TATAR ADININ KÖKENİ ÜZERİNE
Kürsat YILDIRIM*
ÖZET
Türk tarihi çalısmalarında hal edilememis meselelerden birisi Tatar adının
kökenidir. Tatar adının mânâ ve kökenini açıklayan çesitli görüsler vardır.
Biz makalemizde Tatar adına dâir çalısmaları ve kaynakları bir araya
getirmeye ve Çin kaynaklarına dayanarak Tatar adının çok daha erken
devirlerde ve çok farklı bir mânâda kullanılmıs olabileceğini ispata
çalıstık. Adın mensei tetkik edilirken Han Shu, Hou Han Shu, Nan Ch’i
Shu, Chin Shu, Sung Shu, Liang Shu, Wei Shu, Pei Shu, Sui Shu, Chou
Shu gibi Çin yıllıklarına ve T’ung Tien, T’ung Chih, Tzu-chi T’ung-chien
gibi ilk Çin genel tarihlerine ve kronolojilerine müracaat edilmistir. Çin
kaynaklarında geçen bu ad için Oğuz Kağan Destanı, Yüan Ch’ao Pi
Shih, Cami’üt Tevarih, Secere-i Terakime gibi Türkçe, Moğolca ve
Farsça ana kaynaklar da gözden geçirilmistir. Maksadımız etimolojik
analizi tarihî ve coğrafî malûmatlarla eslestirmektir.
Türk tarihinin en ilgi çekici meselelerinden biri olan Tatar adının kökeni
üzerine bugüne kadar çesitli çalısmalar yapılmıs ve Doğulu ve Batılı pek çok
kaynak taranarak Tatar adının nereden geldiği ve ilk göründüğü tarih tespit
edilmeye çalısılmıstır1. Bu konuda henüz bir fikir birliğine varılmıs değildir. Bu
yüzden de Tatar adının en eski sekillerini Çin kaynaklarında aramak
mecburiyetinde olduğumuz kanaâtindeyiz. Bu sebeple bu çalısmamızda Çin
kaynaklarına dayanarak meseleyi tarih, coğrafya ve kültür cihetleriyle bir bütün
olarak ele alıp Tatar adının nasıl ortaya çıktığını ve ne mânâ ifade ettiğini izah
etmeye çalısacağız.
I. N. Berezin “Tatar” adının ilk kez “Tartır” olarak görüldüğünü ve
“çeken” veya “uzatan” demek olduğunu; R. Ahmetyanov “Tatar” adının ilk kez
yine “Tartır” olarak görüldüğünü fakat mânâsının “hükümdarlar hükümdarı”
olduğunu; N. M. Karamzin “Tatar” adının bir Yakut ongunundan geldiğini; A.
H. Halikov Evenkilerde “dyada” ve Yakutlarda “sata” denilen ve yağmur
yağdırıp hastalık gideren tasın adıyla Tatar adının bir alâkası olabileceğini; L. Z.
Budagov “Tatar” sözünün İran’da ve Türkiye’de “haberci”, “ulak” için
kullanılan kelimeden türediğini; N. A. Baskakov adın Kalmıkça “tatr” ve
Çuvasça “tudar” olarak geçen “kekeme”den geldiğini; A. A. Suharev “Tatar”
adının, “tau” yâni “dağ” ve “tar” yâni “yasamak” kelimelerinden terkip
edildiğini; D. Yeremeyev adın “tat+ar” seklinde sekillendiğini, “tat” ile ilk
baslarda Farslar ve sonraları tüm yabancı olanların kastedildiği ve böylece
“tatar” adının “yabancı”yı isaret ettiğini öne sürmüslerdir2.
Peki Tatar adı ne zaman ortaya çıkmıstır? Meselâ M. Z. Zekiyev’e göre
M.Ö. III. yüzyılda Çin’e hücum eden bir unsur olarak; L. N. Gumilev’a göre VI.
yüzyılda Türkçesi “Otuz Tatar” olan Shih-wei’ler seklinde; S. G. Klyastorny’e
göre Kül Tegin Yazıtı’nda 731-732 yılında3; Bahaeddin Ögel’e göre 841
yılında4; Pelliot ve Hambis’e5 göre 842 yılında ortaya çıkmıstır.
“Tatar” adının ilk kez VI-VIII. yüzyıllarda Türkistan sahasındaki Türk ve
Moğol boyları arasında görüldüğü seklindeki genel görüs6 bizce doğrudur ancak
tarih biraz daha geri götürülebilir. Tatar etnik kimliği konusundaki görüslerden
en öne çıkanı Tatarların çok eski devirlerden beri var olduğu ve birçok etnik
safhada rol oynadığı yönündedir7. Bu çerçevede biz Tatar adının Ta-t’an ve
T’an-t’an seklinde daha V. ve VI. yüzyılda ortaya çıktığı kanâatindeyiz. Bu
görüs daha evvel çesitli vesilelerle dillendirilmisti8.
Öncelikle Çin kaynaklarında Tatar adı için kullanıldığı söylenen Çince
isaretleri ele alalım:
1) 黑 車 子 Hei-ch’e-tzu (“kara arabalı kabile”) ve 達 怛 Ta-ta: 841
yılında kaydedilmistir9.
2) 達 怛 Ta-ta: 842 yılında kaydedilmistir10;
3) 靺 鞨 Mo-he: T’ang devri (618-907) kaynaklarında Tatar olarak
adlandırılan Cürcenler için kullanılır11;
4) 阻 卜 veya 阻 Tsu-pu: Liao ve Chin devri (907-1234)
kaynaklarında görülür12;
5) 韃 靼 Ta-ta: X-XI. yüzyıllarda Amur Irmağının orta akımlarında
yasayan halka atfedilir13.
6) 室 韋 Shih-wei: Türk kaynaklarında ilk kez VIII. yüzyıla âit Orhun
Yazıtları’nda “Dokuz Tatar” ve “Otuz Tatar” olarak geçen Moğollardır ve
bunlar Çin kaynaklarında Shih-wei olarak kaydedilmistir14;
7) 塔 塔 哈 兒 T’a-t’a-ha-erh: XIII. yüzyılda Kıpçaklarla alâkalı
görülmektedir15;
8) 塔 塔 兒 T’a-t’a-erh, 答 答 Ta-ta, 脫 脫 里 台 T’o-t’o-li-t’ai: Sung
devrinde (960-1279) görülür16;
9) 大 檀 Ta-t’an veya 檀 檀 T’an-t’an: Juan-Juan’lar için kullanılan bir
ad olarak V. veya VI. yüzyılda görülmektedir17. Bu adın 414-429 yıllarında
hüküm süren Juan-juan Kaganı Ta-t’an’ın adından gelmis olduğunu düsünenler
de vardır18.
Tatar adı ile Juan-juan’lara verilen Ta-t’an ve T’an-t’an adları arasındaki
ilgiye ilk dikkat çekenlerden biri olan ve bu ilgiyi ret eden P. Pelliot, Çin
kaynaklarında görülen “Ta-t’an ve T’an-t’an adını Tatar adıyla birlestirmek için
bir sebep yoktur” demektedir. Ona göre Çinceye çevriyazıma tâbi tutulan
Türkçe kelime ön dis sesiyle boğuklasır: Meselâ Türkçe tarqan için Çince
yeniden insa edilmis form *darqan; *türküt için *dürküt; tatar için *datar.
Pelliot kelimenin ortasında böyle bir duruma rastlamadığını sadece Orhun
Yazıtları’nda görülen Tatar adının Çince Ta-ta (yeniden insa edilmis form
*datar) olabileceğini belirmektedir. Buna göre ancak ikinci hecenin boğuk sesle
baslangıcı söz konusuysa Ta-t’an’ın *Dai-dan ve T’an-t’an’ın *Dan-dan olarak
eski Çince’de yeniden insa edilebileceğini dolayısıyla Ta-t’an veya T’an-t’an’ın
Tatar adıyla alâkası olmadığı görüsünü ortaya koymaktadır19. Gerçekten de
Pelliot makalesini yayınladıktan üç yıl sonra eski Çincenin fonetiğini ortaya
koyan sözlüğünü nesreden Karlgren, Ta-t’an 大 檀 için dʽâiʼ ̨dʽân ve T’an-
t’an 檀 檀 için ̨dʽân dʽân karsılıklarını vermistir20. Eski Çincenin yeniden insa
edilmis formlarını tekrar toparlayan Pulleyblank ise Ta-t’an için tajh dan ve
T’an-t’an için dan-dan anahtarını vermistir21.
Hâl böyle iken son yıllarda eski Çincenin yeniden insası konusunda
çalısmalar hız kazanmıstır, okuma değisiklikleri söz konusu olmustur. Buna
göre:
大 ta: Axel Schuessler dâiC ve yine Axel Schuessler Sonraki Han Çincesi
(M.S. 25-220) olarak das, daC; H. William Baxter *dâs ve *lāts. Çin
lehçelerinde Guangzhou taiC2; Meixian thaC seklindedir22.
檀 t’an: Axel Schuessler dâ̩m; J. Norman *dam. Çin lehçelerinde
Longzhou tumA2; Longming tomA2 seklindedir23.
Görüldüğü gibi yabancı bir adın eski Çincedeki çevriyazımı yeniden insa
edildiğinde birçok karsılık ortaya çıkmaktadır. En büyük mesele duyulan
yabancı adın ne zaman duyulduğu ve hangi Çin lehçesine göre çevriyazıma tâbi
tutulduğudur. Tatar adıyla ilgili bu zaman ve lehçe tespiti yapılmadan
girisilecek yeniden insa tesebbüsleri eksik kalacaktır.
Bu sebeple Tatar adının Çin kaynaklarındaki en eski görünüsü için bir
tarih etüdü yapmak lâzımdır:
Çin kaynaklarından edinilen bilgilere göre IV. yüzyılın sonlarında Çin’in
kuzey sahasında adı Juan-juan 蠕 蠕 (Pin-yin okuyusuna göre Ru-ru) olarak
okunan topluluk, kısa sürede siyasî ve askerî yapılanmasıyla devrin en kudretli
devletlerinden biri haline gelmistir. Juan-juan’ların kurdukları bu devlet VI.
yüzyılın ortalarına kadar sürmüs ve Gök-Türkler tarafından yıkılmıstır. Juan-
juan’lar yayıldıkları sahada Gök-Türkler de dâhil olmak üzere birçok topluluğu
hâkimiyetleri altına alarak o dönemde Çin’e hâkim olan Tabgaçların en büyük
düsmanı olmuslardır. Öte yandan Juan-juanlar yayıldıkları sahanın etnik ve
siyasî biçimlenmesinde büyük rol oynamıslardır. Çin kaynaklarında Juan-juan
olarak geçen bu halkın adı üzerine bugüne kadar kesin bir hükme
varılamamıstır.
Bilindiği gibi Çin kaynaklarında T’o-pa 托 跋, 拓 跋, 拓 拔 olarak geçen
Tabgaçlar, Hsien-pei 鲜 卑 ’lerin bir koludur. Çin kaynaklarında Hsien-pei T’o-
pa olarak tek bir adla da görülmektedirler. Wei Sülâlesi’nin yıllığında erken
Tabgaç tarihinden bahseden birinci ciltteki kayıtlara göre Tabgaçlar, kuzeydeki
topraklarından güneye doğru ilk defa T’ui- kurutulacak çamasırlar gibi iplere
asılı sandallar yin zamanında (T’ui-yin’in M.Ö. I. yüzyılda tahta çıkmıs olması
gerekir 24.); ikinci olarak Lin zamanında (bu tarih yaklasık olarak M.S. II.
yüzyılın ikinci çeyreğine tekabül etmektedir. Çünkü bir sonraki hükümdar Chi-
fen devrinde Tabgaçların güneye göçme tarihi M.S. 160-170 yıllarıdır) iki kez
basarısızlıkla sonuçlanan göç hareketine girismislerdi. Nihayetinde Chieh-fen
zamanında (yaklasık olarak III. yüzyılın basları) güneye yâni Çin’in kuzey
topraklarına yerlesmeyi basarmıslardı25. Kaynakların ifadesine göre Tabgaçlar
“Hunların eski topraklarına” yerlesmislerdi. Bu dönemde Büyük Hun Devleti
artık tarihe karısmıstı. Bozkır toprakları bassız kalmıs ve bir karmasa ortamı
doğmustu. Ortaya daha önce adı bilinmeyen birçok halk çıkmıstı. Đste bu
adlardan biri de IV. yüzyılın baslarında kaynaklarda geçmeye baslayan Juan-
juan’lardı. Çin kaynakları bu konuda su bilgiyi vermistir:
“Wei ve Chin devrinde26, Hsiung-nu (Hun)’lar yüz binlerce
kabileye bölündü, her bir kabilenin adı vardı, Jui-jui 芮 芮 27 bu
kabilelerden biridir”28.
Tabgaçlar III. yüzyılın ortalarından itibaren “göğün kızı tarafından
doğurulmus olan” Li Wei (ölümü 277)’in izlediği etkin dıs siyaset neticesinde
bölgedeki kabileleri hâkimiyeti altına almaya ve Çin üzerinde tehdit
olusturmaya baslamıstı. Đste bu yayılma sürecinde kaynağın: “Shen-yüan29
idâresinin sonlarına doğru, yağma yapan atlı birlikler bir köle ele geçirdiler,
saçları sadece kaslarından çıkıyordu, gerçek adını unutmustu, onun efendisi
adını yazıp Mu-ku-lü 木 骨 閶 dedi,”30 olarak belirttiği Tabgaçların kuzeye
doğru genisleme sürecinde ele geçirdikleri bu köle çok büyük bir ihtimalle
mağlup ettikleri bir halka mensuptu. Esir alınan kisi kaynaklarda açıklanmayan
bir nedenle hafızasını yitirmisti. Böylece efendisi ona bir ad vermisti.
Juan-juan adı Çin kaynaklarında çesitli sekillerde geçmektedir. Çesitli
Çin kaynaklarından edinilen bilgi söyledir:
“Mu-ku-lü bası kel demektir. Mu-ku-lü ile Yü-chiu-lü 郁 久 閶
adının sesleri birbirine çok yakındır, ondan sonraki oğulları ve
torunlarının bunu aile adı olarak almasının sebebidir. Mu-ku-lü
artık güçlenmisti, köle değildi, atlı birlik askeriydi. Đmparator Mu31
zamanında, çok geçmeden idam cezasına çarptırıldı, büyük çöle
kaçarak dağların ve ırmakların arasında gizlendi, kaçak olarak
gizlenen yüzden fazla adamı etrafında toplayıp birlestirdi, He-t’ulin
kabilesi altında toplandı. Mu-ku-lü öldü, oğlu Ch’e-lu-hui
kahraman ve güçlüydü, kabileleri tabiliğe almaya basladı,
kabilesine kendisi Jou-jan 柔 然 adını verdi, fakat ülkeye32 tâbi
olup hizmet etti. Shih-tsu’ya33 göre onlar akılsızdı, görünüsleri ve
türleri böcektendi, bu nedenle sonradan onların adını değistirerek
Juan-juan 蠕 蠕 koydu”34.
Juan-juan’lar bu adlar dısında Chin Shu’da Jou-juan 蝚 蠕35; Sung Shu36
ve Nan Ch’i Shu’da37 Jui-jui 芮 芮; Chou Shu38 ve Sui Shu’da39 Ju-ju 茹 茹
olarak geçmektedir. Ayrıca Sung Shu’da40 “Jui-juilerin bir adı da Ta-t’an’dır 大
檀, T’an-t’an 檀 檀 olarak da adlandırılırlar” denilmekte; Wei Shu’da Juan-juan
Ta-t’an 蠕 蠕 大 檀 olarak41 veya Juan-juan yerine doğrudan Ta-t’an olarak
anılmaktadırlar42. Bu adlar duyulan sesin Çince olarak hecelenmesi ve Çin
imiyle yazılmasından ibarettir.
Su-shen, I-lou, Wu-chi ve Mo-he kabilelerinin yasadığı yere Türklerin ve
Moğolların Çürçüt ya da Çürçet dedikleri anlasılmaktadır ki, burası Amur
Irmağı’nın güneyi, Liao Irmağının kuzeyi, Sira (Sarı) Muren Havzası, Ulanqota
Sehri’nin alt kısımlarıdır. Orhun Kitabeleri’nde geçen Doğu Dağı (Santung)
ovası ve Bükli (Bökli) Çölli43 halkın yasadığı yer burasıdır. Burası Çin
kayıtlarındaki “kuzeydeki çorak topraklar” ibaresi ile örtüsmektedir. Çin
kaynaklarında Tung-hu olarak geçen Tunguzlar ve Mançulara Türklerin genel
bir ad olarak Çürçet dedikleri neticesi çıkmaktadır. Eski Türkçe’deki –t çoğul
eki eklenmek suretiyle “Çürçeler” manasına gelen Çürçet adı telaffûz
edilmistir. Bu Çürçe (t) adı Cuce (n) yâni Çin kaynaklarındaki adıyla Juan-juan
adından gelmis olmalıdır ve ayrıca Türklerin bu bölgedeki halka verdikleri
genel bir addır.
Oğuz Kağan Destanı’nda geçen Altun Kağan44 Chin (chin, “altın”
demektir) Sülâlesi’nin (M.S. 1115-1234) hükümdarıdır ve bunu metnin diğer
kısımlarında geçen Çürçet Kağan ile aynı olduğunu destana hasiye koyan
nâsirler de belirtmislerdir45. Chin Sülâlesi’nin kurucusu Nü-chen kabilesidir ki
bu Su-shen’dan neset etmistir. Destanda Oğuz Kağan’ın tarlasız çorak bir yerde
konaklaması anlatılmakta ve buraya Çürçet denildiği bildirilmektedir. Oğuz
Kağan bu Çürçet halkıyla çarpısmıs ve onların kağanlarını öldürerek Çürçet
halkını kendine tâbi kılmıstı46. Çin harfleriyle yazılmıs olan Yüan-ch’ao-pi-shih
yâni Moğolların Gizli Tarihi’nde Çürçet adı, Moğolca zürced-ün karsılığı olarak
主 兒 扯 敦 imiyle karsılanmıs ve Nü-chen 女 真 47 kabilesinin kurduğu Chin Devleti için kullanılmıstır48. Secere-i Terakime’de ise Çin’in “demir kazığında”
yâni kuzeyindeki Çürçüt halkının zikri geçmektedir49. Bu halka Türkler
Çürçüt derken bu halk kendisini sonraları Manju veya Mançu olarak
adlandıracaktı50.
Sung devrine âit Ku-chin-i-pien 古 今 逸 編 adlı kaynağa göre “Tatarlar
ve Nü-chen (Cürcen)’ler aynı ırktan gelmedir. İkisi de Mo-he 靺 鞨’ların
torunlarıdır. Onlardan Sungari Irmağı tarafında oturanların adı Nü-chen, Altay
Dağları kuzeyinde oturanların adı Ta-ta 韃 靼 (Tatar)’dır”51. Bu Mo-he’lar ise
daha evvelki Su-shen ve I-lou kabilelerinin torunlarıdırlar.
Bu arada Tung-hu’lar ile Tunguzların aynı halk olmadığını belirtmek
gerekir. Coğrafya benzerliğinden dolayı böyle bir hataya düsülmüstür. Bu
konuda L. Ligeti söyle demektedir: “Bilindiği gibi, daha önceleri yanlıslıkla
Tunguzlar ile özdeslestirilen Tung-hu’lar, Hsiung-nu (Hun)’lar ile girdikleri
savasta mağlup olunca Wu-huan ve Hsien-pei adıyla ikiye bölündüler. Hsien-
pei’lerle ilgili olarak, bir yandan onların Hsi (Ku-mo-hsi) ve Kidan
kabilelerinden, diğer yandan daha sonraları Aca kolundan koptukları konusunda
M.Ö. 45 yılına ait Çin kaynakları yeterince doyurucu bilgi vermektedir. Bu
kabilelerin olusturduğu koalisyon, VII. yüzyıldan baslayarak X. yüzyıla kadar
Shih-wei (Otuz Tatar) olarak anıldı”52.
Tabgaç Hükümdarı Li-wei, III. yüzyılın ikinci yarısında kuzeye doğru
sefere çıkmıs, Tabgaçlar sınırlarını müsamahasızca genisletmis ve Su-shen yâni
I-lou halkı 263-264 yılında Wei Devleti’ne çesitli hediyeler göndermisti53. Bu
elçiler ve hediyeler Su-shen halkının Tabgaçlara karsı bir müttefik edinme
çabasından ibaret olmalıdır. Bu tesebbüsün bir netice verip vermediği
kaynaklarda geçmemektedir. Ancak çok kısa bir zaman sonra Juan-juan’ların
atası olarak gösterilen kel kafalı bir adam esir alınmıstır. Bu kisi Tabgaçların
hâkimiyet altına almak için çiğnediği Su-shen kabile konfederasyonuna mensûp
biri olmalıdır. Nitekim adı geçen zat yasadığı büyük acılar neticesinde
hafızasını yitirmistir. Efendisi, bası kel olduğu için ona Mu-ku-lü adını
vermistir54. Mu-ku-lü’nün esir olduktan sonra yasadıkları kaynaklarda söyle
anlatılmıstır:
“Mu-ku-lü artık güçlenmisti, köle değildi, atlı birlik askeriydi.
İmparator Mu (I-lu) zamanında, çok geçmeden idam cezasına
çarptırıldı, büyük çöle55 kaçarak dağların ve ırmakların arasında
gizlendi, kaçak olarak gizlenen yüzden fazla adamı etrafında
toplayıp birlestirdi, He-t’u-lin kabilesi56 altında toplandı…”57.
Çinli Chin İmparatoru Yüan’in saltanat devresinin baslarında (317 yılında
tahta çıkmıstır) Su-shen halkının çesitli hediyeler gönderdiği kaydedilmektedir58
ki bu Tabgaçlara karsı bir müttefik arayan Mu-ku-lü’nün girisimi olmalıdır.
T’an 檀 adı en eski Çin kaynaklarında geçmektedir. T’an ağacının
Latince adı Pteroceltis Tatarinowii’dir59.Çinlilerin en eski siir kitabı olan Shih
Ching 诗 經’de Fa T’an 伐 檀 (“T’an Ağacını Kesmek”) adlı bir siir vardır. Bu
siir en eski dönemlerde Çinlilerin kendilerine hâkim olanlarla münasebetini
Çinliler açısından acıklı bir dille anlatmaktadır. Burada T’an 檀, eski Çinlilerin
anlayısına göre kendi medeniyetlerine yâni tarlalarına ve bostanlarına bir diğer
söyleyisle yerlesik hayatlarına hâkimlerin hücum etmesi için bir köprü vazifesi
görmekteydi. Hâkim idâre bu ağaç vasıtasıyla Çinliler üzerinde hâkimiyet
kuruyorlardı. Bu bakımdan T’an adının simgesel bir mahiyet tasıdığı
anlasılmaktadır. Juan-juanların yasadıkları yerde T’an ağacı yetisiyordu ve
yasadıkları sahadaki Su-shen halkının “T’an ağacından yapılmıs yayları”60
vardı. Mançu ve Tunguz dillerinde tan kelimesi Çinceden geçen bir kelime
olarak “sandal ağacı” anlamına gelmektedir61.
W. Eberhard, H. W. Bailey, G. Suhbaatar gibi bazı arastırmacıların da
kabul ettiği gibi62 T’an-t’an adının Tatar adıyla alâkalı olması çok büyük bir
ihtimaldir. Eski Çin’de tüm bozkırlılara verilen bir Ta-ta 韃 靼 adı vardır. Bu ad
Ming Sülâlesi döneminden yâni XIV. yüzyıldan itibaren Moğollar ile
özdeslestirilmistir63. Bu ad da Türkler tarafından verilen bir adın Çinceye
çeviriyazımından ibarettir. Juan-juan’lar için kullanılan Ta-t’an veya T’an-t’an
adı bu nedenden dolayı verilmis olmalıdır; Kasgarlı Mahmut’un kullandığı “Tat
Tawgaç” ifadesindeki “Tat” adının Tabgaçlardan olan Juan-juan’lar64 için de
kullanılmıs olması muhtemeldir.
Çinlilerin en eski coğrafya kitaplarından biri olan Shan Hai Ching 山 海 經
(yazılısı M.Ö. III-II. yüzyıl)’de Su-shen 肅 慎 adı geçmektedir. Buna göre
beyaz tenli Pai-min (Ak Halk)’in kuzeyinde yayılan ve Hsiung-ch’ang 雄 常
adlı bir ağaç yetistiren Su-shen adlı bir halk vardı65. Chou Devleti Hükümdarı
Wu (M.Ö. 1046-1043) ve Ch’eng (M.Ö. 1042-1020) zamanında hu’dan66
yapılmıs oklar ve tastan tapılmıs ok baslarını vergi olarak sundular. Bu tarihten
sonra bin yıldan fazla bir zaman, Chin ve Han dönemleri de dâhil olmak üzere
onlardan bir haber alınamadı. San Kuo devrinde, M.S. 263-264 yılında Wei
Devleti’ne hu’dan yapılmıs oklar, tastan ok basları, yaylar, zırhlar ve zerdeva
kürklerini vergi olarak sundular. Bu dönemde onların ülkesi Pu-hsien Dağı’nın
kuzeyinde ve Fü-yü’nün67 1000 li’den fazla kuzey doğusundaydı68. Fu-yü’ye
tâbi idiler. Vücutları ufak tefek olmasına rağmen çok güçlü ve cesurdular.
Dağların kıvrımlarında yasarlardı. Ok atmada çok ustaydılar. Öyle ki bir insanı
ok ile gözünden vurabilirlerdi. Kara tastan ok bası yapar ve bunu zehir ile
bularlardı ki okla vurdukları kisi oracıkta ölürdü. İstila ve yağmalamayı çok
severlerdi, bütün komsuları onlardan zarar görmüstü ve bu halk zapt
edilemiyordu69. Onların adetlerinde saçlar örülürdü. Anlasmalarını sözlü olarak
yaparlardı. Topraklarından demir ve tuz çıkmazdı. Ağacı yakıp kül haline
getirir, yere serper ve onun üzerinde pisirirlerdi. Çok vahsî insanlardı; anneleri-
babaları öldüğünde ağlamazlardı, eğer ağlayan biri olursa ona zayıf derlerdi
Yağma ve istilâya giristiklerinde küçük büyük demeden herkesi öldürürlerdi.
Chin Devleti imparatoru Yüan’in saltanat devresinin baslarında (317 civarı)
Chin sarayına gelip tastan ok basları sundular70.
Bu halk, Han Sülâlesi döneminde I-lou 挹 婁; Chin yıllığında Su-shen 肅
慎 ve I-lou; Tabgaç Sülâlesi’nin yıllığında ise Wu-chi 勿 吉 , T’ang döneminde
ise Mo-he 靺 鞨 olarak geçmektedir. Nitekim T’ung Tien’de söyle bir kayıt
vardır: “İ-lou, Wu-chi ve Mo-he; bunların tamamı Su-shen’ın torunlarıdır”71.
Tabgaç Sülâlesi’nin yıllığı Wei Shu’da su kayıt yer almaktadır: “Wu-chi
ülkesi, Kao-ku-li’nin (Kore) kuzeyindedir, önceki Su-shen ülkesidir. Sehirleri
ve kabilelerinin her birinin kendi beyi vardır, tek bir yönetim altında
toplanmazlar. Onların halkı güçlü ve cesurdur, doğudakiİ’ler arasında en
kudretlileridir”72.
Tatar adının ise T’an-t’an Ta-t’an olarak erken devirlerde Çin
kaynaklarına geçtiği ve Juan-juan’lar için kullanıldığı anlasılmaktadır. O hâlde
T’an 檀 = T’an-t’an 檀 檀 = Ta-t’an 大 檀 = Ta-ta 韃 靼= Tatar seklindedir.
Tatarlar için yazılan bu im nedeniyle Tatarların Juan-juan’lardan türeyip
türemediği ve eğer böyle ise Mukrilerin Tatarlarla aynı halk olup olmadığı
sorusu akla gelecektir. Bununla alakalı olarak Mukrilerin Cengiz Han
dönemindeki Merkitler olduğu iddia edilmistir73. Bu dönemde Merkitler,
Moğolların Gizli Tarihi’ne göre Selenge Irmağının orta ve asağı kısımlarında
yasıyorlardı. Moğol bir halk olarak Tatar denilen genel adlandırmaya dâhil
olmaktaydılar74. Bu arada eski Çin kaynakları Tatar adını verdikleri Moğol
toplulukları Türklerden kesin olarak ayırmıslardır75.
Kül Tigin Kitabesi ve Bilge Kağan Kitabesinde Bükli (Bökli) Çöllü
adında bir halk geçmekte76 ve bu halkın hükümdarına “Bükli (Bökli) Kağan”
denilmektedir77. Kitabelerde bu halkın yasadığı yer için “doğuda gün
doğusunda” tabiri kullanılmaktadır. Kitabelerde Gök-Türklerin askerî harekât
yaptıkları milletler sıralanırken önce doğu yâni günesin doğduğu yön
zikredilmekte ve buradaki Bökli Çöllü halk ve onların kağanı zikredilmektedir.
Kitabelerin diğer kısımlarında doğuya doğru yapılan askeri harekâtlarda Doğu
Dağı (Santung) Ovası78, Doğu Dağı (Santung) Sehri79 ve Yasil (Gök) Nehir80
adları geçmektedir. Yasil Nehir, Çinlilerin Huang-he dedikleri Sarı Nehirdir.
Kitabelerdeki usûle göre doğuya yapılan seferlerde bu yerde yasayan halkın
Bökli halkı olduğu anlasılmaktadır. T’ung Tien’den aktardığımız yerde
Tabgaçların hâkimiyet altına almak için sefere çıktıkları “kuzeydeki çorak
topraklar” ile anlatılmak istenen bu bölgedir.
Orhun Kitabelerinde geçen Bökli Çöllü halk ve Bökli Kağan’daki bökli
ise Juan-juan’ların atasının adı olarak Çin kaynaklarında geçen mu-ku-lü adının
dönüsüme uğramıs biçimi olmalıdır. Nitekim yukarıda zikrettiğimiz bükri ve
bök-ü-l adları birebir örtüsmektedir. Öte yandan Mançularda devlet idârecileri
için kullanılan begile unvanı81 da Mu-ku-lü adının değisime uğramıs biçimi
olmalıdır. Gök-Türkler döneminde bu halka Bizanslılar Mukri demekteydiler.
Kelimenin Mu-ku-lü’den gelmis olması gerekir. Hatta Japon T. Fujita muγul
veya monγol yâni Moğol adının mu-ku-lü’den geldiğini öne sürmektedir82. Muku-
lü adı Bizans kaynağı Theophylactus Simocatta’nın eserinde Taugas yâni
Tabgaç Devleti’nin yakınında bulunan Mucri μουχρι halkı olarak geçmektedir83.
O hâlde Mu-ku-lü=Bükri=Bökül=Bökli=Mukri=Mucri μουχρι=Mo He 靺 鞨
seklindedir.
Marquart84 ve Chavannes85 Mukri’yi Wu-chi ve daha sonra Mo-ho denen
halkla özdeslestirmistir. J. Marquart, Mukri’nin Tatar olduğunu belirtmistir86.
Czegledy ise Orhun Kitabelerindeki “Bökli”nin Kore ile aynı olduğunu öne
sürmüstür87. Mori Masao ise eski Kore’de “Koguryo” devletini kuran “Mek”
kavmine atfen “Mek” ve “el” ya da “il”in birlesmesiyle “Mek Devleti”
anlamında Mekli veya “Bekli/Bökli” ifadesinin ortaya çıktığı tezini ortaya
atmıstır88. L. P. Potapov89, Masao Mori90 ve Osman Fikri Sertkaya91 Bükli veya
Bökli kelimesini bük (e)li “orman halkı” olarak anlasılması gerektiğini öne
sürmüslerdir.
L. P. Potapov ve Osman Fikri Sertkaya’nın görüsü pek isabetlidir. Mo-he
靺 鞨, Mukri veya Bökli halkının ataları I-lou 挹 婁, Su-shen 肅 慎, Wu-chi 勿
吉 ve Juan-juan 蠕 蠕’lardır. Yukarıda bildirdiğimiz Çin kayıtlarından
anlasılabileceği gibi bölge halkı ormancıdır, türlü ağaçlar yetistirir ve bu
ağaçlardan oklar imal ederlerdi. T’an kelimesinin de “sandal ağacı” demek
olduğu göz önünde bulundurulursa Ta-t’an ve T’an-t’an adlarının “ormancı”
veya “ağaç eri” demek olması pek muhtemeldir. Nitekim Türkmen âlim
Soltansa Atanıyazov, Türkmenler içerisinde yer alan Ağaç Yeri92 (“Orman
İnsanı”) boyunu Mukrı boyları bünyesine yerlestirmektedir93.
Yukarıdaki tahlillerimiz bir bütün olarak değerlendirildiğinde
kanâatimize göre Tatar adının ilk mânâlarından biri “ormancı”, “ağaç eri” veya
“yis kisi” olabilir. Kâsgarlı Mahmud’un Türkler tarafından mukaddes addedilen
Ötüken için “Tataristan çöllerinde bir yerin adı” demesi94 Ötüken Yis95 yâni
“Ötüken Ormanı” mefhumunun ve “Tatar” adı ile “orman” arasındaki ilginin
XI. yüzyılda zihinlerde yer edindiğini göstermektedir.
Sonuç
Tatarlar çok eski devirlerden beri var olmus ve birçok siyasî ve etnik
safhada rol oynamıslardır. Tatar adının mânâsı ve tarihte ilk göründüğü zaman
üzerine bir fikir birliğine varılamamıstır. Çalısmamızda Çin kaynaklarında Tatar
adının ilk kez X. yüzyılda değil V. ve VI. yüzyıllarda Ta-t’an ve T’an-t’an
seklinde görüldüğü ortaya konulmustur. Bu hâliyle Tatar adının, IV. ve V.
yüzyıldaki görünümü tarih, coğrafya ve kültür cihetleriyle bütün olarak
değerlendirildiğinde “ormancı”, “ağaç eri”, “yis kisi” gibi mânâlara gelmesi pek
muhtemeldir.
Dipnotlar
* Ars. Gör.,İstanbul Üni. Edebiyat Fak. Tarih Böl., Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı,
kursatyildirimtr@yahoo.com
1 Bazı tahliller için bkz. J. Klaproth, Asia Polyglotta, Paris, 1831, s. 266; V. V. Bartold,
Soçineniya, V, Moskva, 1968, s. 560-561; J. Marquart, Über das Volkstum der Komanen, Berlin,
1914, s. 80-89; Paul Pelliot, “À Propos des Comans”, Journal Asiatique, XV, 1920, s. 142-146;
A. Zeki Velidi Togan, Umumî Türk Tarihine Giris, C. I, İstanbul, 19813, s. 65 vd.; G. Jäschke,
“Zur Geschichte des Namens “Tatar””, Resid Rahmeti Arat İçin, Ankara, 1966, s. 278-285; Ch’i
T’ang, Moğol Sülalesi Devrinde Türk veİslâm Dünyası ile Temasta Bulunan Sahsiyetler,
İstanbul, 1970, s. 91-92; A. Temir, “Tatar Sözünün Mensei Hakkında”, Kazan, III, İstanbul, 1971,
s. 43 vd.; Cevdet Gökalp, Göktürk Devletinin Kurulusundan Çingiz’in Zuhuruna Kadar
Altaylarda ve İç Moğolistan’da Kabileler, Ankara, 1973, s. 85 vd.; Bahaeddin Ögel, “Tatar”, İA,
XII/1, İstanbul, 1979, s. 50-61; Ahmet Caferoğlu, Türk Kavimleri, İstanbul, 19882, s. 73-74;
Özkan İzgi, “Tatar Adı Hakkında”, Emel, 147, Mart-Nisan 1985, s. 11-20; A. Karimullin, Tatarı:
Etnos i Etnonim, Kazan, 1988; A. H. Halikov, Mongolı, Tatarı, Zolotaya Orda i Bulgariya,
Kazan, 1994; V. A. Busakov, “Etnonim “Tatar” vo Vremeni i Prostransve”, Skvoz Veka Narodı
Krıma, 2, Simferopol, 1996, s. 41-52; Mustafa Kalkan, “Türk-Moğol Kavimleri Arasında Tatarlar
ve Mensei Meselesi”, Türk Kültürü, XXXIV/393, Ankara, 1996, s. 11-18; P. B. Golden, “Tatar”,
EI, X, Leiden, 2000, s. 370-371; A. Arslanova, “K Voprosu ob Etnonime Tatarı”, Tatarica, I,
1997/1998, Kazan, 1997, s. 31 vd.; Tatarı, Ed. R. K. Urazmanova-S. V. Çesko, Moskva, 2001, s.
42 vd.; Mirfatih Z. Zekiyev, Türklerin ve Tatarların Kökeni, Çev. D. Ahsen Batur, İstanbul, 2006,
s. 215-231; İlyas Kamalov, “Tatar Adının Tarihçesi”, Avrasya Fatihi Tatarlar, Haz. İlyas
Kamalov, İstanbul, 2007, s. 11-34.
2 Halikov, Mongolı, Tatarı, Zolotaya Orda i Bulgariya, s. 9-10.
3 a.e., s. 10.
4 Ögel, “Tatar”, s. 51.
5 Histoire des campagnes de Gengis Khan= Cheng-wou ts'in-tcheng lou, traduit et annote par
Paul Pelliot et Louis Hambis, Leiden, 1951, s. 2, 3.
6 Tatarı, s. 42.
7 Tatar etnik olusumu (etnogenezi) konusunda üç görüs vardır: 1) Bulgar-Tatar Teorisi: Buna göre
Tatar etnik yapısının esasını Bulgarlar teskil etmekteydi. Orta İdil ve Ön-Yayık sahasında VIII.
yüzyıldan beri süre gelen bir etnik safha vardı. Aslında buralardaki Türk yerlesimleri M.Ö. VIII-
VII. yüzyıllarda baslamıstı. Bu sahadaki simdiki Tatar etnik yapısı esasen İdil Bulgarları devrinde
(X-XIII. yüzyıllarda) sekillenmisti. Bu süreç Altın Orda, Kazan Hanlığı ve Rus hâkimiyeti
devirlerinde devam etmis ancak çok büyük dönüsümler olmamıstı. Cuci Ulusu’na dâhil olan İdil
Bulgarları siyaset ve kültür bakımından ciddî oranda müstakildi. Bu devrede Altın Orda Devleti
(1227-1502)’nin etnik ve siyasî sistemi ve kültürü bu sahadaki Bulgarlara mühim tesirler
yapmıstı. Kazan Hanlığı devrinde (1438-1552) Bulgar (Bulgar-Kazan) etnik adı daha da baskın
oldu ve 1920’lere kadar muhafaza edildi. Bu tarihten sonra ise Tatar milliyetçilerinin ve Sovyet
Hükûmeti’nin baskısıyla etnik ad “Tatar” olarak değistirildi. Sibirya’da, Kırım’da, Polonya’da
veya Litvanya’da Tatar olarak adlandırılan diğer toplulukların ise İdil-Yayık Tatarları ile
doğrudan hiçbir bağları yoktu. 1920’lerin sartlarında husule gelen bu anlayıs dilin kademe
kademe gelistiği ve millet tesekkülünün mahallî sartlar dâhilinde cereyan ettiği teorisiyle
yoğrulmustur. 1940’ların ortaları geldiğinde Sovyet tarihçiliğinde ve dilciliğinde Tatar etnik
tesekkülüne dair bu teori resmî hâle gelmistir. Bu teoriyi 1950’lerden itibaren isleyenlerden
bazıları A. P. Smirnov, H. G. Gimadi, H. F. Kalinin, L. Z. Zalyay, G. V. Yusupov, T. A.
Trofimova, A. H. Halikov, M. Z. Zekiyev, A. G. Karimullin, C. H. Alisev, F. T. Valeyev, N. A.
Tomilov’dur; 2) Tatar-Moğol Teorisi: Tatar halkının Avrupa’ya yayıldığı zaman Kıpçaklarla
karısan göçebe Tatarların kültür temelleri atılmıstı. Bu teoriye göre Kazan Tatarları tarihinde İdil
Bulgarlarının önemi ve kültür katkıları pek yoktu ve Bulgariya zayıf bir devletti, sehir kültürü
sekillenmemisti ve buradaki halk Müslümanlasana kadar geri kalmıslık içinde yasıyordu. Mahallî
Bulgar nüfus Altın Orda devrinde yavas yavas eriyip yok olmustu veya kıyıda kösede eski
dinlerini muhafaza edenler sehir kültürünü ve Kıpçak lehçesini getiren Müslümanlar
kalabalıklastıkça onlara karısmıslardı. XX. yüzyılın baslarında N. İ. Asmarin ve V. F. Smolin
gibileri tarafından ortaya atılan bu teorinin taraftarları Tatarlardan A. Z. Velidi Togan, R. R. Arat,
M. İ. Ahmetzyanov ve daha sonraları R. G. Fahrutdinov; Çuvaslarda V. F. Kahovskiy, V. D.
Dimitriyev, N. İ. Yegorov, M. R. Fedotov ve Baskırlarda N. A. Majitov’dur; 3) Türk-Tatar
Teorisi: Tatar etnik adını Türk-Tatar köke bağlayan bu görüse göre Tatarlar Gök-Türk Devleti,
Büyük Bulgariya ve Hazar Devleti içinde, Kıpçak-Kimak ve Tatar-Moğol etnik topluluklarıyla
münâsebetlerde mühim bir rol oynamıslardı. Etnik tesekkül sürecinde temel unsur etnik suurun,
dinin, devletin, edebî kültürün ve eğitim sisteminin kendine has bir surette belirmesiydi. Bu unsur
Tatar etnik kimliğinin tesekkülünde İdil-Yayık sahasının belirleyiciliğinden daha köklüydü. Tatar
etnik kimliği için Cuci Ulusu devri dönüm noktasıydı. Bu sırada dısarıdan gelen Tatarlar ile yerli
Bulgar-Kıpçaklar yeni bir devlet, kültür ve edebî dil tesisine giristiler. Cuci Ulusu’nda ve Rus
hâkimiyeti devrinde Tatarlar kendilerine has bir etnik ve dinî bir kimlik sekillendirdiler. XIX.
yüzyılda millî hareketlerin hızlanmasıyla Tatar etnik kimliğinin kültür ve tarih birliğinin altı
çizilmis ve Tatar ideolojisi (bu ideolojiyi tesis edenler Sehabeddin Mercani, İsmail Gaspıralı,
Hadi Atlasi, Ayas İshaki’dir) sekillendirilmistir. Bu görüsün temsilcilerince kültür hareketleri
sebebiyleİdil-Yayık Tatarları Rusya’daki Türk-Müslüman halkların merkezi olarak kabûl
edilmistir. Kültür entegrasyonu neticesinde Tatar etnik kimliği ve “Tatar” etnik adı XX. yüzyılda
yaygınlasmıstır. Bu teorinin bazı taraftarları G. Gubaydullin, A. Battal Taymas, Akdes Nimet
Kurat, M. G. Safargaliyev, N. A. Baskakov, S. F. Muhamedyarov, R. G. Kuzeyev, Nadir Devlet,
D. M. Đshakov, Yuli Samiloğlu, A. Kappeler, A. A. Rorlih, İ. L. İsmaylov’dur (bkz. Tatarı, s. 42-
43).
8 Bkz. V. S. Taskin, Materialı po İstorii Drevnih Koçevıh Narodov Gruppı Dunhu, Moskva, 1984,
s. 47; V. A. Busakov, “Etnonim “Tatar” vo Vremeni i Prostransve”, s. 43.
9 Tzu-chih T’ung-chien, Beijing, 1997, s. 7974 vd.; Bahaeddin Ögel, “Tatar”, s. 51-52.
10 Histoire des campagnes de Gengis Khan= Cheng-wou ts'in-tcheng lou, traduit et annote par
Paul Pelliot et Louis Hambis, s. 2, 3.
11 T’ung Tien, Beijing, 2002, s. 5023.
12 Wang Kuo-wei, Kuan-t’ang-chi-lin, II, Zhong-hua Shu-ju Yay., Beijing, 1959, s. 649’dan akt.
Cevdet Gökalp, Göktürk Devletinin Kurulusundan Çingiz’in Zuhuruna Kadar Altaylarda ve İç
Moğolistan’da Kabileler, s. 85; K. A. Wittfogel-Feng Chia-sheng, History of Chinese Society
Liao (907-1125), Philadelphia, 1949, s. 356.
13 N. V. Kyuner, Kitayskiyİzvestiya o Narodah Yujnoy Sibiri, Tsentralnoy Azii i Dalnego
Vostoka, Moskova, 1961, s. 10.
14 V. Thomsen, Inscriptions de L’Orkhon Déchiffrées, Helsingfors, 1896, s. 140; L. Gumilev, Eski
Türkler, s. 47.
15 J. Marquart, Über das Volkstum der Komanen, s. 78.
16 Ch’i T’ang, Moğol Sülalesi Devrinde Türk ve İslâm Dünyası ile Temasta Bulunan Sahsiyetler,
s. 91.
17 Sung Shu, Beijing, 1997, s. 2357; Wei Shu, s. 644, 653, 687.
18 Meselâ Moğol tarihçi G. Suhbaatar bu fikirdedir; bkz. E. Avirmet, Kök Türk ve Uygur
Çağındaki Moğol Asıllı Halkların Siyasi ve Kültürel Durumları, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yayınlanmamıs Doktora Tezi, Ankara, 2011, s. 20. Bu kaganla ilgili bazı Çin kayıtlarının Rusça
tercümesi için bkz. N.Ya. Biçurin, Sobraniye Svedeniy o Narodah Obitavsih v Sredney Aziy v
Drevneysiye Vremena, I, Almatı, 1998, s. 194-196.
19 Paul Pelliot, “À Propos des Comans”, s. 145.
20 Bernhard Karlgren, Analytic Dictionary of Chinese and Sino-Japanese, Paris, 1923, Nu: 952,
967.
21 E. G. Pulleyblank, Lexicon of Reconstructed Pronunciation in Early Middle Chinese, Late
Middle Chinese, and Early Mandarin, Vancouver, 1991, s. 69, 301.
22 Axel Schuessler, ABC Etymological Dictionary of Old Chinese, Honolulu, 2007, s. 202.
23 ABC Etymological Dictionary, s. 490.
24 T’o-pa Mao’dan veya Mo-tun’dan bes kusak sonra yâni yaklasık M.Ö. I. yüzyılın ortalarında,
T’o-pa’ların basına geçen T’ui-yin devrinde Hunların bölündüğü (bkz. B. Ögel, Büyük Hun
İmparatorluğu Tarihi, II, Ankara, 1981, s. 136 vd.) ve Hsien-pei’lerin güneye doğru indikleri
(Selected Works of Peter A. Boodberg, s. 233-234’den akt. Holmgren, J. Holmgren, Annals of Tai
Early T’o-pa History According to the First Chapter of the Wei-shu, Canberra, 1982, s. 19)
görülmektedir.
25 Wei Shu, Beijing, 1997, s. 2.
26 220 yılından sonraki dönem kastedilmektedir.
27 Juan-juanlar 蠕 蠕.
28 Liang Shu, Beijing, 1997, s. 817.
29 Tabgaçların ulu atası Li Wei kastedilmektedir.
30 Wei Shu, s. 2289; Pei Shih, Beijing, 1997, s. 3249; T’ung Tien, s. 5378; T’ung Chih, Beijing,
1982, s. 3203/b. T’ung Tien’de “T’o-palar kuzeydeki çorak topraklardaydı” ve hükümdarın adı da
“Shen-yüan” yerine “Li-wei” seklinde geçer. T’ung Chih’da ise “onun efendisi” yerine doğrudan
“Li-wei” kaydı vardır.
31 Tabgaç Tai Devleti’nin (314-376) kurucusu I-lu’dur. Saltanat devresi 304-316 yıllarıdır; Wei
Shu, s. 5.
32 Tabgaç Pei Wei İmparatorluğu kastedilmektedir.
33 İmparator T’ai-wu kastedilmektedir. Saltanat devresi 424-452 yıllarıdır.
34 Wei Shu, s. 2289; Pei Shih, s. 3249; T’ung Tien, s. 5378. T’ung Tien’de “İmparator Mu” yerine“Tai Hükümdarı I-lu” ve “Shih-tsu” yerine “T’ai-wu” ifadesi geçmekte ve “He-t’u-lin kabilesi”geçmemektedir.
35 Chin Shu, Beijing, 1997, s. 3130, 3132.
36 Sung Shu, s. 2357.
37 Nan Ch’i Shu, Beijing, 1997, s. 1023.
38 Chou Shu, Beijing, 1997, s. 907.
39 Sui Shu, Beijing, 1997, s. 1863.
40 Sung Shu, s. 2357.
41 Wei Shu, s. 653 ve 687.
42 Wei Shu, s. 644.
43 Kül Tigin, Doğu/4, 17; Güney/13.
44 Oğuz Kağan Destanı, Nasr. W. Bang ve G. R. Rahmeti, İstanbul, 1936, s. 17.
45 a.e, s. 40, not: 116.
46 a.e, s. 27.
47 Camiü’t-tevarih’de ^_`a olarak geçmektedir. Bkz. E. Blochet, Introduction A L’histoire Des
Mongols de Fadlallah Rashid Ed-din, Leyden-London, 1910, s. 201, not. 8.
48 Yüan Ch’ao Pi Shih, Haz. Shiratori Kurakichi, Tokyo, 1942, cilt 10, s. 2, 4.
49 Ebü’l Gazi Bahadır Han, Secere-i Terakime, haz. M. Ergin, tarihsiz, s. 30, ; 31 bc ر`c Arap
harfleriyle yazılmıs kısımda varak 9/a, satır 16. Ayrıca bkz. Ebulgazi Bahadır Han, Secere-i
Terākime (Türkmenleri Soy kütüğü), (Haz., Z. Kargı Ölmez), Ankara, 1996, s. 237 vd.
50 Chien Chiehhsien, “On The Romanization of Manchu Names in English Works”, Bulletin of
The Institute of China Border Area Studies, no. 2, Taipei, 1971, s. 19.
51 Ch’i T’ang, a.g.e., s. 91.
52 Sercan M. Ahincanov, Kıpçaklar, Çev. Kürsat Yıldırım, İstanbul, 2009, s. 118-119.
53 T’ung Tien, s. 5021.
54 Wei Shu, s. 2289.
55 “Büyük çöl” Mu-ku-lü’nün esir edilmeden önce yasadığı topraklar olmalıdır. Orhun
Kitabelerindeki “Bökli Çölli” ifadesi de buna isaret etmektedir.
56 Bu kabile hakkında Wei Shu, s. 2312’de su bilgiler yer almaktadır: “He-t’u-lin 紇 突 隣, He-hsi
紇 奚 devrinin aynı kabilesidir; fakat her birinin beyleri ve ordu komutanları vardır. Tüm
halklarını bir araya toplayıp sık sık I-hsin dağını (Çin’den Moğolistan’a giden tren yolunun İç
Moğolistan’daki son durağı Erlianqota sehrinin güney doğusunda ve Sira Muren havzasındadır)
yağmalarlar”. He-hsi 紇 奚 kabilesi Wei Shu cilt 113’de sayılan Tabgaç kabileleri arasında
görünmektedir. Bkz. Wei Shu, s. 3013. Tabgaç imparatoru T’o-pa Kuei 390 yılında buralarda
hâkimiyeti sağlamıstır.
57 Wei Shu, s. 2289; Pei Shih, s. 3249; T’ung Tien, s. 5378.
58 T’ung Tien, 5022.
59 The Contemporary Chinese Dictionary, Beijing, 2002, s. 1860.
60 Chin Shu, s. 2535.
61 Sravnitelnıy Slovar Tunguso-Mançujurskih Yazıkov, cilt II, Leningrad, 1975, s. 160.
62 Bu mesele üzerine yapılmıs son bir çalısma için bkz. Avirmet, a.g.e., s. 20 vd.
63 Ming Shih, Beijing, 1997, s. 8463: “Ta-ta artık Moğol’dur”.
64 Bu mesele için bkz. Kürsat Yıldırım, “Çin'in Bozkırlı Kavimlerle Mücadele Siyaseti ve
Stratejisi: Juan-juan'lar Misâli (Milâdî III-VI. Yüzyıl)”, Türk Dünyası Arastırmaları Dergisi, 199,
2012, s. 226-228.
65 Shan Hai Jing Quan-yi, Modern Çinceye Çev., Yuan Ke, Guizhou, 1992, s. 204.
66 Dikenli bir bitki türüdür.
67 Sungari ırmağının alt akımlarında yer almaktaydı. 285 yılında burası Tabgaç Mu Jung Wei
tarafından ele geçirildi. Ayrıntılar için bkz. Hou Han Shu, Beijing, 1997, s. 2810-2812.
68 T’ung Tien, s. 5021.
69 Hou Han Shu, s. 2812.
70 T’ung Tien, s. 5022.
71 T’ung Tien, s. 5023; Çin kaynaklarına dayanarak Türkler ve diğer bozkır halkları üzerinde
çalısan ilk batılı tarihçilerden biri olan Deguignes eserinde benzer tespiti yapmıstı (M. Deguignes,
Histoire Générale Des Huns, Des Turcs, Des Mogols et Des Autres Tartares Occidentaux, I,
Paris, 1756, s. 208).
72 Wei Shu, 2220.
73 Bu konudaki özet bir tartısma için bkz. Hudud al-Alam, s. 448’deki hasiye; V. Minorsky,
“Mongol Place-Names in Mukri Kurdistan”, Bulletin of the School of Oriental and African
Studies, XIX, 1, London, 1957, s. 72-73; Pelliot da aynı görüstedir. Bkz. Duck-Chan Woo, Juanjuan’lar,Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamıs Doktora Tezi, Ankara,1995, s. 93.
74 Ayrıntılar için bkz. Moğolların Gizli Tarihi, çev. A. Temir, Ankara, 1995, s. 40, 44, 48-53, 69,
73, 81 vd.
75İbrahim Kafesoğlu, “Türk Tarihinde Moğollar ve Cengiz Meselesi”, Tarih Dergisi, V, 8, 1953,
s. 115.
76 Kül Tigin Kitabesi, doğu/4; Bilge Kağan Kitabesi, doğu/5.
77 Kül Tigin Kitabesi, doğu/8; Bilge Kağan Kitabesi, doğu/8.
78 Kül Tigin Kitabesi, doğu/3; Bilge Kağan Kitabesi, kuzey/2.
79 Tonyukuk Kitabesi, birinci tas, doğu/2.
80 Kül Tigin Kitabesi, doğu/17; Bilge Kağan Kitabesi, doğu/15.
81 G. J. Ramstedt, “Alte türkische und mongolische Titel”, Journal de la Société Finno-ougrienne,
no. 55, Helsinki, 1951, s. 67-68.
82 P. Olbricht, “Prolegomena zu einer Geschichte der Jou-jan”, Ural-Altaische Jahrbücher, XXVI,
1-2, 1954, s. 94.
83 Theophylactus Simocatta, Historiarum, Recognivit Immanuel Bekkerus, Bonnae, 1834, s. 283.
84 Marquart, Über Das Volkstum der Komanen, s. 87.
85 E. Chavannes, Batı Türkleri, Çev., M. Koç, İstanbul, 2007, s. 293.
86 Marquart, Über Das Volkstum der Komanen, s. 88.
87 Károly Czeglédy, Turan Kavimlerinin Göçü, Çev., Günay Karaağaç, İstanbul, 1999, s. 116.
88 Duck-Chan Woo, Juan-juan’lar, s. 92-94.
89 L. P. Potapov, “O Narode Bökliyskoy Stepi”, Tyurkologiçeskiye İssledovaniya, Moskva-
Leningrad, 1963, s. 282-291.
90 Masao Mori, ““Böklü”, “Büklü” Seklinde Transkripsiyon Edilen Kelime Üzerine”, VIII. Türk
Tarih Kongresi, 11-25 Ekim 1976 Ankara Bildiri Özetleri, Ankara, 1976, s. 40-41.
91 Osman Fikri Sertkaya, “Muss es Çölgi (A)zeri oder Çöl[l](ü)g iz(e)ri heissen?”, Journal of
Turkish Studies, Cambridge, III, 1979, s. 292.
92 Ağaç Eri adı Residüddin’in eserinde geçse de müellif adın kökenine değinmemistir.
93 Soltansa Atanıyazov, Secere Ansiklopedik Türkmen Etnik Adları Sözlüğü, (Haz., Y. Karasoy-U.
D. Asçı), Tablet Yay., Konya, 2005, s. 63-64.
94 Divanü Lûgat-it-Türk, I, s. 138.
95 Bkz. B. Y. Vladimirtsov, “Eski Türkçedeki Ötüken Yis Kelimesi Üzerine”, (Çev. R.
Adzhumerova-E. Atmaca), Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, X, 1, s. 207-209. Ayrıca
Ötüken’in dağ veya orman değil bir yer olduğu konusunda bir görüs için bkz. Osman Karatay,
“Ötüken Yıs:Dağ, Orman, Ülke”, Omeljan Pritsak Armağanı, (Ed., M. Alpargu-Y. Öztürk),
Sakarya, 2007, s. 131-139.
KAYNAKLAR
Ana Kaynaklar
Han Shu, Beijing, 1997.
Hou Han Shu, Beijing, 1997.
Chin Shu, Beijing, 1997.
Sung Shu, Beijing, 1997.
Nan Ch’i Shu, Beijing, 1997.
Liang Shu, Beijing, 1997.
Wei Shu, Beijing, 1997.
Chou Shu, Beijing, 1997.
Sui Shu, Beijing, 1997.
Pei Shih, Beijing, 1997.
Ming Shih, Beijing, 1997.
Tzu-chih T’ung-chien, Beijing, 1997.
T’ung Tien, Beijing, 2002.
T’ung Chih, Beijing, 1982.
Shan Hai Jing Quan-yi, (Modern Çinceye Çev., Yuan Ke), Guizhou, 1992.
Ebü’l Gazi Bahadır Han, Secere-i Terakime, (Haz., M. Ergin), tarihsiz.
Ebulgazi Bahadır Han, Secere-i Terākime (Türkmenleri Soy kütüğü), (Haz., Z.
Kargı Ölmez), Ankara, 1996.
ERGİN, M., Orhun Abideleri, İstanbul, 2009.
Histoire des campagnes de Gengis Khan=Cheng-wou ts'in-tcheng lou, traduit et
annote par P. Pelliot-L Hambis, Leiden, 1951.
Hudūd al-Ālam The Regions of the World, (Trans. and Expl. by V. Minorsky),
London, 1937.
Moğolların Gizli Tarihi, (Çev., A. Temir), Ankara, 1995.
Oğuz Kağan Destanı, (Nasr., W. Bang ve G. R. Rahmeti),İstanbul, 1936
TEKİN, T., Orhon Yazıtları, Ankara, 20104.
Theophylactus Simocatta, Historiarum, Recognivit Immanuel Bekkerus,
Bonnae, 1834.
Yüan Ch’ao Pi Shih, Haz., K. Shiratori, Tokyo, 1942.
Arastırma Eserleri
AHİNCANOV, S. M., Kıpçaklar, (Çev., K. Yıldırım), İstanbul, 2009.
ARSLANOVA, A., “K Voprosu ob Etnonime Tatarı”, Tatarica, I, 1997/1998,
Kazan, 1997.
ATANIYAZOV, S., Secere Ansiklopedik Türkmen Etnik Adları Sözlüğü, (Haz.,
Y. Karasoy-U. D. Asçı), Tablet Yay., Konya, 2005.
AVİRMET, E., Kök Türk ve Uygur Çağındaki Moğol Asıllı Halkların Siyasi ve
Kültürel Durumları, (A.Ü., Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamıs Doktora
Tezi), Ankara, 2011.
BARTOLD, V. V., Soçineniya, V, Moskva, 1968.
BECKWITH, C. I., İpek Yolu İmparatorlukları, (Çev., K. Yıldırım), Ankara,
2011.
BİÇURİN, N.Ya., Sobraniye Svedeniy o Narodah Obitavsih v Sredney Aziy v
Drevneysiye Vremena, I-II, Almatı, 1998.
BLOCHET, E., Introduction A L’histoire Des Mongols de Fadlallah Rashid Eddin,
Leyden-London, 1910
BUSAKOV, V. A., “Etnonim “Tatar” vo Vremeni i Prostransve”, Skvoz Veka
Narodı Krıma, 2, Simferopol, 1996.
CAFEROĞLU, A., Türk Kavimleri, İstanbul, 19882.
Ch’i T’ang, Moğol Sülalesi Devrinde Türk ve İslâm Dünyası ile Temasta
Bulunan Sahsiyetler, İstanbul, 1970.
CHAVANNES, E., Batı Türkleri, (Çev. M. Koç), İstanbul, 2007.
CHIEN, Chiehhsien, “On The Romanization of Manchu Names in English
Works”, Bulletin of The Institute of China Border Area Studies, 2, Taipei, 1971.
CLAUSON, G., An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century
Turkish, Oxford, 1972.
CZEGLÉDY, K., Turan Kavimlerinin Göçü, (Çev. G. Karaağaç), İstanbul,
1999.
DEGUIGNES, M., Histoire Générale Des Huns, Des Turcs, Des Mogols et Des
Autres Tartares Occidentaux, I, Paris, 1756.
GOLDEN, P. B., “Tatar”, EI, X, Leiden, 2000.
GÖKALP, C., Göktürk Devletinin Kurulusundan Çingiz’in Zuhuruna Kadar
Altaylarda ve İç Moğolistan’da Kabileler, Ankara, 1973.
GUMİLEV, L., “Dinlinskaya Problema”, İzvestiya VGO, 1, 1959.
GUMİLEV, L., Eski Türkler, (Çev. D. A. Batur), İstanbul, 20045.
GUMİLEV, L., “Kıpçaklar’ın Uzak Ataları Ting-lingler”, Avrasya’dan
Makaleler-1, (Haz. ve Çev., D. A. Batur), İstanbul, 2006, s. 159-176.
HALİKOV, A. H., Proishojdeniye Tatar Povoljya i Priuralya, Kazan, 1978.
HALİKOV, A. H., Mongolı, Tatarı, Zolotaya Orda i Bulgariya, Kazan, 1994.
HOLMGREN, J., Annals of Tai Early T’o-pa History According to the First
Chapter of the Wei-shu, Canberra, 1982.
İZGİ, Ö., “Tatar Adı Hakkında”, Emel, 147, Mart-Nisan 1985.
JÄSCHKE, G., “Zur Geschichte des Namens “Tatar””, Resid Rahmeti Arat İçin,
Ankara, 1966.
KAFESOĞLU, İ., “Türk Tarihinde Moğollar ve Cengiz Meselesi”, Tarih
Dergisi, V, 8, 1953, s. 105-136.
KALKAN, M., “Türk-Moğol Kavimleri Arasında Tatarlar ve Mensei Meselesi”,
Türk Kültürü, XXXIV/393, Ankara, 1996.
KAMALOV, İ., “Tatar Adının Tarihçesi”, Avrasya Fatihi Tatarlar, (Haz. İ.
Kamalov), İstanbul, 2007.
KARATAY, O., “Ötüken Yıs:Dağ, Orman, Ülke”, Omeljan Pritsak Armağanı,
Ed., M. Alpargu-Y. Öztürk, Sakarya, 2007, s. 131-139.
KARİMULLİN, A., Tatarı: Etnos i Etnonim, Kazan, 1988.
KARLGREN, B., Analytic Dictionary of Chinese and Sino-Japanese, Paris,
1923.
KLAPROTH, J., Asia Polyglotta, Paris, 1831.
KOÇ, D., Rus Kaynaklarına Göre İlk Müslüman Türk Devleti İtil Bulgarları,
(İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamıs Doktora
Tezi), İstanbul, 2010.
KYUNER, N. V., Kitayskiye İzvestiya o Narodah Yujnoy Sibiri, Tsentralnoy
Azii i Dalnego Vostoka, Moskova, 1961.
MARQUART, J., Über das Volkstum der Komanen, Berlin, 1914.
MORI, M., “’Böklü’, ‘Büklü’ Seklinde Transkripsiyon Edilen Kelime Üzerine”,
VIII. Türk Tarih Kongresi, 11-25 Ekim 1976 Ankara Bildiri Özetleri, Ankara,
1976, s. 40-42.
OLBRICHT, P., “Prolegomena zu einer Geschichte der Jou-jan”, Ural-
Altaische Jahrbücher, XXVI, 1-2, 1954, s. 90-101.
Ögel, B., “Tatar”, İA, XII/1, İstanbul, 1979.
ÖGEL, B., Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, II, Ankara, 1981.
PELLIOT, P., “À Propos des Comans”, Journal Asiatique, XV, 1920.
POTAPOV, L. P., “O Narode Bökliyskoy Stepi”, Tyurkologiçeskiye
İssledovaniya, Moskva-Leningrad, 1963.
PULLEYBLANK, E. G., Lexicon of Reconstructed Pronunciation in Early
Middle Chinese, Late Middle Chinese, and Early Mandarin, Vancouver, 1991.
RAMSTEDT, G. J., “Alte türkische und mongolische Titel”, Journal de la
Société Finno-ougrienne, no. 55, Helsinki, 1951.
SCHUESSLER A., ABC Etymological Dictionary of Old Chinese, Honolulu,
2007.
SERTKAYA, O. F., “Muss es Çölgi (A)zeri oder Çöl[l](ü)g iz(e)ri heissen?”,
Journal of Turkish Studies, Cambridge, III, 1979, s. 291-294.
Sravnitelnıy Slovar Tunguso-Mançujurskih Yazıkov, II, Leningrad, 1975.
TASKİN, V. S., Materialı po İstorii Drevnih Koçevıh Narodov Gruppı Dunhu,
Moskva, 1984.
Tatarı, (Ed., R. K. Urazmanova-S. V. Çesko), Moskva, 2001.
TEMİR, A., “Tatar Sözünün Mensei Hakkında”, Kazan, III, İstanbul, 1971.
The Contemporary Chinese Dictionary, Beijing, 2002.
THOMSEN, V., Inscriptions de L’Orkhon Déchiffrées, Helsingfors, 1896
TOGAN, A. Z. V., Umumî Türk Tarihine Giris, C. I, İstanbul, 1981.
VLADİMİRTSOV, B. Y., “Eski Türkçedeki Ötüken Yis Kelimesi Üzerine”,
(Çev. R. Adzhumerova-E. Atmaca), Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, X, 1.
Wang Kuo-wei, Kuan-t’ang-chi-lin, II, Zhong-hua Shu-ju Yay., Beijing, 1959.
WITTFOGEL, K. A.-Feng Chia-sheng, History of Chinese Society Liao (907-
1125), Philadelphia, 1949.
YILDIRIM, K., Türk Tarihi İçin Eski Çince Türkçe Sözlük, İstanbul, 2010.
YILDIRIM, K., “Çin'in Bozkırlı Kavimlerle Mücadele Siyaseti ve Stratejisi:
Juan-juan’lar Misâli (Milâdî III-VI. Yüzyıl)”, Türk Dünyası Arastırmaları
Dergisi, 199, 2012, s. 226-228.
YILDIRIM, K., “Erken Tabgaç (T’o-Pa) Tarihinin Ana Hatları (Wei Shu’nun
İlk Bölümüne Göre)”, Turkish Studies, VII/3, 2012, s. 2711-2738.
ZEKİYEV, M. Z., Türklerin ve Tatarların Kökeni, (Çev. D. A. Batur), İstanbul,
2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder