7 Mart 2013 Perşembe

Suya Kavuşmanın Sevinci

Sahra, yerküre üzerindeki en büyük çöldür. ABD genişliğinde olan bu kurak dünya gezegendeki en kudretli kum fırtılarını üzerinize yağdırabilir. Şiddetli rüzgarlar, milyarlarca minik kum tanesini savurup koca duvarlara çevirir. Yüksekliği 5,000 metreye kadar varan bu duvarlar Empire State Binası’ndan 10 kat daha yüksek, İngiltere’nin yüz ölçümü kadar yer kaplar. Mali’de bu kum fırtınasıyla mücadele eden Mamadou 16 yaşında. Sığır çobanı olan bu çocuk, üç gün önce evinden sığırlarına su bulmak amacıyla ayrılmış. Onun gibi bir gencin omuzlarına yüklenen büyük bir sorumluluk. Ayağa kalkmış bu çöle dayanmak zorunda. Fakat büyük bir mücadele onu beklemekte. Karada yaşayan dünyanın en büyük hayvanıyla mücadele. Afrika filleri. Bu çöl sürüsü de su için her şeyi göze alır. Çünkü Mali kuraklıkla boğuşan bir yer. Hava 40 derece. Bir çok su çukuru çoktan kurumuş. Yalnızca 80 kilometre ötedeki tek bir yerde hala su var. Banzena Gölü Fillerin ve Mamdou’nun yüz yüze geldiği yer. Eğer Mamadou adımlarını hızlı atarsa sabaha göle ulaşır. Fakat onun yalnızca 50 kilometre gerisinde en büyük çöl göçebeleri yaşıyor. On binlerce kilometre karelik alanlarda su bulmak için inanılmaz bir zihinsel haritaya sahip baskın dişiler sürüye rehberlik ediyor. Akasya ağaçları yola devam edebilmeleri için gerekli enerjiyi sağlar. Gece veya gündüz dinlenmezler. Ama Mamadou için havanın kararması durmaktan başka şansı yok demek. Karanlıkta fillerle karşılaşmak ölümcül olabilir. Hızlıca yapılan kahvaltı Mamadou’nun sığırlarından sağdığı kıymetli süt. Onu susuz kalmaktan bir adım önde tutuyor. Ama yola koyulmak zorunda. Fil sürüsü gece boyunca toprağa izlerini bırakarak yürüdü. Sonunda Mamadou için yolun sonu göründü. Ama tehlikenin içine doğru ilerliyor. Sadece büyük fil sürüsünün altında ezilmek değil suya erişmeleri de engel. Mamadou fillerin saldırabileceğinin farkında. Bu yüzden çok dikkatli. Yanlarına fazla yaklaşmıyor. Aralarından nasıl geçeceğini düşünen Mamodou için barışı sağlamak kolay değil. Bir fil , aniden sığırlarına saldırıyor. Mamadou karşı koymak için geliyor fakat tek silahı bir sopa. Davut ve Calut’un savaşı Mamadou’nun cesareti 50 fili uzaklaştırıyor. Şansı var ki bu anlaşmazlığı kolay atlatıyor. Sonunda Mamadou sürüsünü hayat veren sulara doğru sürüyor. Filler geri çekliyor ve gölün kendi taraflarında bir yer buluyor. Nihayet onlar da su içme fırstına erişiyor. Hatta oynamaya bile. Su çukurları yağmur suyu ile dolana kadar hiç şansları yok. Bu böyle iki ay devam edecek. Mamadou’nun mücadelesi devam edecek.


Yüzlerce kilometre uzakta, Bandiagara kayalıkları boyunca, 40 derece sıcaklıkta yaşamanın güç olduğu Dogon Şehri nehirlerinde, izole edilmiş havuzlara doldurulmuş balıklar yaşıyor. Dogon, şu anda bir balık bayramında. Binlerce insan Antogo Gölü’ne geliyor. 30 yıldır buraya gelen Dialo da. Balık yakalamak onun için kıvanç kaynağı. Başka zamanlarda bu kutsal suda balık tutmak kurallara göre yasak. Bu yüzden, yaşça ileri gelenler kurak mevsimler için önemli bir besin kaynağı olan bu yeri koruyor. Ama bugün topluluğun sembolik olarak son bir öğle yemeği yakalamak için şansları var. Nehrin kenarı çabucak doluyor. Ortam gergin. Dialo güzel bir yer buldu. Ama şimdi Antogo’nun yazılı olmayan kurallarını beklemeli. Ritüeli gerçekleştiren Antogo, kötü ruhları kovmak için ilahi okuyor. Kafasına balık kapanı geçiyor, söylediği kelimelerin onları koruyacağına inandığı gibi. Bu Dialo’nun yılda bir eline geçecek bir şans. Ele geçen fırsat kolayca çılgın bir ava dönüşüyor. Balıkları sepetlerine dolduruyorlar. Dialo bir tane yakaladı ama şimdi kibarlığın zamanı değil. Sadece 15 dakika sonra, kargaşa durulduğunda geriye hiç bir şey kalmıyor. Dialo başardı, ama yorgun düştü. Eve dönüşte, gurur kaynağı tuttuğu balıklar, ailesi için son bir ziyafete dönüşüyor.

Bandiagara’nın batısının uzaklarında, su bulmak, yön tayin etmede büyük beceri ister. Bu Tubu kadınları, sadece bir metrekarelik küçük kuyunun peşinde Sahra’nın engin kum denizlerinde tehlikeli bir yolculuğa girişiyor. Bu ölümle yaşam arasındaki fark anlamına gelecek. Bu bölgeye Tenere diyorlar. Hiç bir şeyin olmadığı yer. Anlamsız, kavurucu ve tekinsiz. Foni, haritasız veya pusulasız su bulabilen bir Tubu kadını. Sadece 10 yaşında olan kızı Shede’yi de yanında götürüyor. Hesaplarına göre kuyuya ulaşmalarına daha üç gün var. Bu birlikte karşılaşacakları en çetin yolculuk olacak. Üzerlerine aldıkları bu tehlikeli seyahatin amacı yiyecek. Pazar yerine, develerini takas ederek altı aylık ihtiyaçlarını karşılamak için 240 kilometre daha gitmeliler. Tubu kadınları muhteşem yön bulma yetilerine sahip olduğundan kervan, sadece kadın ve çocuklardan oluşuyor. Eğitilmemiş gözler için bir kum tepesi sadece bir kum tepesidir. Ama Foni, hiç bir şeyin sabit durmadığı bu yerde hangi yönün doğru olduğunu söyleyebilir. Küçük kumulların şekilleri rüzgarla kolay şekilleniyor. Bu da onları güvenilmez kılıyor. Fakat 60 metreyi bulan kum tepeleri daha sabit. Yolu bulmada daha kolay rehberlik ediyor. Bin yıldan fazladır hüküm süren çöl rüzgarları kumulları uzun, paralel sırtlara çeviriyor. Yolcular için gerekli olan işaretlere. Tubu güneşe ve sırt çizgilerine bakarak hangi yöne gideceğini tayin ediyor. Sonra her sırtı sayarak ne kadar yolları kaldığını bilebiliyor. Yakıcı güneşin altında on saattir yürüyorlar. Dinlenmeleri gerek. Basit bir çarşaftan çadırlarını kuruyor ve sularını paylaşıyorlar. Kadınlar tatlı çaylarını içerken develere yulaf ile karıştırılmış sular paylaştırılıyor. Güneş fazla kavurmadan, erkenden ayağa kalkıyorlar. Sadece kuyuya kadar yetecek su taşıyorlar. Bu yüzden attıkları adımlar yolculuğun anahtarı. Çölü bu denli çözmüş insanlar hızlıca tükenmekte. Günümüzde sadece bir kaç yüz Tubu kadını bu denli bilgiye sahip. Foni bildiklerini Shede’ye aktararak gelecek nesillerin hayatta kalacağına inanıyor. Foni, karanlık çöktüğünde de Shede’ye geceyi nasıl okuması gerektiğini öğretiyor. Şimdilik, en azından doğru yolda olduklarını biliyorlar. Üçüncü gün. Bugün kuyuyu bulmalılar. Toplandıklarında Foni, Shede’nin görev için hazır olduğunu düşünüyor. Fakat kuyu saklı bir yerde. Bu yüzden, sadece bir kaç yüz metre öteye gitse bile gözden rahatlıkla kaçırabilir. Hepsini doğru yönde diziyor, Kendini kum tepelerin arasına alıyor ve güneş doğuda. Shede gibi 10 yaşında olan bazı çocuklar için okulun yolunu bulmak bile çetrefilli. Fakat Shede, dünya üzerinde rüzgardan en güç olduğu bu yerde yolunu 20 mil öteden bulmak zorunda. Ama annesini sürekli tembih ettiği anahtar kelimeleri kafasında tekrar ederek uzun adımlarla yürüyor. 12 saatlik zorlu zolculuğun ardından 10. tepe sonunda görülüyor. Kum tepesinin dibindeki tek çalılığın işaret ettiği vadideki kuyu. Shede 80 kilometre çevredeki tek kuyuyu buluyor. Annesi için gurur kaynağı. Sonunda Shede develeri sulayabiliyor. Susuzluğunu dindirmekle birlikte üç günün tozunu yıkıyor. Şimdilik suları var, pazar yerine doğru gidecekler. Ama yolculuklarını tamamlamak için önlerinde haftalar var.

Tüm çöller terletici sıcaklıkta değildir. Moğolistan‘daki Gobi uçların yaşandığı bir çöl. Ekvatorun uzağında, kuzeyinde uzanan bu yer, kavurucu yaz sıcaklıklarından kutup soğuklarına dönüyor. Şubat ayı, hava eksi 20 derece ve insanların az miktarda olan su kaynakları buzlarla kaplı. Ama hayret verici olan, suyun burada kar şeklinde olması. Buraya kar yağmaz. Kar, 3.000 kilometre öteden rüzgarlarla taşınır. Bu keskin rüzgarlar uzun süre devam etmezler. Bu yüzden Ganbold ve çift hörgüçlü Bactrian develeri, dağların kolay geçit vermediği buzdan kalelerin peşine düşmeliler. Nadir bulunan bu kar onlar için cankurtran halatı. O ve ailesinin bu sıra dağlarında kış kampı kurması çok önemli. Ama o risk alıyor. Sürüsü, gebe dişiler de dahil, doymak bilmez çöl avcılarının topraklarında av oluyorlar, ve onlar için yeni doğmuş devenin taze eti gibisi yok. Gobi Çölü kurtları, binlerce kilometrik alanda dağılmış vaziyette. Keskin koku duyuları, sürüyü uzaktan takip etme imkanı sağlıyor. Gambold sürüyü kollamayı bıraktığı anda kurtlar saldırıyor. Oğlunun, kurtların saldırısına uğradığını duyunca kampa dönüyor. Bir koyun öldürülmüş. Gün karardığında, dondurucu toz fırtınası geliyor. Sıcak çadırda, tartışılan tek konu kurtlar. Gece yarısı Ganbold, son bir kez hamile develeri kontrole gidiyor. Aniden kıymet verdiği dişi bir devenin kaybolduğunu farkediyor. Ama fırtınayla etkisiyle birlikte, gün ağarana kadar arama yapamazlar. Gün söktüğünde, deve ve yavrusunun başına ne geldiğini öğrenmek için arama başlıyor. Ganbold, arkadaşlarını topluyor. Kurtlarla aralarında olan bir yarış. İzleri buluyorlar. Ganbold en yüksek tepeye çıkarak yapması gerekenleri ölçüp biçiyor. Daha fazla yeni izler. Uzakta düşmanı görüyorlar, ama deve yakınlarda mı? Sonunda bir silüetle karşılaşıyorlar. Ganlold’un sevgili devesi hayatta, ve doğum yapmış. Ama yavru hareket etmiyor. Yavrunun nefes almasıyla rahatlıyor. Sadece bir kaç saat önce doğduğundan kampa kadar yürümesi için çok güç. Bu yüzden Ganbold götürüyor. Oğlu yardım için koşuyor, ve diğer oğlu sürünün yeni üyesiyle tanışıyor. Ganbold, bu hediye için şükranlarını sunuyor.


Gobi’nin aksine, bazı çöllerde su hiç olmuyor. Şili‘deki Atakama Çölü’nün bazı yerleri, Mars yüzeyi kadar tenha. Dünya üzerindeki en kuru yer. Burada, bazı insanlar doğadan esinlenerek yaptığı icatla kuru havadan su elde ediyor. Kaktüs çiçekleri, Güney Amerika develeri olan guanakolar için besin kaynağı. Aynı zamanda bu kaktüsler, su kaynağı demek. Kaktüsü kaplayan bu tüysü likenler hayadaki nemi hapsediyor. Orlando, kaktüslerdeki bu doğal çözümden esinlenmiş. Arkadaşlarıyla birlikte altı metre yüksekliğinde bir ağ dikiyor. Ağ gözleri, likenlerden esinlenerek yapılmış. Çünkü, Atakama Çölü kıyı şeridine, Pasifik Okyanusu’nda gelen nemli havaya sahipler. Burada, soğuk denizden gelen hava akıntısı, sıcak çöl havasıyla karşılaşınca büyük sis örtüleri oluşturuyor. Sis karaya vuruyor, kaktüsleri yalayarak geçiyor, tabi Orlando’nun ağlarını da. Sis kaktüsle karşılaştığında, liken yumağında yoğunlaşıyor ve kıymetli suyu hapsediyor. Kaktüs, zaman kaybetmeden çiği damlayır. Sis, ağlarda da aynı şeyi tekrarlar. Damla damla bu kıymetli su, depoya kanalize edilir. Bu mucizevi ağlar, neredeyle her gün 500 litre su üreterek Orlando’nun bu topraklarda bitki yetiştirmesine izin veriyor. Ama onu daha büyük fikirleri var. Çölde su bulmada, insan oğlunun sınırsız dehasının son icadı.
Dünya çevresinde, yeryüzünde gördüğümüz aşınmış yerler, bizlere suyun önceden geçtiği yerleri işaret ediyor. 7,000 yıl önce Sahra, nehirler ve göllerle çevrili bir yerken çöle dönmüştür. Bu kıraç topraklarda bu sulardan bir kısmı hala bulunmakta. Yeraltındaki kayaların derinliklerinde. Cezayir‘in orta kesimlerindeki Ba’amarlıların inanılmaz yetenekleri, toprağı kazıp bu antik sulara ulaşmak. Ama bundan nasıl faydalanacağını bilmek zorundasın. 70 yaşındaki Mafourdi, çöl hayatını yaşatıyor. Her sabah, namazdan sonra, erkekler su bulmaya uğraşıyor. İnatçı bir adanmışlık duygusuyla ve basit aletlerle kuyu kazıyorlar. Çöl kayalarını oyup, kuyuları açmak altı aylarını alıyor. Bunca zamandan sonra, en tehlikeli görevleri için hazırlar. En yaşlıları, aynı zamanda en tecrübelileri Mafourdi, aşağıya tek başına iniyor. Dokuz metrelik dik bir iniş. Elle kazılmış derin dehlizlerde eğilerek ilerliyor. Mafourdi, su kaynağının akışını kotrol altına almanın önemini biliyor. Ama bir çok erkek, duvarların çökmesiyle canlı canlı gömüldü. Su, kayalardan sızıyor. Mafourdi, binlerce yıldır bu suların burda olduğunun farkında. Bu antik su, üzerinden akmak için kullandığı yerden ayrılarak oluşmuştur. Fakat bir kuyu yeterli değildir. Asıl numara, bir takım kuyuları birbirine bağlayarak yeraltında su kanalları oluşturmaktır. Mafourdi’nin komşusu Abdullah da, altı aydır bir kuyu kazıyordu. Bugün, ikisinin birleşeceği gün. Ama Abdullah Marfourdi’den uzaklaşmalı. Tünelleri birleştirmek, işin en tehlikeli kısmı. Toprağın yer değişmesiyle birlikte 30 ayak boyu kaya her an çökebilir. Eğer Mafourdi toprak altında kalırsa, kurtuluş için hiç bir şansı yok demektir. Yukarıda Abdullah, Marfourdi için dua ediyor. Sonunda Mofourdi tünele ulaşıyor. Ama duvarlar dayanabilecek mi? Bu yeni kanal artık daha büyük bir sistemin parçası. 700 yıldır her bir nesil, yeni kuyular açıyor ve birbirine bağlıyorlar. Çölün altında 60 kilometre boyunca uzanan, hali hazırda 800 kuyuları mevcut. Dehlizlerden aşağı devamlı, azar azar suları akıyor. Sular yüzeye ulaştığında, köyün varlığını idamesi için için taksim ediliyor. Başka türlü asla var olamazlardı. Marfourdi, suyunun kendi payıyla hurma ağaçlarından bir vaha yaratmış ve bir çok süpriz ziyaretçiyi cezbediyor. Elinizce sürekli su kaynağınız varsa, her şey mümkün oluyor.
Ürdün‘de bulunan antik Petra şehri, bir zamanlar 20,000 insana günde 40 milyon litre su taşıyan kemerlere sahipdi. Bir çok çöl sakini için hayat, yetersiz yağmurların etrafında dönüyor. Sadece yağmur bir sonraki kavurucu yıl için hayatta kalma umududur. Fakat Mali’de, çöl yağmurları hiç bir şeydir, ama güvenilirdir. Bazı yıllar, hiç gelmezler. Ama köylüler, yağrumurun geldiği zaman sert geleceğini biliyorlar. Bu yüzden tahıl ambarlarını sudan korunaklı yapmalılar. Yağrurdan önce kum fırtıları geliyor. Bu yüzden insanlar gökyüzünü izliyor, yıkıcı toz bulutunu bekliyorlar. 50 kilometre genişliğinde ve saatte 100 kilometre hızla gelen kum fırtınası, bir dakika içinde köyü yutacak. Ama insanlar, bu karanlığın sonunun iyiye işaret olduğunu biliyorlar. Sonunda yağmur kendini salıveriyor. 20 dakikada 15 santimetreye ulaşan yağmur, çölü nehir kanallarına çeviriyor. Tüm sene boyunca beklemek, aniden sevinç çığlıklarına dönüşüyor. Dünyanın öte ucundaki çöller, yağmurla birlikte şekil değiştiriyor. Su olmadan yaşamın uzun sürmeyeceğininin anlaşıldığı an. Yağmur kesildi.
Batı Afrika, Nijer‘deki Wodaabe halkı için bu, aşka açılan bir pencere. Eğer yağmur yeterince yağmışsa, izole edilmiş normal hayatlarından uzaklaşabiliyorlar. Yeterli yiyecek ve içecekleri bulunan bir kaç yüz Wodaabe, en önemli çocuk sahibi olma ve flört etme toplantıları için bir araya geliyorlar. Etkinlikteki insanlardan biri Djao. Gerewol denilen yarışmaya katılabilmek için 80 kilometre yol gelmiş. Yarışma, birliktelik için kur yapma. Kazanmak, yeni bir eş bulmak demek. Bu yıl özel. Altı yıllık kurak dönemden sonraki ilk Gerewol. Bu yüzden beklentiler üst seviyede. Djao zaten evli ve karısı Tembe de burada. Gerçekten de bu etkinlik, evli çiftlerle dolu. Djao’nun güzelliği, dans etmesi ve şarkı söylemesi dikkatle izlenecek. Büyük gösterisi sadece bir kaç saat sonra. Erkekler, kendilerini çekici göstermek için, ezdiklikleri çöl killeriyle kendilerini süslüyor, kömürleştirdikleri akbalıkçıl kemikleriyle siyah rujlar elde ediyor, ve çöl bitkilerinden parfüm yapıyorlar. Djao’nun müzikle yüzleşme vakti. Erkekler, dikkate süzen bir kalabalığın karşısındalar. Bir bölüm dansçının ayrılmasıyla Djao, arenaya doğru adımını atıyor. Kadınlar, belli özellikleri arıyorlar. Denge mükemmel olmalı, aynı bir akbalıkçıl gibi. Dişlerini göstermeli, dudaklarını hareket ettirmeli ve boğazdan şarkı söylemeliler. Senkronize dans etmeli ve omuz pozisyonlarını bir çizgide tutmalılılar. Djao üzerindeki baskı artıyor. Herhangi bir kayış, yedi yıldır beklediği şeyi kaybetmesine yol açacak. Beş saatin sonunda, gerçekle yüzleşmenin vakti. Üç hakem de kendi şampiyonlarını seçmek için yaklaşıyor. İlk erkeklere yaklaştığında, kendini belli etmeyen bir hareketle, rüyalarındaki erkekleri işater ediyorlar. Ama Djao’yu seçmiyor. İkincisi de. Üçüncü de. Djao, şansını kaybetti. Bir sevgili elde edebilmek için çabaları yeterli olmadı. Bir daha dans etme imkanı bulabilmesi için en az bir yıl geçmesi gerekecek. Erkekler ve kadınlar dağılıyor. Bazıları yeni sevgilileriyle, bazıları eski. Fakat sınırlanmış çöllerine dönmeden önce, herbiri, verimliliğin ve topluluğun heyecanından nasibini alıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder