25 Şubat 2013 Pazartesi

İşte sinema böylesine bir silah!M. Nedim Hazar

Yıllardır bu konuda yazar çizer; sanatın, hassaten sinemanın ne kadar güçlü bir silah olduğunu dilimizin döndüğünce ifade ederiz. Bugünlerde bunun –maalesef olumsuz- bir örneğini yaşıyoruz.




Ne kadar film denir bilmiyorum ama “Müslümanların Masumiyeti –Innocence of Muslims” isimli ‘tezgâh’ prodüksiyon ve sonrasında yaşananlar, Müslümanların toplumsal bilincinin düzeyini göstermek bir yana, sanata olan bakış açılarını da sorgulamak için bir fırsat sanırım.  
Aslında bu art niyetli saçmalıktan ‘film’ diye bahsetmek ne kadar doğru bilemiyorum, zira ‘Müslümanların Masumiyeti’ hiçbir sinema kaynağında yok. Kolay kolay olamaz da. Çünkü 5 milyon dolarlık filmin bir jeneriği ve afişi bile yok yahu! İçeriğinden bahsetmek de abes ötesi bir şey, zira karşımızda bir zırvalık duruyor. Son derece berbat oyunculuklar, ucuz bir green-box kullanımı, saçma sapan ve sonradan eklemlendiği çok belli olan dublaj diyaloglar ve kötü bir yönetim. Senaryo filan zaten yok. Filmin bütününü de gören yok. Kimi 15 dakika diyor filme, kimi 1 saat, kimi 2 saat. Bırakanız orta mektep düzeyindeki müsamereyi, Flash TV’nin burun kıvırdığımız Gerçek Kesit dramaları bile bu filmin yanında Oscar’lıktır emin olun!
Bu filmde küçük bir rolü olan Cindy Lee Garcian ağlayarak verdiği röportajda (NBC’ye) neredeyse ‘ekmek çarpsın ben böyle olduğunu bilmiyordum’ diyor, bin bir özür dileyerek: “Bana filmin ‘Çöl Savaşçıları’ adında ve 2 bin yıl önceki Mısır hakkında olacağı söylendi. Filmde elimden çocuğumu zorla alan kişinin adı ‘George’du. Fakat fragmanda bu kişinin ‘Muhammed’ olarak anılmasıyla şaşkınlığa düştüm!”
Film ne kadar aptalsa, gösterim hikâyesi ve sonrası için kurgulanan oyun o kadar sinsi ve şeytani…
Hollywood’da küçük bir salonda gala yapılıp gösterime giriyor ama sadece iki seans gösterildikten sonra kaldırılıyor. Sadece oyuncuların ve kimi izleyicilerin şaşkınlıkları mevcut. Zira çoğu film görevlisi ve artisti çekilen filmin bu olmadığını düşünmüş. Kimse de ‘takmamış’ açıkçası. Sonra ikinci aşama; bu yemi internet denen cangıla atmak...
Filmi Arapça altyazılı olarak tekrar tekrar yüklüyorlar. Bununla yetinmeyip birtakım Arap forumlarında kendileri tepki mesajları yazıyorlar. Sonrası malum, protestolar, ölüler, yaralılar. 4 kişi hariç ölenlerin tamamı yine Müslüman!
Doğal olarak bu filmin yapımcısı ve yönetmeni merak ediliyor. Kimsenin tam olarak tanımadığı bu isimlere ulaşmak mümkün değil. Bazı gazeteciler isminin Sam Bacile olduğunu söyleyen birine ulaşıyor. Radyo ve TV bağlantılarına katılan Bacile ilginç şeyler anlatıyor. Filmini 100’den fazla Yahudi iş adamından aldığı 5 milyon dolardan daha fazla parayla çektiğini söylüyor Bacile, ekliyor; “Ben de Yahudi’yim!”  Amacının provokasyon olduğunu bile ekleyecek kadar pervasızlaşıyor.
Gazetecilerin sıkı takibi neticesinde ne Amerika’da ne de İsrail’de bu isimde biri bulunmadığı ortaya çıkıyor.
Bu esnada filmi ısrarla yayan bir kişi daha dikkat çekiyor: Mısır kökenli Amerikalı Morris Sadek. Sadek, İslam karşıtı “Nasyonal Amerikan Kıpti Birliği”ne üye ve bu filmi bu kadar ısrarla yaymaya kalkışması “Kıpti Hıristiyan” grupların soruşturma geçirmesine sebep oluyor. AP ise, telefon kayıtlarını takip edip Sam Bacile’in gerçek kimliğine ulaşıyor: Nakoula Basseley Nakoula. 55 yaşında bir Kaliforniyalı olan Nakoula da bir Kıpti ve yapılan konuşmalarda, gazetecilerin ısrarlı sıkıştırmalarıyla, filmin üretimine sadece ‘katkı’da bulunduğunu söylüyor.
Gazeteciler bu ismin üzerine gidiyor ve Nakoula’nın banka dolandırıcılığı nedeniyle de mahkûm olduğu ortaya çıkarıyor.
Şahsen hiçbir Yahudi’nin, hatta Müslümanların kanına ekmek doğramak için zulalarında her daim keskin bıçak bulunduran Siyonist’in bile bu kadar aptalca bir işe, hele hele 100 kişi bir araya gelerek 5-10 milyon dolar harcadığına inanamadım. Mal ortada çünkü. Yahudiler böyle işleri aleni ve aptalca yapmazlar. Elan bunu subliminal olarak yapan, yutturanlar da gırla. Bizde, yani Müslümanlarda da, bu tür çalışmaları alıp yaymaya teşne ahmak gırla!
Acı olan ironi; Biz Müslümanlar bu tür bayağı oyunlara her zaman gelip ‘hayır biz filminizde anlattığınız gibi vahşi değiliz’ diyerek kan akıttığımız, yakıp yıktığımız hep oldu ve oluyor. Bu kadar ucuz ve bayağı bir yapımdan bu kadar büyük netice alabilmek; hakikaten tezgâh büyük ve başarılı.
İslam’a zarar verebilmek için bu tür filmleri kullanmıyorlar. Bu tür filmler neticesinde çıkan olayları haberleştirerek veriyorlar esas zararı. Esas İslam düşmanı film bu görüntüler zira. Sanırım filmin de amacı buydu ve başardı. En sinsi tezgâh Oscar’ını tartışmasız bu filme verebiliriz.
Soru şu; İslam düşmanlarının o kadar para, mesai harcayıp kötü göstermeye çalıştığı Peygamberimiz’i doğru tanıtmak için biz ne yaptık, yapıyoruz? Çoğumuz filmi izlemedik ama filmden sonra yaşananları hepimiz defalarca seyrettik. ‘Dur’ demenin zamanı gelmedi mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder