” korku ve saygı duygularını birden uyandıran, karşıdakileri sindiren kuvvetli görünüş, kaybolmuştur.Müslüman; inancından, ahlakından, azametinden, şecaatinden, vakarından şahsiyetinden, dirayetinden, cesaretli, gözü pek, başı dik ve alnı açık duruşlarından ve kültüründen neşet eden bu hali kaybetmişlerdir. Bundan dolayı içlerine “vehn” düşmüştür.
Bu durumdan kurtulmanın çaresi de “dünya sevgisi ve ölüm korkusu”nu yenmektir.
Müslümanların ahireti unutarak aşırı şekilde dünyaya bağlanması, (dünyevileşmesi) yüksek idealler uğrunda mücadele etmekten onları uzaklaştırmıştır. Her şeyini dünya hayatına göre tanzim eden bir kimsenin, ölüme karşı isteksiz olması sonuçtur. Elbette herkes, Mevlâna gibi âhiret yolculuğunun başladığı geceye “şeb-i arûs” (düğün gecesi) diyemez. Herkesin iman ve amel derecesi, kemal bakımından farklıdır. Hadiste geçen “ölüm korkusu” aynı zamanda, cihada karşı isteksizlik veya gevşeklik gösterme şeklinde tezahür etmiştir.
Ey Rasûlüm! De ki: Kaçmakta olduğunuz ölüm size erişecek; sonra da görünür ve görünmezi bilen Allah’ın huzûruna çıkarılacaksınız! Ne yaptınız ise, size bildirilecektir.
(62 Cum’a 8) âyetini, Peygamber Efendimizin “Sizin için bundan böyle yoksulluktan korkmuyorum. Sizin için asıl korkum, tıpkı sizden öncekiler gibi dünyaya kapanmanızdan, onların mal yarıştırdığı gibi sizin de mal yarıştırmanızdan korkuyorum.” Hadisini, Hz. Ömer’in “Biz yoklukla-kıtlıkla imtihan olduk kazandık. Varlıkla imtihan olduk kaybettik” uyarısını düşündüğümüzde ortaya çıkan tablo vahimdir. Tabii anlayana, idrak edene, tehlikenin farkında olana!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder