4 Mart 2013 Pazartesi

Sevgi Günleri 14 Şubat “Sevgililer Günü”…-“Sevgililer Günü” Armağanı-Yavuz Bahadıroğlu



Sevgi Günleri 14 Şubat “Sevgililer Günü”…

Bazıları buna “Hıncal Uluç Günü” de diyor, zira o getirdi teey Avrupalardan, Türkiye’ye, çok lâzımmış gibi...

Kimse kızmasın, küsmesin, ama buram buram Hıristiyanlık kokan, Hıristiyanlara özgü bir gündür bu.

Hikâyesine bakarsanız bunu rahatlıkla görebilirsiniz.


Kökeni, Roma Katolik Kilisesi’nin inanışına dayanır. Aziz Valentin’e adanmış dini bir bayram olarak ortaya çıkmıştır. Bu sebeple bazı toplumlarda “Aziz Valentin Günü” (St. Valentine’s Day) olarak da bilinir. “Valentine” kelimesi, Batı kültüründe “hoşlanılan, sevilen kişi=sevgili”  anlamlarında da kullanılır.
Böyle bir günü neden getirdiler dersiniz?

Niyetlerde Hıristiyanlık propagandası yapma niyeti yatmasa bile, “hediyeleşme”yi mecburiyete dönüştüren içeriğiyle, “sevgi” ve “aşk” gibi iki “mübarek” kavramı maddileştirdiği gerçeğini nasıl görmezden gelelim?
Bu kavramlar “mübarek”tir, çünkü sevginin kaynağı Allah’tır; en büyük “sevgili” de O’dur: Her an O’nunlayız…

Sonra Peygamber-i Âlişan: Sevgi merkezli hayatın örneği ve önderi…
Allah’ın “habibim” (sevgilim) dediği insan.
Diğer peygamberler, Âli Beyt, ashab ve gönül sultanları…
Evliya Çelebi, uzun, yorucu ve meçhul yolculuğuna, “Şefaat ya Resulallah” diye çıkmadı mı?..

Bir aşkın izinde yürüyüp diyar diyar dolaşması ne ilginçtir.
Ona kalsa, “Seyahat ya Resulallah” diyecekmiş, ama ağzından “Şefaat ya Resulüllah” çıkmış. Sizce bu “tasarruf” mu, yoksa “tesadüf” mü?
Bence Resulüllah’ın bir tasarrufu: Çünkü Evliya, “hikmet” arıyordu. Seyahat, şefaatin arkasından geldi. Bir nevi Peygamber aşkına yollara düştü.
Görüleceği üzere, Müslümanın hayatında o kadar derin sevgiler ve öylesine çok “sevgili” var ki, mütefekkir Müslüman, her anını bir “sevgi yumağı” içinde yaşayabilir…
Bunun için ne Aziz Valentin’e ihtiyacı vardır, ne de “Sevgililer Günü”ne… “Bilinç” düzeyinde yaşaması yeterli…

Yani bizim inancımızda ve töremizde bir bakıma her gün “sevgi” ve “sevgili” günüdür.
Üstelik bu tür sevgiler hem çağlar üstü, hem de asırlar ötesidir; kısıtsız ve sınırsız…
Sanırım bu olamadığı için, insanlar kendilerine “fani” sevgiler arıyor: İçlerinde büyüyen boşluğu “başarı”, “servet”, “şöhret”, “para” ve “güç”le doldurmaya çalışıyorlar. Ötesini de Hıristiyanlık orijinli ve “hediye” (madde=kapitalizm) merkezli “Sevgililer Günü” dolduruyor.

“Sevgililer Günü” denen günde bazı çiftlerin kıran kırana “hediye savaşı” vermeleri belki de bu yüzdendir.
Savaş kaçınılmaz: Çünkü işin içine “madde” girmiş ve sevginin kalitesini hediyenin kalitesine paralel olmaya başlamış…
“Gözündeki değerim bu kadarcık mı?” şeklinde soruların ardı arkası gelmiyor.
Kimse de, “Sana duyduğum aşkı ifade etmeye yetecek değerde bir hediye bulamadım” demiyor.

Bir gün daha kem-kümlerle geçiyor…
Aslında kimse böyle bir günün gerekliliğine inanmıyor.
Çünkü “kökü dışarıda”!

“Sevgililer Günü” Armağanı


Tarih 14 Şubat 1945… 1800’lerde Amerikalı Esther Howland’ın ilk “Sevgililer Günü” kartını göndermesinin üzerinden yüzlerce yıl geçmiş ve Batı dünyası çoktan 14 Şubat’ı “Sevgililer Günü” olarak benimsemiştir. 1945’te dünya İkinci büyük savaşın son günlerini yaşıyor.

Almanya yanmış yıkılmış, büyük acılar çekmiş, pes etmesine ramak kalmıştır. “Sevgililer Günü”nü bile yokluklar içinde kutlamaktadır. Almanya’nın bu haline acıyan ABD ile müttefiki İngiltere, 14 Şubat “Sevgililer Günü” münasebetiyle, el birliği içinde Almanlara büyük bir “hediye paketleri” hazırlıyorlar.

İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri ile ABD Hava Kuvvetleri, hazırlanan “hediye paketleri”ni götürmek üzere, 13 Şubat 1945’te üslerinden havalanıyor. Almanya’nın “kültür başkenti” sayılan Dresten’e yöneliyorlar. Ne de olsa “Sevgliler Günü”nden kültürlü insanlar anlar! Yolculuk uzun sürmüyor. Hazırlık aşaması gibi, harekât da son derece gizli tutuluyor.

Bilirsiniz, ABD ve İngiltere, öteden beri sürpriz yapmayı pek severler… Nihayet uçaklar Dresten semalarına ulaşıyor… Dresten kenti halkı, alacakları “Sevgililer Günü” hediyesinden habersiz, uyumaya hazırlanıyorlar. Saat 22.15 sularında hediye paketlerinin uçaklardan atılması işlemi başlıyor… 769 adet Avro Lancester ve 9 Havilland Mosquitoes uçağından ilk parti olarak 2. 626 ton hediye atılıyor! Birinci dalgayı ikinci dalga takip ediyor. Bu kez İngiliz Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçaklar 1800 ton hediye daha atıyorlar. Çok tuhaf, ama her hediye paketi korkunç bir gürültü ile patlıyor. Çocuklar ölüyor.

Amerikan bombalarından sağ ya da yaralı olarak kurtulabilen kadın, çocuk ve yaşlıları İngiliz bombaları öldürüyor. Bu “hediye yağmuru” 15 Şubat’ın sonuna kadar devam ediyor! Atılan yüksek patlayıcı içerikli bombaların çıkardığı korkunç yangınları söndürmeye giden itfaiye görevlilerinin üzerine fosfor bombaları yağdırılıyor. Fosfor bombaları düştükleri yerde kendilerini besleyen yangınlar oluşturuyor ve bu yangınlarda sıcaklık 1. 500 dereceye ulaşıyor (Demirin erime noktasının 1538 derece olduğunu hatırlarsak, bunun ne anlama geldiğini daha iyi anlarız). Hava sıcaklığının bu şekilde artmasından dolayı ateşin içine doğru dışarıdan bir soğuk hava akımı başlıyor ve bu hava akımını oluşturan rüzgâr o kadar şiddetli oluyor ki, civarda insan dâhil ne varsa ateş tarafından emiliyor.

Tabii maksat “Sevgililer Günü”nü kutlamak, yoksa ne Amerika’nın, ne İngiltere’nin kötü bir niyet yok! 14 Şubat 1945’te Almanya’nın Dresten kentinde 15 kilometrekarelik bir alanın bombalanması sonucu 28 bin 410 toplam binanın 24 bin 866’sı yok ediliyor… Yıl 14 Şubat 1945… Gün, “Sevgililer günü…” Bu günün anısına Dresten’de yapılan kutlamada çoluk çocuk 35 bin kişi ölüyor.

Bu rakama, hava akımıyla yangına emilen çocuklar ve yaşlılar dâhil değil. Bir süre sonra benzer bir sürpriz de Japonya’ya yapılacak, Hiroşima ve Nagazaki kentleri, iki atom bombası ile 6 Ağustos 1945’de tarihten silinecektir. Ama hiç olmazsa o gün “Sevgililer Günü” değildir! “Sevgililer Günü” geçti, ama acaba samimiyet derecesi bu olayın ışığında sorgulanabilir mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder