İSMET PAŞA'NIN KURŞUNA DİZİLEN GÜNAH KEÇİLERİ
YILLARDIR şehir efsanesi gibi anlatılan bir hadisedir:
Sovyet vatandaşı olan bir grup Türk, İkinci Dünya Savaşı senelerinde Türkiye'ye sığınmış ama bir müddet
sonra Moskova'nın talebi üzerine ...Sovyetler Birliği'ne iade edilmişler ve hemen sınırda kurşuna dizilmişlerdi.
Bu bahtsız Türklerin kaç kişi oldukları, Türkiye'ye nasıl geldikleri, nerede yaşadıkları ve iadelerine hangi
gelişmelerden sonra karar verildiği gibisinden ayrıntılar, sadece söylentilerden ibaretti. Kaç kişi oldukları
konusunda bile her kafadan bir ses çıkıyor, sayıları 30-35 ile birkaç yüz arasında değişiyordu...
Bu mesele ile ilgili en doğru bilgiyi ancak geçen hafta, yeni çıkmış bir kitaptan öğrenebildim. Ahat Andican'ın
"Osmanlı'dan Günümüze Türkiye ve Orta Asya" isimli eserinden...
Özbek bir ailenin Stalin zamanında Afganistan'a gitmeye mecbur kalan ve orada dünyaya gelen çocuğu olan
Ahat Andican, ailesi Türkiye'ye göç ettiğinde bir yaşındadır. Tıp fakültesini bitirir, üniversitede kalır, profesör
olur, bir ara politikaya girer, Mesut Yılmaz Hükümeti'nde Devlet Bakanlığı yapar, sonra yeniden eski
mesleğine, cerrahi profesörü olarak üniversiteye döner.
TEŞKİLÂT-I MAHSUSA ASYA'DA
Ahat Bey, bundan birkaç sene önce çıkardığı "Cedidizm'den Bağımsızlığa: Hariçte Türkistan Mücadelesi"
isimli kitabında, duvarların yıkılmasına rağmen çok kişi için hâlâ Kafdağı'nın ardındaki memleketler gibi
görünen Asya'daki Türk devletlerinin tarihini gayet rahat anlaşılır bir şekilde yazmıştı ve bu kitap bence,
konusundaki en önemli ve en toparlayıcı çalışmaların başında geliyordu.
Prof. Andican, geçen hafta çıkan "Osmanlı'dan Günümüze Türkiye ve Orta Asya" isimli eserinde, Türkiye'nin
Osmanlı İmparatorluğu zamanından itibaren bu topraklarla olan münasebetini ele alıyor. Osmanlı'nın
kuruluşunda Orta Asyalı fakihlerin rollerinden İstanbul'un Asya'daki hanlıklarla ilişkilerine, Birinci Dünya
Harbi ve Kurtuluş Savaşı senelerindeki temaslardan İttihad ve Terakki ile Teşkilât-ı Mahsusa'nın Türk
bölgelerindeki faaliyetlerine ve Cumhuriyet'in ilk yıllarından soğuk savaş dönemine kadar Türkiye'nin Türkî
bölgelere yaklaşımını ayrıntılarıyla ve belgeleriyle yazıyor.
Türkiye'ye sığınmış Sovyet vatandaşı Türklerin İkinci Dünya Savaşı senelerinde iadeleri ve bir kısmının hemen
sınırda kurşuna dizilmeleri konusunun ayrıntıları da, Ahat Hoca'nın işte bu son eserinde anlatılıyor:
BAHTI KARA 195 KİŞİ
Mültecilerin iadesi isteği, Sovyet Dışişleri Bakanı Molotov'un 1945 Haziran'ında Kars ve Ardahan'ın yanısıra
Boğazlar'da Türkiye ile ortak üsler kurma talebinden hemen sonra gelmiştir. Türk Hükümeti, bir kısmı
Yozgat'taki mülteci kampında, bir kısmı da diğer kamplarda yahut Anadolu'nun değişik bölgelerindeki
akrabalarının yanında yaşayan mültecileri toplamış ve 1945 Ağustos'unda Sovyetler'e iade etmiştir. İade
edilenler 195 kişidir; bir kısmı hemen sınırda, Türk yetkililerin gözleri önünde kurşuna dizilecek, canlarına o
anda ilişilmeyenler ise meçhul bir âkıbete götürülecekler; konu altı sene sonra, 1951 Temmuz'unda Ankara'da
Meclis'in gündemine gelecek ve İsmet Paşa rejiminin günah keçisi olan kurbanların iadesi konusunda sert
tartışmalar yaşanacaktır.
Prof. Dr. Ahat Andican'ın eserini okuduğunuzda, cumhuriyet döneminin bazı "ceberrut" uygulamalarını
görecek ve Türkiye'de sadece solcuların ve dinî rejim yanlılarının değil, sağcıların da seneler boyu büyük
baskılara uğradıklarını, hattâ bu baskıların bazı kişilerin Türk vatandaşlığından çıkartılmalarına kadar
uzandığını öğreneceksiniz.
Tarihçilerin vazifesi olan böylesine çok önemli bir çalışmanın, bir tıp profesörü tarafından, üstelik mükemmel
bir şekilde ortaya konmuş olması da, bize mahsus tuhaflıklardan biridir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder