15 Mayıs 2013 Çarşamba

ADANA’DA İÇ SAVAŞIN YAŞANDIĞI GÜNLER-İÇ SAVAŞ ÇUKUROVA’NIN HER YERİNE YAYILDI-TAHTALI CAMİ İMAMI NURİ EFENDİ ÖLDÜRÜLDÜ-ADANA ŞEHİR MERKEZİ YANIYORDU VE BİNLERCE İNSAN CESEDİ SOKAKLARDA KOKMAYA BAŞLAMIŞTI-Cezmi Yurtsever


ADANA’DA İÇ SAVAŞIN YAŞANDIĞI GÜNLER


-1909 yılı 14 nisan tarihinde Adana’da Türkler ve Ermeniler arasında iç savaş yaşandı.

-Savaş kısa sürede Adana ilçelerine de yansıdı.

-Savaş devam ederken şehir merkezinde binlerce insan öldü.

-İngiltere’nin  Konsolos yardımcısı Wylie, savaşın çıkması ile birlikte Mersin’den Adana’ya geldi. Gördükleri dehşet verici idi.


Bu gün takvim yaprakları 14 nisan 1909 ve günlerden Çarşambayı gösteriyor. Osmanlı ülkesinde ve de Adana’da insanlar yaşanan olaylardan dolayı şaşkın ve de düşünceli. Bir gün önce Osmanlı Başkentinde medrese öğrencileri “Şeriat isteriz” diye gösteri yapıyor. Ve onlara destek veren gazeteler var. Şeriat’ın kelime karşılığı “İslam adına dini hukuk” olarak anlarsak Osmanlı başkentinde İslam dini hukukun olmadığı söylemek  oldukça zor. Sokaklara dökülerek “Şeriat isteriz” diye bağırdan öğrencilerin bu eyleminden öncelikle emniyet güçlerini ve de Padişah Abdülhamit’in haberinin olması lazım. Ancak Padişahın da haberi yok, gösteri yapanların eyleminden.  Belli ki birileri medrese öğrencilerini kışkırtarak sokağa çıkarmış ve de gösteri yaptırıyor. Bunun adı “hesaplaşma” sözleri ile de açıklanabilir. Osmanlı başkentinde neler olacağını bilmek de zor, belki bir askeri darbe veya birilerinin kendi çıkarları için birilerini sahneye sürmesi gibi.

Adana şehir merkezinde de durum oldukça gergin. 9 nisan 1909 günü şehir merkezine yakın bahçeler yakınında İskender ve Rahim isimli iki Türk genci Ermeni Ohannes  tarafından öldürülüyor.  Bu bir adi cinayet işi değil. Ölen gençlerin cenaze törenine katılan çok sayıda insan” katilleri bulunsun” diye bağırıyor. Ancak katil zanlısı olarak bilinen Ermeni’yi vermek istemeyenler, “Daha önce bir Ermeni de öldürülmüştü, ölen Ermeni’nin katilinin bulunması da lazım” diye cevap veriyor.

Bu gün (14 Nisan Çarşamba) Adana şehir merkezinde Taşköprü’ye yakın Kalekapısında  at arabasını süren iki Ermeni “Müslümanlara küfürler ederek” hızla araba sürüyor. Gece yarısı Lutfik isimli bir Ermeni’nin öldürülmüş olduğu haberleri kulaktan kulağa anlatılıyor. Ve yine aynı gün içinde Ermeniler dükkanlarını kapatarak evlerine gidiyor. Avedis Sisliyan isimli Valilik binasında tercümanlık görevinde bulunmuş bir Ermeni’nin evinden Müslümanlara ateş açılıyor.  Ve Çerkez Mehmet Ağa vuruluyor. Ermenilerin yaşadığı mahallelerin duvarlarına açılan mazgal deliklerinden sokaklarda dolaşan Müslümanlar üzerine ateş açılmaya başlandı. Belli ki Ermeni silahlılar olay çıkarmak için hazırlıklı idiler. Adan şehir merkezi Abidin Paşa caddesinin batı ve güney tarafı ile şehrin en yüksek yerinde bulunan Amerikan Koleji’nin bulunduğu yerden de silah sesleri gelmeye başladı.

Adana Valisi, şehir merkezinde Türkler ve Ermeniler arasında silahlı çatışmaların başladığını haber aldığında elinde bulunan çok az sayıda asker ile güvenliği sağlayamayacağının farkına vardı. Hükümete “Acele asker göndermesi” uyarısında bulundu.

Arabacı Han’ı Kan Gölüne Döndü.

Nisan ayının gelmesi ile birlikte Adana şehir merkezine çevre illerden, hatta Urfa, Diyarbakır gibi uzak yerlerden tarlalarda çalışmak üzere ameleler gelmişti.  Adana’ya gelen ameleler Yağcami ile Büyüksaat arasında ana yolun kıyısında bulunan Arabacı Han’da yatıyor, iş bulduklarında da çalışıyorlardı. Haçin (Saimbeyli) Ermenilerinden Kasap Haço, yanında Çolakyan ailesinden kasap arkadaşı Kasap Misak ve arkadaşları ile birlikte ellerinde satır bıçak olduğu halde Arabacı Han’a hücum ettiler. İçeri girdiklerinde buldukları Müslüman ameleleri kesmeye başladılar. Ölenlerin sayısı kısa sürede 50’ye ulaştı.  Kuyumcular çarşısında işyeri bulunan Asador isimli bir Ermeni elinde silah olduğu halde şehir merkezindeki Tahtalı Camisi’nin bulunduğu sokağa gelerek seri halde ateş açtı, Tahtalı Camisi imamı Nuri Efendi, açılan kurşunlar sonucu öldürüldü.

Silah atışlarının merkezi Abidin Paşa caddesinin batısında bulunan ve halkın Terskapı adını da verdiği Tarsus kapısı veya  Savcı Hacı Mustafa Camisinin bulunduğu yerde yoğunlaştı. Yağcamiye giden ana yolun kıyısında Ermenilerin siyasi toplantılar yaptığı Ermeni Kulüp binasının bulunduğu yere yaklaşan Müslümanlar üzerine seri silah atışları yapılmaya devam etti.

Silah sesleri şehrin en yüksek yerindeki Tepebağ’ın orta yerinde bulunan Amerikan Misyoner Mektebi’nin bulunduğu yerden sürdü. Amerikan okulu 4 katlı idi. En yukarı katından ve çatısından pencerelerinden çevreye bakan evlere rahatlıkla ateş açmak da mümkündü.  Kısa zamanda öğrenildi Ermeni silahlı grupların lideri olanlar en kısa sürede Amerikan Kolej binasını kendilerine merkez olarak seçmişlerdi. Çatışmalar Müslümanlar ile Ermenileri ayıran mahalle aralarında karşılıklı silah atışları ile sürdü gitti.  Adan Valisi Cevat Bey, kumandan Remzi Paşa ellerinde bulunan az sayıda asker ile kontrolü sağlamakta zorlandılar.

Adana’da yaşanan olaylar Mersin’deki İngiltere Konsolos Vekili Binbaşı Doughty Wylie’ye haber verildi, “Acele  Adana’ya geliniz” deniliyordu. Wylie, olayları yerinde görmek üzere Çarşamba günü akşam üzeri trenle Mersin’den hareket ederek Adana’ya  ulaştı. İstasyondan indiğinde şehir merkezinden silah sesleri geliyordu,  yol kıyılarında insan cesetleri ile karşılaştı.



İÇ SAVAŞ ÇUKUROVA’NIN HER YERİNE YAYILDI

-Adan9A iç savaşının başladığı 14 Nisan günü şehir merkezinde Arabacılar iş hanında 50 civarında Müslüman amele Ermeni kasaplar tarafından öldürüldü.

-İç savaş Osmaniye, Kozan şehir merkezi ve köylerine de yayıldı.

-Haçin(Saimbeyli’de) Yüzbaşı Teberdar Efendi pusu kurularak öldürüldü.

15 Nisan Perşembe:

Adana’da yaşanan olayların bir an önce durması için Vali’nin de bilgisi dahilinde  şehirde bulunan din adamlarının, eşraftan önde gelenlerin de içinde bulunduğu “nasihat heyetleri” kurularak mahalle aralarında “Ateş kes” çağrıları yapıldı.

İngiliz Wylie, yanında az sayıda zabtiye askeri ile Ermeni mahallesine yaklaştığında elini kaldırıp “Please Cheasfire” (Lütfen ateşi kesiniz) diye  seslendiğinde yakınlarda bulunan Ermeni evinden silah atılarak kolundan vuruldu. Kendisi de bir Hristiyan olan Wylie’ye neden silah atılmıştı?

Ermeni Kulüp’te yapılan toplantılara katılan Karabet Gökdereliyan, İsai Bezdikyan, Recepyan gibi önde gelenler olayların çıkması ile birlikte işyerlerinin alt katından sokaklardan dolaşan Müslümanlar üzerine  ateş açılmasına ortam sağladılar.

Adana şehir merkezinin nüfusu  olaylar çıktığında 5 bin hane olarak biliniyordu. Bu sayı yaklaşık 25.000 nüfus demektir. Nisan ayı olması dolayısı ile çevreden çalışmak üzere gelenlerde birlikte bu sayı 40 veya 50.000’e kadar ulaşmış olduğu da söylenebilirdi. Şehir merkezinde  silah ve bomba sesleri gün boyunca sürdü.  Kızgın topluluklar dükkan ve işyerlerine saldırılar yaparak yağma yapmaya başladılar.

Çatışmalar  Çukurova’nın Her Yerine Yayıldı

Adana şehir merkezinde 14 Nisan Çarşamba günü çatışmaların başlaması kısa sürede çevre köy ve şehir merkezlerinde de duyuldu.  Misis yakınlarındaki Abdioğlu köyünde Ermeniler Müslümanların bulunduğu çiftliklere saldırdılar, Ölenler vardı.  Yine Misis’in doğu tarafında ve Cebelinur dağı eteklerinde bulunan Nacarlı köyü Ermenileri ellerinde bulunan silahlar ile yürüyüşe geçerek Gavurdağları’nın denize yakın yerinde bulunan Dörtyol kasabasına doğru ilerlemeye başladılar. Onların bu yürüyüşü esnasında yol üzerinde ve yakınlarda bulunan Müslüman köylüler öldürülmeye başlandı. Kısa sürede Dörtyol’da sayıları 6 bine ulaşan kalabalık Ermeni nüfusu birikti. Dörtyol ve yakınlarındaki köylerde portakal bahçelerinde köylülere yapılan saldırılar sonucu kısa sürede 200 civarında Türk’ün öldürüldüğü ortaya çıktı.

15 Nisan Perşembe günü

Çatışmalar adana şehir merkezi, yakın köyler, bağlar, bahçelere de yayıldı. Cebelibereket Sancağı’nın merkezi Erzin kasabasında, Osmaniye, Bahçe ilçelerinde de olaylar çıkmıştı. Osmaniye şehir merkezinde kısa süre önce Kilikya Ermeni Dini Reisi Sahak Kabayan Efendi’nin girişimleri sonucu kalın  duvarları ve çan kulesi ile büyük bir kilise yapılmıştı. Kilise yakınlarında ve Hırlakyan ailesinin bulunduğu ev ve işyerlerinden çevreye ateş açıldı. Kilise’de cephanelik bulunduğu hakkında resmi makamlara bilgiler gelmeye başladı.

Kozan şehir merkezi,  Kars (Kadirli), Haçin kaza merkezlerinde de Türkler ve Ermeniler arasında yer yer çatışmalar yaşandı. Maraş yakınlarındaki Zeytun kasabası Ermenileri de silahlı eylem yaparak olaylara kısmen katıldılar.

Ermeni silahlı gruplar kendileri için Dörtyol’u üs olarak seçmişlerdi. Zeytun, Nacarlı, Maraş ve çevreden gelenlerle birlikte sayıları 6 bini bulan Dörtyol Ermenileri  Askeri kışlaya saldırı yaparak ele geçirdiler.

Bahçe ilçesi, Maraş’ı Osmaniye’ye bağlayan kara yolunun kıyısında idi. İlçe merkezinde yaklaşık 300 hane ev vardı. İlçe içinde Ermenilerin ve Müslümanların yaşadığı mahalleler arasında silahlı çatışmalar başladı. Bahçe Kaymakamı Said Bey  ve Müftü İsmail Hakkı Bey, Erzin’de bulunan Cebelibereket Mutasarrıfına haber ulaştırarak “imdat yardımı” yapılmasını istediler. Bahçe’de 16 nisan günü başlayan çatışmalar aradan bir hafta geçmesine rağmen sürdü gitti. Müftü, “Dayanacak gücümüz kalmadı, acele yardıma koşunuz” sözleri ile başlayan bilgileri ulaştırmasına rağmen Erzin’deki  Mutasarrıflık merkezinden gerekli desteği alamadı. Ve bu şartlar altında Bahçe Müftüsü Müslümanların “nefsi müdafaa için kendilerini savunması” gerektiğini açıkladı. Çevre köylerdeki Müslüman köylüler Müftü’nün imdat çağrısı üzerine Bahçe ilçe merkezine geldiler. Ermeni saldırıları durduruldu. Olayalr terszine döndü. Ağır kayıplar veren Ermeni silahlıların saldırıları durduruldu.

Kozandağlarının en yüksek yerinde ve bir vadi içinde dağ eteğinde bulunan ve sayıca 10 bin civarında Ermeni’nin yaşadığı Haçin kazasında Yüzbaşı Teberdar Mehmet Efendi ve yanında bulunan askerler şehir merkezinin kuzey çıkışında ve yol kıyısında göreve giderken pusuya düşürüldü ve öldürüldüler.


ADANA ŞEHİR MERKEZİ YANIYORDU VE BİNLERCE İNSAN CESEDİ SOKAKLARDA KOKMAYA BAŞLAMIŞTI

-Adana iç savaşı 17 nisan 1909 tarihinde arabulucuların barış çağrısı üzerine sessizliğe büründü.

-Selanik’ten gelen askerler üzerine ateş açıldı. Ve 26 Nisan 1909 günü savaş bütün dehşeti ile şehrin yer yerine yayıldı.

-Çıkan yangınlarda binlerce ev kül oldu. Ölen insan cesetleri arabalar ile taşınmaya başladı. 


17 Nisan Cumartesi günü

Sabahın erken saatlerinde adana şehir merkezinde silahlar sustu. Bir gün önce camilerde Müslüman din adamlarının İstanbul Şeyhulislamlık makamından gelen “Gayrı müslimlerin canının ve malının korunması gerektiği” konusunu esas alan uyarı fetvasının halka açıklanması üzerine olaylar yatışır gibi oldu.

18 Nisan Pazar günü,

 Adana şehrinin ana caddelerinde, sokaklarda hayatını kaybeden insan cesetleri ve hayvanların pis kokusu çevreye yayılmış bir halde idi. Ve Belediye memurları cesetleri toplamaya başladı. Adana şehir merkezi ve vilayet içindeki önemli yerleşim yerlerinde Türkler ve Ermeniler arasında çatışmalar kanlı olaylar olarak büyük tahribat ve yıkım getirdi.

Olayların durulur gibi olmasından sonra17-24 nisan 1909 tarihlerinde Osmanlı Hükümeti, eldeki mevcut imkanlar ile Selanik ve Dedeağaç’tan iki tabur askeri Adana’ya gönderdi. Olayları bastırmada başarısız olduğu görülen vali Cevat Bey görevinden alınarak yerine Mustafa Zihni Paşa tayin edildi. Ve bu arada İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya savaş gemilerini mersin, İskenderun limanlarına göndermeye başladı. Adana’da güvenliği sağlamak üzere iki tabur asker acele olarak gelerek şehir merkezinde ve Seyhan nehri kıyısındaki kumluk semtine yerleşti. Ve şehirde güvenlik tedbirleri artırıldı.

25 Nisan 1909 Pazar Günü

Adana şehir merkezinde olaylar yatıştı diye düşünülürken Tepebağ’ın en yüksek yerindeki binalardan -Amerikan Kolej binası ve çevresinden- yakınlardaki Askeri Çadır kamp ve karargah üzerine seri silah atışları başladı.  İlk bilgilere göre 15 askerin öldüğü anlaşıldı. Ermenilerin karargah olarak kullandığı Abidin Paşa caddesinin orta yerinde Ermenilerin Meryem kilisesi, Protestan , Katolik kiliselerinin bulunduğu mahalleden çevreye yoğun silah atışları başladı. Askerlere karşı yapılan bu saldırı ile birlikte Adana’da güvenliği sağlamakla görevli kumandan ve askerler Ermeni mahallelerini kuşattılar. Bundan sonrasında ise ara sokaklarda   silahlı çatışmalar başladı. İnsan çığlıkları, yağma, yangınlar birbirini izledi. Özellikle Ermenilerden sivil halk canını kurtarmak için  şehir merkezine yakın yerdeki Tırpani Fabrikasına, Fransız, İngiliz ve Amerikan Konsolosluk binalarına sığınmaya başladı. Adana şehri yanıyordu. Şehir merkezinde en yüksek ve gösterişli bina olan Fransız Katolik Okul   binasından dumanlar gökyüzüne yükseldi. Şehrin her yerinden dumanlar yükseliyordu. Adana tarihinin en büyük yıkımına sahne olmuştu.  Ermeni veya Türk sivillerden hayatlarını kaybeden çok sayıda insan vardı. Özellikle Ermeni mahallelerinde yangınların birbiri ardına çıkmasının önemli bir sebebi olarak da Ermeni silahlı komitacılarının intihar girişimi olarak yangınları kasten çıkardıkları görüşleri gündeme geldi.  Adana şehrinde yaşanan olaylar “Üzücü olaylar” veya tarihi belgelere yazıldığı şekli ile “İĞTİŞAŞ” olarak yazılmış olsa da sonuçları ve yayıldığı alan göz önüne alınırsa “İÇ SAVAŞ” özelliği gösteriyordu. İnsanın insanı öldürdüğü, daha birkaç gün önce yakın komşusunu dost ve arkadaş olarak gören insanların birdenbire birbirine saldırarak öldürmeye teşebbüs etmeleri gibi insanın kanını durduran dehşetle ürpermesini sağlayan olaylar yaşanmıştı.

1 Mayıs günü (1909 tarihi) geldiğinde, savaş sonrası sessizliği vardı Adana şehrinde. Yer yer binalardan dumanlar yükseliyordu. Amerikan Koleji ve çok sayıda ev ,işyeri, okul, cami kilise yanmıştı. Ve bu gün olayları yakından izleyen, gözlemleyen gerekirse müdahale etmek için şartları yerinde görmek isteyen İngiliz, Amerikan, Fransız, İtalyan kumandanlar birlikte Mersin’den Adana’ya geldiler. Ve hayatta kalanların can güvenliğinin sağlanması çalışmaları yerinde gördüler. Adana’da iç savaş devam ederken olayları çıkaran ve yönlendirenler ABD’deki TIMES gazetesi başta olmak üzere Batı ve Amerikan kamuoyunda olayları “Müslümanların, masum Hristiyanlara saldırı, katliam olarak” açıkladılar.

Adana savaşının çıkmasında en büyük rolü oynayan Ermeni komitacılardan Çallıyan Karabet, Bezdikyan Zakarya ve  İsai ve  Dr. Recepyan kendi güvenliklerinin sağlanması için İngiltere Konsolosluğuna sığındılar. Bir başka Ermeni komitacı Karabet Gökdereliyan, Adana’dan kaçarak Sis (Kozan) şehrine geldi. Sumbas suyu kıyısındaki Bucak köyünde çiftliğine yerleşti. Kendi canını kurtardı. Mayıs ayı başlarında Cebelibereket Sancağında özellikle Bahçe ve Osmaniye’de süren çatışmalarda sona ermişti. Bundan sonrası ise yanan ve enkaza dönüşen evlerden yükselen feryatlar ile yaşanan olayları kendi siyasi amaçları için propoganda malzemesi olarak kullananların yönlendirdiği gelişmeler yaşanmaya başlandı.

Özetle, Adana iç savaşı sonrasında Adana şehrinin %-40’ı yanarak kül olmuştu. Yazık olmuştu Adana şehrine ve bu şehirde yaşayan insanlara…


TAHTALI CAMİ İMAMI NURİ EFENDİ ÖLDÜRÜLDÜ

-Adana’da yaşanan iç savaş esnasında şehir merkezindeki Tahtalı Cami İmamı Nuri efendi, Ermeni kuyumcu Asador tarafından tabanca ile vurularak öldürüldü.
-İmamı öldüren Asador Efendi aleyhinde şahitler bulunmasına rağmen 15 yıl kürek cezası aldı.
-Asador Efendi kısa süre sonra gelen af ile de serbeste bırakıldı.


İMAM NURİ EFENDİ’Yİ ÖLDÜRENLER

Bir alemdir Adana şehir merkezi…Şehrin tam orta yerinde cıvıl cıvıl insanların kaynadığı Çakmak caddesinde insanlar sanki sel olur akar. Tatlıcılar, kuyumcular, şifalı otlar satan çerçici diye bilinen esnaf ile giyim eşyası satan dükkanlar iç içedir. Çakmak caddesi ile bağlantılı olan dar sokaklar içinden yürüyerek gidenler Tahtalı Camisini kolaylıkla bulur. Cami’nin ismi “Tahtalı” olarak bilinse de duvarları taştan, minaresi ise tuğladan yapılmıştır. Sadece caminin batı tarafına uzanan bölümünün altından yol geçer.  Caminin yapılış tarihi ile ilgili bilgilere göre 1690’lı yılara Adana’nın önde gelen ailelerinden Sevindikzadelerin yaptırdığı hakkında bilgilere rastlanır.  Caminin adının Osmanlıca’da yazıldığı şekli ile “Taht-ı ali” sözcüğünden geldiği “yüksek oturma yeri” anlamına da geldiğini söyleyebiliriz. Gerçekten de caminin bir bölümünün altından yol geçer ve yüksekçe kısmında namaz kılınır.
Tahtalı Camisi  İmamı İmamzade Nuri Efendi’yi Öldüren Ermeni Sarraf

14 Nisan 1909 Çarşamba günü Adana şehir merkezi karıştığında Ermeni silahlıların hedefi olarak ilk öldürülenler içinde Tahtalı Camisi imamı Nuri Efendi de vardı.  Cinayetin suçlusu olarak aranan tutuklanan Kuyumcu Asador, yargılandı ve   12  Temmuz 1909 tarihinde Adana Divanı Harp Mahkemesi tarafından cezalandırıldı.  Mahkeme başkanı Yusuf Kenan Bey ve üyelerin imza ve mühürleri ile Asador’a verilen ceza sarı kağıt üzerine şu  sözlerle yazıldı:

“1909 senesi (miladi takvime göre) Nisan ayının 14’ü Çarşamba günü evinden attığı kurşunla İmam Nuri Efendi’yi öldürmekle suçlanan Adana’nın Kuyumcular Çarşısında oturan Mıgırdıç oğlu Kuyumcu Asador hakkında gerçekleşen soruşturma ve yargılama sonucunda adı geçenin İmam Nuri Efendi’yi öldürdüğü söylentisine dayanarak beş şahidin tanıklığı ortaya çıkmış ise de öldürme işini kasten yaptığı sabit olamamış. Görevi gereği karışıklıkları önlemeye çalışan Polis Komiseri Zeki Efendi’nin evi içinde yaralanmış ise de bunun bizzat adı geçen  (Asador) tarafından yapıldığı şahitler ve deliller elde edilememiş olduğundan yalnız İmam Nuri Efendi’yi kasıt olmaksızın öldürmüş olmasından dolayı Kuyumcu Asador 15 sene süre ile küreğe konulmasına çoğunluğun oyu ile karar verildi” sene- 12 Temmuz 1909 (1)

Kuyumcu Asador’a 15 yıl kürek cezası 12 Temmuz 1909 tarihinde verilmişti. İlginç olanı ise 10 Temmuz 1909 tarihinde Adana şehir merkezinde Kalekapısı, Buğdaypazarı ve İstasyon meydanında 6 Ermeni, 9 Türk idam edilmişti. İdamların hemen arkasından şehir merkezinde İmam Nuri Efendi’yi öldüren Kuyumcu Asador’a ise kasten adam öldürmediği gerekçesi ile verilen ceza 15 yıl kürek mahkumluğu olarak kabul edilmişti.  10 Temmuz 1909 tarihinden sonraki günlerde gerçekleşen Divanı Harp mahkeme yargılamalarında Ermeniler için idam karar ve infazı veya ağır cezaların verilmesi önünde büyük engeller vardı. Adana Valisi’nin ve Hükümet’ten gelen istek ve uyarılar sonucu Müslümanlara verilen cezalar ağırlaştırılmış olarak gerçekleşiyordu.

Adana’ya Ağustos 1909 tarihi başlarında Cemal Paşa’nın Vali olarak gelmesi ile olaylardan dolayı sorumlu tutulan Müslümanlara ağırlaştırılmış cezalar peş peşe geldi. Halkın söyleşi ile “Okka altına giden” Müslümanlar oldu.  İmam Nuri Efendi’nin öldürülmesi olayında tanıklık eden 5 kişinin verdiği bilgiler ne olursa olsun Divanı Harp Mahkemesinin kararı Asador’a 15 yıl kürek mahkumluğu oldu. 1910 yılı başlarında Adana olaylarına karışan ve ceza alanlar için af geldiği için kuyumcu Asador’da  “yakayı kurtarmıştır”…Özetle söylemek gerekirse İmam Nuri Efendi’yi öldürenin yaptığı yanına kar kalmıştır. Bir başka ifade ile İmam Nuri’nin kanı yerde kalmıştır.
1.Bak. Adana Divanı Harbinin 29 Haziran 325 tarihli kararı BOA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder