29 Eylül 2012 Cumartesi

İttihad-ı İslam Nedir? - Fuat Türker

Bu yazı, kurulmuş, kurulan, kurulacak olan tüm birlikleri doğal karşıladığı halde muhtemelen adında "İslam" bulunduğu için tedirgin olan, altında bir başka -art-niyet arayan kişilere ithaf edilmiştir.

Bugün İslam dünyasının çarpık akımlardan ve aşırılıklardan arındırılarak, Kur'an'a dayalı bir İslam anlayışı ile yeniden eğitilmesi, İmam Gazali'nin ifadesiyle "ihya edilmesi" gerekiyor. Tüm dünyada yaşanan kanın, acının ve gözyaşının dinmesi, sorunların çözülmesi için demokratik esaslara ve hukukun üstünlüğü prensibine dayanan bir birliğin, İslam Birliği'nin kurulması acildir.

Söz edilen birlik konusunda, bugüne kadar neredeyse hiç seslendirilmemiş hatta düşünülmesi garip karşılanmış fikirler ortaya atılıyor, Türk İslam dünyasında çeşitli yetkililer, İslam ülkelerinin birlik olması gerektiği konusunda daha önce kendilerinden duyulmamış açıklamalar yapıyorlar. İslam Birliği, İslam dünyasında diplomatik düzeyde yapılan toplantılarda temel konu olarak işleniyor ve birlik sesleri daha fazla dile getiriliyor.

Yüze yakın ülkeyle aramızdaki vize uygulamasının kaldırılmış olması, toplantı ve konferanslarda birlik ve beraberlik mesajları verilmesi İttihad-ı İslam'ın ütopya değil, beklenen bir oluşum olduğunun delili. Son dönemde İslam Birliği ve bu birliğin liderinin Türkiye olması gerektiği konusunda çarpıcı açıklamalar geliyor. 

Avrupa Birliği Mümkün, İslam Birliği Marjinal mi?

İslam Birliği, Avrupa Birliği benzeri bir birliktir. Avrupa Birliği'nde, üye ülkelerin hepsi kendi ulusal egemenliklerini, yönetim sistemlerini korurlar. Birliğin değerleri ise 'Avrupa kültürü' üzerine inşa edilmiştir.

İslam Birliği de, 'İslam kültürü' temeli üzerine inşa edilen, üye ülkelerin bağımsızlıklarını ve milli sınırlarını korudukları bir birliktir. Devletler yapısal olarak birleşmeyecektir kuşkusuz, ama ortak politika ve çıkarlar çerçevesinde bazı ortak organları olacaktır. Avrupa Birliği birlik ruhu yansıtmaz ancak İslam Birliği - Allah'ın dilemesiyle -akılcılık, samimiyet, sevgi ve coşku temeline oturacaktır.

Tarihte lideri olmayan bir topluluk yoktur. Kur'an'da kıssası anlatılan her kavmin bir lideri vardır; İslam Birliği'nin de bir lideri olacaktır. Bütün İslam ülkeleri, lider olarak Türkiye'yi işaret etmektedirler. Çünkü Türkiye hem Osmanlı'nın mirasçısıdır hem de dinin en güzel yaşandığı, marjinal ve fanatik görüşleri bulunmayan demokratik bir ülkedir. Türkiye'nin liderliği, ırk ya da diğer ülkelere hükmetme değil, koruma anlamındadır.

Kur'an'ın, "Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. dağılıp ayrılmayın." buyruğu gereğince ittihad yani birleşme zorunludur. Bediüzzaman, "İttihad-ı İslam bu zamanın en büyük farz vazifesidir ve âdet değil, ibadettir" diyerek, bu birleşmenin önemine dikkat çekmiştir. İslam dünyasında yıllardır yaşanan acı ve dökülen kan, bu parçalanmanın getirdiği sonuçlardan biridir. Kan ve gözyaşının durması ve insanların huzur içinde yaşamaları için ittihad-ı İslam'ın önemi açıktır. Her Müslüman bu süreçte çaba içinde olmalıdır.

Hayatımızın her anında olduğu gibi, ittihad-ı İslam'ı amaçlarken de Allah'ın ve Peygamberimiz(sav)'in gösterdiği yolu izlemeliyiz. Kendi mantığına, kendi yorumuna ve uygun gördüğü koşullara göre farklı yolları izlemek ve Allah'ın gösterdiği yoldan başka yola uymak kayba götürür. Allah'ın yardımı, yalnızca Kendisinin ve Resûlünün yolunda çaba gösterenler içindir.

Bediüzzaman, İslam Birliği'nin kurulmasını ve İslam ahlakının dünyaya hakim olmasını, İslam dünyasının büyük bir bayramı olarak tarif eder.

... İnşaAllah, alem-i İslamın (İslam aleminin) da büyük bir bayramına yetişirsiniz. Cemahir-i müttefika-i islamiyenin (İslam cumhuriyetlerinin birleşmesinin) kudsi kanun-u esasiyelerinin (kutsal kanunlarının) menbaı (kaynağı) olan Kur'an-ı Hakim, istikbale tam hakim olup beşeriyete (insanlığa) tam bir bayramı getireceğine çok emareler (işaretler) var. (Emirdağ Lahikası-ll, s. 76)

İttihad-ı İslam Allah'ın dilemesiyle zaten gerçekleşecektir. Bolluğuyla, bereketiyle, insanlara sağlayacağı refah ve huzur dolu ortamıyla her insanın ulaşmak isteyeceği ve hayal ettiği bu güzel dönemle müjdelenmek, kuşkusuz tüm Müslümanlar için üstün bir şereftir. Ancak hepimiz buna ne kadar vesile olduğumuzu, gerçekleşmesi yönünde ne kadar çaba gösterdiğimizi ve içten ne kadar dua ettiğimizi samimi olarak, tevilde bulunmadan düşünelim. Sonra "sayıp döktüğümüz mazeretler" kabul edilmeyebilir…

Barış ve huzur ancak Allah'ın emrettiği gibi birlik olduğumuzda gerçekleşebilir. Ve son dönemde yaşanan olayları sosyal ve siyasi bir gelişme olarak değerlendirmeyerek, Allah'ın hayır ve hikmetle yarattığına inandığımızda… İslam coğrafyasındaki olaylar endişe verici gibi görünüyor da olsa yaşanan zulüm, kargaşa ve çekilen acılar, yaklaşan kutlu dönemin doğum sancılarıdır. 

Ve Rabbim dilerse âlem-i İslâmın büyük bayramına yetişiriz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder