9 Nisan 2013 Salı

Seçim zamanı-Ergün Diler


Muhammed Bouazizi isimli genç, daha Tunus'ta kendini ateşe vererek ARAP BAHARI'nı başlatmamıştı.
Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün, Yemen, Moritanya, Suudi Arabistan, Lübnan ve Fas'ta görülen ama büyük ama küçük halk ayaklanmaları kendini hissettirmemişti. Dünyanın değişeceğini tam olarak göremiyorduk!
Bölge kaynıyor ama bunun ne anlama geldiğini bilmiyorduk!
Bu ayaklanmalardan bir yıl önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çin'e tarihi bir ziyarette bulundu! Ardından Urumçi'ye geçti.

Oradaki her adımı ajanslar tarafından dünyaya duyuruldu! Büyük ilgi gören Gül, "Türkler ile Çinliler kardeştir" dedi. Bu sözlerden yaklaşık bir hafta sonra URUMÇİ'de kıyamet koptu! Amerika, Türklerle Çinliler'in kardeşliğinden rahatsız olmuştu! Rabia Kadir ismindeki UYGURLU kadın üzerinden operasyon yapıldı! Türkiye ve Çin ayrı düştü! Zaten amaç da buydu! Çünkü Avrupa ve Çin'i kontrol altında tutmak isteyen Amerika, için kabusun tek tanımı vardı:
Çin'e ve Avrupa'ya yanaşan Türkiye...
Bu olaylardan sonra Türkiye'nin önemini içeride çok kişi yine de anlamadı! Çünkü ismi Hüseyin olan siyahi birini BAŞKAN seçen Amerika, Müslüman alemine "Biz sizinle düşman değil dostuz! Bakın bu nedenle 50 yıl önce otobüslerimize almadığımız insanları BİR NUMARA yaptık" diye net mesaj veriyordu!
Müslümanlar'ı ya da Türkler'i çok sevdikleri için değil!
Amerika'yı mesken tutan ve Londra ile de akraba olan BARONLAR yıllarca Arap Baharı'nın yaşandığı yerleri kemirmişti! Araplar, içlerine yerleştirilen İSRAİL ile uğraşırken BATI "ne var ne yok" alıp gitmişti!
BARONLAR, Çin, Japonya ve Arap paralarını değerlendirip istediği gibi kullanıyordu! Bu paraların sayesinde ÇİN, Amerika'ya rakip olacak şekilde parlatılıyordu! Mortgage kriziyle ULUSAL AMERİKA bütün baronlara "çekin gidin" uyarısı yaptı! Giden paralar, paradan para kazanan bu insanlara aitti! Onlarda boş durmadılar! Birçoğu Londra'ya kapağı attı. Mücadele artık Washington ve Londra arasındaydı! Paralar kapışıyor, halklar ayaklanıyor, yeni sınırlar çizilmeye başlanıyordu!
Bu iki gücün de elinde tutmak istediği tek bir enstrüman vardı: TÜRKİYE...
Çünkü Londra, Ankara'yı yanına alırsa bölgeye Anadolu üzerinden inecek, hem enerjiyi, hem Amerika'yı kontrol edecekti! Bu bir süre sonra petrol ve doğalgaz ticaretinin DOLAR'dan EURO'ya kayması anlamına geliyordu! Daha açık bir ifadeyle AMERİKA'nın batması yakın demekti!
Bu nedenle PKK, Öcalan, Barzani, Kuzey Irak hem yerel hem de küresel oyunculardı!
Ama biz nedense başımızı kaldırıp uzağa bakamadığımız için büyük fotoğrafı göremiyorduk!
Hatırlayanlar bilir! Amerika 1973 Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra en büyük operasyonunu çekmişti! Araplar yani petrolün sahipleri İsrail'e destek veren BATILI ülkelere karşı ambargo uyguladı. Japonya'dan Almanya'ya kadar birçok ülke yere serildi! Petrol fiyatları fırlayınca Avrupa "STOP" etti! Amerika kendi imkanlarıyla dönünce ilk golünü atmış oldu! Ama aradan yıllar geçti. DOLAR rezerv para olarak kaldı.
Ama İran, Irak ve Libya gibi ülkeler daha sonra "euro kullanalım" dedi! Kaddafi de, Saddam da gitti! Çünkü bu yerel bir operasyon değildi! Amerika'nın hayatı söz konusuydu! Bu ülkelere destek veren de Avrupa'ydı! Arap Baharı ile Amerikan karşıtı liderler temizlenirken, yani İsrail ve Avrupa dostu olanlar giderken, karşı hamle gecikmedi! İran, Irak ve Suriye gaz ve petrol boru hatları kurup enerjiyi AKDENİZ'e indirecekti! Bu Avrupa'nın golü olacaktı! Kaldı ki Suriye'nin TARTUS Limanı çevresinde BÜYÜK gaz yatağı bulunmuştu! Avrupa destekli İran ve Irak enerjiyi hem Basra'ya hem Akdeniz'e çıkarırsa bu Türkiye'nin de büyük sıkıntı içine düşmesi anlamına geliyordu! Ankara'nın yanı başındaki gaz ve petrolü, Avrupa'nın izni olmadan alamaması anlamına geliyordu! Zaten Avrupa "Kürtler'i bırak da gel" diyerek PKK'ya sınırsız destek veriyordu!
Amerika da PKK'ya her şartta yardım ediyordu! Onların derdi ise başkaydı! "Alın şu Kürtler'i bölgeye hakim olun. Ama önce resmi ideolojinizi esnetin" tavsiyesinde bulunuyordu!
Adamlar kendince haklıydı! Herkese "TÜRK" diyerek bütün bölgeyi yönetme şansınız yoktu! Onlar kendileri yapamadığı için birinin bunu gerçekleştirmesi gerekiyordu! Tek ve güçlü aday Türkiye idi...
Ankara uzun yıllar sonra gelişmeleri doğru okuyunca işin rengi değişti!
Enerjiye yılda 60 milyar dolar harcayan Türkiye geleceği düşünüp bu işi çözmeliydi!
Tek yapması gereken iki gücün arasındaki mücadeleye kendi kurallarıyla dalmaktı!
Dediğim gibi iki taraf da ANKARA'ya muhtaçtı!
İlk hamle Katar'dan doğalgaz boru hattı için yapıldı! Ama kardeş Esad bunu boşa çıkardı!
"Kötü örnek, örnek değildir" sözüne rağmen Ankara bundan dersini çıkarmayı bildi! Bölgedeki oyunun her aşamasına girdi!
ENERJİ olmadan bağımsız ve büyük olunamazdı!
Bunun üzerine SURİYE karıştı! Herkes yaptığının bedelini ödemeliydi! Katar ve Kuzey Irak'tan sonra Suriye'de de Türkiye'ye gelmeyi bekleyen çok değerli GAZ yatakları vardı!
Ama bunu Esad çıkaramayacaktı! Belki çıkarıldığını göremeyecekti bile! Zaten Esad'ın ikili oynaması yüzünden "SIFIR SORUN" politikası terk ediliyordu!
Artık OSMANLI'nın kuralları geçerliydi!
Afrika'dan, Pakistan'a kadar olan YAYDA hep TÜRK vardı! Avrupalı, Amerikalı gidiyorsa Türk de giderdi! Öyle de oldu!
Bunun tamamlandığı, İsrail özür dileyince anlaşıldı!
Amerika'nın Irak'ı işgali nedeniyle Araplar, Kürtler'e çok kızgındı.
Haklılardı!
Çünkü onlar ölürken, Kürtler zenginleşip keyiflerine bakmıştı... Bölgede Araplar'ın Kürtler'e fatura çıkarması yani silaha sarılması Amerika'nın kabusu demekti! Enerjinin ve kontrolünün Avrupa ve Çin'e geçmesi demekti!
İşte Türkiye, ya oyunun dışında kalıp Kürt sorununun sınırlarından içeri girmesini bekleyecekti, ya da Kürtler'i kucaklayıp bölgeyi alacaktı! Amerikalı BARONLAR ile Londra, küçülen Türkiye istiyordu! Obama'nın temsil ettiği kanat ise "Bizim bölgedeki petrole-gaza ihtiyacımız yok! Yeter ki bunlar Avrupa'nın eline geçmesin" diyordu! Aksi halde enerjinin para birimi dolar değil euro olurdu! Bu da Amerikan imparatorluğunun sonu olurdu!
Bu nedenle Türkiye tarihi bir viraja girmişti!
Öcalan gibi enstrümanları kullanıp PKK'yı bitirmek en akıllıca olanıydı. Yoksa birileri gelip, PKK üzerinden Türkiye'yi bölecekti!
Avrupa'nın derdi BEYAZ TÜRKLER'i yanına alıp, Kürtler'i dışarıda bırakmaktı!
Çünkü enerji ile buluşan Ankara'nın ileride başlarına çorap öreceğini biliyordu!
Osmanlı'nın anıları onlarda hala tazeydi!
Obama ise "gel sen yönet" diyordu! Bir Kürt devletinin onlar için hiçbir anlamı yoktu!
Zaten Öcalan da bunu gördüğü için özerklik ve bağımsızlık istemiyordu!
Tarih, bizim olan yerlere geri dönme şansını getirip kapının önüne koydu! Bundan sonrası bizim kararımız!
İki seçenek var!
Cesur olup oyun kurmak ve büyümek!
Ya da korkup içe kapanıp dağılmayı beklemek!
Hangisi daha iyi!
Siz karar verin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder