Biz Müslümanlar aşağıda bazılarını verdiğim ayetlerden de sorgulanacağımızın bilincinde miyiz? Bu ayetlere ne kadar itaat ettiğimiz konusunda tevilde bulunmadan kendimizi gözden geçirelim...
“Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın.”
“Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın.”
“Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla mücadele edin.”
"Dini dosdoğru ayakta tutun.”
“Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz.”
“... Eğer mü'min iseniz Allah'tan korkup-sakının, aranızı düzeltin ve Allah'a ve Resulü'ne itaat edin.”
“Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider.”
“Mü'minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup-düzeltin.”
“Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.”
“Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır.”
“Şüphesiz Allah, Kendi yolunda (Allah yolunda), sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.”
Gerçek şu ki, dinlerini parça parça edip kendileri de gruplaşanlar, sen hiçbir şeyde onlardan değilsin. Onların işi ancak Allah'adır. Sonra O, işlemekte olduklarını kendilerine haber verecektir.
Allah ahirette Kur'an'dan sorgulanacağımızı buyurur. Yalnızca namaz, zekat gibi belirli ibadetleri değil, birliği emreden ayetlere uyup uymadığımızı ve Müslümanların birliği için çaba gösterip göstermediğimizi de soracak Rabb'imiz.
İnkar edenler ve kötülükleri örgütleyip düzenleyenler çıkarları gereği nasıl birlikte hareket ediyorlarsa, Müslümanlar da birlik olmalıdırlar; ittihad zorunludur. İslam dünyasında yıllardır yaşanan acılar ve dökülen kanlar, birlik olmayıp parçalanmanın getirdiği sonuçlardan biri. Kan ve gözyaşının durması, acıların ve fitnenin sona ermesi, insanların huzuru için İslam aleminin birlik olmasının önemi çok açık. Bu sosyolojik, zorunlu bir durum. Başka şekilde ne ekonomik kriz durdurulabilir, ne sosyal sıkıntı çalkantılar sona erebilir. Tarihi ve sosyal açıdan zorunluluğun da üzerinde dini bir gerekçe var. Aynı dinden olan insanların kardeş olmaları, birbirleriyle bağlantı içerisinde olmaları sosyal bir gerçek. Bunu kim inkar edebilir?
İslam ahlakının hakimiyetinin en önemli aşamalarından biri, İttihad-ı İslam'ın sağlanmasıdır. Allah'ın buyruğu, Peygamberimiz (s.a.v)’in vasiyetidir İttihad-ı İslam.
Korku Edebiyatı
Umutsuzluğu, ürkekliği, teslimiyetçiliği ve korkaklığı bırakmalıyız; korkulacak tek güç Yüce Allah’tır. Küresel güç edebiyatı yapan, Amerika ile korkutan ve Müslümanları pasifize etmeye çalışanları kaale almamalıyız. İslam alemini dayanaksız "öcü"lerle korkutmaya çalışanlar, şeytanın etkisinde ve bu konuda görevli olan kişiler çünkü.
Kur'an ahlakının dünyaya hakimiyeti gerçekte çok kolay olduğu halde zor gösteren şeytandır. Bazı kişiler, Müslümanları ümitsizliğe sevk etmek için şeytanın sözcülüğünü yapmaktadırlar. İslam'ın tüm dünyadaki önlenemez yükselişi gözler önündeyken bu kimseler "İslam asla hakim olmaz" demeyi sürdürmektedirler. Onların yaygaraları arasında İslam çığ gibi büyümekte, Kur'an ahlakının insanı ısıtan sıcaklığı tüm dünyayı sarmaktadır.
Kur’an ahlâkının yeryüzü hakimiyeti, Allah'ın Kur’an'da haber verdiği bir vaadi iken bazı Müslümanların bu konuda ümitsiz ve karamsar olmaları hata olur. Ümitsizlik insanın, din ahlâkını şevk içinde yaşamasını engelleyen en önemli unsurlardandır. Allah, inananlara hiçbir olay karşısında ümitsizliğe kapılmamalarını, Kendisine dayanıp güvenmelerini emreder.
Sonuç Olarak;
Peygamberimiz (sav), "Size iki şey bırakıyorum onlara sımsıkı sarıldıkça asla dalalete düşmeyecek ve sapmayacaksınız; Kur’an ve sünnetim" hadis-i şerifiyle Müslümanlara uymaları gereken yolu gösterir. Bizlere düşen, O'nun aydınlattığı yola uymak ve Allah'ın şu buyruğunu unutmamak:
Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103)
Bir Müslüman’ın gönlündeki en büyük istek Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaktır; Kur'an ahlakının dünyaya hakim olmasıdır. Müslüman Asr-ı Saadet Müslümanlığını ister. Dileğimiz; insanların korku duymadan, güvenle ve barış içinde yaşadıkları bir dünya. Bu, Allah'ın dilemesiyle gerçekleşecek olan bir olay. Bolluğuyla, bereketiyle, insanlara sağlayacağı refah ve huzur dolu ortamıyla her Müslüman’ın ulaşmak isteyeceği ve hayal ettiği bu yaşamla müjdelenmek, kuşkusuz tüm Müslümanlar için üstün bir şeref. Allah Saffat Suresi'nde, “Ve şüphesiz; bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır." buyurarak zaferin, Saff Suresi'nde ise yakın bir fethin müjdesini verir:
Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Mü'minleri müjdele. (Saff Suresi, 13)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder