13 Şubat 2013 Çarşamba

Milliyetçi sağın şiddetle imtihanı-Bülent Korucu


Darbeler ve darbecilerle hesaplaşma süreci yaşayan ülkemizde yeni bir yüzleşmenin ayak izleri fark ediliyor. Askerî müdahalelere bilerek veya bilmeden katkı yapan sivil unsurları da açığa çıkarabilecek bir kımıldanış bu.

Halil Berktay’ın 1 Mayıs vesilesiyle solda başlatmaya çalıştığı muhasebenin sağ cenahta da karşılık bulması gerekiyor. Aslında ajan provokatörler hariç iki kesimdeki insanların darbeye bilerek yataklık etmesi uzak ihtimal. Onun için yüzleşme, darbe parantezinden uzaklaşıp, şiddete ve silaha bulaşma zemininde yürürse sağlıklı sonuçlar verebilir.

Şiddet samur kürk olmadığından kimse üzerine almıyor. Öncelikle herkes savunma amacına vurgu yapıyor. Buna eşlik eden yüksek mefkûre ve büyük idealler, kimsenin göğsünü gere gere savunamadığı şiddeti ‘makul’ ve ‘masum’ hâle getiriyor. ‘Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz’ mantığı her kesimi esir alıyor. Bugün PKK terörüne kılıf üretmeye çalışan eski tüfek solcular da aynı hastalıkla malul.

Halil Berktay’ın karşılaştığı muamele böyle bir sürecin ne kadar sancılı olacağının işareti. Milliyetçi sağda yüzleşmenin fitilini ateşleyecek bir isim, Prof. Dr. Ahmet Nezihi Turan, bu sebepten olsa gerek söze “Evet, davaya ihanet ettim.” diyerek başlıyor. Turan kendisinden daha iyi öncülük yapacakları isim vererek göreve çağırıyor. Çağrısının ne kadar yankı bulacağını zamanla göreceğiz. Ahmet Nezihi Hoca’nın şahsi tecrübesi, bir laboratuvarı andıran Tunceli’de başlıyor. Öğretmen lisesinde okurken, daha sonra ülke geneline yayılacak kurgunun pilot uygulamalarına şahit oluyor. Tuncelili öğrencileri tahtaya kaldırarak “Türk’üm, Türklüğümle gurur duyuyorum” şeklinde bağırtan millî güvenlik hocası ilk anekdotlarından… Öğretmen lisesi merkezli gerginliklerle ilgili şu yargı cümleleri dikkat çekici: “Bizlerden paramiliter grup oluşturarak, mücadeleyi devlet dışındaki güçlerle sürdürmek istediler.” Devletçi milliyetçiliğin bugün evrildiği ulusalcılık hakkındaki analizi de ilginç: “Soğuk savaş sonrası milliyetçilik olarak ulusalcılık doğdu. MHP geleneği belli çevrelere antipatik geldiğinden ‘ihtiyaç’ duyulan milliyetçiliği karşılayabilecek ürün olarak ulusalcılık pazarlandı.” Turgut Özakman ve Soner Yalçın’ın kitaplarına kutsal metin muamelesi çeken kariyer sahibi dostlarından hayret ve esefle bahsediyor. Cumhuriyeti aslında başarılı bir evrim olarak niteleyen Turan, sağ ve solu, aynı davanın, Kemalizm’in oyuncuları olarak görüyor.

Ahmet Nezihi Turan bir ihtiyacı dillendiriyor. Genel ve soyut ifadelerle gündeme getirilen ve ‘kayıp kuşak’ diye geçiştirilen dönemi aydınlatmak zorundayız. Bakalım başarabilecek miyiz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder