Hac, belli bir yeri, belirli bir zamanda, belli hareketlerle ziyaret etmek anlamındadır. Belli yer; Kâbe ve Arafat, belirli zaman; Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayının ilk 10 günüdür. Belli hareketler ise; Kâbe'yi tavaf, Arafatta vakfe, sa'y gibi hacca özel kurallardır.
Allah Kur'an'ın, "Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkar ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır. (Ali İmran Suresi, 97) ayetiyle haccı farz kılar.
Afra’ b. Hâbis Peygamberimiz (sav)'e sorar: “Ya Resûlullah hac her sene midir, yoksa bir tek kere midir?”
Resûlullah (sav) şöyle buyurur: ”Bir tek keredir. Kimin gücü yeterse nafilesini yapar.” [İbn Mâce, Menâsik 2/2886]
Yalnızca Allah’a ve ahirete yönelmiş olan kul, yaşamını gerçek dostunun rızasına uygun olarak şekillendirir. Allah’tan uzak yaşamak ise heva ve heveslerin sürüklediği yolu görememektir, körlüktür.
Amaçsız yaşayan insan etrafındakileri hoşnut etmeyi hedeflediği için, adeta tiyatro sahnesindeymişcesine kendisinden beklenen rol neyse onu üstlenir. Doğallık, dürüstlük ve samimiyet fıtratına ve vicdanına en uygun olandır ancak o amaçsızca, azap içinde adeta ölü gibi yaşar; yalnızca yaşar. Allah'ın dilemesiyle hacca niyet etmek, işte bu ölü gibi ruhun dirilişine ilk adımdır.
Ali Şeriati haccın, amaçsızlığın karşıtı olduğunu söyler. Ve şöyle devam eder: "Evinden çıkacaksın Allah'ın evini veya insanların evini ziyaret et, çevreni terk et, pak topraklara git orada Meş'ar-i Haramın cana can katan seması altında Allah ile karşılaşabilirsin. Çektiğin yabancılıklar bitecektir. İnsan sonunda kendini bulacaktır."
Hac yolculuğu ölmeden önce ölmeye hazırlıktır. İnsan dünyevi olan her şeyden vazgeçer, tüm bağlılıklarından sıyrılıp yalnızca Allah’a yönelirse kurtuluş bulabilir.
Hac, şükrü artırır. Allah’ın, Katından cömertce bahşettiği iman, sağlık gibi maddi ve manevi nimetlerin şükrüdür hac. Yeryüzünün her köşesinden hacca gelen inananlar, hacda en kârlı alışverişi yapar, manevi kârla ülkelerine geri dönerler.
Farklı coğrafyalardan, farklı renklerde ve farklı dillerdeki Müslümanlar, kutsal toprakların manevi havasını birlikte solur, kardeşliklerini pekiştirirler. Görünümleri farklı olsa da aynı duyguları ve aynı coşkuyu taşır, birlik ve beraberliği yaşarlar.
“Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur" buyrulur Kur'an'da. Hacda insanlar, evrendeki bu tesbihe katılırlar. Beyaz giysileriyle insanların Kabe'yi tavaf anı muhteşem bir manzaradır.
Dünya giysilerinden soyunan insan, girdiği ihramın kendisi için takva elbisesi olmasına niyet eder. Bu umutla gönülden bağışlanma diler, nasuh bir tevbe ile tevbe eder. Yeniden eski hatalarına dönmemek için Rabb'ine yönelir içten dua eder.
Hac ibadeti tamamlandığında Hac kurbanları (Hedy) kesilir. İhramlı olduğu süre içinde ot koparması dahi yasak olan mümin, Allah’a bağlılığının göstergesi olarak ve hac ibadetini yerine getirebildiği için şükür amacıyla kurban keser.
Kurban, kelime anlamı gibi Allah'a yakınlaştıran bir ibadettir. Tam bir teslimiyet ve itaatle, çok sevdiği oğlunu Allah için feda edebilen Hz. İbrahim (as)’ın kutlu anısıdır. Kurban, kendimiz ya da sevdiklerimiz aleyhine de olsa Allah'ın buyruklarını yerine getirmektir. Allah için O’nun adına, O’na yakınlaşmak amacıyla, O’nun dışındaki her şeyi kurban etmektir.
Sonuç Olarak; insan ibadetlerini, Allah karşısındaki aczini düşünmeden, alışkanlıkla yapmamalı. Her ibadet gibi haccı da kurban kesmeyi de Allah'ın kendisinden hoşnut olmasını dileyerek yerine getirmeli. Rabb'imize ne kadar muhtaç olduğumuzun bilincinde olarak ibadet edelim ki, Katında makbul olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder