17 Şubat 2012 Cuma

Hama ile yüzleşmek-Taha Kılınç

"Bir Arap devletinin yakın tarihte kendi halkına karşı giriştiği en büyük katliam" olarak literatürdeki yerini alan Hama Katliamının üzerinden tam 29 yıl geçti. Bu süre içinde Hama'da olup bitenlerle ilgili dünya kamuoyunun bildikleri şahitlerin bölük-pörçük anlatımları ile tarihçilerin parçaları bir araya getirerek aktardıklarından ibaret. Hama, çok uzun yıllardan beri adeta üzerinde konuşulması bile gereksiz görülen, unutulan, unutulmaya terk edilen bir konu.

Ancak zaman değişiyor. Uzun seneler önce meydana gelmiş bile olsalar, acı hatıralar tarihin içinden çıkıp geliyorlar. Hama da aynı şekilde günün birinde hatırlanacak ve failler -tarih sahnesinde de olsa- yargılanacaklar. 

1982'de yılının Şubat ayında gerçekleşen Hama Katliamı, Suriye rejiminin kendi vatandaşlarına karşı giriştiği en kanlı saldırı idi belki, ama hiç şüphesiz tek saldırı değildi. Sadece İhvan-ı Müslimin mensuplarına karşı değil, Suriye'nin Baas Partisi zihniyeti, neredeyse kendi dışındaki her oluşuma (hatta bazen kendi içindeki potansiyel muhaliflere karşı bile) büyük bir saldırganlık besliyordu.

Günümüzde ise Suriye'nin genç devlet başkanı Beşşar Esed, Hama'dan direkt olarak söz etmeksizin, İhvan-ı Müslimin mensupları da dâhil olmak üzere, birçok siyasi muhalif için af çıkarmış olmakla övünüyor. Özellikle yabancı başına verdiği mülakatlarda bu konunun altını özenle çizmesi, Suriye rejiminin İhvan başta olmak üzere muhaliflerle barışmakta olduğu şeklinde anlaşılabilir. Ama henüz kat edilmesi gereken çok yol, tamir edilmesi gereken çok hata var.

Hama'da meydana gelen katliam(lar) öylesine büyük acılara neden oldu ki, Suriye devletinin 'zımni' özürlerle bunu telafi edebilmesi ya da 'karşılıklı suskunluk' şeklinde bir orta yol tutma çabasıyla bu acıların unutulması imkânsız. 

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in resmi bir özürle birlikte yapılan hataları kabullenmesi, bu yolla Suriye rejiminin Hama'da meydana gelen katliamla yüzleşmesi, yaşanan acıların telafisi için iyi bir başlangıç olabilir. Ancak Suriye'nin şimdiki siyasal yapısı içinde bunun gerçekleşmesi oldukça güç görünüyor. 

Hama ile yüzleşmek denildiğinde, hiç şüphesiz Suriye devletinin yapması gerekenlerin yanında, olayın diğer muhatabının, Suriye İhvan-ı Müslimin teşkilatının da üzerine düşenler var. Esaslı bir özeleştiri bunların başında geliyor.

Suriye'nin yakın tarihinde İhvan ile özdeşleştirilen birtakım kanlı saldırılar, suikastlar ve katliamlar bulunuyor. Bunların en meşhuru ve geniş çaplısı, 16 Haziran 1979'da Halep'teki bir askeri liseye düzenlenen saldırı. Saldırıda 32 öğrenci öldürüldü, 54 öğrenci de yaralandı. Suriye devleti tarafından kolaylıkla İhvan-ı Müslimin teşkilatıyla ilişkilendirilen hadiseyi dikkat çekici kılan ise, söz konusu okuldaki öğrencilerin neredeyse tamamının Alevi olması idi.

Saldırıyı takip eden günlerde hükümet tarafından Suriye çapında başlatılan takiple kısa zaman içinde 6000'den fazla insan İhvan üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklandı. Bu esnada hapiste bulunan 15 üst düzey İhvan yöneticisi de mahkemeye çıkartılmaksızın idam edildi.

Suriye İhvan-ı Müslimin teşkilatı, halen bu saldırıyı (ve o dönemde gerçekleşen ve kendisine atfedilen diğer birçoklarını da) sahiplenmiyor. Sahiplenmemek bir yana, olaydaki çelişkili yanları kamuoyuyla paylaşarak, bunun Suriye rejiminin kendi marifeti olduğunu savunuyor. 

Bu saldırı muhtemelen İhvan'ın kendisi tarafından bizzat düzenlenmedi. Ancak olayın öncesinde Suriye çapında İhvan'ın organize ettiği birtakım silahlı saldırılar tahlil edildiğinde, okuldaki katliamın da İhvan'a kolayca 'yakıştırılabileceği' anlaşılıyor. İşte tam bu noktada Suriye İhvan-i Müslimin Teşkilatı, 1970'ler boyunca Hafız Esed rejimiyle mücadelenin yönteminin ne derecede 'İslami' olduğunu sorgulamak durumunda. 'Esaslı bir özeleştiri' için bu nokta iyi bir başlangıç olabilir.

Yine bu çerçevede, teşkilatın önde gelen isimlerinden Mervan Hadid'in, 1964'teki (bir diğer) Hama katliamına yol açan gösterilere ve greve öncülük etmesi, ardından Hadid tarafından Suriye rejimine karşı ilan edilen 'cihat' da Suriye İhvan'ın yüzleşmesi gereken önemli dönüm noktalarından.

Suriye çapında tanınan bir öğretmen olan Mervan Hadid'in, daha pasif bir direniş yerine, camilerde insanlardan 'ölene kadar biat' almasıyla doruk noktasına ulaşan Baas-İhvan gerginliğinin Suriye halkına ne kazandırıp ne kaybettirdiği, günümüzden geriye doğru eleştirel bir bakışla değerlendirilebilmeli.

Ardından, Suriye İhvan-i Müslimin teşkilatının rehberi olan Said Havva'nın, rejime karşı silahlı mücadeleye onay vermesi de kritik edilecek noktalardan bir tanesi. Örneğin şöyle bir soru zihin açıcı olabilir: Acaba Said Havva, Esed rejiminin onca baskısına ve İhvan'i ezmek için fırsat kollamalarına rağmen, yine de silahlı mücadeleye onay vermemiş olsaydı, 1982 Hama Katliamı yaşanır miydi? 

Suriye İhvan-i Müslimin teşkilatı mensupları ya da sempatizanları, Esed rejimiyle sürtüşmeler konusunda, "o dönemde başka türlüsünün mümkün olmadığı" şeklinde izah getirebilirler. Bu belki verilen mücadeleye 'leke' sürülmemesi adına gösterilen bir ihtimam olarak anlaşılabilir bir tutum.

Ancak, gelecekte de benzer acı tecrübelerin yaşanmaması, tarihin tekerrür etmemesi için, bazı şeylerin ısrarla ve cesaretle konuşulması gerekiyor. Bu şeyler can acıtıcı olsa da...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder