16 Mart 2013 Cumartesi

Sistemin Çarklarında Öğütülürken


30 sene aynı yerde çalışan bir adam ne yapar? Her gün aynı saatte aynı yoldan işine gider. Akşam aynı yoldan aynı saatte evine döner. Tam 30 sene. 30 sene aynı işi aynı saatte yapan adam yarı robot yarı insan gibi birşey olur. Bu adam 30. senenin sonunda emekli olursa ne olur? Bocalar. Hiçbir yere sığmaz olur. Para pul derdi olmasa da sığmaz olur. Kasabada yaşayanlar bu bakımdan nispeten şanslı. Esnaf olanlar veya oğlunun damadının hergün takılabileceği işyeri olanlar da şanslı. Kendilerini bir işin ucundan tutmuş hisediyorlar. Ama büyük şehirde yaşayanların bu anlamda durumları çok iç açıcı değil. Bunun bir eksiklikten kaynaklandığının farkında da değil. 30 sene emekliliğini bekliyor, bildik tabirle ayaklarını uzatacağı günü bekliyor. Sonra ayak uzatmanın çok menem birşey olmadığını farkediyor. Bence bu bocalamanın birinci sebebi köylülük. Köyden gelen adamın şehirde kaç sene bulunursa bulunsun hobisi olmuyor. Okumak yazmak gibi bir derdi olmuyor. İşi dışında keyf alacağı bir meşgalesi olmuyor.
Birinci nesil tıpkı Almanya’ya giden birinci nesil işçiler gibi hayatını şehirde tutunmaya adamış oluyor.Tam ayağımıza bir yer ettik, derken ömür bitiyor. Bu ekseriyet için böyle. Sınıf atlamış köylülerin böyle bir derdi yok. Yok ama nüfusun yüzde olarak ne kadarına tekabül ediyor? Bu sıkıntı büyük şehirlerin sıkıntısı. Siteler ilk anda herkese cazip geldi ama neticede tecrit hayatı. Şehirle bağları koptu insanların. Şehri yaşayamıyorlar. Nispeten şanslı dediğimiz kasabalara ise genç nüfus rağbet etmiyor. Şehirleşmiş kasabaların ise büyük şehirlerden nüfusunun azlığı dışında farkı yok. Herkes herşeyini hazır alıyor. Ekip biçtiği bahçesi yok, yetiştirdiği tavuğu yok, sütünü alabileceği ahır yok. Takılacağı kahvehane dışında mekan yok. Hedefi yok. Bu savrulma ne zaman bitecek, ne zaman durulacak belli değil. Oku da adam ol devri de bitti. Oku veya okuyormuş gibi yap, boşta dolaş devri başladı. Oku veterinerlik diploması al, kırtasiye malzemesi sat devri başladı. Deli demeseler şöyle derim: Bu üniveriste tabelalı yerlerin bir tek amacı var: Bu ülkenin çocuklarını işe yaramaz hale getirmek. Hepsini bir gecede kapatsalar neyimiz eksik kalır. Mecburi eğitim 5 yıldı. Herkes bu sisteme göre bir pozisyon almıştı. Fire azalmıştı. Milleti sarsmak için 8 yıl yıl yaptılar. Toparlanamadan 12 yıl oldu. Milletin bağışıklık sitemi çöktü, fire arttı.
Yığılmak

Güzel bir kapitalizm manzarası! Yüksek binaları kapitalist efendilerin kuleleri,
alttaki yerleşim yerlerini ise kölelerin barınakları olarak da düşünebilirsiniz!
Şehir hayatının insanların ruh ve beden sağlığına tüm olumsuzları bilinmesine rağmen, devlet yönetimleri hala köylerden şehirlere adam yığıyorlar. Yatırımlar belli yerlere yapılıyor. Sırf kapitalist sistemin kölesi olsunlar diye! Bilhassa şehir hayatı yaşayan toplumda intiharlar ve psikolojik sorunlar dehşet artmaya başladı. Hiç bu sorunun çözümünü araştıran var mı? Habire devletin arazileri yerli ve yabancılara peşkeş çekiliyor. Zaten az olan doğal güzelliklerimiz baraj, maden, ulaşım, yerleşim adı altında rantcılar tatafından yağmalanıyor. Ülkenin suları bile satılmaya başlandı. Bu gidişle havayıda satarlar? Bundan bahseden var mı?
Tarım politikaları çökertiliyor, sırf kazançlarından başka birşey düşünmeyen uluslararası kapitalist firmaların sağlıksız ve kalitesiz gıdları insanlara yuttursun diye. Hormonlu gıdaları yedire yedire erkek neslini bile kadınlaştırdılar! 15-20 yıl sonra 10 erkekten beşi eşcinsel olursa hiç şaşırmayın!
Gençler zorunlu eğitim ayaklarına zorla okullara tıkıyorlar, sırf potansiyel tehlike olan gençleri uyuşturmak, uyutmakve kapitalist sistemde köle olarak çalışacak uysal bireyler yetiştirmek için. Eğitimi ayak altına, öğretmenleri de çocuk bakıcısı durumuna düşürmediler mi?
Sosyal adalet her nedense yönetenlerin işine hiç gelmiyor ve toplumsal suçlar hızla yayılıyor, hapishaneler suçlularla dolduruluyor, sırf kapitalist sistem sorunlu adamlardan kutulsun diye; yoksa siz hapishanelerde suçluların tedavi edildiklerine inanıyor musunuz? Bir de o hapishanedeki problemli ve parasız adamların kapitalistlerin mallarını yağmaladıklarını düşünsenize, onlar bu tehlikeyi bilmiyorlar mı zannediyorsunuz?
Kadın ve sözde kadın özgürlüğü kapitalizm için mükemmel bir araçtır. Kadını reklam ve pazarlama aracı olarak gören kapitalizm, özgürleşterdiği kadını iş hayatına atarken, ailenin hazır gıda, giyim ve diğer masraflarını artırmakta, bilhassamoda denen şeytani düzene yönlendirerek, hem israfı artırmakta hem de toplumların ailevi ve ahlaki yapılarını bozmaktadır. Kavga ve boşanmalar artmakta. Çaresiz kalan bireyler karın tokluğuna çalıştırılmaya mecbur bırakılmakta, asilik yaparak çalışmak istemeyen ve topluma zararlı olanlar ise kapitalist hapishanelere tıkılmaktadır.
Affedersiniz şe..z ve na..uz bankalar kapitalizmin ibadethaneleridir. Bu ibadethaneye ne kadar uğrarsanız o kadarsevap para kazanırsınız! Yüzsüz kapitalizm Yaratıcı’nın ayaklar altına attığı faizi kutsallaştırarak hem ilahi dinlere meydan okuyor, hem de insanları matematik hesapları ile dolandırıyor. Bir müslüman açısından işin en üzücü tarafı iseArap sermayesi başta olmak üzere müslümanların büyük bir kısmının paraları bu pislik sistem içerisinde dolaşmasıdır. Soruyorum size, tüm müslümanlar geceleri namazlagündüzleri oruçla geçirse ama bu sistemden kurtulmak için gayret bile göstermese hiç kurtuluşa erebilirler mi? Diğer tarafta bunun hesabını kuruş kuruş sormazlar mı?
Kısacası sandığımızdan çok daha dehşetli bir sistemin çarkları içerisinde öğütülüp gidiyoruz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder