20 Eylül 2012 Perşembe

Çevrilen Filmler ve İslamofobi - Prof. DR. B. Gültekin ÇETİNER

Bu tür filmler ne ilk ne de sondur. Bunları yapanların bağlantılarına baktığınızda finanse edenlerin kimler olduğu aşağı yukarı ortaya çıktı. Yine küresel BDPS'ci elitler. Peki neden yapıyorlar? İslamofobyayı sürekli diri tutmak ve provokasyonları artırarak çıkacak tepkiler üzerine İslam hakkında algıları yöneterek İslam’ı Dünya insanlarının öcü olarak gördükleri bir din haline getirmek için.

Önceki çevrilen filmlerde olduğu gibi bu filmle Müslümanların tepkisini çekmeyi başardılar. Nasıl başarmasınlar? Hangi Müslüman canından ve en çok sevdiklerinden daha fazla sevmesi imanının gereği olan peygamberine hakarete tahammül edebilir?

Milyonlarca insan haklı olarak sokaklara döküldü. Tüm bu tahriklerden sonra gösterilerin artması ve Müslüman kitlelerin galeyana gelerek daha büyük şiddete dönüşmesi. Zaten istedikleri bu. “Müslümanlar teröristtir” algısını iyice yerleştirmek. İslam’ı zihinlerde korkulan araştırılması bile düşünülmeyecek bir din haline getirmek.

En çok istedikleri tahrik olan Müslümanlarca birilerinin öldürülmesi bir yerlerin yıkılıp dökülmesi. Müslümanlar bunu yapmazsa zaten finansman gani. Tetikçi bulmak kadar kolay şey yok. Çünkü parayı üreten kendileri.
Libya’lı yetkililerin ABD’yi günlerce önceden uyardığı halde önlem alınmaması ilginç gelmiyor mu? Neticede film olayıyla küreselciler başarıya ulaştılar diyebiliriz.

Protesto olaylarıyla ve gösterilen tepkilerle olayın doğal şekilde reklamı yapıldı. Bu filmi şahsen hiç merak edip izlemedim. Ancak Müslümanlar arasında bile merak edip izleyenlerin çok olduğuna eminim.

Tüm protestolara rağmen Google filmin Youtube’dan kaldırılması isteğini sürekli reddediyormuş. Yahudilerle ilgili bir film yapılsın bakalım. Antisemitizm adına nasıl o günü kaldırıyorlar filmi. Yapanları da cümle aleme rezil etmek için ellerinden geleni yaparlar.
Peki başka dinler değil de neden İslam’ı bu kadar büyük düşman olarak görüyorlar?
Artık AB gibi birliktelikleri ve içindeki ulus devletleri teker teker ortadan kaldırmaya başlayan adı konulmamış Gizli Dünya Devletinin ya da namı diğer Yeni Dünya Düzeninin ilan edilmesine ramak kaldı. AB’de yoksulluğa itilmiş 400 milyon insan dizlerinin üzerinde sürünerek gelin Yeni Dünya Düzeninizi kurun noktasına doğru gidiyor. Batı borcunu bizim gibi gelişmekte olan ülkelere özellikle Arap Baharı adı altında İslami coğrafyaya transfer ederek borç yükünü azaltmaya çalışıyor.
Azınlık bir grup nasıl tüm Dünyayı bu şekilde köleleştirebildi sorusunun cevabını verebilmek için paranın üretim mekanizması sorgulanmalı ve Issız Ada Hikayesinde anlattıklarımız iyice anlaşılmalıdır.


Sağ olsun okurlardan birisi “Nasıl köleleştiriliyoruz?” diye bir resim göndermiş. Şekildeki resimde en üstte paranın üretim mekanizmasına dikkat ediniz.
Parayı devletler kendisi basmıyor. Parayı Merkez Bankaları devletleri borçlandırmak suretiyle borç olarak üretiyor. Üzerine belli faizler koyarak bankalara satıyor. Bu miktar piyasadaki fiziksel olarak mevcut paranın ortalama %10’undan daha az. Geriye kalan en az %90 para ise sanal ve KRS’yle borç olarak üretilmiş. Bankalara gidip kredi aldığınızda bankalar aslında birilerinin parasını ödünç vermiyor. O miktar parayı havadan birkaç bilgisayar tuşuna basarak elektronik olarak yaratıyor. Havadan ürettikleri bu para üzerinden faiz veya kar payı alıyorlar.
Kısaca piyasadaki mevcut paranın tümü borca dayalı üretilmiş durumda. Yani borç varsa para var yoksa para da yok.
Kısaca tarif ettiğimiz bu BDPS denilen sistem mütemadiyen devlet ve halkları sömürüyor. Servetleri azınlık bir gruba aktarıyor. Geldiğimiz bu noktada Dünyanın tüm toplam ekonomik büyüklüğü 70 Trilyon Dolarken bankalar aracılığıyla 700 Trilyon Dolardan fazla para ve para türevi üretilmiş. Yalnız faiz borçları 500 Trilyon Doları buluyor.
Yani faizborçları Dünyayı 7 kez satın alıyor.
BDPS’ye karşı en büyük güç İslam ve Müslümanlar
BDPS’ye karşı Dünyada en büyük potansiyel güç İslam ve Müslümanlar olduğu için filmler çevriliyor.
İslam ve Müslümanlar karalanmaya çalışılıyor. Dünya halklarına yapay şekilde İslam korkusu pompalanıyor.
Pekiyi neden İslam ve Müslümanlar bu soygun düzeninin önündeki en büyük potansiyel engel?
Cevabın bazı kodlarını Sedat Laloğlu’nun “BDPS/KRS neden çözülmelidir?” yazısında bulabilirsiniz.
Konuyu açacağız ama önce diğer dinlerdeki durumdan bahsedelim.
Hristiyanlığın sömürüye direnci nasıl kırıldı?
Hristiyanlıkta protestanlaşma hareketinin en önemli işlevi İncil’de haram olan faizin helal hale getirilmesiydi.
Protestanlığın teolojisini oluşturan öncülerden Yahudi John Calvin’in (orijinali Cohen) mücadele sürecine bakıldığında sürecin faizi Hristiyanlığa sokmak olduğu hemen anlaşılacaktır. Martin Luther King’in de Calvin’den etkilenerek faiz savunuculuğuna soyunmasına bakarak Rönesans ve Reform hareketlerinin neden Yahudi finansörlerce desteklendiğini anlamak mümkün.
Aslında Hristiyanlıkta reform hareketinin en büyük başarısı (!) faizi Hristiyanlığa sokmak olmuştur. Bugünkü Hristiyanlık pratikleri içerisinde artık faiz haram sayılmaktan çıkmıştır. Protetastanlıkla başlayan faizin helalleştirilmesi Katolik ve diğer mezhepleri de içine almıştır. Bugün Katolik dünyasının önderi olan papalık faizci kurumların göbeğinde yer almaktadır. Batıdaki usury kelimesi bile İncil’de menfi manaları ve haram olmayı çağrıştırdığı için batıda usury kelimesi yerine yumuşatılmış interest kelimesi yaygın olarak kullanılmaktadır.   
Semavi dinler içerisinde bugün BDPS dediğimiz faizci/rantiyeci düzene en çok direnme ve başkaldırabilme potansiyeline sahip din İslam’dır. İslam hala korunan Kuran’ın kutsal metniyle ve nesilden nesile aktarılan hadis gelenekleriyle hem itikadi hem de ameli noktada bu sisteme karşı koyabilecek yegane Din ve fikriyattır.
Bunu da para üretim mekanizmasını ellerinde bulunduran küreselciler herkesten hatta Müslümanların kendisinden çok daha iyi bilmektedir.
Peki İslam neden dinler arasında tek?
Laloğlu şöyle devam ediyor:
“Bu sistemin  haram olduğunu bilmeyen Müslüman yoktur. Hatta şu ayetleri okumayan Müslüman da kalmamıştır. "Ey inananlar! Allah'tan korkun, inanmışsanız faizden arta kalan hesaptan vazgeçin. Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve Rasulüne karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin." (Bakara: 278-279) "Faiz yiyenler, ancak kendilerine şeytan çarpmış kimse gibi (kabirlerinden) kalkarlar. Bu onların: "Alışveriş de faiz gibidir" demelerindendir. Halbuki Allah alış verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kim Rabbinden kendine bir öğüt gelip de(faizden)vazgeçerse, geçmişi Allah'a aittir. Kim de tekrar ona dönerse onlar ateşin ehlidir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar." (Bakara: 275) ”
Kendisi pek çok hadisi de zikrediyor.
Bir insan hem uğrunda ölmeyi göze aldığı Yaratıcı’sına ve Kuran’ına iman ettiğini söyleyecek hem de Rabb’iyle harbe girişerek BDPS’nin temel bileşeni olan faize karşı olmayacak.
İslam’ın bu soygun düzenine karşı neden Dinler arasında tek olduğu konusunu elbette sadece faizle sınırlamak yeterli gelmez. Kuran’da devlet kelimesi tek bir ayette geçer. Servetin toplumda dağılımında adalet fikrinin model yapısını oluşturan en önemli uyarıcı âyet de budur: “..Öyle ki mallar sizden zengin olanlar arasında dönüp dolaşan bir devlet olmasın.”
BDPS dediğimiz sistemde para üzerine konan her fazlalık (riba) serveti alt gelir gruplarından üst gelir gruplarına aktarıyor. İslam bunu men ediyor. Öte yandan İslam’daki emredilen zekat müessesesi bunun tam tersini yapıyor. Yani servetleri zengin kesimden fakir kesime aktarıyor.
 “Ölçü ve mizanı koruma” konusundaki ayetlerle de ölçü aracı vasfını kaldıran bu sistem reddediliyor.    
Katılım bankalarının kuruluş nedeni
Bu nedenle İslam Dünyasında katılım bankaları denen yapılar ortaya çıkmış ve hile yoluyla Müslümanlar sisteme entegre edilmeye çalışılmaktadır. “Kar payı”,”Sukuk”, “İslami tahviller” gibi pek çok hileli araçların piyasaya sürülmesine, insanların BDPS dediğimiz sistemi anlamamasına ve bu düzmece araçlar lehine pek çok fetva verilmesine rağmen Müslümanlar katılım bankalarına hala kuşkuyla bakıyorsa neden İslam’ın küreselcilerce düşman ilan edildiği anlaşılabilir.
Müslümanlar şu anda paranın nasıl üretildiğini ve bunun üzerinden nasıl bir soygun döndüğünü belki kavramıyor ama Müslümanlar bir kez sorgulamaya başladığında ve Dünyaya anlatmaya başladığında bunun önünde hangi küreselci durabilir?
Müslümanlar her gün kullandığı cebinde taşıdığı parasının neden borçla üretildiğini, bu nedenle toplumun en fakir gruplarından başlayarak üste doğru gelirlerin azınlık gruba aktarıldığını, hem devlet hem de kişisel varlıklarının neden sürekli satılmak zorunda kaldığını, neden ağır vergi yükleri altında ezilmekte olduğunun temel sebebinin paranın ölçü olmaktan çıkarılması olduğunu anladığında nasıl aldatılacak?
Hele Kitabında Ölçü ve Dengede hile yapan kavimlerin helak olduğundan hareketle bu parayı ölçü aracı olmaktan çıkaran BDPS’yi kaldırmadıkça bastığınız parayı kullanmayı reddediyorum derse.
Çevrilen bu filmlere daha etkin nasıl bir tepki gösterilir konusuna gelince... Şehid Malcolm X der ki: “İnsan iyi nişan almalı. kuklayı değil, kuklacıyı vurmalı.”
Eğer tepki gösterirken filmleri çeviren bu tetikçilere yani kuklalara değil de kuklacılara nişan alınsa yani İslam’ın neden hedef alındığını, neden İslamofobi’nin yayılmaya çalışıldığını, kısaca Dünyanın kullandığı para üzerinden BDPS/KRS’ dediğimiz sistemle nasıl köleleştirildiğini anlatsak bırakın sizin Google Youtube’dan bu videoları kaldırmasını istemenizi. Bu çevrilen filmlerin yerini “İslami” filmler alacaktır.
Tabii bu filmlerin de börtü böcek ve Müslümanların çimenlere basmalarının sakıncalarını anlatmaktan öteye gitmeyeceğini söylemeye gerek yok.
İnsanlık medeniyetini toptan ortadan kaldırmakta olan ve köleleştiren bu sisteme direnmek Müslümanlar için itikadi ve ameli sorumluluk gereğidir. Hristiyanlar da özlerine dönerek kaybetmiş olduğu değerleri yeniden bulmalıdır.
Aslında bu bir düzen krizi ve bu düzen değişmelidir. Bu düzene karşı direnen herkes devrimcidir. Sadece dini yapılar değil tüm örgütlü yapılara çok büyük sorumluluklar düşmekte ve içeriklerini değiştirmeden niteliklerini değiştirerek devrimci hale gelmelidirler.
Ayrıca unutmayın. Gerçeklerin söylenmediği ve söylenmeye cesaret edilemediği bir dönemde gerçekleri söyleyen herkes birer devrimcidir.
www.adilmedya.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder