13 Şubat 2013 Çarşamba

İslamofobi ile mücadelede Norveç örneği/ HASAN CÜCÜK


Farklı inançta olan kişilerin askerî üniformalarında dinî semboller taşımasına izin veren Norveç, ilk kez Müslüman birini (Hadia Tajik) de bakan yaptı.

Farklı inançta olan kişilerin askerî üniformalarında dinî semboller taşımasına izin veren Norveç, ilk kez Müslüman birini (Hadia Tajik) de bakan yaptı.
1 Ekim 2012 / HASAN CÜCÜK
22 Temmuz 2011’de 77 kişiyi öldüren Breivik’in gerekçesi, Norveç’in çok kültürlü bir toplum olması ve Müslümanlara hoşgörülü yaklaşılmasıydı. Norveç, bu düşünceye inat iki karar aldı geçtiğimiz günlerde.
Norveç’e tarihinin en acı günlerini yaşatan Anders Behring Breivik’in 77 kişiyi öldürmesinden sonra kameraların karşısına geçen Başbakan Jens Stoltenberg, “Norveç’in değişeceğini düşünüyorum. Öncesi ve sonrası olacak ama yine de her zaman demokrasi ve açıklık değerlerine bağlı kalan, insanları aktif olmaya, kendilerini güvenli hissettikleri ölçüde siyasi yaşama katılmaya teşvik eden bir toplum olacağız. Bu saldırılar demokrasimizi yok edemeyecek.” diyordu. ‘Norveç değişecek’ derken Stoltenberg’in neyi kastettiği tam olarak bilinmiyordu. 22 Temmuz saldırısı Norveç’in 11 Eylül’ü olarak adlandırıldığında, bu değişimin güvenlikçi bir yapıya dönüşmesinden endişe ediliyordu. Ama bu beklentilerin tam tersi yönde gelişmeler oldu. Breivik’in 77 kişiyi öldürme gerekçesi, Norveç’in çok kültürlü bir toplum olması ve Müslümanlara hoşgörülü yaklaşılmasıydı. İslamofobik Breivik düşüncesi mi kazanacaktı, yoksa demokrasi ve insan hakları mı? Sorunun cevabını vermeden önce 3 yıl geriye gidelim.


Şubat 2009... Cezayir asıllı Keltoum Hasnaoui Missoum’un en büyük hayali polis olmaktı. Güvenlik elemanı olarak bir işyerinde çalışan Missoum, 8 yıl önce Norveç’e gelip dilini öğrenmiş, başarılı bir şekilde topluma entegre olmuştu. İnancı gereği taktığı başörtüsünün çok sevdiği polisliğe engel olacağını sanıyordu ama yine de şansını denemek istedi. Polis kolejine yazdığı mektupta ”Cezayir asıllı 23 yaşında bir bayanım. Polis olmayı çok istiyorum. Ancak başörtülü olmam okumama ve görev yapmama engel olur mu?” diye sordu. Missoum’un müracaatını dikkate alan polis koleji, durumu emniyet müdürlüğüne bildirdi. Emniyet müdürlüğü, Missoum’a gönderdiği cevapta, polisin suçlulara karşı mücadele ederken güvenilir olmasının altını özellikle çizdikten sonra, “İnsanlar polisin gözünde eşit olmalıdır. Bunu eğitim, tecrübe ve kişisel yeteneklerle sağlıyoruz. Toplumda bulunan çok kültürlülük ve çeşitliliğin polislere de yansıması lazım. Başörtülü olarak okumanız ve görev yapmanızda bir sorun bulunmuyor.” görüşlerine yer verdi. Emniyet müdürlüğü komiserlerinden İngelin Killengren, kararı alırken tüm detayları düşündüklerini ve bu konuda İngiltere’nin uygulamasını örnek aldıklarını ifade ediyordu.
Cezayir asıllı Missoum hayalindeki mesleğe kavuşmak için gün sayarken, konu, Anders Behring Breivik’in de 4 yıl üye olduğu yabancı karşıtı İlerlemeci Parti tarafından meclis gündemine taşındı. Başörtülü polisin Norveç değerlerine uymadığını iddia eden parti, sandıktan üçüncü çıkmanın gücünü kullanarak hükümete geri adım attırdı. Başbakan Jens Stoltenberg başkanlığındaki sol koalisyon hükümeti, aşırı sağcı partiden gelen tepki sonucu başörtülülerin polis olmasının yolunu meclis kararıyla askıya aldı. Bu karar, ülkede yaşayan Müslümanları üzerken, aşırı sağcıların hanesine zafer olarak yazıldı.
Eylül 2012... Breivik’in ülkeye yaşattığı acının izlerini silmeye çalışan Norveç’te tarihî nitelikte bir karar alındı. Norveç Savunma Bakanlığı, ülkede artan yabancı sayısını dikkate alarak, değişik inançta olan kişilerin askerî üniformalarında dinî semboller taşımasına izin verdi. Karara göre, Müslüman kadınlar başörtüsü, Sihler türban, Yahudiler kipa giyebilecekti. Savunma Bakanlığı’nın bu kararına İlerlemeci Parti şiddetle karşı çıktı ama bu kez amacına ulaşamadı. Başbakan Stoltenberg, Breivik düşüncesinin ülkeye hâkim olmaması için, 2009’dakinin aksine taviz vermedi. Benzer kararın Adalet Bakanlığı tarafından polislik için de alınması bekleniyor.
Savunma Bakanlığı’nın bu kararından sadece iki hafta sonra bu kez Norveç tarihinde bir ilke imza atıldı. Başbakan Stoltenberg, kabinede mini bir revizyon yaptı. Revizyonu tarihî kılan, Kültür Bakanlığı’na getirilen kişinin kimliğiydi. Ülke tarihinde ilk kez Müslüman biri bakanlık koltuğuna otururken, bu isim 29 yaşındaki Pakistan asıllı Hadia Tajik’ti. Tajik, sadece Norveç’in değil, İskandinavya’nın da ilk Müslüman asıllı bakanı oluyordu. 2009 seçimlerinde İşçi Partisi’nden milletvekili seçilen Tajik’in ailesi 30 yıl önce Norveç’e gelmişti. Norveç doğumlu Hadia Tajik hukuk eğitimi almıştı. Hukukçu kimliği kadar öne çıkan bir başka özelliği ise gazetecilik yönüydü. Ülkenin önde gelen gazeteleri VG, Aftenposten ve Dagbladet’de çalışan Tajik, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık’ta siyasi danışman olarak görev yapmıştı. Kabinenin en genç ismi olan Tajik, bakan olmasını ‘tarihî’ olarak nitelerken, genç olması konusunda ise “Yaşın önemi yok, önemli olan başarılı olmak.” mesajını veriyor. Tarihî değişimin mimarı Stoltenberg ise Tajik’in bilgili ve çalışkan olmasının yanı sıra uzun yıllar İşçi Partisi’nin gençlik kollarında çalışmasından dolayı politik tecrübesinin de olduğunu ifade ediyor. Her fırsatta Müslüman karşıtlığını dile getiren İlerlemeci Parti Başkanı Siv Jensen bile  Tajik’in bakan olmasını olumlu bulup “Çok çalışkan ve kabiliyetli biri. Olumlu işler yapacak.” demek durumunda kalıyor.
Hadia Tajik’in bakan olması gerçekten sürprizdi. Kültür Bakanlığı için İşçi Partisi’nden Torgeir Micaelsen ve Annette Trettebergstuen isimleri geçiyordu. Henüz 3 yıl önce milletvekili seçilmiş ve meclis tecrübesi az olan Hadia Tajik’in bakan olmasında Norveç’in yaşadığı büyük travmanın etkisi tartışılmazdı. Breivik düşüncesi çok kültürlü olmaya savaş açmıştı. Bu düşünce ile mücadelenin yolu, tam tersi eylemlerde bulunmaktı. Başbakan Stoltenberg’in katliamın ardından söylediği “Bu saldırılar demokrasimizi yok edemeyecek.” cümlesi, Norveç’i korku devletine dönüştürmemeyi içeriyordu. İslamofobinin ve Müslüman karşıtlığının giderek arttığı Avrupa’da, mücadelenin yolu daha fazla açıklık ve demokrasiden geçiyordu. İslamofobik çevrelere karşı verilecek her taviz yeni tavizleri getirecekti. Nitekim Norveç bunun canlı örneğini 2009’da başörtülülere polisliğin yolunu kapatarak yaşamıştı. Verilen tavize rağmen Anders Behring Breivik düşüncesi tatmin olmamış, ülkeyi gaflet uykusundan uyandırmak için 77 kişi kurban seçilmişti.
Avrupalı liderlerin Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg’i örnek alması gerekiyor. İslamofobi ile mücadelenin yolu, Müslümanların ülkenin bir parçası olduğunu göstermekten geçiyor.  Stoltenberg’in verdiği mesajı diğer liderler de verdiğinde İslamofobik çevreler güç kaybedecek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder