23 Ekim 2012 Salı

Müstehcenlik; kıskançlık, kavga ve problem sebebidir - Ali Ferşadoğlu



Müstehcenlik, başta fert olmak üzere, âile ve toplumu mahveden bir başka kirliliktir. 
Her erkek, hanımını fıtrî olarak kıskanır. Her kadının kocasını kıskandığı gibi. Açık-saçıklık, kıskançlıkları tahrik ettiğinden, öyle görünmese de aile kavgalarının, problemlerinin, sıkıntılarının önemli bir sebebidir. 
Aslında müstehcenlik, açık-saçıklık insanların meşrû ve helâle karşı olan kuvve-i şeheviyelerini de kırar. Bunun dehşetli neticeleri, müstehcenliği tercih edenlerin hayatı incelendiğinde görülür. Müstehcenlik doyumsuzluğu da getirir. Doyumsuzluk içinde kıvrananlar ise, cinsî sapmalara düşerler. Bunun akabinde ise pek çok cinsî sapıklıklar sökün eder. AIDS gibi asrın vebası hastalıklar da herhâlde bu gayr-i meşrû hayatın neticesi olsa gerek.

Namus cinâyetleri, hırsızlık ve sair kirliliklerde de müstehcenliğin rolü oldukça büyüktür. Açık-saçıklığın, kıskançlığı tahrik ettiği bir vakıa. Bu tahriklerin neticesinde, ne gibi bir felâketin geleceğini hesaplayan bir âlet ise, henüz icat edilmemiş! 

Örtünmenin fıtrî, yani yaratılıştan kaynaklanan bir ihtiyaç olduğunu vicdan tasdik ve teyit ediyor. Bilhassa kadınlar, "şehevî bakışlardan" rahatsız olduklarını her vesileyle açıklıyorlar. Ya bu psikolojik rahatsızlık, bir ömür boyu devam ederse, insanın duygularında ne gibi tahribatlar yapar acaba? Sadece şunu söyleyebiliriz ki, erkekler, bayanları bakışlarıyla rahatsız ettikleri gibi, bayanlar da "nefret ve kin" oklarını erkeklere yöneltirler. Bunun da kadın-erkek münasebetlerinde olumsuz hisler uyandıracağı muhakkak. Duyulan bu tepkiyi feminizm hareketlerinde görmek mümkün.

Müstehcenlik, açık-saçıklık, insanın mânevî duygularını köreltmekle kalmıyor, insanları cinsî sapıklıklara da itiyor. Bir insanın, uzun bir müddet veya hayat boyu müstehcen bir ortamda bulunması; onun "cinsî iktidarını" ya zaafa uğratıyor veya yok ediyor. Bu sefer, eşler şehevî duygularını meşrû çerçevede tatmin edemiyor. Eğer, mânevî ve sosyal bir bağ, bir sınır, caydırıcı bir engel de yoksa sapık ilişkiler içerisine giriyor.

Her şeyin bir bedeli vardır. Avrupalılar, müstehcenliğin, gayr-i meşrû hayatın bedelini "cinsî sapmalar" şeklinde ve cezalarının bir kısmını peşin görüyor.

Son söz, Bediüzzaman'ın olsun:

"Bir ailenin saadet-i hayatiyesi, koca ve karı mabeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Tesettürsüzlük ve açık saçıklık, o emniyeti bozar, o mütekabil hürmet ve muhabbeti de kırar." (Lem'alar, 24. Lem'a, 3. Hikmet)

Hiç yorum yok: