▼
20 Mart 2013 Çarşamba
Saray dili, dilsiz dili-Prof.Dr.Ekrem Buğra Ekinci
Osmanlı Sarayında padişahın çalışma ofislerinin bulunduğu iç kısımda sağır ve dilsizler görev yapardı; devlet adamları bunlarla anlaşabilmek için dillerini öğrenmek zorundaydı.
Osmanlı sarayında sağır dilsizler vazife yapardı. Zeki kimseler olan dilsizler, bilhassa padişahın sadrıâzam ve vezirlerle görüşmelerinde mahremiyetinin muhafazası için istihdam olunurdu. Sağır-dilsiz oldukları için devlet sırlarının işitilmesi ve yayılması tehlikesi ortadan kalkardı. Devlet işlerinin görüşülmesi esnasında hizmet eder, evrak getirip götürürdü. Sonra bu usul Bâbıâli’ye de intikal etmiş ve günümüze kadar devam etmiştir.
Dilsizlere, daha ziyade Farsça’da aynı manaya gelen bîzebân denirdi. Saray’da padişahın çalışma ofislerinin bulunduğu iç kısımda, yani Enderûn’da Fâtih Sultan Mehmed zamanında istihdam edilmeye başlandı. XVII. asır sonlarında Enderûn koğuşlarında dilsizlerden on tane vardı; ama zâbitliğe (subaylığa) çıkamazlardı.
MODA OLMUŞTU
Bunların anlaşmak için kendilerine mahsus işaretleri ve el hareketleri vardı. Bunlara “dilsiz dili” denirdi. Bütün saray halkı bu dili öğrenmişti. Padişahın huzurunda konuşmak ayıp sayıldığı için saraylılar bu dille anlaşırlar, hatta başka zamanlarda bile bu dille birbirlerine hikâyeler anlatırlardı. Dilsiz dili sarayda neredeyse moda olmuştu. Sağır-dilsiz görevliler Tanzimat’ın ilanından sonra kurulan meclislerde ve Heyet-i Vükelâ denilen bakanlar kurulunda da kullanıldı. Devlet adamları bunlarla anlaşabilmek için dillerini öğrenmek zorundaydılar.
Bunlar son derece hassas ve zeki kimselerdi. Hâfızaları çok güçlüydü. Şahit oldukları hâdiseleri en ince teferruatına kadar anlatırlardı. Tarihî şahsiyetleri kendilerine mahsus hareketleriyle karikatürize edebilirlerdi. Sözgelişi, sağ ellerini parmakları açık tuğ gibi başlarına götürdüklerinde padişahı, ellerini yumup baş parmağı “birinci” der gibi dimdik yukarı kaldırdıklarında sadrâzâmı kasdettikleri anlaşılırdı. Günümüzde de meclis ve bakanlar kurulu toplantılarında sağır-dilsiz görevliler hizmet etmektedir.
KÜTÜPHANE CÜCELERE EMANET
Saray’da dilsizlerin dışında bir de cüceler vardı. Bunlar Enderun’daki Seferli Odası’na mensup idi. Daha ziyade bedenî mükemmeliyet gerektirmeyen işlere bakarlardı. Meselâ Enderûn’da hâfızülkütüblük, yani kütüphâne memurluğu yaparlardı. Kabiliyetli olanları pars kethüdâlığına yükselerek ülkedeki hastahânelerin gelir ve masraflarına bakardı. Hoş sohbeti, tatlı dili, hatta umumî kültürü ile padişahın nedimi demek olan musâhibliğe çıkanları da vardı.
İsrail’de bugün hâlâ Osmanlı kanunu geçerli
Osmanlı medenî kanunu Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye 1869 senesinde Sultan Aziz devrinde hazırlandı. Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra bile, İsviçre medenî kanununun kabul edildiği 1926 senesine kadar tatbik olundu. Çeşitli lisanlara tercüme edildi. Şerhleri yapıldı. Vaktiyle Osmanlı toprağı olan Arap ve Balkan ülkelerinde de uzun zaman uygulandı. Şurası bir gerçektir ki, Mecelle’nin en enteresan ve uzun serüveni Filistin’de yaşanmıştır.
Filistin’de Mecelle’nin tatbikatı Osmanlı hâkimiyetinde iken başlamıştı. İngilizler burayı işgal ettikten sonra da Mecelle’yi yürürlükten kaldırmadı. Hatta İsrail kurulduktan sonra da Mecelle’yi resmen tanımaya devam etti.
Bugün İsrail nüfusunun yüzde yirmi biri Filistinlidir. Bunların da yüzde on altısı Müslümandır. Hepsi İsrail vatandaşıdır ve Yahudilerle aynı haklara sahiptir. İsrail parlamentosu Knesset’te Filistinli Müslüman milletvekilleri vardır. Filistinlilerin kendi dillerinde tedrisat yapan okulları ve neşriyatları bulunmaktadır.
İsrail vatandaşı Filistinli Müslümanların kendi mahkemeleri, kendi kadıları da vardır. Hukukî ihtilaflarını şer’î mahkemelere götürebilirler. Burada hâlâ Osmanlı kanunları geçerlidir. Mecelle’ye göre de hüküm verilmektedir. Nüfusun yüzde beşini teşkil eden Hıristiyan Filistinliler de dâvâlarını kendi kilise mahkemelerinde götürür.
Yalnızca kadı mahkemelerinde değil, Yahudi asıllı İsrail vatandaşlarının gittiği İsrail mahkemelerinde de Mecelle’ye itibar edilir. İsrail Aynî Haklar Kanunu’nun pek çok hükümleri Mecelle’den alınmıştır. Mecelle’nin tesiri Müslüman devletlerden daha ziyade, İsrail’de görülür. Bugün İsrail hukukçularının, Osmanlı hukuk sistemini, bilhassa Mecelle’yi iyi bilmeleri beklenir. Çünki Osmanlı hukuku, birçok dâvâlarda müracaat kaynağı olarak görülür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder