1 Mart 2013 Cuma

Suya karışan sakinleştirici ilaçlar balık davranışını etkileyebilir


Avrupa tatlısu levreği. Kaynak: Wikimedia Commons
Yeni yayınlanan bir çalışmaya göre, yaygın olarak kullanılan sakinleştirici ilaçların düşük dozlarda dere sularına karışması, burada yaşayan balıkların beslenme örüntülerini değiştirebilir.
İsveç'in Umea Üniversitesi'nden Dr. Tomas Brodin liderliğinde bir ekip, tatlısu levreğinin yaygın kullanılan sakinleştiricilerin suya karışmasından nasıl etkilendiğini inceledi.

Bilimciler, atık, idrar veya dışkı yoluyla kanalizasyon suyuna karışan Oxazepam isimli ilacın farklı dozlarda balığı nasıl etkilediğini araştırdılar.
Science dergisinde geçen hafta yayınlanan makaleye göre Oxazepam'a maruz bırakılan balıkların sosyallikleri azalırken, etkinlikleri ve iştahları arttı. Araştırmacılar bu değişimlerin su ekosistemlerine uzun vadeli etkiler bırakabileceğini vurguluyorlar.
Çalışma hakkında New York Times gazetesine görüş bildiren ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu çalışanı ve çevresel toksikoloji uzmanı Donald Tillitt, araştırmanın "çevresel açıdan önemli bir türün sağlam bir incelemesi olduğunu" belirtti. Çalışmada yer almayan Tillitt, insan beyninde belli almaçlara bağlanan ilacın balıkları da etkilemesinin şaşırtıcı olmadığını, ilaçtan etkilenen balık davranışlarının da çevresel açıdan en belirleyici davranışlar arasında olduğunu ifade etti.
New York Times'a görüş bildiren ABD Çevre Koruma Ajansı ise, çalışmada kullanılan düşük Oxazepam dozunun (litrede 1,8 mikrogram), İsveç tatlısularında ölçülen Oxazepam yoğunluklarının (litrede 0,6 mikrogram) üzerinde olduğunu, bu açıdan çalışmanın sonuçlarının genellenmesinin zor olduğunu iddia etti.
Ajansın açıklamasında, çoğu ilacın çevreye yayıldığı dozların insan ve diğer canlıların sağlığına etki etmeyecek düzeyde olduğu belirtildi.
Ancak açıklamada, gebelik önleyici, tansiyon düşürücü ve psikolojik etkiye sahip bir dizi ilacın çevreye yayıldıkları dozlarda balık fizyolojisini etkileyebildiklerinin daha önce gösterildiği de eklendi.
Açıklamada, ilaçların yabani doğaya etkilerinin ne denli sıklıkla gerçekleştiğinin ve sonuçlarının ne olduğunun halen bilinmediği ifade edildi.
Son yıllarda ilaç ve kozmetik ürünlerin yabani hayata etkilerine dönük araştırmalar artmakta. Su arıtma sistemleri bakteri ve besinleri filtrelerken bu tür kimyasalları filtrelemediği için, doğrudan su sistemlerine karışabiliyorlar.
Sudaki kimyasalların yoğunlukları mevsime ve günün saatine, arıtma sistemlerinden mesafeye ve suyun bileşimine göre değişim gösterdiği için, ölçümler kolay olmuyor.
Yine de son yıllarda bir dizi çalışmadan çarpıcı sonuçlar elde edildi. Örneğin 2000'li yıllarda ABD'nin doğusunda yer alan Potomak Nehri'nde yaşayan levrekleri araştıran ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu erdişi (hem dişi hem erkek özellikleri gösteren) bireyler keşfetmişti. Testislerinde olgunlaşmamış yumurtalar bulunan bu erkek balıkların, sudaki hormonlardan etkilendiği düşünülüyor.
Aynı şekilde Çevre Bilimi ve Teknolojisi dergisinde yayınlanan bir çalışmada, su arıtma tesisleri yakınında yakalanan balıkların beyninde Prozac ve Zoloft gibi antidepresanlar tespit edilmişti. Söz konusu çalışmada, suda daha yoğun düzeyde bulunan Zyban ve Citalopram gibi başka antidepresanların balıklarda daha seyrek bulunması ise, sudaki ilaç miktarının yaban hayatına etkisinin doğrusal olmayabileceğine işaret ediyor.
İsveçli ekibin yürüttüğü son araştırmada ise Uppsala şehri yakınlarında, su arıtma tesisleri barındıran Fyris Nehri'nde yaşayan bir levrek türü incelendi. Ekip, nehirdeki balıkların kaslarında Oxazepam dozunun sudaki Oxazepam dozundan altı kat fazla olduğunu buldu.
Araştırmacılar daha sonra, suyunda ilaç bulunmayan bir bölgeden genç yabani levrekleri laboratuvara aldılar. Bunlardan bir grubu, Fyris Nehri suyundaki Oxazepam dozunun üç katı ilaca maruz tuttular. Bir ikinci grup 1500 kat daha yüksek Oxazepam'a maruz tutuldu. Üçüncü bir grup ise kontrol görevi gördü.
Ekip, suda artan Oxazepam dozunun balıkların etkinliklerini artırdığını farketti - ilaç verilen balıklar daha fazla hareket etmeye başladılar. Öte yandan sosyal davranışları bozuldu, öyle ki su tankında diğer balıklarla beraber bulunmak yerine, tankın boş bölümlerinde vakit geçirmeyi tercih ediyorlardı.
İlaca maruz kalan balıkların, kontrol grubuna göre iştahı da arttı. Daha fazla zooplankton (tekhücreli hayvan) yemeye başladılar.
Ayrıca en yüksek Oxazepam dozunda balıklar, bulundukları tanktan çıkıp daha önce deneyimlemedikleri bölgelere girmekte daha az çekingen davranmaya başladılar. Balıkların 'cesaretleri' artmıştı.
Tomas Brodin, tanka yaklaştığında kontrol grubu balıklarının kendisinden kaçtıklarını, ilaç verilen balıklarınsa hiçbir çekingenlik göstermediklerini, karakterlerinin tamamen değiştiğini söylüyor.
ABD ilaç sektörü ise olası tepkilerden ürkmüşe benziyor. ABD Ecza Araştırıcıları ve Üreticileri Birliği temsilcisi Matthew Bennett, çalışmanın sonuçlarını küçümseyen bir açıklama yayınlayarak, çalışmada çok yüksek ilaç dozları kullanıldığını, görülen davranışsal etkilerin sınırlı olduğunu, dolayısıyla makalenin ilacın doğaya etkileri konusunda hiçbir fikir veremeyeceğini iddia etti.
Çalışmada yer almayan Massachusetts Lowell Üniversitesi çevre araştırmacısı Joel A. Tickner ise görülen etkiler sınırlı bile olsa, bunların biyolojik açıdan anlamlı olduğunu belirtti.
Brodin de Oxazepam'a maruz kalmanın levrek nüfusunu nasıl etkileyeceğinin daha belli olmadığını vurguluyor. Brodin'e göre balıkların iştahlarının artması sayılarını artırabilir, ancak girişkenliklerinin artması avcılarına kolay yem olmalarını da sağlayabilir. Levreklerin beslendiği zooplankton ve alglerin (yosunların) bu değişimden uzun vadede nasıl etkileneceğini kestirmek ise daha da güç.
Kaynaklar:
Brodin T vd, 2013, Science. doi: 10.1126/science.1226850
Belluck P, 2013, New York Times.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder