13 Şubat 2012 Pazartesi

Afrikalı yahudiler


Falaşalar 'ın kökeni

Falaşalar binlerce yıldır, Yahudi dünyasından habersiz şekilde, Etiyopya'nın Gondar ve Tigre bölgelerindeki ücra köylerinde tarımla uğraşarak, demircilik ve çömlekçilik yaparak yaşadılar. Kökenleri hakkında sayısız teori olan topluluğun
, bunların içinde en çok benimsediği, soylarını Kral Süleyman ile Şiba Kraliçesi'nin (bizde Saba melikesi Belkıs olarak bilinir) oğulları olan Menelik I'e dayandıranı. Falaşalar ı ilk "keşfeden", 1862'de bölgeyi ziyaret eden, Sorbonne Üniversitesi profesörü Joseph Halevi olmuştur . Bu, aynı zamanda Avrupalı Yahudilerin Falaşalar ile ilk temasıydı. Ancak, cemaatin diasporaya tanıtılması için, 1920'lerde Siyonist hareketle bağlantıyı sağlayacak olan, Polonya doğumlu, Dr. Jacques Faitlovitch'i beklemek gerekecekti.

İsrail Krallığı’nın M.Ö.720 yılında Asurlular tarafından yıkılmasının ardından kuzeydeki kabileler dağılmış ve izleri kaybolmuştu. Asırlar sonra bazı milletler bu kaybolan kabilelerin torunları olduklarını iddia ettiler. Bunlardan bazıları hangi kabileye mensup olduklarını bildiklerini iddia ederken bazıları da hangi kabileden geldiklerini bilmediklerini söyleyerek sadece İsrailoğulları’nın torunları olduklarını savundular.

Kendilerini kayıp kabilenin torunları sayanlardan biri de Beta İsrael (İsrail Evi) yani “Falaşa” olarak adlandırdığımız Etiyopyalı Yahudilerdi. Falaşa, Yahudi olmayan Etiyopyalılar tarafından “Sürgündekiler” ya da “Yabancılar” anlamına gelen bir kelime olduğu için böyle bilinirler.

Falaşaların hangi soydan geldikleri konusunda üç ihtimalden bahsediliyor. Bunlardan biri 
şöyle, Hz. Süleyman ile Saba Melikesi Balkıs olarak bilinen Şiba Kraliçesi, evlendikten sonra Kraliçe Habeşistan’a (Etiyopya’ya) giderek burada Yahudi bir grubun doğmasına yol açar. İkinci bir görüşe göre Falaşalar, tamamen Habeşistan asıllı ve Agaw ırkından geliyorlar. Üçüncü görüşe göre ise Falaşalar, Etiyopya’ya göç eden bir Yahudi grubun soyundan geliyor. Bu gruba göre, Yahudiler Habeşistan’a göç ettikten sonra oradaki yerlilerle evlenir ve farklı bir ırk oluşturur.

Bu ilgiye rağmen, Falaşalar 'ın Yahudi sayılıp, sayılmayacağı (dolayısıyla meşhur Geri Dönüş Yasası'ndan yararlanıp, yararlanamayacakları) uzun süre tartışma konusu olarak kaldı. Yahudi olmadıklarına dini gerekçe aranacaksa çok fazla uğraşmaya lüzum kalmayacaktır. Falaşalar Torah'tan habersizdirler. Eski Ahit'in diaspora öncesi bir versiyonunu kullanırlar ve bu kitap da İbranice degil, Etiyopya'nin klasik dili olan Ge'ez dilinde yazılmıştır. 1973 Sefardi Hahambaşı Ovadia Yosef'in, Falaşalar'ın da Yahudi olduğunu kabul etmiş olması ve 1989 tarihli Yüksek Mahkeme kararı bile pek çok kişiyi hala ikna edememiş durumda. Öyle ki Aşkenazi Baş Rabbi bugün bile onları Yahudi olarak tanımıyor .

SÜLEYMAN OPERASYONU

1991’de Etiyopyalı Yahudileri İsrail’e getirmek için yapılmış askeri bir operasyondu. 1991’de Etiyopya hükümetindeki istikrarsızlık sonucu Etiyopya’daki Falaşaların durumu, bazı Yahudi örgütlerini ve İsrail Devleti’ni alarma geçirdi. İsrail, gizlice Süleyman Operasyonu’nu uyguladı. Bu sayede İsrail, tarihinin en büyük göçünü aldı. İsrail Hava Kuvvetlerine ait C-130 uçakları ve sivil kargo uçakları olmak üzere toplam 34 uçak aralıksız olarak 36 saat içinde 14 bin 500 Etiyopya Yahudi’sini İsrail’e taşıdı.

Süleyman Operasyonu ile taşınan Etiyopyalı Yahudi sayısı Musa Operasyonu ve Yeşu Operasyonu ile taşınan insan sayısının toplamının iki katı kadardı. El Al 747 uçağı 24 Mayıs 1991’de 1.122 yolcuyla “bir kerede en fazla yolcu taşıma” konusunda bir dünya rekoru kırdı.

İSRAİL NEDEN FALAŞALARA KUCAK AÇTI?

İsrail’in Falaşaları topraklarına alma sebebini, İsrail’in Falaşalara karşı ayrımcı politika izlediğini savunan görüşler, Avrupa Yahudilerinin Avrupa’ya geri göçünden kaynaklanan insan potansiyeli kaybını onarmak olduğunu savunur. Bu görüşe sahip olanlar, 1974’te Başhaham’ın “Falaşalar da Yahudi soyundan gelmektedirler” fetvasının dini değil de siyasi olduğunu düşünürler. Falaşaların İsrail rejimi açısından ucuz işgücü olduğu ve bu insanların naklinin ekonomik yararlar sağlayabileceğini belirtenler, İsrail’in Falaşaları, diğer Yahudileri arasında eritebileceğini öngördüğünü söyler.

Falaşaların Etiyopya’da yaşarken tecrübe ettiği açlık ve fakirlik, onların askeri alanlarda istihdam etme taleplerini arttırdı. Öte yandan, İsrail’i korumak için ordusunda görev alan Falaşalar’a karşı, fanatik Yahudilerin bazıları Falaşaların Yahudi soyundan gelmediklerine dolayısıyla gerçek Yahudi olamayacaklarına inanıyorlar.

Bugün hala Etiyopya’daki Yahudiler İsrail’e gitmek istiyor. Diğer taraftan, İsrail’de yaşayan bazı Beta İsrael cemaati mensupları da kendilerine iş verilmediğini ve güven duyulmadığını düşünüyor. 1996 ve 2006’da iki kez bağışladıkları kanlarının “HIV’li olabilir” gerekçesiyle çöpe atıldığının ortaya çıkmasının ardından ülkedeki ‘beyaz-siyah’ Yahudi ayrımı daha da derinleşti. Kanlarının hor görülmesini kabul edemeyen Falaşalar gösteriler düzenlemiş, polisle çatışmıştı. 2006’daki olaylarda on dokuz kişi de tutuklandı. ‘Kan davası’na dönen bu gelişme aradaki ayrımı güçlendirdi.

ABD’li gönüllüler ise tüm Etiyopya Yahudi Cemaati’ni İsrail’e yerleştirilmesini hedefliyor. İsrail’de yaşayan Etiyopyalı göçmenler ABD ve İsrail’in politik çıkar göz ettiklerini düşünmüyor. Etiyopya’dan İsrail’e göçü Siyonistliğin anlamı olarak görenler ise bu göçü Yahudileri korumak için desteklediklerini ve İsrail’in var oluş amacının da bu olduğunu söylüyorlar. Amerika’daki Yahudilerin, Etiyopyalı Yahudiler ile yakından ilgilenmesinin nedeni olarak da ABD’nin tarihte yaptığı hataların tekrar ettirmemek olduğu görüşü mevcut.
Kimliklerine sahip çıkma yolunda zaman zaman arada kalmak durumunda kalan Falaşalar bir yandan bu anlamda da savaşlarını verirken diğer yandan da ülkeleri kabul ettikleri İsrail’i korumak için, ordu saflarındaki sayılarını gönüllü katılımlarıyla her geçen gün arttırıyorlar.

MUSA OPERASYONU

Musa Operasyonu, Beta Israel olarak bilinen Etiyopyalı Yahudilerin 1984’te kıtlık yüzünden Sudan’dan İsrail’e gizlice getirilmesi için yapılan operasyondu. Adını Musa peygamberden alan bu operasyon İsrail Savunma Kuvvetleri, CIA, Hartum’daki ABD elçiliği ve Sudan güvenlik güçlerinin ortak çabalarıyla düzenlendi. 21 Kasım 1984’te başlayan operasyonla sekiz bin Etiyopyalı Yahudi’nin uçak yoluyla Sudan’dan İsrail’e göç etmesi sağlandı ve 5 Ocak 1985’te son buldu. Yaya yoluyla Etiyopya’yı terk edip Sudan’daki mülteci kamplarına yerleştikleri göç esnasında dört bin Falaşa hayatını kaybetti. Sudan, İsrail’in mülteci kamplarını gizlice boşaltmasına izin verdi. Konu medyaya sızınca Sudan, Arap ülkeleri tarafından göçü engellemesi için baskı gördü. Sonuç olarak bin kadar Falaşa, mülteci kamplarında mahsur kaldı. Bunların birçoğu 1985’de George H. W. Bush ABD Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Musa Operasyonu’nun uzantısı, CIA destekli bir operasyon olan Yeşua Operasyonu (Operation Joshua) ile kurtarıldılar. Daha sonra 800 Falaşa daha, Sudan’dan İsrail’e getirildi. İsrail’de, ailelerinin Afrika’da kalması sonucu binden fazla çocuk bir süre ebeveynsiz kaldı fakat 1991’de gerçekleşen Süleyman Operasyonu ile on dört bin Falaşa daha İsrail’e getirilince çocuklar ailelerine kavuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder