25 Ocak 2013 Cuma

DÜNYA POLİTİKASINA YÖN VERENLER SAMUELP. HUNTİNGTON


Samuel P. Huntington
Doğumu: 1927, New York
Eğitimi: Yale'den BA. derecesi, Chicago Üni.'den MA. derecesi, Harvard'dan Ph.D.
Görevleri: Siyaset Yardımcı Profesörü, Harvard (1953-58), Siyaset Konuk Profesörü, Columbia Üni. (1959-62), Siyaset profesörü Harvard (1962 -şimdi)
Profil: 11 Eylül 2001 darbesinin temelindeki fikirlerin babası; "uygarlıklar çatışması" fikrini gündeme getirerek okullar ve medyada başrole oturttu.

Son 44 yıldır zaman zaman Huntington denen bu fanatik Harvard ideologu, gün gelip 11 Eylül 2001'in temelinde yatacak kavramları açıklamaya memur edilmişti.
Bunların en ünlüsü, tabii ki "uygarlıklar çatışması" doktrini olup, ilk Bernard Lewis'ce 1990'da ileri sürülmüş, ama 1993'ten beri Huntington markası taşır olmuştur. O bunu çok meşhur edilen makaleleri ve söyleşilerinde işledi. Daha 1997 başlarında Huntington 20 ülkeye giderek "uygarlıklar savaşı" tartışmalarını yaymış ve karşıtlarıyla tartışmıştı.
Henry Kissinger, Zbigniew Brzezinski ve McGeorge Bundy gibi Huntington da Harvard'lı Prof. William Yandell Elliott'un kuluçkasından çıkmıştır. Son bir söyleşisinde Huntington, Elliott'un görüşmede öncelik sırasını Kissinger'a vermesini kıskandığını anlatır. "Biz elliott'un ön ofisinde beklerken dakikalar geçiyor ve geç oluyordu; çünkü o sırada Elliott çok değer verdiği bir öğrencisine yol gösteriyordu. Sonra kapı açılacak ve bu öğrenci dışarı çıkacaktı."
Huntington'un yakın dostu olarak tanımladığı Zbigniew Brzezinski, onu Trilateral Komisyon'un ve Başkan Carter yönetiminin kimi kurumlarına soktu -hepsinin başında Brzezinski vardı- , böylece Huntington aşırı ve fraksiyoner fikirlerini buraya sokacaktı; bunlar o kadar aşırıydı ki Brzezinski, bir hükümet görevlisi olarak, bunlardan diğerleri önünde bahsedemiyordu. Huntington'un Trilateral Komisyon'ca 1975'te yayınlanan "Demokrasi Krizi" (Crisis of Democracy) kitabına katkısının özeti budur.
1957'de Huntington'un ilk kitabı, "Asker ve Devlet" (The Soldier and the State) çıktı. İki fikir öne sürüyordu ki, bunlar daha sonra 11 Eylül darbesinin temeli olacaktı: Biri pagan Roma İmparatorluğu'nun bir modern çağ karikatürü için felsefi temel sunuyordu. Öbürü, bununla ilişkili olarak, ABD ordusu içinde bir çeşit Roma Pretor muhafızları tipi bir birlik kurmayı öneriyordu; bunlar gerekirse Amerikan anayasal kurumlarına emperyalist darbeciler adına saldıracaklardı.
Asker ve Devlet
1957'de, video oyunları ve Columbine High School (Lisesi katliamı ç.n.) öncesi, Huntington kimi ABD ordu subaylarına aşırı methiyeler düzdü; bu kişiler emir verilince derhal öldürmek istiyorlar, öte yandan bunun nedenini bilmek bile istemiyorlardı. Tüm istedikleri kendilerindeki ve emirleri altındakilerdeki herhangi bir, emir verilince anında şiddet göstermeyi engelleyecek tepkiyi boğmaktı; bu "düzen" adınaydı.
Bu birlikteki hiçbir subayın adından bahsetmez, ama bunun sebebi var. 1957'de böyle bir ekibe dahil herhangi bir Amerikalı subay şüpheli olarak tasnif edilirdi.
Huntington, bu askeri geleneğin, ki bunu Fransız Yabancılar Lejyonu'yla kıyaslar, vatandaşlık görevi gereği askerliğin yerine geçmesini istiyordu; oysa bu ikincisi ile Bağımsızlık Savaşı, İç Savaş ve 2. Dünya Savaşı kazanılmıştı. 1957'de Huntington, General Douglas MacArthur görevden alındıktan sonraki versiyonu ile Kore Savaşı'nı, Amerikan askeri "profesyonelliğinin" en iyi örneği olarak selamladı, çünkü artık birlikler hiçbir savaş sonrası siyasi hedef ile kendilerini tanımlamıyorlardı -hedeflerin ne olduğunu bilmiyorlardı- sadece itaat ettiklerinden savaşıyor, ve herbiri 9 aylık rotasyonunun sona ermesini bekliyordu. Burada o, anlamsız bir "sınırlı" savaşın, Vietnam'da olduğu gibi , Amerika'nın cumhuriyetçi askeri geleneğinden kalanları da yokedeceğini gördü; yerine geçen profesyonel "zombiler" lehine.
Huntington, "Asker ve Devlet"in son sayfalarında kendi Pretorlarının zihinlerini tasvir eder; bunun için West Point (Askeri Akademisi - Amerikan Harbiyesi ç.n.) ile komşu Highland Falls kasabasını kıyaslar: "Burada (Highland Falls'ta) binalar hiçbir bütünün parçaları değillerdir: envai çeşit, oradan buradan toplanmış şekil rastgele biraraya getirilmiştir; ortak bir bütün ya da amaç duygusu yoktur. Oysa South Gate'in öbür tarafındaki askeri bölgede başka bir dünya vardır. Düzenli bir sükunet vardır. Parçalar kendibaşına değildir, ama bütüne bağlılıklarına boyun eğerler. Güzellik ve kullanışlılık gri taşlarda birleşmiştir. Küçük, derlitoplu binaları hoş bahçeler çevreler, bunların herbiri kalan kişinin adı ve rütbesi ile anılır. Binalar sabit aralıklarla uzanırlar, bu genel bir planın parçasıdır, duruş ve havaları katkılarını sembolize eder; yüksek rütbeli subaylar için taş ve tuğla, alt rütbeliler için ağaç. Garnizon kollektif iradenin bireysel irade yerine geçtiği bir ritim ve uyumu yansıtır. West Point yapılaşmış tek bir amaç topluluğudur; içindeki insanların davranışları kurala bağlıdır, birçok kuşaktan süzülüp gelmiştir. Burada havailik ve bireyciliğe yer yoktur. Topluluğun birliği kimseye olduğundan çok değer atfetmez. Düzende barış, disiplinde görevi bitirmek, toplulukta güvenlik vardır. Highland Falls'ın ruhu ise ana caddesinde görülür. West Point'un ruhu ise büyük gri Gotik kilisede görülür; tepelerden başlar, düzlüklere hakimdir. Akla Henry Adams'ın Mont St. Michael'da ordunun ve dindar ruhların birliği üzerine notları gelir. Ama kilisenin birliği daha da büyüktür. Burada toplumun 4 büyük direği birbirine kavuşur: Ordu, Devlet, Okul ve Kilise. ..
"West Point en iyi haliyle orduyu yansıtır; Highland Falls ise en bayağı haliyle Amerikan ruhunu. West Point alacalı bir denizde gri bir adadır; Babil içinde bir parça Isparta. Askeri değerlerin -sadakat, görev, çaba, kendini adama- Amerika'nın bugün en ihtiyaç duydukları olduğu yadsınabilir mi? West Point'un disiplinli düzeninin ana caddenin cafcaflı bireyciliğinden daha fazla şey vereceği yadsınabilir mi? Askerlerde, düzenin koruyucularının omuzlarında ağır sorumluluk vardır..."
Huntington "askeri etiği"nin karamsar bir görüş olduğunu, insanı Thomas Hobbes'un gördüğü gibi gördüğünü söyler. Ona göre insan kötüdür, akıl sınırlıdır, ve insan tabiatı bu anlamda evresel ve değişmezdir; heryerde insanlar böyledir. İnsan sadece tecrübe ile öğrenir, ve İngiliz Feldmareşali Montgomery'nin dediği gibi, ilerleme yoktur. Bireyin iradesi gruba tabidir. Bu korporatif ve bireycilik karşıtı bir bakıştır.
Milli devlet siyasi örgütlenmenin son biçimidir; ve milli devletler arasındaki rekabet, ve bunun sonucu sürekli savaş kaçınılmazdır. Bunun sebebi insan doğasıdır. Devletleri güç ve faydadan başka hiçbirşey yönetmez.
Zeka geçici ve tehlikeli birşeydir -gereken organize vasatlıktır. Büyük planlar ve silkeleyici amaçlar olmamalıdır.
En büyük erdem "derhal itaat"tır, coşkuyla ve düşünmeden. "Onlarınki niye diye soran bir akıl değildir", der Huntington tasdiken.
Felaketli Carter Dönemi
Asker ve Devlet, ABD'de askeri profesyonelliğin Güney'den geldiğini söyler; içindeki şiddet, cesaret, askeri ideal ve Sir Walter Scott'vari bir eskiye özlem feodal romantizmi ile birlikte. Antre parantez de "mülkünden" olan tek Amerikalı topluluğun da Güneyli köleciler olduğunu ekler.
Kitap 1957'de çıktığından beri 18 baskı yaptı ve West Point'ta yardımcı ders kitabıdır; muhtemelen Batı yarımkürenin başka askeri okullarında ve bazı kolejlerin kurslarında da böyledir.
İlk yayınlandığında, The Nation dergisinin tanıtım köşesi onun "vahşi safsatalarıyla" alay etti ve, Mussolini'nin aynı şeyi "inan, itaat et, savaş" sloganıyla daha iyi ifade ettiğini söyledi. Huntington ve yakın dostu Brzezinski'ye, kitabın bayağı entelektüel düzeyi, ve muhtemelen faşist eğilimleri nedeniyle bir müddet Harvard'da görev verilmedi. Her ikisi de daha sonra 1962'de Harvard'a profesörlük verilmek üzere davet edildiler ve Huntington bu teklifi kabul etti.
1974'te Brzezinski'nin Trilateral Komisyonu sonra Carter yönetimi olacak ekibi topluyordu (Trilateralcılar Carter'ı aday seçmiş, ve Trilateral Komisyon başkanı Brzezinski'ye onu başkanlığa hazırlama işini vermişlerdir. Brzezinski, Federal Reserve (ABD Merkez Bankası) başkanı Paul Volcker'la bu rezil yönetimi yürütmüştür). Brzezinski Huntington'u Trilateral Komisyon'a sokmuş ve sonunda 1975'te Trilateral Komisyon raporu "Demokrasi'nin Krizi" (The Crisis of Democracy) ortaya çıkmıştır.
Brzezinski ve patronları biliyorlardı ki, gelecek yönetimde teşvik edecekleri ekonomik politikalar, özellikle düşük gelirli hanelerin ve azınlıkların ekonomik imkanlarını kısıtlayacaktı. Bu ekonomik politikaları değiştirmek yerine siyasal sistemi değiştirmeyi önerdiler.
Brzezinski'nin yönetiminde Huntington ABD'nin "aşırı demokrasi" ile malül olduğunu yazdı. Devamla, "bir demokratik siyasal sistemin etkin çalışabilmesi bazı grupların isteksizlik ve katılmamasını gerektirir" diyordu... Marjinal sosyal gruplar, örneğin zenciler, siyasal sisteme artık tamamen katılıyorlardı. Siyasal sistemin işlevlerini aşan taleplerle bu aşırı yüklenme ve otoritesinin zedelenme tehlikesi vardı... Anlamalıydık ki, ekonomik büyümenin de bir haddi vardı. Bunun gibi demokrasinin nihayetsiz genişlemesine de sınırlar olmalıydı.
Raporun sonunda ABD için, (Huntington'un ABD raportörü sıfatıyla bu bölümleri yazdığı kabul edilir) yüksek öğrenimin genişlemesine kısıtlar getirilmesi, ya da üniversite eğitimlilerin meslek beklentilerinin düşürülmesi öneriliyordu. ayrıca basın özgürlüğü de sınırlanmalı idi. Brzezinski Huntington'u bu raporun yayınlanması üzerine patlayan vaveylada görüşlerini savunmak üzere serbest bıraktı.
Bu çizgiler doğrultusunda Federal Kriz Yönetim Ajansı (Federal Emergency Management Agency - FEMA) Carter yönetimince kuruldu; kimi çevrelerce bunun anayasa dışı bir dikta organı olduğu söylendi. Huntington bunun danışman heyetinin üyesiydi. (1980-891).
Huntington'un son yıllardaki çalışmaları Olin, Bradley ve Smith Richardson Vakıflarınca finanse edildi. Bunlar birlikte onun çalışmaları için 1988-2000 döneminde 5 milyon Dolar verdiler O ve Brzezinski Smith Richardson mütevelli heyeti üyesidirler. 1989'da Olin Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (Olin Institute for Strategic Studies) Harvard'da kuruldu ve Huntington'un kişisel emrine verildi, finansçısı bu üç vakıftı. Huntington, "uygarlıklar çatışması" polemiğinin aslen 1990'lar başı bir Olin Enstitüsü projesinden çıktığını yazar; proje adı "Değişen Güvenlik Çevresi ve Amerikan Milli Çıkarları"dir (The Changing Security Environment and American National Interests).
"Uygarlıklar Çatışması" 1993'te Foreign Affairs'te makale olarak yayınlandı ve 1996'da kitaplaştı. Huntington, soğuk savaşın yerine kaçınılmaz, uzun ve dünya çapında bir din savaşının geçtiğini ilan etti, buna uygarlıklar çatışması dedi; Batı'ya karşı İslam ya da "Batı ve geri kalanı", ("the West vs. the rest") ki bunu tekrarlamaktan zevk duyar.
"İnsanlığın soğuk savaş saflaşması bitmiştir. İnsanlığın daha temel ayrımlar, etnik, dini ve uygarlık kökenleri bağlamında kalmıştır ve yeni çatışmalar doğuracaktır." Daha sonraları aynı noktayı daha açık vurguladı: "Uygarlıklar nihai insan kabileleridir ve uygarlıklar çatışması global düzeyde bir kabile savaşıdır... Değişik uygarlıklardan gruplar arası ilişkiler ... hiçbirzaman samimi olmaz, genelde serin ve sıksık da düşmancadır."
Bunun "Asker ve Devlet"teki aynı bakış açısı olduğu, kitabın daha 2. sayfasında anlaşılır. Burada Huntington'un görüşü için sunduğu bir kanıt, Michael Dibdin'in romanı "Ölü Lagün"den (Dead Lagoon) bir "Venedikli milliyetçi demagog"un sözleridir. Bu lagün yaratığı der ki: "Gerçek düşmanlar olmadan gerçek dostlar olmaz. Kendisi olmadığımız şeyden nefret etmedikçe, kendi olduğumuz şeyi sevemeyiz. Bunlar eski gerçeklerdir ve biz bunları , yüzyıldan çok sürmüş duygusal bir danstan sonra yeniden keşfediyoruz. Bunu reddedenler kendi soyunu, kendi geleneğini, kendi kültürünü, kendi doğum hakkını, kendi kendini reddeder. Bunlar öyle kolay unutulmaz."
Son yıllarda Huntington'un fikirleri, giderek daha da şüpheci, şok edici ve sapkın hale geldi; hatta Hitler'vari oldu. Okuyucularının zihnini bir din savaşı için çalıyor. Bunların okunmasını akademik zorunluluk yapmak resmen ruha tecavüzdür. 1999'da Colorado Koleji'ndeki bir konuşmasını şöyle bitirir: "Amerikalıların meselesi, kültürümüzü yenileyip güçlendirmeyi başarıp başaramayacağımızdır; bu kültür bizi tarihte bir millet kıldı. Ve mesele, Avrupalı, Hıristiyan, Protestan İngiliz kültürünü yıkmak isteyenlerin, bu ülkeyi parçalayıp parçalayamayacağıdır. Bu kültür bizim milli zenginlik ve gücümüzün kaynağı oldu ve özgürlük, eşitlik ve demokrasinin büyük prensipleri bu ülkeyi tüm dünyadaki insanların umudu yaptı. İşte bu meydan okuma 21. y.y.ın ilk yıllarında karşımıza çıkacak. "
Birilerinin tüm dünyada din savaşı, yani en berbat türden savaş kampanyası yapabileceğine inanmak zor. Ama 11 Eylül'ün bizzat inanılması zor koşullarında görülüyor ki, fikrini açık açık söylemektedir. O bir fraksiyon için konuşuyor ki, onlar için dünyanın ateşler içinde batması, Avrasya uluslarının ekonomik reform ve işbirliği ile şimdiki yapısal çöküş krizini aşmalarından iyidir. Onlar evrensel mahvoluş, kendi kimi adet ve geleneklerine ve siyasal güçlerine elveda demeğe yeğlerler. Ya "onların hayat tarzı" ya hiç. Huntington, nefret ettiği milletlerarası işbirliğinin getireceklerini çok iyi bilir. Örneğin Foreign Affairs'in Nisan 1999 sayısında açıkça yalan söyleyerek Rus Başbakanı Yevgeni Primakov'un Rus -Hint -Çin "stratejik üçgeni" önerisini, Amerika'ya karşı hamle olarak mahkum etmiştir.
Diğer görevleri: Huntington, Ulusal Güvenlik Planlama, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi (National Security Planning, US National Security Council) koordinatörüydü (1977-78). Smith Richardson vakfı mütevelli heyeti, Foreign Policy Research Institute (FPRI -Dışpolitik Araştırma Enstitüsü) direktörler kurulu, Yeni Atlantik İnisiyatifi (New Atlantic Initiative) uluslar arası danışmanlar kurulu (International Advisory Board), Freedom House mütevelli heyeti, The National Interest dergisi editörler kuruul, Journal of Democracy dergisi editörler kurulu, ve American Enterprise Institute (AEI -Amerikan Girişim Enstitüsü) Akademik Danışmanlar Konseyi (Council of Academic Advisors) üyesidir.
Kaynak: Zbigniew Brzezinski and September 11th, February 2002, EIR Special Report 
Tercüme: Altay ÜNALTAY 
Yarın Dergisi

Hiç yorum yok: