23 Şubat 2013 Cumartesi

İlk yabancı asker kabulü-Avni Özgürel


Ortadoğu'da Filistin son iki asırda kâh savaş sahası, kâh savaş sebebi olma özelliğini hiç kaybetmedi. O bakımdan günümüzde Kudüs'ün İslami iddia taşıyan ya da Musevi bağnazlığına temel yapılan şiddetin gerekçesi haline getirilmesinde şaşılacak bir yan yok. Geçmişte Hıristiyan kutsal mekânlarının bakım ve yönetiminin hangi mezhep mensupları tarafından yapılacağı en karmaşık sorunlardan biriydi. 
Osmanlı yönetimi gücünün dorukta olduğu 17. yüzyılda bile işin içinden çıkmakta zorlanmış, mekân ve görevleri kâğıt üzerinde bölüp anahtarlarını
'tarafsız' Müslümanlara vererek denge oluşturmuştu. Ama 19. yüzyıla gelindiğinde bu tedbir kâr etmedi.
'Üçüncü Roma biziz'
Ruslar daha devletleri, 'Moskova Knezliği' iken yani 980'lerde Bizans'ın etkisiyle Hıristiyan olmuş bir ulus. Ortodoks Hıristiyanlığın yayılması Bizans İmparatorluğu'nun resmi devlet politikasıydı. İstanbul'a gelen Rus tüccarlar ve denizciler vasıtasıyla Kiev'de ilk cemaatin oluşmasının ardından pagan olan ve yazı bilmeyen Ruslar, Kiril adlı bir papazın hazırladığı alfabeyi kullanmaya zorlandı, İncil başta olmak üzere hemen bütün kutsal kitaplar Slavcaya tercüme edilip çoğaltıldı. 
Ve o zaman oluşan 'Metropolitlik' İstanbul'daki patrikliğe bağlandı. 1453'te Bizans'ın yıkılmasından sonra Rusların 'Üçüncü Roma Moskova' sloganıyla varis olduğunu iddia edişinin, iddiasını güçlendirmek için sabık Bizans prensesleriyle evlilikler peşinde koşup Bizans'ın arması olan çift başlı kartalı devlet forsu olarak kabul edişinin sebebi bu...
Aradan geçen asırlar içinde şehir devleti düzeyindeki 'knezlik'ten tarih sahnesine imparatorluk olarak çıkan Rusya, Osmanlı Devleti'nin karşısına, kendisini güçlü hissettiği her dönemde tarihi ve dini gerekçelerle bu veraset iddiasını taşıdı. 1850'lerde Çar 1. Nikola, Babıâli'nin sırtına yapıştıracağı ve yıkılışa kadar hiç çıkmayacak 'Hasta Adam' teşhisiyle bütün dikkatini Osmanlı Devleti'nin tasfiyesi projelerine vermiş bunun için ittifak arayışlarına girmişti. Ortadoksluk konusunda hassastı elbette ama bu duyarlılık Nikola'nın siyasi hedefinin gerekçesiydi sadece. 
Aynı dönemde Katolizmi kendi siyasetinin ekseni haline getirmiş Fransa dışında bir engel görmüyor, Osmanlı ordusuyla baş başa kaldığında savaşı mutlaka kazanacağına inanıyordu. Bu amaçla Finlandiya Genel Valisi Prens Mençikov'u 'olağanüstü elçi' sıfatıyla İstanbul'a gönderdi 1. Nikola... 
'Donanma Boğazlar'dan geçsin'
'Büyük Amiral' rütbesindeki prens 28 Şubat 1853'te İstanbul'a ulaştı. Hesap edilen gelişme İstanbul'a savaş tehdidini içeren bir ültimatomun verilmesinin Kudüs'te Rus hakimiyetinin tesisini sağlamaya yeteceğiydi. 
Önerilen anlaşma Rus donanmasının bu garantörlüğün icaplarını yerine getirmek için Boğazlar'dan serbestçe geçmesini de öngörüyordu kuşkusuz. Mençikov, Tanzimat liderlerinin Rus aleyhtarı olduğunu bilerek gelmişti Osmanlı başkentine. Reşit Paşa da Fuat Paşa da açıkça 'Moskof düşmanı'ydılar... 
Ali Paşa biraz mutedildi ama onun da Rus yanlısı olduğu söylenemezdi. Reşit Paşa İngiltere'yle işbirliği dışında Osmanlı'yı kurtarmanın mümkün olmadığına inanıyordu, Fuat Paşa ise devleti Fransa'ya yaslanarak kurtarmaktan başka çare bulunmadığına. 
O dönem İngiltere dünyanın en büyük askeri gücüydü. Sonra Fransa ve Rusya geliyordu. Osmanlı, kara kuvvetleri bakımından bunlara denk sayılabilirdi ama bu güç sadece savunma savaşı verecek durumdaydı. Abdülmecit, Rusya'nın nasıl bir teklifle geleceğini tahmin ederek, "Ortodoks ve Katoliklerin kutsal mekânları Müslümanlar için de mukaddestir. Dolayısıyla bu makamlarda hizmetlerin aralarında çekişme olan Hıristiyan mezheplerinin temsilcileri eliyle değil Müslümanlar tarafından yürütülmesine karar verilmişti..." mealinde bir ferman yayımladı.
Hem Paris hem Moskova bu karar karşısında şaşırdılar. Mençikov hemen padişahtan randevu isteyip beş gün içinde kabul veya reddedilmesi gerektiğini söyleyerek bir ultimatom verdi. Babıâli sürenin sonunda Rus isteklerinin reddedildiğine dair resmi cevabını verirken bunun aynı zamanda savaşa evet manasına geldiğini biliyordu. Karar devlette önemli görevler üstlenmiş 43 kişinin davet edildiği bir olağanüstü mecliste bir muhalif reye karşı 42 kişinin oyuyla alınmıştı.
Mençikov Rus elçilik mensuplarının tamamı yanında olduğu halde İstanbul'u terk etti. Ve 3 Temmuz'da Rusya, Osmanlı eyaleti olan Romanya'yı işgale başladı..
'Kâtibim' İstanbul'da
Avusturya ve Prusya Osmanlı-Rus savaşını önlemek için arabuluculuğa soyundular. Kendi hakemliklerinde bir konferans toplanmasını ve tarafların orada alınacak karara uymayı kabul etmesini teklif ettiler. Rusya 
öneriyi hemen kabul etti. Ama Babıâli Sadrazam Reşit Paşa'nın başkanlık ettiği ve bu kez 163 kişinin çağrılı olduğu bir meclis toplantısının ardından 4 Ekim 1853'te Rusya'ya savaş ilanına karar verdi.
Osmanlı kara ordusu daha ilk hamlede Rus kuvvetlerine üstünlük sağladı. 
Romanya'daki Rusya'ya ait kuvvetler büyük kayıplar vererek geri çekilmeye başladılar. İngiltere ve Fransa bu durumda Çar'ı savaştan vazgeçmeye çağırdı. 
Çar Nikola hem yenilgilerin verdiği öfke, hem bde arış şartlarını içine sindirememenin etkisiyle İngiltere ve Fransa'yı Hıristiyanlığa ihanetle suçlayan bir bildiri yayımladı. 
Bu gelişmeler üzerine de 3. Napolyon Londra'ya, aralarındaki rekabete son verip Rusya'ya karşı savaş açılmasını teklif etti. 
Kraliçe Viktorya da öneriyi aynı gün kabul etti. 27 Mart 1854'te İngiltere ve Fransa Rusya'ya savaş ilan etti, 31 Mart'ta ilk müttefik güç Gelibolu'ya ayak bastı. 
Şeyh Şamil isyanı
Ötesi malum. Ünlü Silistre savunması, müttefik kuvvetlerin Kırım'a çıkarma yapması. Kısa zamanda 200 bin kişiyi bulan Türk, İngiliz ve Fransız kuvvetleri 1855 yılı boyunca Ruslara ağır kayıplar verdirdiler. 
Çar 1. Nikola öldü, yerine 2. Aleksandr geçti. Rusya'nın başı bu sırada doğuda Dağıstan ayaklanmasıyla derde girdi. Şeyh Şamil Rus ordusunun önemli bir bölümünün Kafkasya'da tutulmasına sebep oluyordu.
1856 Şubat'ında Moskova, Avusturya'nın savaş ilanı kararını öğrenince barış anlaşmasını imzalamayı kabul etti. Türkiye Karadeniz'in silahsızlandırılmasını ve işgal edilmiş topraklardan Rusların çekilmesini kabul ettirdi. Ama bu savaşta kurulan ittifak sayesinde İstanbul, 'dost yabancı asker'le tanıştı. 
Olan bitenlerden anı olarak geriye yabancı şehitlikler F. Nightingale gibi simgeler ve İskoç askerlerin yürüyüş marşından devşirilen ünlü 'Kâtibim' şarkısı kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder